islamilminfazileti
  Abdest Anlatım 1
 

Abdest Nedir?

Su ile yapılan, yüzü, kolları, ayakları yıkamak ve başı da mesh etmekten ibaret olan özel bir temizliktir.

Abdestin maddî - mânevî birçok faydaları vardır. Günde en az 5 sefer abdest alan bir Müslüman, temizliği îtiyad hâline getirmiş olur ki, bu, onu hastalığa sebeb olacak hallerden korur, mikroplardan arındırır. Bu, abdestin maddî faydasıdır. Abdestin mânevî faydaları da pek çoktur.

Peygamber Efendimiz, Enes bin Mâlik Hazretlerine hitaben: "Oğulcuğum! Abdestini tam al ki, Hafaza melekleri seni sevsin ve ömrün uzatılsın" buyurmuşlardır.

Abdest, aynı zamanda yüze nur, kalbe sürurdur. Küçük günahların afvına bir vesiledir. Bu hususu Resûl-i Ekrem (asm) Efendimiz şöyle belirtmişlerdir:

"Kim emredildiği şekilde abdest alır, yine emredildiği şekilde namaz kılarsa, geçmiş bütün küçük günahları afva uğrar."

Abdest, mü'minin mânevî silâhıdır. Onunla kendini kötü his ve arzulardan korur. Zihnine hücum eden vesvese ve menfî fikirlerin te'sirinden kurtulur. Yeter ki, her vakit abdestli olmaya dikkat etsin.

Abdestli kimseler, çoğu zaman habis ve şerli varlıkların şerrinden abdestleri hürmetine kurtulur, kötülüklerinden uzak kalırlar.

Bir hadîs-i şerîfte, abdestli iken vefat edenin şehidlik mertebesine çıkmasının dahi mümkün olacağı beyan buyurulmuştur.

Müslümanların abdest âzalarının mahşerde ayın on dördü gibi parlak ve beyaz, yüzlerinin nurlu olacağı, yine hadîs-i şerîflerle sâbittir. Bu, diğer ümmetlere verilmeyen bir hususiyettir.

Abdest, Mâide sûresinin 6. âyeti ile farz kılınmıştır.


Abdestin Sahih Olmasının Şartları Nelerdir?

Sahih bir abdest için, şu üç şartın bulunması gereklidir:

1. Temiz olan suyun cilt üzerine tamamen nüfuz etmesi ve cildi kaplaması. Yani, abdestte yıkanması farz olan uzuv üzerinde hiçbir kuru yerin kalmaması. Yoksa abdest sahih olmaz. Peygamberimiz, abdest alırken topuklarına su değmemiş kimselere hitaben, "Vay o topukların Cehennem'den başına gelenlere..." buyurmuştur.

2. Abdeste münâfi, abdesti hükümsüz kılıcı hallerin ortadan kalkması. Yani, hayız ve nifas hâlinin sona ermesi. Abdest alacak olan kimseden idrar ve kan akıntısı da abdeste münâfi hallerdendir. İdrar ve kan kesilmeden abdest alınmaz. Bu durum, mükellefte bir özür teşkil ediyorsa, bunun hükmü ayrıdır. Burada kasdettiğimiz özür sâhibi olmayanlar hakkındadır. Bu sebeble küçük su döktükten sonra, idrar sızıntısı tamamen kesilmeden abdest alınmamalıdır.

Abdest alındıktan sonra gelecek olan en ufak bir akıntı bile, abdesti bozar.

3. Mum, içyağı, hamur, yapışkan, v.s. gibi suyun deriye ulaşmasına engel teşkîl eden şeylerin ciltten kazınması...


Abdestin Farzları Nelerdir?

Abdestin rükünleri, yani, farzları dörttür:

1 - Yüzü bir kere yıkamak...

2 - Elleri dirseklerle beraber bir defa yıkamak...

3 - Ayakları iki topuklarıyla beraber bir defa yıkamak...

4 - Başın dörtte birini bir kere meshetmek...

Yukarıda saydığımız abdest uzuvlarından kol, yüz ve ayakları en az birer kere yıkamak farzdır.

Yıkama işini üçe çıkarmakla farzın yanında sünnet de îfa edilmiş olur.


Yüzün Yıkanacak Kısmı Neresidir?

Yüzün abdestte yıkanacak kısmı, uzunlamasına alnın üstündeki tüy biten kısımdan çene sonuna kadardır. Genişlemesine ise iki kulak yumuşağı arasında kalan sahadır. Sakal başları ile kulak arasında kalan kılsız yerler de yüzden sayılır, yıkanması gerekir.


Sakallı Olan Kimseler Çenelerini Nasıl Yıkarlar?

Çeneyi yıkarken seyrek sakallıların sakal tüylerinin diplerindeki deriyi de yıkamaları gerekir. Sakalı seyrek olmayıp gür olanlar ise, tüy diplerindeki deriyi yıkamak mecburiyetinde değillerdir. Onların sadece sakallarını ıslatmaları kâfidir.

Gözlerin İçini, Kaş ve Bıyıkların Altındaki Derinin de Yıkanması Gerekli midir?

Hayır. Gözlerin içini yıkamak gerekmez. Bu bakımdan lens takanların abdest alırken lenslerini çıkarmaları icab etmez. Kaş ve bıyıkların ise, üstten kıllarının ıslatılması kâfidir. Alttaki derinin ıslanması gerekmez.

Ancak gusülde bıyık ve kaşların altındaki derinin de ıslanması lâzımdır.


Başı Meshetmek Ne Demektir?

Mesh, lügatte, bir şey üzerinde el gezdirmek demektir. Silmek mânasını da taşır.

Dinî mânası ise, başka bir yerde kullanılmamış bir yaşlığı, bir yere değdirmekten ibarettir. Değdirilen yer, baş olur, ayağa giyilen mest olur veya yara sargısı olabilir. Dikkat edilecek nokta, yaşlılığın başka bir yerde kullanılmamış olmasıdır. Meselâ, kolları yıkamaktan artan yaşlık başa sürülmekle, baş meshedilmiş olmaz. Çünkü, bu yaşlık önce kollarda kullanılmıştır. Elin yeniden ıslatılarak başa meshedilmesi gereklidir. (Ancak başın meshinden artan yaşlık ile kolların meshedilmesine cevaz verilmiştir.)


Başın Meshi Farz Olan Miktarı Ne Kadardır?

Başta meshedilmesi farz olan miktar, başın dörtte biridir. Resûlüllah Efendimiz, alnının üst tarafını, yani, başının ön kısmını mesh etmişlerdir. Bu yüzden ön kısmın meshi sünnet olmuştur. Fakat dörtte birden az olmamak ve bir de kulaklardan aşağı olan kısım mesh edilmemek şartıyla, başın herhangi bir kısmı da meshedilebilir. Çünkü, başta meshin yeri, iki kulağın üst kısmında kalan kısımdır. Bu kısmın herhangi bir tarafından dörtte biri meshedilse, mesih tamamdır.


Abdeste Mâni Olmayan Haller:

* Abdest âzalarından biri veya birkaçı tamamen eksik olursa, o kimseden bu âzaları yıkamak sâkıt olur. Ancak kesik olan âzada, tamamı kesik olmayıp bakıyye varsa, o bakıyyenin yıkanması gerekir. Meselâ, eli kesik bir adam, kolunu dirseklere kadar yıkamalıdır. Kolu kesik bir adamdan ise, artık o kesik kolunu yıkamak mecburiyeti kalkar.

* Abdest aldığını kesinlikle bilip, abdestinin bozulduğunda ise, şübhesi olan bir kimse, abdestli sayılır. Çünkü, yakîn, şek (şübhe) ile ortadan kalkmaz. Tersi olursa, yani abdesti bozulduğunu kesin olarak bildiği halde, sonradan abdest alıp almadığında şübheli ise, o kimse abdestsiz sayılır.

* Abdest sırasında veya abdest aldıktan sonra bâzı uzuvlarını yıkayıp yıkamadığında şübheye düşen kimse, eğer vesveseli biri değilse, o yıkamadığını zannettiği uzuvlarını yıkar, noksanını giderir. Eğer vesveseli biri ise, şübhesine itibar edilmez. Abdesti tam sayılır.

Boyacıların tırnaklarında kalan boyalar, zaruret sebebiyle, abdestlerine zarar vermez. Fakat bir zarurete müstenid olmayıp tırnakların üzerinde ince bir tabaka teşkîl eden ve altlarına suyun geçmesini önleyen boyalar, abdestin sıhhatine mânidir.

* İyi olmuş, ancak kabuğundan henüz ayrılmamış olan çıbanın içi yıkanmaz.

* Parmaklar geçici bir sebeble, arasına su geçirmiyecek şekilde birbirine yapışıksa veya tırnak uzayıp ters dönmüş ve parmak ucunu kapamışsa veya yıkanması gereken uzuvlarda suyun deriye ulaşmasına engel olan mum, hamur, tutkal, yağlı boya gibi yapışkan madde bulunuyorsa,

Bu mânilerin yok edilmesi gerekir.

* Tırnak kiri ve beden kirleri, pire ve sinek pislikleri abdeste mâni sayılmazlar.

* Parmakta dar olan yüzüğü oynatmalı, yüzüğün altına suyun geçmesi sağlanmalıdır.

* Abdest veya gusül aldıktan sonra kıl yerlerini traş etmekle, o yerlerin tekrar yıkanması ve meshi gerekmez.

* Abdest ve gusülden sonra tırnak kesmek, bıyık kırpmak ve deri kaldırmakla da abdest bozulmaz.


Abdestin Sünnetleri Nelerdir?

Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır:

1 - Abdeste başlarken ilk olarak temiz olan elleri bileklere kadar yıkamak... Eğer eller temiz değilse, onu yıkamak farzdır. Çünkü, eller temizleme âletidir. Başka uzuvları kirletmemesi için öncelikle yıkanması gerekir.

2 - Abdeste "Eûzü - Besmele" ile başlamak... Besmelenin, abdestin başlangıcında, elleri yıkarken çekilmesi gerekir. Unutulsa, sonra hatırlandığında söylense, sünnet yerine getirilmiş olmaz. Çünkü, abdest fiili, yemek fiili gibi değildir. Abdest bütünüyle tek bir fiildir. Halbuki yemekte her lokma bir fiildir. Yemeğin başlangıcında besmele unutulsa da, sonradan hatırlandığında söylense, sünnete riâyet edilmiş olur.

Hadîs-i şerîf'te, abdeste başlarken, besmele çekmeyenin abdestinin tam ve kâmil bir abdest olmayacağı belirtilmiştir.

Bir diğer hadîste ise, "abdestini besmele ile alanın her tarafı temiz ve pâk olur. Besmele çekmeyenin ise, sadece abdest yerleri pâklanır" buyurulmuştur.

* Hanbelîlere göre, abdestin başlangıcında, besmele çekmek vâcibdir. Kasden terkedilirse, abdest bozulur. Unutularak terkedilirse, abdest bozulmaz, ancak sevabı noksanlaşır.

Aslında besmele, "her hayrın başıdır." İslâm nişanı olan bu mübârek kelimeyi sadece abdest, namaz gibi ibadetlerde değil, hayırlı ve meşrû' olan her işin başlangıcında söylemek gerekir. Nitekim hadîs-i şerîfte, "Allah'ın ismi ile başlanmamış bütün işlerin hayır ve bereketten uzak, noksan ve kısır kalacağına" işaret buyurulmuştur.

3 - Niyet etmek.

Niyet, elleri veya yüzü yıkarken olmalıdır. Niyetten kast, abdest aldığının kalben şuurunda olmak ve bilmektir. Dil ile söylenmese bile, kalbde abdest almak arzusunun bulunmasıyla niyet tamam olur.

* Mâlikîlere ve Şâfiîlere göre, abdestin başlangıcında niyet etmek farzdır. Şâfiîlerde bunun yüz yıkanırken yapılması gerekir. Hanbelîlere göre ise, niyet, abdestin sıhhatinin şartıdır. Niyetsiz abdest sahîh olmaz.

4 - Abdestin başlangıcında misvak kullanmak, yani, dişleri temizlemek...

Dişleri olmayan veya dişleri olup da diş etlerindeki rahatsızlık sebebiyle misvak veya fırça kullanmaktan eziyet duyan veya abdest aldığı anda yanında fırça veya misvağı bulunmaya bir kimse, dişlerini ve diş etlerini baş ve şehadet parmakları ile iyice ovalayarak yıkar.

Resûlüllah Efendimizin beyanına göre misvakla dişleri temizleyerek kılınan namaz, diş temizliği yapılmadan kılınan namazdan yetmiş derece daha fazîletlidir.

Kadınların oruçlu olmadıkları zaman, sakız çiğnemeleri, misvak yerine geçer.

5 - Üç kere mazmaza, üç kere de istinşak yapmak...

Mazmaza, ağzın içini su ile doldurmak ve bu suyu ağızda dolaştırıp ağzın her tarafını ıslattıktan sonra atmaktır.

İstinşak ise; suyu burnun içine çekerek yumuşak yerlerine ulaştırmaktır.

Suyu burnuna nefesle çekmek şart değildir. Burna akıtmak suretiyle de istinşak gerçekleşir. Mazmaza ve istinşak sünnet-i müekkededir. Önce mazmaza, sonra istinşak yapılmalıdır. Ve her biri üçer kere olmalıdır. Her seferinde de ağza ve burna yeni su alınmalıdır. Bu hususlardan biri terkedilirse, bu sünnet yerine getirilmiş olmaz.

Abdestte sünnet olan mazmaza ve istinşak, gusülde farzdır.

6 - Mazmaza ve istinşakda mübalâğa yapılması...

Yani mazmazada suyu boğaza kadar vardırmak ve istinşakda suyu burnun katı yerine kadar çekmektir. Oruçlu kimseye mübalâğa gerekmez. Çünkü, boğaza su kaçıp da orucu bozma tehlikesi vardır.

7 - Abdesti tertip üzere almak...

Yani önce yüz, sonra kollar, sonra başa mesh, sonra da ayakları yıkamak tertibiyle abdest almak... Bu tertibe riayet edilmese de abdest câizdir. Ancak sünnet terkedilmiş olur.

Şâfiîler ve Hanbelîlere göre tertibe riâyet farzdır.

8 - Yıkamaya sağdan başlamak...

Yani kol ve ayakların önce sağ, sonra sollarını yıkamak. Bu sünnet çift âzalar içindir.

9 - Yıkamayı üçlemek...

Yani abdestte yıkanan her âzayı ayrı üç su ile üç kere yıkamak. Bunlardan birinci yıkayış farz, diğerleri sünnettir.

10 - El ve ayakları yıkamaya parmak uçlarından başlamak...

11 - El ve ayakları yıkarken parmakların arasını hilâllemek, yani parmak aralarını ovmak.

El parmaklarının hilâllenmesi; yıkanmayan elin parmaklarını, yıkanan elin parmaklarının arasına geçirerek ovmaktır.

Ayakların hilâllenmesi ise, el parmaklarından birini ayak parmaklarının aralarına sokup ovmaktır. Ayakları hilâllemenin en güzel şekli; hilâllemeye sağ ayağın serçe parmağından başlayarak sol ayağın serçe parmağında bitirmektir. Ayaklar akar suya sokulsa bile, hilâllemek müstahsendir.

12 - Yüz, üç kere yıkandıktan sonra, sık olan sakalı bir avuç su ile alttan hilâllemek...

Sakalın hilâllenmesi, sakalın arasına alttan parmak sokularak kılların aşağıdan yukarı doğru ayrılmasıdır.

13 - Başın tamamını bir su ile meshetmek.

Buna kaplama mesh denir. Yapılışı şöyledir: Her iki el tamamen ıslatılır. Sonra bu iki elin küçük ve orta ve adsız parmakları birbirine birleştirilerek başın ön tarafına parmak uçları birbirine değecek şekilde yerleştirilir. Ve bu parmaklar başın ön tarafından enseye kadar çekilir. Sonra da iki elin ayaları başın iki tarafına yapıştırılarak ense tarafından başın önüne kadar çekilir. Bu suretle kaplama mesh yapılmış olur.

14 - Kulakları meshetmek...

Kulakları mesh için, ayrı suya lüzum yoktur. Başın meshedildiği ıslaklık ile kulaklar da meshedilir. Kulakların dışı ve arkası baş parmak ile, içi ise şehadet parmakları ile meshedilir. Serçe parmakları da oyuk içine sokulup kımıldatılır.

* Hanbelîlere göre, kulakların içini meshetmek farzdır. Zira onlar, kulağı başa dahil sayarlar.

* Şâfiîlere göre, başa yapılan meshi üç kere tekrar etmek sünnettir.

15 -Boynunu iki elin arkası ile meshetmek...

Boğaz meshedilmez. Boynun meshi, el yeniden ıslatılmadan, elin arkasındaki yaşlık ile yapılır.

16 - Abdest âzalarını, üstüne su döktükçe ovalamak...

17 - Abdest âzalarının yıkanmasına aralıksız devam etmek.

Yani, âzalardan herhangi biri kurumadan diğerlerini de yıkamalıdır. (Buna "vila" veya "müvalât" denir). Ancak havanın sıcaklığı sebebiyle yıkanan âza hemen kurursa, bu sünnet terkedilmiş olmaz.

* Mâlikîlere göre, müvalât, abdestin farzlarındandır.


Abdestin Âdâbı (Müstehabları) Nelerdir?

Şu hususlar abdestin âdâbındandır. Yâni, yapılırsa sevab kazanılır. Yapılmazsa hiçbir ceza, itab ve kınama yoktur.

1 - Abdest alırken suyun sıçramasından korunmak için yüksek bir yere çıkmak.

2 - Kıbleye doğru yönelerek abdest almak.

3 - Abdest alırken kimseden yardım istememek. Yani abdest ibadetini, kimsenin yardımı olmaksızın bizzat kendi yapmaya çalışmak. Hastalık v.s. gibi başkasının yardımını zarurî kılan özür hâli bundan müstesnadır. Bir de kişi kendisi yardım taleb etmeden, başka birinin ona gönüllü olarak yardım etmesinde de bir mahzur yoktur. Âdâb ihlâl edilmiş olmaz. Nitekim ashaptan bâzılarının, Resûlüllah Efendimize -Resûlüllah'tan bir yardım isteği gelmediği halde- abdest alırken ibrikle su döktükleri ve duâ-yı Nebevîye mazhar oldukları hadîs kitablarında kayıtlıdır. Bu da gösteriyor ki, başkasının gönüllü olarak yaptığı, abdest suyunu hazırlamak ve dökmek gibi herhangi bir hizmeti kabûlde mahzur yoktur.

4 - Zaruret olmadıkça abdest alırken konuşmamak. Çünkü dünyevî lâkırdı, insanı abdest dualarını okumaktan alıkor.

5 - Abdest almaya kalben olduğu gibi dil ile de niyet etmek ve bu niyeti abdestin evvelinden nihayetine kadar unutmayıp kalbde tutmak.

6 - Her uzvu yıkarken ayrı besmele çekmek ve seleften nakledilen abdest dualarını okumak. Eğer bu duaları bilmiyorsa, Peygamber Efendimize salât ü selâm getirmek...

7 - Dar olmayan, altına su nüfuz edebilen yüzüğü oynatmak. Dar olan yüzük, zaten altına suyun geçebilmesini sağlamak için oynatılmalıdır.

8 - Ağıza ve buruna su vermeyi sağ el ile yapmak...

9 -Buruna çekilen suyu, sol el ile atmak.

10 - Abdest alırken suyu ne israf derecede fazla ve ne de uzuvlardan, hiç damlamayacak kadar az kullanmak. Yani israf da etmemek, çok da kısmamak...

Resûlüllah Efendimiz bir gün Ashaptan Sa'd bin Ebî Vakkas'ı suyu bol bol dökünerek abdest alır halde görmüş ve ona hitaben:

- Bu israf nedir ki? demiştir. Sa'd de bunun üzerine hayret dolu bir sesle:

- Abdestte israf olur mu ya Resûlâllah? diye sormuştur.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz Sad'e şu cevabı vermiştir:

- Evet, akan bir nehrin kenarında bile abdest alsan, suyu fazla harcadın mı, israf olur..."

11 - Özür sahibi olmayan için, ibâdete hazırlık olmak üzere, vakit girmeden abdest almak veya her vakit abdestli bulunmaya gayret etmek.

Vakit girmeden abdest almak, çok faziletlidir. Çünkü, bu durum onu ruhen ibâdet havasına hazırlar, kalben ibâdete müteveccih kılar.

Devamlı abdestli bulunmak ise, çok büyük sevablara ve mânevî faydalara vesiledir. Çünkü, böyle bir kimse, abdestle işlenmesi gereken sâlih amellerden hangisini dilerse, nerede olursa olsun, kaçırmadan işleyebilir. Cemaatle namaz kılabilir, nafile namaz kılabilir, cenaze namazı kılabilir, tilâvet secdesi yapabilir, istediği zaman Mushaf'ı tutabilir. Kısacası her türlü sâlih ameli işlemek, bu sayede mümkün olur. Ayrıca abdestli iken vefat ederse, şehidlik mertebesine nâil olması da umulur.

Hadîs-i şerîf'te, daima abdestli bulunan ve yatağa abdestli olarak yatanlar için, meleklerin devamlı istiğfarda bulundukları zikredilmiştir.

Abdeste devam eden kimseye, yedi hasletin ihsân edileceği rivâyet edilir:

* Melekler onun sohbetine rağbet ederler.

* Kalem ona sevab yazmaktan asla boş durmaz.

* O kimsenin bütün âzaları tesbih ederler.

* Câmi ve cemaatten geri kalmaz.

* Melekler, onu gece karanlığında kendisine isabet edebilecek zararlı şeylerden muhafaza ederler.

* Sekerat hâlinde ölümü kolay olur.

* Cenâb-ı Hakk'ın hıfz ve emânında olur.

12 - Abdest üzerine abdest almak... Hadîs-i şerîf'te bir kimse abdestli iken bir daha abdest alsa, ona on sevab yazılacağı beyan edilmiştir.

13 - Abdestin sonunda kıbleye karşı ayakta olarak şehadet getirmek ve:

"Allahümme'c'alnî minettevvâbîne ve'c'alnî mine'l-mütetahhirîn" (*) diye dua etmek.

14 - Güneşte ısınmış su ile abdest almamak. Güneşteki gözle görünmeyen zararlı ışınların suya geçeceği, abdest alan kimsenin sıhhatına zarar vereceği söylenmektedir.

15 - İbrikle abdest alanların, ibriklerini boş bırakmayıp, diğer abdest için su ile doldurmaları... Bu, namazın geciktirilmesi hususunda şeytanın tama'ını ve ümidini kesmesine sebeb olur, denilmiştir.

16 - Abdest sonunda kelime-i şehadeti söyledikten sonra Kadr sûresini üç kere okumak.

17 - Kolları, yüzü ve ayakları yıkamakta mübalâğa yapmak. Yani kolları yıkarken omuza kadar

yıkamak, ayakları yıkarken dize kadar suyu çıkarmak, yüzü yıkarken suyu boyna kadar indirmek de, âdâbdandır. Bunun sebebi, kıyâmet gününde Muhammed (asm) ümmetinin yüzlerinin ve abdest âzalarının parlak ve nurlu olmasıdır. Bu, sadece İslâm ümmetine verilmiş bir özelliktir.

Abdest âzalarındaki bu parlaklığı, nur ve beyazlığı daha da arttırmak ve büyütmek için hadîs-i şerîf'te abdest âzalarının yıkanmasında mübalâğa edilmesi istenmiştir:

"Muhakkak, ümmetim kıyâmet gününde gurra ve tahcil sâhibi, yani, yüzleri nurlu ve abdest âzaları abdest eserinden bembeyaz olarak geleceklerdir. Sizden kim bu nur ve beyazlığını uzatabilirse uzatsın".

18 - Abdestten sonra, kerâhet vakti değilse iki rek'at nafile namaz kılmak da âdabtandır.


Abdestin Mekruhları Nelerdir?

Abdestin sünnet ve âdâbına muhalif düşen herşey abdestin mekruhlarından sayılır. Biz burada bu mekruhların başlıcalarını kaydediyoruz:

1 - Suyu israf etmek; ihtiyacından ve lüzumundan fazla su kullanmak.

2 - Suyun miktarını kısmak, yani, yıkanacak âzayı sanki mesh edercesine çok az su ile yıkamak.

3 - Suyu âzalara çarparak kullanmak.

4 - Lüzumsuz yere abdest arasında söz söylemek.

5 - Zaruret yokken başkasından yardım istemek.

Bir keresinde Resûl-i Ekrem (asm) abdest için kuyudan su çekmekteydi. Bunu gören Hz. Ömer, ona yardım etmek için yanına koştu. Fakat Allah'ın Resûlü onu durdurdu:

"Dur ya Ömer! Ben namaz için kimsenin yardımını istemem" buyurdular.

Bununla beraber, zaruret hâlinde veya başkasının, taleb olmaksızın, sırf kendi arzusuyla yardımda bulunmak istemesi durumunda, bu gibi yardımları kabûl etmek câizdir.


Abdesti Bozan Şeyler Nelerdir?

1 – İdrar ve dışkı yollarından idrar, dışkı, meni, mezi, kan gibi bir necâsetin, herhangi bir sıvının veya maddenin çıkması.

2 – Dışı yolundan gaz çıkması (yellenme).

3– Ön ve arka yolların dışında, bedenin herhangi bir yerinden kan, irin, sarı su gibi akıntıların gelmesi... Vücuttan çıkan kan akmadığı veya çıktığı yerin çevresine dağılmadığı sürece abdesti bozmaz. Yaradan çıkan irin ve sarı su da böyledir. Çıktığı yerin dışına kendiliğinden dağılmayan bu sıvıların silinmesi halinde de abdest bozulmaz. Hacamat yoluyla kan aldırmak, sülük tutmak da, abdesti bozar.

Kan, irin ve sarı sudan başka olan akıntılara gelince, bunlar ancak bir dert ve hastalık sebebiyle akıyorlarsa, abdesti bozarlar. Meselâ bir göz hastalığından dolayı gözleri sulanan kimselerin abdesti bozulur. Bir hastalığa bağlı olmayarak gelen akıntılar ise, abdesti bozmazlar. Meselâ, ağlama ve çok gülmekten dolayı akan gözyaşı veya havanın soğukluğu sebebiyle burundan gelen akıntı abdesti bozmaz.

Vücuttaki kabarcıklardan çıkan safi su, bir görüşe göre, kan gibidir, abdesti bozar. Diğer bir görüşe göre ise, abdesti bozmaz. Bu ikinci görüşte, uyuz olanlar ve çiçek çıkaranlar için kolaylık vardır. Zaruret halinde bu görüş ile amel edilmesinde bir sakınca olmadığı, İmam-ı Hulvanî’den nakledilmiştir. Mayasıl ve eksama yaşlığı ve parmak araları pişintisi ise, abdesti bozmaz.

* Şâfiîlere göre, önden ve arka yoldan başka herhangi bir uzuvdan gelen kan, irin, sarı su gibi akıntılar abdesti bozmazlar.

4 – Ağız dolusu kusmak. Kusmuk; yemek, su veya safra gibi bir madde olabilir. Kusuntunun, azar azar geleni dahi bir araya toplanınca ağız dolusu miktarına ulaşıyorsa, abdesti bozar.

5 – Ağızdan, tükrüğe eşit veya ona galib gelecek miktarda kan gelmek. Galibiyet veya eşitlik, renkten belli olur: Renk sarı ise, tükrük fazladır. Kırmızılık eşitliği gösterir. Kızıllık ise, kanın galib olduğunu... Tükrük kandan fazla ise, abdest bozulmaz. Ayva, elma, v.s. gibi şeyleri ısırmakla, onlarda kan eseri görülse bile abdest bozulmaz.

6 – İnsanın kendine hâkimiyetini kaybettiren uyku abdesti bozar. Bu uyku ister yan üstü yatarak, ister sırtüstü yatarak, ister yüzü koyun yatarak, ister oturup dirseğine dayanarak olsun hüküm aynıdır. Yanında konuşulanları duyacak derecedeki hafif uyuklamalar ise abdesti bozmaz.

Bir şey’e dayanarak uyuyan kimsenin, dayanmakta olduğu şey çekildiği takdirde düşecek derecede uykuya dalmışlığı varsa, abdest bozulur.

7– Az veya çok süreli baygınlık.

8 – Namazda gülmek. Tebessümle gülmek ayrıdır. Gülmek seslidir, işitilir. Bu yüzden namazda abdesti bozar. Abdest bozulunca namaz da bozulmuş olur. Tebessüm sessiz olduğu için, namazı da, abdesti de bozmaz. Yalnız kendi duyup işiteceği kadar hafif gülmek ise, namazı bozar, fakat abdesti bozmaz.

* Şâfiîlere göre, namaz içindeki kahkaha ile bile abdest bozulmaz.

9 – Cinsî münasebet veya fâhiş (aşırı) temas ve dokunma. Hanefîler'e göre erkekle kadının tenlerinin birbirine değmesi ile abdest bozulmasa da çıplak olarak veya arada bedenlerin sıcaklığının hissedilmesini engelleyecek bir giysi bulunmaksızın erkek ve kadının aşırı derecede şehevî teması, oynaşma ve kucaklaşması abdesti bozar. Hanefî fakihlerinin çoğunluğu temasın aşırılığında erkeğin cinsel organının sertleşmesini ölçü alırken, İmam Muhammed mezi gibi bir yaşlık çıkmadıkça abdestin bozulmayacağı görüşündedir. Şâfiîler'e göre erkek ve kadının tenlerinin birbirine değmesi, Mâlikî ve Hanbelîler'e göre ise dokunmada cinsel haz duyulması halinde abdest bozulur.

10 – Teyemmüm etmiş kimsenin suyu görmesi, teyemmümle alınan abdesti bozar.

11 – Özür sâhipleri için namaz vaktinin çıkması ile abdestleri bozulur.

12 – Esrar veya içki içerek sarhoş olmak da abdesti bozar. Bu gibi sarhoş edici içkileri kullanmak kesin şekilde haram olmakla birlikte, insanı sarhoş etmeyen miktarı abdesti bozmaz.


Abdesti Bozmayan Şeyler Nelerdir?

1 – Önden ve arkadan başka bir yerden kan çıkıp, çıktığı yerde kalır, etrafa dağılmazsa, bu kan abdesti bozmaz. Bu kanın el veya pamuk ile silinmesi de zarar vermez.

2 – Yaradan akıntısız pıhtı hâlinde kan, et veya deri düşmesi.

3 – Avret yerlerine el sürmek. El sürülen, ister kadının avret yerleri olsun, isterse erkeğin, farkı yoktur. Sadece el sürmekle abdest bozulmaz.

* Şâfiîlere göre, bir erkek veya kadın, kendisinin veya başkasının ön veya arka avret yerini elinin içi ile tutsa, abdesti bozulur.

4 – Kadının avret yerleri dışında vücudunun herhangi bir yerine dokunmakla da abdest bozulmaz. Ancak bu dokunma sebebiyle tahrik olup mezî denen yaşlık çıkmamalıdır. Mezi gelirse abdest bozulur.

* Erkeğin kendi mahremi olmayan bir kadına dokunması, Şâfiî mezhebinde abdesti bozar. Kadın erkeğin mahremi ise, ona dokunmak ittifakla abdesti bozmaz.

5 – Ağız dolusundan az olan kusmalar.

6 – Balgam çıkarmak... İmam-ı A’zam ile İmam-ı Muhammed’e göre, balgamın az veya çok olması neticeyi değiştirmez.

7 – Hâkimiyetini kaybetmiyecek şekilde oturarak uyumak. Oturağını yere iyice yerleştirip uyumak gibi...

8 – Ağlamak abdesti bozmadığı gibi, namaz dışında gülmek de bozmaz.

9 – Pire, kene, sivrisinek, karasinek gibi haşerattan birinin doyuncaya kadar emdiği kan.

10 – Namazda iken tebessüm etmek.

11 – Bıyıkların veya saçların traş edilmesi, tırnakların kesilmesi (Abdestli iken).

12- Bir kimse abdest aldığını kesin olarak bilse de abdestinin bozulup bozulmadığında tereddüt etse, Mâlikîler'e göre abdesti bozulmuş olur, diğer üç mezhebe göre ise bu durumda abdest bozulmuş sayılmaz.

Abdestin bozulup bozulmadığıyla ilgili görüş ayrılığı bulunan konularda ihtiyatlı davranmak uygun olur. Özellikle imam olan kimselerin abdestinin diğer mezheplere göre de bozulmamış olmasına özen göstermesi şart değilse de yerinde bir davranıştır.


Kaç Çeşit Abdest Vardır?

Şer'î vasıf itibariyle üç çeşit abdest vardır:

1 - Farz olan abdestler,

2 - Vâcib olan abdestler,

3 - Mendub olan abdestler.


Farz Olan Abdestler:

Abdesti olmayanın namaz kılmak için abdest alması farzdır. Kılınacak namaz ister nafile, isterse cenaze namazı olsun.

Tilâvet secdesi ve Kur'an'a el sürmek için de, abdestli bulunmak şarttır.


Vâcib Olan Abdestler:

Kâ'be-i Mükerreme'yi tavâf için (abdestsiz olana) abdest almak vâcibdir. Kâ'be, abdestsiz olarak tavâf edilirse, bu tavaf sahih olur. Ancak abdestin terkinden dolayı, tavâfın nev'ine göre kurban kesilmesi veya sadaka verilmesi îcabeder.

Tefsîr kitablarına el sürmek için abdest almak da, Kur'an'a hürmeten vâcibdir.


Mendûb Olan Abdestler:

Yukarıda saydığımız hususlar dışında pek çok halde de abdest almak mendûb (müstehab) olur. Bunlardan bâzılarını sıralayalım:

* Fıkıh, Hadîs ve Akâid gibi dinî kitabların elle tutulabilmesi için abdest alınması mendubdur. Bu kitabları okumak için abdest almak, dinî ilimlere hürmet içindir.

Selef ulemâsı bu hususa çok dikkat ederlerdi. İmam-ı Hulvanî, "Biz ilimde bu pâyeye ve mertebeye ilme karşı duyduğumuz saygı ve hürmet ile nâil olduk. Çünkü ben abdestsiz olarak elime kâğıt dahi almadım" der.

İmam Sarahsî ise, bir gece bağırsaklarından rahatsızlanmıştı. "İlmî çalışmama devam edebilmem için, o gece on yedi kere abdest aldım" der.

* Uyumadan önce abdest almak da mendubdur.

* Uykudan kalktığı vakit abdest almak...

* Devamlı abdestli bulunmak için abdest almak.

* Abdestli iken abdest üzerine abdest almak.

* Kazara yapılan gıybet, söylenilen yalandan, koğuculuktan, sövmek gibi günahlardan sonra abdest almak.

* Kahkaha ile güldükten sonra abdest almak.

* Öfkeyi gidermek için abdest almak.

Bu hususta Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Öfke Şeytan'dandır. Şeytan da ateşten yaratıldı. Ateşi de ancak su söndürür. Bu hâle göre biriniz öfkelenirse hemen abdest alsın."

* Ezbere Kur'an okumak için abdest almak.

* Hadîs okumak ve hadîs rivâyet etmek için abdest almak.

* Şer'î ilimlerden birini okumak veya okutmak için abdest almak.

* Arafat'ta vakfede durmak ve Safâ ile Merve arasında sa'y etmek için abdest almak.

* Kadına dokunmak gibi mezhebler arası abdesti bozup bozmayacağı ihtilâflı mes'elelerden

kurtulmak için abdest almak.

* Cenazeyi yıkamak ve tâkib etmek için abdestli olmak.


Abdest Nasıl Alınır?

Abdestin farz, sünnet ve âdâbını bu şekilde gördükten sonra, tertip ve usûlüne uygun bir abdesti nasıl alacağımızı görelim:

* Abdest almaya niyetlendikten sonra, Eûzü - Besmele çekilerek eller bileklere kadar yıkanır. Parmakta yüzük varsa, bu arada kımıldatılır, altına suyun geçmesi sağlanır.

* Üç defa sağ avuca su doldurularak bu su ile ağız çalkalanır. Abdeste başlamadan önce dişler misvak ve fırça ile temizlenmemiş ise, ağza su verme işlemi sırasında parmaklarla dişler ovulabilir.

* Bundan sonra üç defa sağ el ile burna su çekilir, sol el ile de etrafı rahatsız etmiyecek şekilde sümkürüp temizlenir.

* İki avuca su alınarak üç defa yüzün her tarafı yıkanır.

* Dirseklerle birlikte, önce sağ kol, sonra sol kol üçer defa yıkanır.

* Eller ıslatılıp sağ elin içi ile başın ön kısmına meshedilir.

* Başın meshinden sonra elde kalan yaşlık ile veya el yeniden ıslatılarak kulak ve boyun da meshedilir.

* Önce sağ ayak, sonra da sol ayak topuklarla birlikte üçer kere iyice yıkanır. Parmak aralarına su geçirtilir.

Gerek abdest sırasında, gerekse abdestten sonra, abdest dualarının okunması çok sevablıdır.


Abdest Duâları

Abdeste başlarken önce niyet edilir, sonra eûzü-besmele çekilir. Sonra da her bir âzayı yıkarken şu duâlar okunur:

Elhamdü lillâhi'llezî ce'ale'l-mâe tahûran ve'l-İslâme nûran.

Suyu temizleyici, İslâmı da nûr kılan Allah'a hamdolsun.

* Ağıza su verirken:

Allahümme einnî alâ tilâveti'l-Kur'ân ve zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetik.

Ey Allahım, Kur'an okumak, seni zikir ve sana şükür etmek, sana olan ibâdeti güzelleştirmek hususlarında bana yardım et!..

* Buruna su verirken:

Allahümme erihnî râihate'l-Cenneti ve lâ türihnî râihate'n-nâr.

Allahım, bana Cennet kokusunu duyur, Cehennem kokusunu hissettirme!

* Yüzü yıkarken:

Allahümme beyyid vechî yevme tebyaddu vücûhün ve tesveddü vücûh.

Allahım, yüzlerin kiminin ak, kiminin kara olduğu o günde, benim yüzümü kara değil, ak çıkar!

* Sağ kolu yıkarken:

Allahümme a'tinî kitâbî biyemînî ve hâsibnî hisâben yesîrâ.

Allahım, kitâbımı sağımdan ver, hesabımı da kolay eyle!

* Sol kolunu yıkarken:

Allahümme lâ tu'tinî kitâbî biyesarî ve lâ min verâi zahrî.

Allahım, kitâbımı solumdan ve arkamdan verme.

* Başı meshederken:

Allahümme ezillenî tahte zilli arşike yevme lâ zille illâ zillü arşik.

Allahım, Arşının gölgesinden başka gölge olmadığı günde, beni Arşının gölgesinde gölgelendir.

* Kulaklara meshederken:

Allahüme'c'alnî mine'llezîne yestemiûne'l-kavle feyettebiûne ahseneh.

Allahım, beni sözü dinleyip de en güzeline uyanlardan eyle.

* Boynu meshederken:

Allahümme a'tik rekabetî mine'n-nâr.

Allahım, boynumu Cehennem ateşinden âzâd eyle!

* Ayakları yıkarken:

Allahümme sebbit kademeyye ale's-sırâti yevme tezillü fîhi'l-akdâm

Allahım, ayakların Sırat üstünde kaydığı günde, ayaklarımı sırat üstünde sâbit eyle, kaydırma!..


Özür Ne Demektir?

Sürekli devam eden abdest bozucu hallere özür denir. Meselâ, idrarını tutamama, devamlı gaz çıkarma, sık sık burnu kanama, yarasından devamlı su akma gibi haller, birer özür hâlidir.


Kendisinde bu gibi abdest bozucu bir özür bulunan kimseye ise, sâhib-i özür (özür sâhibi) veya ma'zur (özürlü) denir.


Özürlü Sayılmanın Şartı Nedir?

Kişinin özürlü sayılabilmesi için, abdest bozucu bir hâlin, tam bir namaz vakti boyunca devam etmesi, yani, abdest alıp namaz kılacak kadar kısa bir süre dahi olsun kesilmemesi şarttır. (Bu özrün başlamasının şartıdır.) Bundan sonra da, her namaz vaktinde, en az bir kere aynı hâl ortaya çıkmalıdır. (Bu da özrün devamının şartıdır.)


Bunu bir misalle îzah edelim:


Bir kimsenin burnu, öğle vaktinin başlangıcından itibaren kanamaya başlasa ve bu hal, öğle vakti geçinceye kadar hiç kesilmeden devam etse, bu kişi için özür hâlinin başlama şartı gerçekleşmiş olur. Artık bundan sonraki her namaz vakti içinde en az bir kere bu kanama hâli görülse, o kimse "ÖZÜRLÜ" sayılır.


Çünkü, her namaz vakti içinde özür hâli tekerrür ettiği için, özrün devam ettiği ortaya çıkmış, özürlü sayılmanın ikinci şartı da böylece gerçekleşmiştir.


Özür durumunun ortadan kalkması için, özür hâlinin bir namaz vakti içinde tamamen ortadan kalkması, hiç görülmemesi gereklidir. Böyle olan kimse, artık özürlü sayılmaktan çıkmış olur.


Özür Sâhipleri İle İlgili Hükümler Nelerdir?

Özür sâhipleri için, dînimiz büyük bir kolaylık göstermiştir. Bunların abdestleri, abdest bozucu özürleri devam ettiği halde bozulmaz. Bu halde iken namazlarını kılarlar. Abdest bozucu kan, irin, idrar gibi akıntıların kirlettiği yeri tekrar temizlemekle de mükellef tutulmazlar. Çünkü, bu kirler temizlendikten hemen sonra yeniden vâki olmaktadır. Meselâ, devamlı idrarı gelen bir kimsenin, abdestini idrar akıntısı bozmadığı gibi, gelen bu idrarın kirlettiği yeri yıkamak mecburiyeti de yoktur. İdrar kirletmesi mevcut olduğu halde namazını kılar.


Dînimizin özür sâhiplerine sağladığı bu kolaylığa karşı, onların da dikkat edecekleri bir husus vardır. O da şudur:


Özürlü olduğunu tesbit eden kimse, her namaz vakti için, ayrı abdest alır, o vakit için aldığı bu abdestle dilediği kadar nafile veya kaza namazı kılabilir. Vitir ve cenaze namazlarını edâ edebilir.


Özür sâhibinin aldığı abdest, sadece içinde bulunduğu namaz vakti süresince geçerlidir. Bir namaz vaktinin çıkıp diğer vaktin girmesiyle abdesti bozulur. Giren yeni vakit namazı için, yeniden abdest alması gerekir. Meselâ; bir özür sâhibi sabah namazı için vaktinde abdest alsa, bu abdesti sabah namazının vaktinin çıkmasına kadar muteberdir. Vaktin çıkmasıyla, yani, güneş doğmasıyla abdest bozulur, hükmü kalmaz. Artık bu abdestle hiçbir namaz kılamaz.


Özür sâhiplerinin dikkat edecekleri bir husus da, özürlü olmayanlara imamlık yapamıyacaklarıdır. Bu bakımdan özürlüleri imamlığa zorlamak doğru olmaz.


Özürlülerin sabah namazı için aldıkları abdest, güneş doğmasıyla bozulduğu için, bayram ve kuşluk namazları için ayrıca abdest almaları gerekir.


Özürlü kimsenin bu sebeple elbisesine bulaşan idrar, kan özür devam ettiği sürece namazın sıhhatine engel olmaz. Kadınlar için aybaşı ve loğusalık hali farklı fıkhî hükümlere tâbi olup bunun dışında kalan kanamalar ve devamlı akıntılar (istihâze) özür hali sayılır.


İmam Şâfiî'ye göre özürlü kimsenin her namaz için ayrı abdest alması gerekir.


Kaynak:Sorularla İslamiyet

 
 
  Bugünkü Ziyaretçi Sayısı 409 ziyaretçi (595 klik) Hoşgeldiniz  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol