islamilminfazileti
  Allah-u Teâlâ'nın Sevgilileri'nin İfşaatlarına İzah ve Açıklamalar (81)
 
HÂTEM-I VELI

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (21)


Allah-u Teâlâ'nın Sevgilileri'nin İfşaatlarına
İzah ve Açıklamalar (81)

 

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (21)

 

Hâtemü'l-Evliyâ'nın İrâdesi:

Hâtemü'l-evliyâ'nın irâdesi elinde değildir, Hazret-i Allah onda tecellî eder ve onu kullanır.

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri "Kitâbu'r-Riyâze" isimli eserinde bu hususta şöyle buyurmaktadır:

"Allah'ın kendisinde gizlendiği bu kul O'nun idare ettiği, koruduğu ve kendi adına hareket ettirdiği bir velîdir." ("Kitâbu'r-Riyâze ve Edebü'n-Nefs", Süleymâniye Ktp. Es'ad Efendi, nr.: 1312, vr. 11a)

İçinde O var, fakat onun maskesi O'nu göstermiyor. İnsan bir maske, maskeyi de O yarattı.

Bu anahtarlar elinizde olursa bu kitabı açarsınız. Bu anahtarlar olmadıkça bu kitap açılmaz.

Bu ifşaatların içinde ifşaat var. Geçen gün düşündüm; bu ilmin okunması mümkün değil!..

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri çok açık yazıyor;

"Allah'ın kendisinde gizlendiği bu kul…" buyuruyor.

O… Hep O!.. Yalnız, elbise yahut robot görünüyor. Meydanda görünen robot, elbise; fakat aslında hep O…

İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Mektûbât" adlı eserinin "260. Mektub"unda şöyle buyururlar:

"Onun irâdesi kendi elinde değildir."

Zâten O kullanıyor onu… Bütün işi yapan Allah-u Teâlâ'dır, bütün icraatı O yaptırıyor.

İbrâhîm Hakkı -kuddise sırruh- Hazretleri'nin bu hususta çok güzel bir beyânı var:

"Kul olan neylesin mal ile câhı,

Yetmez mi bulduk da Sen gibi şâhı?"

Ne güzel söylemiş…

Onun için sakın be sakın gözünüz dünyaya kaymasın, yoksa âhiretiniz gider! Onun için diyorum; Rabb'im beni çekecek, fakat bu nûru bırakacak.

Demek O imiş, hani sendin? Hani sendin? Yazık!...

Ben, ben, ben... Ben dediğin şey puttur! Put ise şirktir, şirk ise cehennem demektir. Benlik şirk oluyor. Basit gibi görünüyor amma çok önemli, hayâtî mesele mazallah…

Cüneyd-i Bağdâdî -kuddise sırruh- Hazretleri Hâtemü'l-velî'nin ferdiyyet mertebesindeki tecellîsine işâret ederek; onun bu makamda nefsinden, hissinden ve irâdesinden tamamen fânî olup Tevhid denizinde boğulacağını ifâde etmiştir:

"O, tevhid denizlerinin derinliklerine batmış, yok olmuştur. Ne nefsinden haber vardır, ne Hakk'ın dâvetinden, ne de ona uymaktan. Allah'a yaklaşmanın hakikatinde O'nun gerçek vahdâniyyetine ermiş, hissi, hareketleri gitmiştir. Allah ondan ne isterse onu onda yapar." ("Resâ'ilü'l-Cüneyd")

O bir kimseyi idâre ederse idârenin en güzeli olmuş olur. Çünkü orada beşer yok artık. O idâre ediyor, özü budur. O nasıl murâd ederse o olur.

Abdülkâdir-i Geylânî -kuddise sırruh- Hazretleri "el-Gunye" isimli eserinde şöyle haber veriyorlar:

"Bu yere ulaşmış bulununca da İlâhî sıfatlar kesilir, söz ve ibâreler bitip tükenir.

İşte bu, akılların ve kalplerin erişebileceği en son noktadır. Velînin ulaşacağı en son nokta burasıdır. Buradan ötesine gelince; orası peygamberlere mahsustur." ("el-Gunye li-Tâlibi Tarîku'l-Hakk", c. 2, s. 162, bas. Kahire, 1375/1956)

Diğerlerine verdiği kadar verir, ona bahşettiği yolun nihâyetine ise diğerlerinin ilmi de aklı da ermez. Allah-u Teâlâ ona öyle ihsan edecek ki, onu o kadar yaklaştıracak ki, onu "akılların ve kalplerin erişebileceği en son nokta"ya çıkaracak. Ona ihsân edilen lütuflar karşısında Mârifetullah ehli'nin ilmi dahi kabuk kalır, çünkü onun Hakk ile irtibâtı vardır.

Onu "Ceberût mülkü"nden başlayarak "Ferdâniyyet mülkü"ne kadar ulaştırarak tek ve benzersiz kılması; onunla ilgisi, onu tutması, muhâfaza etmesi sebebiyledir. Çünkü insan kayabilir; ileri gidebilir, geri gidebilir. Tek kelime ile onu O ayarlıyor. Başka türlü mümkün değildir. Bunu Allah'tan başka kim yapabilir?

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri yine şöyle buyuruyor:

"O öyle bir kimsedir ki, ona yeryüzünde: 'Ey Vâhidî!' diye nidâ eden doğru söylemiştir." ("Nevâdirü'l-Usûl", c. 1, s. 613)

Yâni; "Siz onu görürsünüz, fakat o, o değil! O bir maskeden ibâret, içindekini gör!" diyor. Artık kişinin irâdesi yok, O'nunla hâllenmiş…

Bunu Hazret-i Allah yapar, mahlûk bir hiçtir. Üstündeki varlık O'na âittir, ne ki varsa O'nundur.

Allah-u Teâlâ dilediği zaman dilediği şekilde tecellî eder. Hep O… Gâye Allah ile olmak, o zaman hepsi senin…

Nitekim İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin:

"Onların ilimleri, bu ilimlere nisbetle kabuk kalır." dediği yer burasıdır. (Mektûbât, 317. Mektup)

 


| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |

 

 


 
  Bugünkü Ziyaretçi Sayısı 195 ziyaretçi (344 klik) Hoşgeldiniz  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol