islamilminfazileti
  Abdest
 
Tablo1altformu
Kimlik alan
100 Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin anlattığına göre, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) mescitte itikafda olduğu sırada, kendisi de hayızken, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın saçlarını taramıştır. Bu hizmeti yaparken kendisi odasından ayrılmamış; Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) başını ona uzatmıştır. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) itikafta iken, (büyük veya küçük Abdest bozmak gibi) zaruri bir ihtiyaç olmadıkça odaya girmezdi." Ebu Davud'da şu ziyade var: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) itikafda iken hastaya uğrar, oyalanmadan halini sorar geçerdi. Hz. Aişe buyurdu ki: "Aslında, mûtekif için sünnet olanı, hasta ziyaretine gitmemesi, cenaze merasimine katılmaması, kadına temas etmemesi, kadının tenine tenini değedirmemesi, zaruri ihtiyaç dışında da itikaf yoktur."
146 İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh) sıcak su ile ve bir Hıristiyan kadının evinde onun su kabıyla Abdest aldı." Bu rivayeti Rezin tahric etti. Derim ki: Bunu Buhari bab başlığı olarak kaydetmiştir. Doğrusunu Allah bilir.
540 Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hastalanmıştım. Geçmiş olsun demek üzere, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) yaya olarak bana uğradılar. Bize geldikleri sırada baygınmışım. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Abdest aldılar ve Abdest suyundan üzerime serptiler. Bunun üzerine ayıldım. Karşımda Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı görmez miyim! Hemen sordum: "Ya Resûlullah (görüyorsunuz ölmek üzereyim) malımı ne yapayım?" Bana cevap vermede acele etmedi. Derken miras ayeti geldi: "(Ey Muhammed!) Senden fetva isterler, de ki: "Allah size ikinci dereceden mirascılar hakkında fetva veriyor: Şayet çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşe kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi ona tamamen varis olur. Eğer kız kardeşi kalmışsa, bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşlerse, erkeğe, iki kadının hissesi kadar vardır. Doğru yoldan saparsınız diye Allah size açıklıyor. Allah her şeyi bilir" (Nisa, 176). Bir rivayette şöyle denmektedir: "...(Sorum üzerine) feraiz ayeti indi." Bir başka rivayette de: "Allah çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kızın hissesi kadar tavsiye eder..." (Nisa11) ayeti indi" denir. Tirmizi'nin rivayetinde Cabir hazretleri (radıyallahu anh) şöyle der: "Benim yedi tane kızkardeşim vardı..." Ebu Davud'un rivayetinde şu ayetin nazil olduğu belirtilir: " Senden fetva isterler, de ki: Allah size ikinci derece mirascılar hakkında fetva veriyor..." ikinci derece mirascılar: Kendisinin çocuğu olmayıp kız kardeşleri olan kimse.
784 Alkame anlatıyor: "İbni Mes'ud (radıyallahu anh)'a dedim ki: "- Sizden kimse, cin gecesinde Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e refakat etti mi?" "- Hayır, dedi, bizden kimse ona refakat etmedi. Ancak bir gece O'nunla (aleyhissalatu vesselam) beraberdik. Bir ara onu kaybettik. Kendisini vadilerde ve dağ yollarında aradık. Bulamayınca: "Yoksa uçurulmuş veya kaçırılmış olmasın?" dedik. Böylece, geçirilmesi mümkün en kötü bir gece geçirdik. Sabah olunca, bir de baktık ki Hira tarafından geliyor. "- Ey Allah'ın Resulü, biz seni kaybettik, çok aradık ve bulamadık. Bu sebeple geçirilmesi mümkün en fena bir gece geçirdik" dedik. "- Bana cinlerin davetçisi geldi. Beraber gittik. Onlara Kur'an-ı Kerim'i okudum" buyurdular. Sonra bizi götürerek cinlerin izlerini, ateşlerinin kalıntılarını bize gösterdi. Cinler kendisine yiyeceklerini sormuşlar. O da: "Elinize geçen, üzerine Allah'ın ismi zikredilmiş her kemik, olabildiği kadar bol etli olarak sizindir. Her deve ve at mayısı da hayvanlarınızın yemidir" buyurmuşlar. Sonra Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bize şu tenbihte bulundu: "Sakın bu iki şeyle (kemik ve kuru hayvan mayısı) Abdest bozduktan sonra istinca etmeyirı, çünkü onlar (cinni olan) din kardeşlerinizin yiyecekleridir."
1403 Üsame İbnu Zeyd (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) güneş battığı zaman Arafat'tan (ifaza yaparak) yola çıktı. Dağ geçidine geldiği zaman deveden inip bevletti. Sonra Abdest aldı. Abdesti bol su kullanarak değil, hafıfçe aldı. Ben: "Namaz mı kılacağız ey Allah'ın Resûlü`?" diye sordum. "Hayır, namaz önümüzde!" dedi ve devesine bindi. Müzdelife'ye gelince hayvandan indi ve yeniden Abdest aldı. Bu sefer bol su kullandı.Sonra namaz başladı. Akşam namazını kıldı. Sonra herkes devesini ıhdı.Yine namaza başlandı. Bu sefer de yatsıyı kıldı. İkisi arasında başka bir namaz kılmadı."
1548 Ubeyd İbnu Cüreye anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'e: "Seni dört şey yaparken görüyorum. Bunları arkadaşlarından bir başkasının yaptığını görmedim" dedim. Bana: "Ey İbnıı Cüreye, onlar nedir`?" diye sordu. Ben de saydım: "Sen Kabe'nin rükünlerinden sadece iki Yemani rükne (rükn-i Yemani. ve rükn-i Hacer) temasta bulunuyor, diğerlerine temas etmiyorsun. Keza senin tüysüz deriden ma'mul nalın giydiğini görüyorum. Keza senin (saç ve sakalını) sarıya boyadığını görüyorum. Keza seni Mekke'de gördüm, herkes (Zilhicce) hilalini görünce ihrama girdikleri halde sen terviye günü (8 Zilhicce) ihrama girdin!" Bana şu açıklamayı yaptı: "Rükünlere temasa gelince; ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)' ın, sadece iki rükne temas ettiğini gördüm. Tüyü yolunmuş nalına gelince; ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın nalınlarında hiç tüy görmedim. Ayakları onların içinde iken Abdest alırdı. Ben onu giymeyi seviyorum. Sarıya gelince; ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın onunla boyandığını gördüm. Ben onunla boyanmayı seviyorum. İhrama girmeye gelince, ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın devesi, onu yola koyuncaya kadar telbiye çektiğini görmedim."
1727 Hz. Muaz (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Akşamdan (Abdestli olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve ahiret için hàyır taleb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin."
1864 Esma İbnu'I-Hakem el-Fezari (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hazreti Ali'yi dinledim, şöyle demişti: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'dan bir hadis dinledim mi, Allah Teala hazretlerinin faydalanmamı dilediği kadar ondan istifade ediyordum. Şayet bir adam O'ndan hadis rivayet edecek olsa (gerçekten duydun mu diye) yemin ettiriyordum. Yemin edince onu tasdik edip rivayetini kabül ediyordum." Hz. Ebu Bekri's-Sıddik (radıyallahu anh) bana şu hadisi rivayet etti ve bu rivayetinde Ebu Bekir doğru söyledi: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı dinledim, demişti ki: "Günah işleyip arkasından kalkıp Abdest alarak iki rekat namaz kılan sonra da AIIah Teala hazretlerine tevbe eden her insan mutlaka mağfiret olunur." Sonra da şu ayeti okudu. (Mealen): "Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı zikrederler, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah'tan başka bağışlayan kim vardır? (Al-i İmran 135).
1921 Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim yatağına temiz (Abdestli) olarak girer ue uyku bastırıncaya kadar AIIah'ı zikrederse gecenin herhangi bir saatinde uyanıp da AIIah'tan dünya veya ahiret hayırlarından bir şey isterse AIIah Teala, istediğini mutlaka ona verir."
2295 Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber mescidde idik. O esnada bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resülü, ben bir hadd işledim, bana cezasını ver!" dedi, Resûlullah adama cevap vermedi. Adam talebini tekrar etti. Aleyhissalatu vesselam yine sükut buyurdu. Derken (namaz vakti girdi ve) namaz kılındı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) namazdan çıkınca adam yine peşine düştü, ben de adamı takip ettim. Ona ne cevap vereceğini işitmek istiyordum. Efendimiz adama: "Evinden çıkınca Abdest almış, Abdestini de güzel yapmış mıydın?" buyurdu. O: "Evet ey Allah'ın Resülü!" dedi. Efendimiz: "Sonra da bizimle namaz kıldın mı?" diye sordu. Adam: "Evet ey Allah'ın Resülü!" deyince, Efendimiz: "Öyleyse Allah Teala hazretleri haddini -veya günahını demişti- affetti" buyurdu."
2297 Asım İbnu Süfyan es-Sakafi (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre, bunlar Selasil gazvesine gitmişler. Fakat fiilen gazveye iştirak edememişlerdi. Bunun üzerine kendilerini Allah yoluna verdiler. Sonra Hz. Muaviye (radıyallahu anh)'nin yanına döndüler. Hz. Muaviye'nin yanında Ebu Eyyüb el-Ensari ve Ukbe İbnu Amir vardı. Asım: "Ey Ebu Eyyüb! dedi. Bu sene gazveyi kaçırdık. Bize, (bunun telafisi için bir çare) haber verildi. Buna göre, kim dört mescitte namaz kılarsa, günahları affedilirmiş." Ebu Eyyüb: "Ey kardeşimin oğlu! dedi. Ben sana bundan daha kolayını haber vereyim. Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın şu sözünü işittim: "kim emredildiği şekilde (mükemmel olarak) Abdestini alır, emredildiği şekilde namazını kılarsa, önceden yapmış olduğu (kusurlu) ameli sebebiyle affolunur. " Ey Ukbe! (Resûlullah'ın tebşiri) böyleydi değil mi?" Ukbe: "Evet!" dedi."
2299 İmam Malik (radıyallahu anh)'e ulaştığına göre, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur: "İstikamet üzere olun. (Bunun sevabını) siz sayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. (Zahiri ue batini temizliği koruyarak) Abdestli olmaya ancak mü'min riayet eder."
2303 Rebi'a İbnu Ka'b el-Eslemi anlatıyor: "Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber gecelemiştim, kendisine Abdest suyunu ve başkaca ihtiyaçlarını getirdim. Bana: "Dile benden (ne dilersen)!" buyurdu. Ben: "Senden cennette seninle beraberlik diliyorum!" dedim. Bana: "Veya bundan başka birşey?" dedi. Ben: "Hayır, sadece bunu istiyorum!" dedim. "Öyleyse kendin için çok secde ederek bana yardımcı ol!" buyurdu."
2317 Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah'la beraber bir gece boyu yürüdük. Cemaatten bazıları: "Ey Allah'ın Resülü! Bize mola verseniz!" diye talepte bulundular. Efendimiz: "Namaz vaktine uyuya kalmanızdan korkuyorum" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Bilal: "Ben sizi uyandırırım!" dedi. Böylece Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) mola verdi ve herkes yattı. Nöbette kalan Bilal de sırtını devesine dayamıştı ki gözleri kapanıverdi, o da uyuyakaldı. Güneşin doğmasıyla Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) uyandı ve: "Ey BiIaI! Sözün ne oldu?" diye seslendi ve Hz. Bilal: "Üzerime böyle bir uyku hiç çökmedi" diyerek cevap verdi. Aleyhissalatu vesselam: "AIIah Teala Hazretleri, ruhlarınızı dilediği zaman kabzeder, dilediği zaman geri gönderir. Ey BiIaI! Halka namaz için ezan oku" buyurdu. Sonra Abdest aldı ve güneş yükselip beyazlaşınca kalktı, kafileye cemaatle namaz kıldırdı."
2318 Bu hadis Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Güneşin harareti onları uyandırınca kalktılar, bir müddet yürüdüler, sonra tekrar konaklayıp Abdest aldılar. Hz. Bilal (radıyallahu anh) ezan okudu. Sabahın iki rekatlik (sünnet) namazını kıldılar, sonra da sabah namazını (kazaen) kıldılar. Namazdan sonra hayvanlara binip yola koyuldular. Giderken birbirlerine: "Namazımızda ihmalkarlık ettik" diye yakınıyorlardı. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Uyurken (vaki olan namaz kaçması) ihmal sayılmaz, ihmal uyanıklıktadır. Sizden biri, herhangi bir namazda gaflete düşer kaçırırsa, hatırlayınca onu hemen kılsın. Ertesi sabahın namazı da mütad vaktinde kılınır" buyurdu."
2325 Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer, Hendek savaşı sırasında bir keresinde güneş battıktan sonra geldi ve Kureyş kafirlerine küfretmeye başladı ve bu meyanda: "Ey Allah'ın Resülü dedi, güneş batmak üzereyken ikindi namazını (güç bela) kılabildim." Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Vallahi ikindiyi ben kılamadım!" dedi. Beraberce kalkıp Butha'ya gittik. Orada Efendimiz Abdest aldı, biz de Abdest aldık. Güneş battıktan sonra ikindiyi kıldı, sonra da akşamı kıldı."
2433 İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Ezan Resûlullah devrinde ikişer ikişer idi. İkamet de birer birer. Ancak (müezzin), ayrıca ikişer sefer olmak üzere kad kameti'-salat, kad kameti's-salat da derdi." İbnu Ömer devam eder: "Biz, ikameti işittik mi Abdest alır, namaza giderdik."
2443 Ziyad İbnu'l-Haris es-Sudai (radıyallahu anh) anlatıyor: "Sabah ezanının ilk vakti girince, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bana emretti, ben de ezan okudum ve: "İkamet de getireyim mi ey Allah'ın Resülü?" diye sordum. (Soruma hemen cevap vermeyip) doğu tarafına, fecre bakmaya başladı ve: "Hayır!" dedi. Ne zaman ki şafak söktü Hz. Peygamber (bineğinden) indi, Abdest bozdu. Sonra bana doğru geldi. (Bu ara Ashabı da toplandı. Abdestini aldı. Bilal ikamet okumak istedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam): "Suda'nın kardeşi ezan okudu, ezanı okuyan ikameti getirsin!" dedi. Ben de ikamet getirdim."
2448 Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Namaz için ezanı ancak Abdestli olan okusun."
2449 Bir diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Ezanı ancak Abdestli olan okusun." Tirmizi der ki: "Önceki rivayet daha sahihtir."
2633 Rifaa İbnu Rafi' (radıyallahu anh) anlatıyor:"Biz mescidde iken bedevi kılıklı bir adam çıkageldi. Namaza durup, hafif bir şekilde (yani rükunleri, tesbihleri kısa tutarak) namaz kıldı. Sonra namazı tamamlayıp Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a selam verdi: Efendimiz: "Üzerine olsun. Ancak git namaz kıl, sen namaz kılmadın!" buyurdu. Adam döndü (tekrar) namaz kılıp geldi, Resûlullah'a selam verdi. Aleyhissalatu vesselam selamına mukabele etti ve: "Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!" dedi. Adam bu şekilde iki veya üç sefer aynı şeyi yaptı, her seferinde Aleyhissalatu vesselam: "Dön namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!" dedi. Halk korktu ve namazı hafif kılan kimsenin namaz kılmamış sayılması herkese pek ağır geldi. Adam sonuncu sefer: "Ben bir insanım isabet de ederim, hata da yaparım. Bana (hatamı) göster, doğruyu öğret!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Tamam. Namaza kalkınca önce AIIah'ın sana emrettiği şekilde Abdest aI. Sonra (ezan okuyarak) şehadet getir. İkamet getir (namaza dur). Ezberinde Kur'an varsa oku, yoksa AIIah'a hamdet, tekbir getir, tehlil getir, sonra rükuya git. Rükü halinde itmi'nana er (azaların rüküda mütedil halde bir müddet dursun). Sonra kalk ve kıyam halinde itidale er, sonra secdeye git ve secde halinde itidale er, sonra otur ve bir müddet oturuş vaziyetinde dur, sonra kalk. İşte bu söylenenleri yaparsan namazını mükemmel (kılmış olursun). (Bundan bir şey) eksik bırakırsan namazını eksilttin demektir." Ravi der ki: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bu sonuncu sözü Ashab'a önceki: (Dön, namaz kıl, zira sen namaz kılmadın!) sözünden daha kolay (ve rahatlatıcı) oldu. Zira (bu söze göre), sayılanlardan bir eksiklik yapan kimsenin namazında eksiklik oluyor ve fakat tamamı heba olmuyordu."
2636 Yine Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Öğle namazı başlardı, bu anda bir kimse Baki'ye gider, ihtiyacını görür, sonra Abdest alır, gelir ve uzunluğu sebebiyle Resulullah'ın birinci rek'atine yetişirdi."
2641 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "AIIah, sizlerin namazını hades vaki olunca yeniden Abdest almadıkça kabul etmez."
2642 Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Abdesti olmayanın namazı da yoktur. Üzerine besmele çekmeyenin Abdesti yoktur."
2643 Hz. Enes (radıyallahu anh), Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın her namaz için Abdest aldığını söylemişti, kendisine: "Siz nasıl yapıyordunuz?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Aldığımız Abdest bozuluncaya kadar bize yetiyordu."
2644 Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Fetih günü bütün namazları tek Abdestle kıldı. Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh) kendisine: "Ey Allah'ın Resülü, bugün Şimdiye kadar hiç yapmadığın şeyi yapmış olmalısın?" demişti, şu cevapta bulundu: "Ey Ömer, bunu bilerek yaptım."
2645 Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: Namaz kılarken kimin Abdesti kozulacak olursa hemen namazdan çıksın. Eğer cemaatle kılınan bir namazda ise burnunu tutarak ayrılsın." Burnunu tutmasını emretmesi, cemaate burnu kanamış zannını vermek içindir. Bu davranış, avretin örtülmesi ve kabihin gizlenmesi hususunda bir nevi edebe riayettir.
2727 Abdullah İbnu Muhammed İbni Ebi Bekr (rahimehullah) anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anha)' nin yanında idik. Yemeği getirildi. Derken Kasım İbnu Muhammed namaza kalktı, Hz. Aişe: "Resulullah (alehissalatu vesselam) 'ın şöyle söylediğini işittim '' dedi: "Yemeğin yanında namaz kılınmaz, iki habisin (yani büyük ve küçük Abdestin) sıkışmasında da kılınmaz. ''
2753 Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kişinin cemaatle kıldığı namazın sevabı evinde ve çarşıda (iş yerinde) kıldığı namazından yirmibeş kat fazladır. Şöyle ki, Abdest alınca güzel bir Abdest alır, sonra mescide gider, evinden çıkarken sadece mescid gayesiyle çıkmıştır. Bu sırada attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir günahı affedilir. Namazı kıldı mı, namazgahında olduğu müddetçe melekler ona rahmet okumaya devam ederler ve şöyle derler: "Ey Rabbimiz buna rahmet et, merhamet buyur." "Sizden herkes, namaz beklediği müddetçe namaz kılıyor gibidir."
2784 Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Üç şey vardır, onları yapmak kimseye helal olmaz: "Kişi bir kavme imamlık yapar, sonra da sadece kendisi için dua eder, cemaatini dua dışı bırakır; bunu yapan onlara ihanet eder. Kişi, izin almazdan önce bir evin içine bakamaz, bunu yapan ev halkına ihanet eder. Kişi küçük Abdestine sıkışmış iken hafifleyinceye kadar namaz kılamaz."
2821 Abdullah İbnu Amr İbni 'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "İmam namazı kılıp teşehhüdü tamamladıktan sonra, selam vermezden önce hades vaki olsa (yani Abdesti bozulsa), namazı tamamlanmıştır, namazını tamamlayan cemaatteki diğer kimselerin namazı da tamamlanmıştır.''
2980 Ubadetu'b'nu's-Samit (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Geceleyin kim uyanırsa şunu söylesin: "Allah'tan başka ilah yoktur, O birdir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd de O'na aittir, O herşeye kadirdir. Hamd Allah'a aittir, Allah münezzehtir, Allah büyüktür, bütün amel ve ibadetler için gereken güç ve kuvvet Allah'tandır. Sonra aleyhissalatu vesselam buyurdular: "Rabbim beni affet!'' desin veya dua ederse duasına cevap verilir. Eğer Abdest alır ve namaz kılarsa namazı kabûl edilir.''
2984 Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Biriniz uyuyunca ensesine şeytan üç düğüm atar. Her düğümü atarken, düyüm yerine eliyle vurarak üzerine uzun bir gece olsun, yat" dileğinde bulunur. Adam uyanır ve Allah'ı zikrederse bir düğüm çözülür, Abdest alacak olursa bir düğüm daha çözülür, namaz kılarsa bütün düğümler çözülür ve böylece canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi halde habis ruhlu (içi kararmış) ve uyuşuk bir halde sabaha erer."
3067 Abdullah İbnu Ebi Evfa (radıyallatıu anhüma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kimin Allah'a veya herhangi bir insana ihtiyacı hasıl olursa önce Abdest alsın, Abdesti de güzel yapsın, sonra iki rek'at namaz kılsın, sonra Allah Teala Hazretlerine senada bulunsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a salat okusun, sonra şu duayı okusun: "Halim, kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Arş-ı Azam'ın Rabbi noksan sıfatlardan münezzehtir. Hamd alemlerin Rabbine aittir. Rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini celbedecek esbabı (hakkımda yaratmanı) taleb ediyor, her çeşit günahtan koruman için yalvarıyor, her çeşit iyilikten zenginlik, her çeşit günahtan selamet diliyorum. Rabbim! Affetmediğin hiçbir günahımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Hangi amelden razı isen onu ver, ey rahim olan, bana en ziyade rahmet gösteren Rabbim!''
3109 Ma'dan İbnu Talha, kendisine Ebu'd-Derda (radıyallahu anh)'nın şunu anlattığını söylemiştir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kustu ve orucunu açtı. Sevban (radıyallahu anha) bu meseleyi sordu. Sevban: "Doğru söylemiş, o zaman Abdest suyunu ben döktüm'' dedi.''
3376 Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alır ve Abdestini mükemmel kılar, sevab ümidiyle müslüman kardeşini hasta iken ziyaret ederse, ateşten, yetmiş yıllık yürüme mesafesi kadar uzaklaştırılır."
3467 Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor. "Bir adam Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelip: "Ey Allah'ın Resulu! Biz gemiye binip, beraberimizde az bir su alabiliyoruz. Abdestlerimizi bu su ile alsak susuz kalacağız. Deniz suyu ile Abdest alabilir miyiz?" diye sordu. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Evet, denizin suyu temizdir, meytesi de helaldır" cevabını verdi."
3474 İbnu Abbas radiyallahu anhuma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın zevcelerinden biri bir tekne içerisinden su alarak yıkanmıştı. Aynı teknede yıkanmak veya Abdest almak üzere Aleyhissalatu vesselam geldi. Zevcesi: "Ben cünübtüm!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Su cünüb olmaz!" buyurdular."
3475 Ebu Cuhayfe radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam öğle vakti yanımıza çıktı. Kendisine Abdest suyu getirildi. Abdest aldı. Halk, onun Abdest suyundan arta kalanı kapışmaya başladı. Bir parça alabilen, onu teberrüken vücuduna sürünuyor idi. Hiç alamayan, arkadaşının elindeki yaşlığa değmeye çalışıyordu."
3478 İbnu Ömer radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam zamanında erkekler ve kadınlar beraberce bir kaptan Abdest alıyor idiler."
3479 İbnu Mes'ud radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Cin gecesinde bana: "Kabında ne var?" diye sordular. Ben: "Nebiz!" dedim. "Güzel bir meyve, temiz bir sudur" buyurdular. Sonra da onunla Abdest aldılar."
3498 Kebşe Bintu Ka'b İbnu Malik -ki, İbnu Ebi Katade'nin nikahı altında idi- anlatıyor: "Ebu Katade radıyallahu anh yanıma girdi. Kendisine Abdest suyu hazırladım. Bu sırada, sudan içmek üzere bir kedi geldi. Ebu Katade kabı uzattı, kedi içti." Kebşe sözlerine devamla der ki: "Ebu Katade kendisine bakmakta olduğumu gördü ve: "Ey kardeşimin kızı, buna hayret mi ediyorsun?" dedi. Ben de: "Evet!" demiş bulundum. Bunun üzerine: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Kedi necis değildir. Kedi sizin etrafınızda çokça dolaşır" buyurdular." dedi."
3499 Davud İbnu Salih İbni Dinar et-Temmar, annesinden anlatıyor: "Efendim beni, Hz. Aişe radıyallahu anha'ya bir miktar yemekle gönderdi. Gelince Hz. Aişe'yi namaz kılıyor buldum. Bana, elimdekini koymamı işaret etti. (Ben de bıraktım). Ancak bir kedi gelerek üzerinden yedi. Hz. Aişe radıyallahu anha, namazından çıkınca, kedinin yediği yerden yemeği (bir miktar) yedi. Sonra da şu açıklamayı yaptı: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Kedi necis değildir, o sizi çokça dolaşan birisidir" demişti. Ben ayrıca, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kedinin artığıyla Abdest aldığını gördüm.''
3502 Yine Ebu Davud'da Ebu Sa'id radıyallahu anh'tan kaydedilen bir rivayette denir ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir koyunu beceriksizce yüzmekte olan bir köleye uğramıştı. Ona: "Çekil de sana göstereyim!" dedi. Derhal elini deri ile et arasına soktu. Elini, bütün kolu koltuğa kadar derinin altında kalacak şekilde ilerletti. Sonra gidip Abdest almadı halka namaz kıldırdı.." Bir rivayette, "Yani suya değmedi" ziyadesi vardır.
3509 Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte idim. Aleyhissalatu vesselam küçük Abdest bozmak ihtiyacını duymuştu. Hemen bir duvarın dibine, kumlu toprak bulunan bir noktaya gelip Abdest bozdular. Sonra da: "Sizden biri, küçük Abdest bozmak isteyince bevli için uygun bir yer arasın!" buyurdular."
3511 Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "İki lanetten korkun!" buyurdular. Ashab: "İki lanet de nedir?" diye sorunca, açıkladılar: "İnsanların yollarına Abdest bozanla, gölgelerine Abdest bozanlardır!''
3512 Yine Ebu Davud, Hz. Mu'az radıyallahu anh'tan şu rivayeti kaydetmiştir: "Lanete sebep olan üç yere Abdest bozmaktan kaçının: Su yollarına, işlek yollara ve gölgeliklere."
3515 Ümeyme Bintu Rukiyye radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın karyolasının altında bulundurduğu hurma küttüğünden bir çanağı vardı. Geceleyin ona küçük Abdest bozardı.''
3516 Ebu Eyyub radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Helaya gittiğiniz vakit, (Abdest bozarken) kıbleye ne önünüzü ne de arkanızı dönmeyin. Fakat yüzünüzü doğuya ve batıya dönderin." Ebu Eyyüb der ki: "Şam'a gelince helaların yönlerinin hep kıble cihetine inşa edildiğini gördük. Onları (kullanırken yönümüzü yan çeviriyor, ayrıca Allah'tan mağfiret de diliyorduk."
3517 İmam Malik'in bir rivayeti şöyledir: "Ebu Eyyub radıyallahu anh Mısır'da iken demiştir ki: "Vallahi bu kiryas denen kenefleri nasıl kullanacağımı bilemiyorum. Zira Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Biriniz büyük veya küçük Abdest bozunca kıbleye yönelmesin, arka fercini de çevirmesin" demişti.''
3521 Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam ile beraber idim. Bir kavmin küllüğüne gelince durup, ayakta küçük Abdest bozdu.''
3522 Ebu Vail'den şelen bir rivayet şöyle: "Ebu Musa radıyallahu anh küçük Abdest hususunda çok titiz davranır (üzerine sıçrantı değmemesi için azami gayreti gösterirdi. O kadar ki,) küçük Abdestini bir şişe içerisine bozar ve: "Beni İsrail'den birinin bedenine sidik değecek olsa, adam kirlenen derisini bıçakla kazırdı" derdi. (Bunu işiten) Huzeyfe radıyallahu anh dedi ki: "Arkadaşınızın titizliği bu kadar ileri götürmemesini tercih ederim. Ben, ResülulIah aleyhissalatu vesselam'la bir beraberliğimizi hatırlıyorum. Beraber yürüyorduk. Derken bir kavmin bir duvar gerisindeki küllüğüne rastladık. Resûlullah aleyhissalatu vesselam, tıpkı sizden birinin ayakta bevletmesi gibi durup ayakta bevletti. Ben bu esnada kendilerinden uzaklaşmak istedim. Bana yakın durmamı işaret buyurdu. Geri gelip, hemen arkasında dikilip Abdestini bozuncaya kadar bekledim.''
3524 Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben ayakta Abdest bozarken, Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni gördü ve: "Ey Ömer, ayakta akıtma" buyurdu. Ondan sonra hiç ayakta akıtmadım"
3525 Ubeydullah, Nafi'den, o da Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma'dan anlattığına göre, Hz. Ömer radıyallahu anh: "Ben müslüman olduğum zamandan beri ayakta Abdest bozmadım!" demiştir." Tirmizi: "Bu, Hz. Ömer'den daha sıhhatli olan rivayettir. Önceki rivayet zayıftır'' der. Keza ilaveten der ki: "Ayakta Abdest bozma yasağı te'dib içindir, tahrim için değil.'' Yine der ki: "İbnu Mes'ud radıyallahu anh'tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Kişinin ayakta akıtması, nefsine karşı işlediği bir kabalıktır."
3526 Hz. Aişe radıyallahu anh'dan rivayete göre şöyle derdi: "Size kim, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ayakta bevlettiğini söylerse, sakın onu tasdik etmeyin. O, daima çömelerek Abdest bozardı."
3528 Abdurrahman İbnu Hasene radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, elinde kalkan gibi bir şey olduğu halde bize doğru geldi ve onu yere bıraktı. Sonra onun gerisine çömelip ona doğru küçük Abdest bozdu. Yanımızdakilerden biri: "(Resûlullah'a) bakın, tıpkı kadınlar gibi Abdest bozuyor" dedi. Aleyhissalatu vesselam bu sözü işitmişti. "Beni İsrail'in arkadaşının başına geleni işitmedin mi" dedi ve devam etti: "Onlara idrar bulaşınca, bıçakla idrarın değdiği yeri kazıyorlardı. Arkadaşları onları bu tatbikattan yasakladı. Bu adam, yasaklaması sebebiyle kabrinde azaba uğradı."
3531 Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim yüzüne sürme çekerse teklesin. Bu sözümü kim tutarsa işi en güzel şekilde yapmış olur, tutmayana bir mahzur yok. Kim Abdest bozduktan sonra taş kullanarak temizlenirse teklesin. Kim böyle yaparsa güzel yapar, kim, de yapmazsa bir mahzur yok. Kim yemek yer ve dişlerinin arasından bir şey çıkarırsa onu dışarı atsın, kim de diliyle çıkarmışsa onu yesin. Kim bu söylediğimi yaparsa güzel yapar, kim de yapmazsa bir mahzur yok. Kim helaya giderse (imkan nisbetinde) tesettürde bulunsun, (kuytu bir yer) bulamazsa, hiç olmazsa kum (taş vs., den) bir tümsek yapıp ona arkasını dönsün, zira şeytan, insanoğlunun makadlarıyla (oturak kısmıyla) oynar. Kim bunu yaparsa en güzelini yapmış olur, yapamayana bir beis yok."
3532 Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest bozmak isteyince, hiç kimsenin göremeyeceği kadar uzaklara giderdi."
3533 Hz. Selman radıyallahu anh'ın anlattığına göre, müşrikler kendisine: "Sizin arkadaşınızın (Aleyhissalatu vesselam) sizlere helada Abdest bozmayı bile öğrettiğini görüyoruz'' demişlerdir. O da onlara Şöyle cevap vermiştir: "Evet, doğrudur. Resülümüz aleyhissalatu vesselam, bizi sağ elimizle istimca yapmaktan nehyetti, büyük veya küçük Abdest bozarken, kıbleye yönelmekten de nehyetti. Abdest bozduktan sonra istinca ederken kurumuş hayvan mayısını veya kemiği kullanmamızı da nehyetti ve dedi ki: "Sizden kimse, üç taştan daha azı ile istinca etmesin.''
3543 Süfyan İbnu 'l-Hakem veya Hakem İbnu Süfyan es-Sakafi anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bevledince Abdest alır ve (istincada) su kullanırdı.''
3544 Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam anlatıyor: "Bana Cibril aleyhissalam geldi ve: "Ey Muhammed, Abdest aldınmı intidahda bulun!'' emretti'' dedi.''
3545 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bevletti. Hz. Ömer de arkasında, elinde su kabı olduğu halde durdu. Resûlullah onu görünce: "Bu da ne, ey Ömer?'' buyurdular. Hz. Ömer: "Sudur yıkanırsın!'' dedi. Resûlullah: "Ben her bevledişimde Abdest almakla emrolunmadım, bunu yapacak olsam bu, (ümmete vacib) bir sünnet olur" buyurdular."
3548 İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest bozmaya çıkmıştı. Bana üç taş bulmamı söyledi. İkisini buldum üçüncü taşı aradım fakat bulamadım. Onun yerine bir kurumuş mayıs aldım ve onu getirdim. Taşları aldı, mayısı attı ve: "Bu necistir!" buyurdu."
3551 Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah'ın hataları silmeye ve dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söylemiyeyim mi?'' "Evet ey Allah'ın Resülü, söyleyin!'' dediler. Bunun üzerine saydı: "Zahmetine rağmen Abdesti tam almak. Mescide çok adım atmak. (Bir namazdan sonra diğer) Namazı beklemek. İşte bu ribattır, işte bu ribattır. İşte bu ribattır."
3552 Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: "Üzerimizde develeri gütme işi vardı, (bunu sırayla yapıyorduk.) (Bir gün) gütme nöbeti bana gelmişti. Günün sonunda develeri kıra ben çıkarıyordum. (Birgün, nöbetimden dönüşte) Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a geldim, ayakta halka hitabediyordu. Söylediklerinden şu sözlere yetiştim: "Güzelce Abdest alıp, sonra iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vacib olmasın!" (Bunları işitince kendimi tutamayıp:) "Bu ne güzel!'' dedim. (Bu sözüm üzerine) önümde duran birisi: "Az önce söylediği daha da güzeldi!'' dedi. (Bu da kim? diye) baktım. Meğer Ömer İbnu'I-Hattab'mış. O, sözüne devam etti: "Seni gördüm, daha yeni geldin. Sen gelmezden önce şöyle demişti: "Sizden kim Abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühü. (Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resûlüdür)" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer." Ebu Davud'un rivayetinde "...Abdesti güzel yaparsa..." denmiştir. Tirmizi'nin rivayetinde "....resûlühü (Allah'ın ...Resûlü)" kelimesinden sonra "Allah'ım, beni tevbe edenlerden kıl, temizlenenlerden kıl" duası da vardır.
3553 Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mü'min -veya müslüman- bir kul Abdest aldı mı yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden dökülür iner, ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte -veya suyun son damlasıyla- ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su ile -veya suyun son damlasıyla- dökülür iner. (Öyle ki Abdest tamamlanınca) günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar."
3554 Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alır ve Abdestini güzel yaparsa hataları vücudundan tırnak diplerine varıncaya kadar çıkar dökülür.''
3555 Bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz. Osman radıyallahu anh Abdest aldı ve dedi ki: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şu benim Abdestim gibi Abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini gördüm: "Kim bu şekilde Abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur."
3556 Amr İbnu Abese es-Sülemi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kim Abdest suyunu hazırlar, mazmaza ve istinşakta bulunur (ağzına ve burnuna su çeker) ve sümkürürse, mutlaka yüzünden, ağzından, burnundan hataları dökülür. Sonra Allah'ın emrettiği şekilde yüzünü yıkarsa, sakalın(ın bittiği mahallin) etrafından su ile birlikte yüzü ile işlediği günahlar dökülür. Sonra dirseklere kadar kollarını yıkayınca, ellerinin günahları su ile birlikte parmak uçlarından dökülür gider. Sonra başını meshedince, başının günahları saçın etrafından su ile birlikte akar gider. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkayınca, ayaklarının günahları, parmak uçlarından su ile birlikte akar gider. Sonra kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd ve senada bulunur, O'na layık şekilde tazimini gösterir ve kalbinden Allah'tan başkasını(n korku ve muhabbetini) çıkarırsa, annesinden doğduğu gündeki gibi bütün günahlarından arınır."
3557 Abdullah es-Sunabihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mü'min kul Abdest aldıkça mazmaza yaptı mı (ağzını yıkadı mı) günahlar ağzından çıkar. (Burnunu sümkürdü mü) günahlar burnundan çıkar, yüzünü yıkadı mı günahlar göz kapaklarının altına varıncaya kadar yüzünden çıkar. Ellerini yıkadı mı günahlar tırnak diplerine varıncaya kadar ellerinden çıkar. Başını meshetti mi, günahlar kulaklarına varıncaya kadar başından çıkar. Ayaklarını yıkadı mı, günahlar ayak tırnaklarının altına varıncaya kadar ayaklarından çıkar. Sonra mescide kadar yürümesi ve kılacağı namaz nafile (bir ibadet) olur.''
3558 Ebu Ümame el-Bahili radıyallahu anh anlatıyor: "Amr İbnu Abese radıyallahu anh'ı dinledim, diyordu ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a: "Abdest nasıl alınır?'' diye sordum. Şöyle açıkladı: "Abdest mi? Abdest alınca şöyle yaparsın: Önce iki avucunu tertemiz yıkarsın. Sonra yüzünü ve dirseklerine kadar ellerini yıkarsın. Başını meshedersin, sonra da topuklarına kadar ayaklarını yıkarsın. (Bunları tamamladın mı) bütün günahlarından arınmış olursun. Bir de yüzünü Aziz ve Celil olan Allah için (secdeye) koyarsan, anandan doğduğun gün gibi, hatalarından çıkmış olursun.'' Ebu Ümame der ki: "Ey Amr İbnu Abese dedim, ne söylediğine dikkat et! Bu söylediklerinin hepsi bir defasında veriliyor mu? "Vallahi dedi, bilesin ki artık yaşım ilerledi, ecelim yaklaştı, (Allah'tan ölümden çok korkar bir haldeyim), ne ihtiyacım var ki, Allah Resülü hakkında yalan söyleyeyim! Andolsun söylediklerim, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan kulaklarımın işitip, hafızamın da zabtettiklerinden başkası değildir." Bu hadis, Nesai'nin metninden alınmadır. Amr İbnu Abese radıyallahu anh'ın müslüman oluşunu anlatan uzunca bir hadisin son kısmıdır.
3559 İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdestli olduğu halde Abdest tazelerse, AIlah bu sebeple kendisine on (misli) sevab yazar.''
3560 Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alıp: "Sübhaneke Allahümme ve bihamdike estağfiruke ve etübu ileyke. (Rabbim seni tenzih ederim, Allah'ım hamdim sanadır, senden bağışlanmak isterim, tevbem de sanadır)" derse, bu bir kağıda yazılır, sonra bir mühür üzerine nakşedilir, sonra da Arş'ın altına kaldırılır ve Kıyamete kadar (mühür) kırılmaz.''
3561 Humran Mevla Osman anlatıyor: "Hz. Osman radıyallahu anh su istemişti. (Getirdim. Aldı ve) üç kere ellerine dökerek yıkadı. Sonra sağ elini kaba sokup mazmaza ve istinşakta bulundu (ağzına ve burnuna su alıp yıkadı). Sonra üç kere yüzünü, arkasından da dirseklerine kadar üç kere ellerini yıkadı. Sonra başına meshetti, sonra da topuklarına kadar ayaklarını üçer sefer yıkadı ve: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı, şu Abdestim gibi Abdest alırken gördüm. Abdesti bitince de şöyle demişti: "Kim şu Abdestim gibi Abdest alır, arkasından iki rek'at namaz kılar ve namazda kendi kendine (dünyevi bir şey) konuşmazsa geçmiş günahları affedilir."
3562 Ebu Davud'un İbnu Müleyke'den kaydettiği bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz. Osman radıyallahu anh'tan Abdest hakkında (nasıl alınacağı) sorulmuştu. Hemen su istedi ve derhal bir Abdest kabı getirildi. Kaptan önce sağ eli üzerine su döktü (ve onu yıkadı), sonra sağ elini kaba batırdı, üç kere mazmaza, üç kere istinşakta bulundu. (önceki hadiste geçtiği üzere zikretti. Hadisdte şu ziyade var): "Sonra elini daldırıp su aldı ve başına, kulaklarına meshetti, kulakların iç ve dışlarını birer kere meshetti.''
3564 Abdu Hayr anlatıyor: "Hz. AIi radıyallahu anh bize geldi ve namaz kıldı. (Namazdan sonra Abdest) suyu istedi. "Suyu ne yapacak, namazı kıldı ya! Herhalde bize öğretmek istiyor!" dedik. İçinde su olan bir kapla bir leğen getirildi. Kaptan sağ eline su döktü: Üç defa ellerini yıkadı. Sonra üç kere mazmaza ve istinşakta bulundu. Mazmaza ve istinşakı su aldığı eliyle yaptı. Sonra üç kere yüzünü yıkadı, sağ elini üç kere yıkadı, üç kere sol elini yıkadı. Sonra elini kaba batırdı, bir kere başını meshetti. Sonra üç kere sağ ayağını yıkadı, üç kere sol ayağını yıkadı. Sonra: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Abdestini bilmek kimin hoşuna giderse, işte o böyledir!" dedi."
3566 Ebu Davud'da, İbnu Abbas'tan yapılan bir diğer rivayet şöyledir: "Ali radıyallahu anh yanıma girdi. Su dökmüş (küçük Abdest bozmuş) idi. Abdest suyu istedi. İçinde su olan bir kap getirdik. Bana: "Ey İbnu Abbas! Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın nasıl Abdest aldığını sana göstereyim mi?" dedi. Ben de: "Evet göster!" dedim. Bunun üzerine su kabını elleri üzerine eğdi ve ellerini yıkadı. Sonra sağ elini kaba soktu, onunla diğeri üzerine su döktü, sonra iki avucunu yıkadı. Sonra mazmaza ve istinşakta bulundu. Sonra iki elini birden kaba soktu. İkisiyle birlikte su avuçlayıp yüzüne çarptı. Sonra başparmaklarını kulaklarının ön kısmına soktu. Sonra ikinci, üçüncü sefer aynı şeyleri tekrar etti. Sonra sağ eliyle bir avuç su aldı ve bunu alnına döktü ve yüzü üzerine akmaya bıraktı. Sonra dirseklerine kadar kollarını üçer kere yıkadı. Başını ve kulaklarının arkasını meshetti. Sonra tekrar her iki elini beraberce kaba soktu. Bir avuç su alıp onu pabuç içinde olan (sağ) ayağına vurdu ve o su ile ayağını yıkadı. Sonra aynı muameleyi diğer ayağına, (sola) yaptı.'' (Abdullaş el-Havlani) der ki: "(İbnu Abbas'a) sordum: "Ayaklar ayakkabı içinde olduğu halde mi?''. "Evet dedi, ayakkabı içinde olduğu halde.'' Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?'' "Evet! dedi, ayakkabı içinde!" Ben tekrar sordum: "Ayakkabı içinde mi?'' "Evet! dedi, Ayakkabı içinde." Nesai'nin bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir. "...Sonra bir avuç su ile üçer defa mazmaza ve istinşakta bulundu."
3567 Abdullah İbnu Zeyd İbni Asım İbni'l-Ensari radıyaIlahu anh'ın anlattığına göre, kendisine: "Bizim için, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Abdestiyle bir Abdest al (da görelim)!" diye talepte bulunuldu. O, hemen bir kap (su) isteyip, önceki hadiste anlatılan şekilde Abdest aldı. Abdest alışını anlatan rivayette şu farklı açıklama var: "Başını meshettikte ellerini (saçları üstünde) ileri ve geri doğru yürüttü. (şöyle ki: Mesh ameliyesine başın ön kısmından başladı ellerini enseye doğru götürdü. Sonra, başladığı yere kadar geri getirdi. Sonra ayaklarını yıkadı.'' Müslim'in bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Başını üç kere meshetti.''
3568 Buhari rahimehullah'ın bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (Abdest uzuvlarını) ikişer kere yıkayarak Abdest aldı.'' Ebu Davud'un bir rivayetinde, Mikdam İbnu Ma'dikerb'den şu kaydedilir: "Sonra başını, içiyle ve dışıyla iki kulağını meshetti." Yine Ebu Davud'un bir başka rivayetinde şöyle denmiştir: "Kulaklarını içleriyle dışlarıyla meshetti, parmaklarını kulaklarının deliklerine soktu.''
3569 Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a bir bedevi gelerek, Abdestten sordu. Resûlullah ona uzuvların üçer kere yıkanmasını gösterdi. Sonra da: "Abdest işte böyle alınır! Kim buna bir ziyadede bulunursa, fena bir iş yapmış olur, haddi aşar ve zulmeder" buyurdu."
3570 Ebu Davud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: " ..Sonra başını meshetti. Şehadet parmaklarını kulaklarına soktu. Başparmaklarıyla kulaklarının dışlarını meshetti. Şehadet parmaklarıyla kulakların içini meshetti..." Rivayetin sonunda şu ifade var: "Abdest işte böyledir. Kim buna ziyadede bulunur veya bundan eksiltme yaparsa kötü bir iş yapmış ve zulmetmiş olur -yahut zulmetmiş ve kötü bir iş yapmış olur-." Nesai'nin rivayetinde özetle şöyle denmiştir: ".. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a bir bedevi geldi ve ondan Abdest hakkında sordu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdestin alınışını, uzuvları üçer sefer yıkayarak gösterdi, sonra şöyle söyledi: "Abdest işte böyledir. Kim buna ziyadede bulunursa kötü bir iş yapmış, haddi aşmış ve de zulmetmiş olur. ''
3571 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam uzuvlarını birer kere yıkayarak Abdest aldı.''
3572 Ebu Davud'un bir rivayetinde İbnu Abbas radıyallahu anhüma şöyle der: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın nasıl Abdest aldığını size göstermemi ister misiniz?" İçinde su olan bir kab istedi, sağ eliyle bir avuç su aIdı, mazmaza ve istinşak yaptı, sonra bir avuç daha aldı, bununla iki elini birleştirip (iki eliyle) yüzünü yıkadı. Sonra bir avuç daha aldı bununla sağ elini yıkadı. Sonra bir avuç da aldı, bununla sol elini yıkadı. Sonra bir avuç su daha aldı, sonra elini çırptı, sonra başını ve kulaklarını meshetti. Sonra bir kabza su daha aIdı sağ ayağının üzerine serpti, ayağında nalın olduğu halde, sonra onu iki eliyle meshetti, elin biri ayağın üstünde, diğeri de nalının aItında. Sonra aynı şeyi sol ayağa yaptı.''
3576 Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı ve bunu, yüzünü üç, ellerini üç sefer yıkayarak, "Kulaklar baştandır '' deyip başını da üç sefer meshederek yaptı.'' Hammad der ki: "Bu rivayette geçen "Kulaklar baştandır'' ibaresi, Ebu Ümme'nin sözü mü yoksa Resûlullah'ın sözü mü bilemiyorum." Bu metin Tirmizi'nindir. Ebu Davud'da şu ifade de yer alır: "Gözpınarlarını da meshederdi.'' O rivayette: "Kulaklar baştandır'' da demiştir.
3577 Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh bana şunu söyledi: "Bir adam Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelmişti. Bunun Abdest almış fakat ayaklarının üzerinde tırnak kadar bir yeri yıkamadan bırakmış olduğunu gördü. ResüluIlah aleyhissalatu vesselam, adama derhal müdahaIe etti: "Git Abdestini güzel kıl!" Adam gidip yeniden Abdest aldı, sonra namazını kıldı."
3578 Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde Resûlullah'ın ashabından biri şöyle anlatır: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ayağının sırtında dirhem büyüklüğünde bir kısma su değmemiş olduğu halde namaz kılmakta olduğunu görmüştü, derhal Abdesti ve namazı iade etmesini emretti."
3579 İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Beraber olduğumuz bir sefer sırasında, bir ara Resûlullah aleyhissalatu vesselam bizden geride kaldı sonra tekrar kavuştu. Bu sırada namaz vakti girmişti. Bizler de Abdest alıyor, ayaklarımıza meshediyorduk. (Resûlullah aleyhissalatu vesselam) yüksek sesle nida etti: "Ökçelerin ateşte vay haline!" Bunu iki veya üç kere tekrarladı."
3580 Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Halk ikindi namazı sırasında acele etti ve bir kısmı alelacele Abdest aldı. Biz onlara ulaştık. Ökçelerine su değmemiş, parlıyordu. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Öçelerin ateşte vay haline! Abdesti tam alın!'' buyurdular.''
3584 Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Abdest alırken gördüm. Üzerinde çizgili kırmızı bir sarık vardı. Elini sarığın altına soktu, başının ön kısmını meshetti, sarığını çözmedi."
3585 Sabit İbnu Ebi Safiyye anlatıyor: "Ebu Cafer'e -ki Muhammed el-Bakır'dır- dedim ki: "Hz. Cabir radıyallahu anh, sana Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın uzuvlarını birer birer, ikişer ikişer ve üçer üçer yıkayarak Abdest aldığını söyledi mi?" Bu soruma: "Evet!" diye cevap verdi." Bir rivayette de: "Birer birer yıkayarak Abdest aldı mı?" diye sordum; "evet!'' diye cevap verdi'' şeklinde gelmiştir..
3586 Abdullah İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam ikişer ikişer yıkayarak Abdest aldı ve: "Bu, nur üzerine nurdur" buyurdu.''
3587 Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, uzuvlarını üçer üçer yıkayarak Abdest aldı ve şöyle buyurdu: "Bu benim ve benden önceki diğer peygamberlerin ve İbrahim aleyhissalam'ın Abdestidir."
3588 Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Eğer ümmetim üzerine zahmet vermeyecek olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim." Muvatta'nın rivayetinde: ". . her Abdestte. . .'' denmiştir.
3592 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam 'ın Abdest suyu ve misvakı (akşamdan hazırlanıp yanına) konulurdu. Gece kalkınca Abdest bozar, sonra misvaklanırdı.''
3593 Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "(Resûlullah aleyhissalatu vesselam) gece veya gündüz yattığında ve kalktığında mutlaka Abdest almazdan önce misvaklanırdı."
3599 Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alırsa istinsarda bulunsun (sümkürsün), kim taşla istinca yaparsa teklesin."
3600 Müslim'in bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Sizden biri Abdest alınca burnuna su çeksin, sonra sümkürsün." Bir diğer rivayette: "...Burun deliklerine su çeksin, sonra sümkürsün'' şeklindedir.
3603 Talha İbnu Musarrıf an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına girdim, Abdest alıyordu. Su yüzünden ve sakalından göğsüne akıyordu. Mazmaza ve istinşakın arasını da ayırmıştı."
3606 Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alınca bir avuç su alır, onu çenesinin altına tutup onunla sakalını hilaller ve: "Aziz ve Celil olan Rabbim böyle emretti" derdi."
3607 Müstevrid İbnu Ş'eddad radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı gördüm. Abdest aldığı zaman ayaklarının parmaklarını serçe parmağı ile hilalliyordu."
3608 Lakit İbnu Sabıra radıyallahu anh anlatıyor: "Dedim ki: "Ey Allah'ın Resülü! Bana Abdestten haber ver!'' Aleyhissalatu vesselam: "Abdesti tam al, parmaklar arasını hilalle, istinşak'da mübalağa yap, oruçlu olursan mübalağa yapma'' buyurdu.''
3609 Rebi' Bintu Mu'arrız radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı, (bu esnada) elini kulaklarının hücresine soktu."
3611 Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ümmetim, Kıyamet günü çağırıldıkları vakit Abdestin izi olarak (nurdan) bir parlaklıkları olduğu halde gelirler. Öyleyse kimin imkanı varsa parlaklığını artırsın."
3612 Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Ebu Hüreyre radıyallahu anh Abdest aldı, yüzünü yıkadı, ellerini yıkadı, ellerini yıkarken nerdeyse omuza kadar yıkıyordu. Sonra ayaklarını yıkadı ve nerdeyse bacaklarına kadar yükseldi. Sonra dedi ki: "Ben Resulullah aleyhissalatu veselam'ın, "Ümmetim Kıyamet günü (Abdest uzuvlarındaki) parlaklıkla gelir..." Gerisi yukarıdaki gibi devam ediyor.
3613 Müslim'in diğer bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın "...Mü'minin zineti, Abdestin yükseldiği yere kadar yükselir..."
3614 Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (miktarca) bir sa'dan beş müdd 'e kadar olan su ile yıkanır, bir müdd su ile de Abdest alırdı.'' Bir başka rivayette: "... beş mekkûk ile yıkanır, bir mekkûk iIe de Abdest alırdı" denmiştir. Bir diğer rivayette: " . . beş. . '' denmiştir. Tirmizi'nin rivayetinde "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdest için iki rıtl su kafidir.'' Ebu Davud'un rivayetinde: "...Resûlullah aleyhissalatu vesselam iki rıtl ihtiva eden kapla Abdest alır, bir sa' ile guslederdi '' denmiştir.
3615 Sefine radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı bir sa' miktarındaki su cenabetten yıkar, bir müdd su da Abdestine yeterdi."
3616 Ümmü Ammare radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı. Bu maksadla kendisine içerisinde üçte iki müdd miktarında su bulunan bir kab getirilmişti.'' Nesai şunu ilave etmiştir: "Şu'be der ki: "Ben, Aleyhissalatu vesselam'ın kollarını yıkadığını ve onları ovduğunu, kulaklarının iç kısmını meshettiğini öğrendim. Ancak kulakların dışını da meshettiğini bilmiyorum."
3617 Abdullah İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Bize Resûlullah aleyhissalatu vesselam gelmişti. Kendisine bakır kapta su getirdik, onunla Abdest aldı."
3618 Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "ResüIullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdest (sırasın)da vesvese veren bir şeytan vardır. Adı da el-Velehan'dır. Öyleyse suyun vesvesesinden kaçının."
3619 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın Abdest aldıktan sonra kurulandığı bir bezi vardı.''
3620 Hz. Mu'az radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı gördüm, Abdest alınca elbisesinin bir kenarıyla yüzünü siliyordu.''
3621 Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular: "Abdesti olmayanın namazı yoktur. Üzerine Allah'ın ismini zikretmeyen kimsenin Abdesti de Abdest değildir."
3622 Rabah İbnu Abdirrahman İbni Ebi Süfyan İbnu Huveytip an ceddiha an ebiha 'dan rivayete göre demiştir ki: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Diyordu ki: "Üzerine Allah'ın ismini zikretmeyen kişinin Abdesti yoktur."
3623 Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim. Diyordu ki: "Kim Abdestinin başında Allah'ı zikrederse bedeninin tamamı temizlenir. Eğer Allah'ın ismini zikretmezse bu kimsenin sadece Abdest uzuvları temizlenir."
3624 Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a geldim, Abdest alıyordu. Şu duayı okuduğunu işittim: "Allahümma'ğfirli zenbi ve vassi'li fi dari ve barik li fi rızki (Allah'ım günahımı mağfıret et, evimi bana genişlet, rızkımı bana mubarek kıl."
3625 Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ses ve koku olmadıkça Abdest alınmaz.'' Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Biriniz mescidde iken, kabaları arasında bir yel hissetse ses işitmedikçe veya koku duymadıkca dışarı çıkmasın.''
3627 Ebu Davud'da şöyle gelmiştir: "Biriniz namazda iken, dübüründe bir hareket hissetse ve Abdestinin bozulup bozulmadığı hususunda tereddüde düşse, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescidi terketmesin."
3628 Abdullan İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu veselam'a, namazda iken hayaline Abdesti bozuldu gibi gelen bir adamdan bahsedilmişti. Şöyle ferman buyurdular: "Sesi işitip kokuyu duymadıkça namazı sakın terketmesin.''
3630 Ali İbnu Talk (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz namazda yellenirse derhal namazdan çıksın, Abdest alsın ve namazı iade etsin."
3631 Bu hadisin Tirmizi'deki lafzı şöyle: "Bir bedevi gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! bizden bir kimse çölde bulunsa, azıcık bir yel kaçırsa, suyu da az ise ne yapmalıdır)?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Sizden biri yellenecek olursa Abdest alsın. Kadınlara da arkalarından temas etmeyiniz. Bilesiniz ki Allah hakk(ın sorulması ve açıklanmasıyla ilgili hususlarda sizden) utanma talebinde bulunmaz."
3632 Muhammed İbnu Hanefiye anlatıyor: "Hz Ali radıyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim. Bunun hükmü hususunda -kızı hanımım olması sebebiyle- Resulullah aleyhissalatu vesselam'a soramamıştım. Mikdad İbnu'l-Esved radıyallahu anh'a söyledim, o sordu. Şu cevabı almıştık: "(Mezisi gelen kimse) zekerini yıkar ve Abdest alır."
3633 Muvatta ve Ebu Davud'un rivayetIerinde Mikdad şöyle demiştir: "Hz. Ali radıyallahu anh, bana, kendisi için Resûlullah'tan: "Kadınına yakınlaşınca mezisi akan kimseye ne gerektiği hususunda sormamı söyledi. Ali ilaveten dedi ki: "Zira yanımda Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kızı var, bu sebeple bizzat sormaktan utanıyorum." Mikdad der ki: Ben bu mesele hakkında Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a sordum. Şu cevabı verdi: "Biriniz buna rastlarsa fercini su ile yıkasın. Namaz Abdesti ile Abdest alsın." Ebu Davud bir başka rivayette şu ziyadeyi kaydeder: "...zekerini ve iki husyesini yıkasın."
3634 Yine Ebu Davud'un bir diğer rivayeti şöyledir: "Hz. Ali radıyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim, yıkanmaya başladım. (Sonunda) sırtım çatlayacak hale geldim. Durumu Resulullah aleyhissalatu vesselam'a zikrettim -veya ona zikredildi-. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: Öyle yapma, (her seferinde yıkanma)! Meziyi gördün mü, zekerini yıka, sonra da namaz Abdestiyle Abdest al. Ancak meni atacak olursan o zaman yıkan!" buyurdular."
3635 Sehl İbnu Hüneyf radıyallahu anh anlatıyor: "Ben mezi akıntısından epey bir sıkıntıda idim. Bu yüzden sık sık gusül yapıyordum. Sonunda Resulullah aleyhissalatu vesselam'a bu husustan sordum. Bana: "Meziden dolayı sana Abdest kafidir!" buyurdular. "Ey Allah'ın Resülü! elbiseye değen meziden ne yapmalıyım?'' dedim. "Bir avuç su alıp, bunu, mezinin değdiğini zannettiğin yerlere serpmen sana yeterlidir!" cevabını verdi.''
3636 Abdullah İbnu Sa'd el-Ensari radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan guslü gerektiren şeyler nelerdir, sudan sonra olan sudan sordum. Şu cevabı verdi: "Bu mezidir. Her erkek mezi ifraz eder. Mezi akınca fercini ve husyelerini yıkarsın, ve namaz Abdestiyle de Abdest alırsın."
3637 Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben de (meziyi), kendimden ipek ipliği gibi iner görürdüm. Öyleyse bunu sizden biri görünce (telaşlanmayıp) zekerini yıkasın ve namaz Abdestiyle Abdest alsın." Burada meziyi kastetmiştir.- "
3638 Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir keresinde) kustu ve Abdest aldı.'' Ma'dan der ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın azadlısı Sevban radıyallahu anh'a Şam camiinde rastladım. Bu meseleyi ona hatırlattım ve ondan (mahiyetini) sordum. Şu cevabı verdi: Doğru söylemiş, o zaman Abdest suyunu da Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın kendilerine ben dökmüştüm."
3641 Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kadınlarından birini öptü, sonra dönüp namaza gitti, Abdest tazelemedi. Urve rahimehullah der ki: "Kendisine: "Bu, sizden başka bir hanımı olmamalı!" dedim, Hz. Aişe gülmekle cevap verdi.''
3642 İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Erkeğin hanımını öpmesi ve ona eliyle dokunması hep mülamese (değme) sayılır. Öyleyse kim hanımını öperse veya eliyle dokunursa Abdest alması gerekir." Bu rivayetin bir benzeri İbnu Mes'ud'dan gelmiştir.
3643 Übeyy İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü, dedim, bir kimse hanımıyla cima yapsa fakat inzal olmasa yıkanması gerekir mi?" "Kadına değen kısmını yıkar, sonra Abdest alır ve namaz kılar!" buyurdular."
3644 Talk İbnu Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yanına geldik. (Biz huzurlarında iken) bir adam geldi. Sanki o bir bedevi idi. "Ey Allah'ın Resulü! dedi, kişi Abdest aldıktan sonra zekerine değerse ne gerekir (Abdesti bozulur mu, bozulmaz mı?) '' Resulullah (aleyhissalatu vesselam) şu cevabı verdi: "O, kendisinden bir parça değil midir?"
3645 Büsre Bintü Saffan (radıyallahu anha) anlatıyor: "ResululIah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Zekerine değen Abdest almadıkça namaz kılmasın.''
3646 Mus'ab İbnu Sa'd İbni Ebi Vakkas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben, Sa'd İbni Ebi Vakkas (radıyallahu anh)'a Kur'an tutuyordum. Bir ara kaşındım. Sa'd: "Her halde zekerine değdin?'' dedi. Ben "evet!" deyince: "Kalk, Abdest al!'' emretti. Ben de gidip Abdest alıp geri döndüm."
3647 Nafi rahimehullah anlatıyor: "Ben, bir sefer sırasında İbnu Ömer (radıyallahu anh)'le beraberdim. Güneş doğduktan sonra onun Abdest alıp namaz kıldığını gördüm. Kendisine: "Bu, şimdiye kadar kıldığınızı hiç görmediğim bir namaz!'' dedim. Şu açıklamayı yaptı: "Sabah namaz kılmak üzere Abdest aldım sonra fercime dokundum. Sonra da Abdest almayı unuttum (ve namaz kıldım. Şimdi bu durumu hatırlayınca) yeniden Abdest alıp namazımı iade ettim.''
3648 Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah'ın ashabı uyurlar, sonra Abdest almadan namaz kılarlardı: (Enes'ten bunu rivayet eden) Katade'ye: "Bu sözü Enes'ten bizzat işittin mi?" diye sorulmuştu: "Vallahi evet!" diye te'yid etti."
3649 İbnu Ömer (radıyallahu anhüma)'den anlatıldığına göre, oturarak uyur, sonra kalkar, Abdest almadan namaz kılardı."
3650 Hz. Ali (radıyallahu ahh) anlatıyor: "Gözler, halkanın bağıdır, öyleyse uyuyan Abdest alsın."
3651 İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'ın anlattığına göre, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) 'ı secde halinde uyurken görmüş ve hatta Resulullah (aleyhissalatu vesselam) horlayıp solumuş, sonra kalkıp (Abdest almadan) namaz kılmıştır. İbnu Abbas der ki: "Ey Allah'ın Resulü dedim, siz uyudunuz, (Abdestiniz bozulmuş olmalı değil mi)?" Bana şu açıklamayı yaptı: "Abdest, yatarak uyuyana gerekir. Zira yatarak uyuyunca mafsalları rahavet basar.''
3653 Esma Bintu Ebi Bekr (radıyallahu anhüma), küsuf namazıyla ilgili rivayetinde der ki: "..Ben de (Resulullah'a uyarak) namaza durdum. (Namazı öylesine uzattı ki) üzerime baygınlık geldi. Başımın üzerine su dökmeye başladım." Urve rahimehullah der ki: "Abdest almadı. ''
3654 Ebu Hüreyre radıyallahu anh)'den nakledildiğine göre, Ebu Hüreyre mescidde Abdest alırken yanına Abdullah İbnu Karız gelir. Ona, Ebu Hüreyre şu açıklamayı yapar: "Bir keş (kurumuş çökelek) parçası yedim, bu sebeple Abdest alıyorum. Çünkü ben Resulallah aleyhissalatu vesselam'ın "Ateşte pişen şeyler yiyince abdes alın" dediğini işittim."
3655 İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) koyun budu yedi ve namaz kıldı, Abdest almadı.'' Buhari'nin bir başka rivayetinde: "Tencereden eliyle etli kemik aldı'' denmiştir. Müslim'in bir rivayetinde: "Budu kemirdi, sonra namaz kıldı, Abdest tazelemedi'' denmiştir.
3656 Amr İbnu Ümeyye ed-Damri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı gördüm, elindeki koyun budundan parça kesiyordu, ezan okundu. Hemen et dildiği bıçağı bırakıp namaza koştu, Abdest almadı."
3657 Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) çıktı, beraberinde ben de vardım. Ensardan bir kadına uğradı. Kadın ona bir koyun kesti. Bir tabak taze hurma getirdi, ondan yeyip sonra öğle için Abdest aldı ve namaz kıldı. Sonra (namazdan) ayrıldı. Kadın ona koyundah arta kalan bir şeyler getirdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onu da yiyip ikindiyi kıldı, bu sırada Abdest almadı." Ebu Davud ve Nesai'nin rivayetinde: "Resulullah'ın son iki icraatından biri ateşin değiştirdiğinden Abdest almayı terketmekti'' denmiştir.
3659 Süveyd İbnu'n-Nu'man (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hayber Seferine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte çıktık. Hayber yakınlarında olan Sahba'ya vardığımız zaman Resulullah aleyhissalatu vesselam ikindi namazını kıldı. Namaz bitince yiyecek getirilmesini ferman buyurdu. Sadece kavut getirilmişti. Bunun su ile ıslatılmasını emir buyurdu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)da, biz de ondan yedik. Sonra akşam namazına kalktı. Ağzını mazmaza etti. Biz de ağızlarımızı mazmaza ettik. Fakat Abdest almadı."
3660 Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam süt içti. Ne mazmaza yaptı, ne Abdest aldı; namazını kıldı."
3661 Cabir İbnu Semure (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Koyun eti sebebiyle Abdest alayım mı?'' diye sordu. "Dilersen Abdest al, dilemezsen alma!" diye cevap verdi. Adam bunun üzerine: "Deve eti sebebiyle Abdest alayım mı?'' diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu sefer: "Evet, deve eti sebebiyle Abdest al!" cevabını verdi. Adam tekrar: "Koyun ağıllarında namaz kılayım mı?'' diye bir başka sual sordu: "Evet!'' cevabını aldı. Tekrar sordu: "Pekala, deve ağıllarında namaz kılayım mı?'' "Hayır!'' buyurdu Aleyhissalatu vesselam."
3663 İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz, yollarda ayağa bulaşan pislik sebebiyle Abdest tazelemezdik."
3664 Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam izarını sarmış olarak namaz kılarken, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Git, Abdest al!" ferman buyurdu. Adam gitti Abdest aldı, sonra şelip (tekrar namaza durdu. Resulûllah (aleyhissalatu vesselam) tekrar): "Git Abdest al!" emretti. Adam gitti, Abdest aldı, geri geldi. Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü, ona niye Abdest almasını emir buyurdunuz?'' diye sordu. "O, dedi, izarını sarkıtmış olarak namaz kılıyordu. Allah, izarını sarkıtan erkeğin namazını kabul buyurmaz!''
3665 Muğire İbnu Şu'be (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraberdim. Bana: "Ey Muğire, su kabını al!'' emretti. Ben de onu aldım. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (la tenhaya gittik. O) benim gözümden kayboldu, kaza-yı hacet yaptı, (geri döndü). Üzerinde Şami bir cübbe vardı. (Abdest almak için hazırlık yaptı. Cübbesinin yenlerini çemreyip) kollarını çıkarmaya çalıştı. Ancak (yenler) dardı. Ellerini (yenlerin uç kısmından geri çıkarıp cübbeyi sırtına koyup kollarını) alttan çıkardı. Ben su döktüm, namaz için Abdest aldı. Mestleri üzerine meshetti, sonra namaz kıldı."
3666 Bir diğer rivayette: "Mestlerini çıkarmada yardımcı olmak için eğildim. Bana: "Bırak onları, zira ben, Abdestli olarak mestlerimi giyindim" buyurdu ve üzerlerine meshetti.''
3670 Ebu Davud'un rivayetinde şöyle denmiştir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ihtiyacı için (araziye) çıkardı. Ben de O'na su taşırdım. (Kaza-yı hacet yapınca) Abdest alırdı. Bu sırada sarığı ve "bot'' ları üzerine meshederdi."
3672 Cerir İbnu Abdillah el-Beceli (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre, Cerir, Abdest alıp mestleri üzerine meshedince, kendisine: "Mest üzerine mesh mi yapıyorsun'' diye sormuşlardır. O da: "Evet demiştir, ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı gördüm. Bevletti sonra Abdest aldı. (Sıra ayaklarına gelince, yıkamayıp) mestlerinin üzerine meshetti '' dedi. A'meş der ki: "İbrahim Neha'i dedi ki: "Bu hadis, Abdullah İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'un ashabını taaccübe (hayrete) sevkediyordu, çünkü Cerir (radıyallahu anh)'in müslüman oluşu Maide süresinin nüzülünden sonra idi."
3674 Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Mekke'nin fethedildiği gün, beş vakit namazın hepsini tek bir Abdestle kıldı ve mestlerine meshetti. Hz. Ömer (radıyallahu anh): "Bugün, hiç yapmadığın bir şeyi yaptın!'' dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Ammden (bilerek) yaptım ey Ömer" cevabını verdi.''
3675 Hz. Mugire (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Abdest aldı ve çoraplarının ve ayakkabılarının üzerine meshetti. Ebu Davud der ki: "İbnu Mehdi, bu hadisi rivayet etmezdi. Çünkü Muğire (radıyallahu anh)'den bilinene göre Aleyhissalatu vesselam mestlerine meshediyordu." Yine Ebu Davud der ki: "Bu hadis Ebu Musa el-Eş'ari (radıyallahu anh) tarafından da rivayet edilmiştir: "Aleyhissalatu vesselam çorapları üzerine meshetti." Ancak bu rivayet muttasıl ve kuvvetli değildir, (zayıftır). Ebu Davud der ki: "Çorap üzerine Ali İbnu Ebi Talib, İbnu Mes'üd, Bera İbnu Azib, Enes İbnu Malik, Ebu Ümame, Sehl İbnu Sa'd ve Amr İbnu Hureys (radıyallahu anhüm ecmain) ecmain de meshetmiştir. Bu tatbikat Ömer İbnu'I-Hattab ve İbnu Abbas (radıyallahu anhüm)'dan da rivayet edilmiştir.
3676 Evs İbnu Evs es-Sakafi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı bir kavmin kuyusuna gelmiş, Abdest alırken gördüm. Abdestini aldı, ayakkabılarına ve ayaklarına meshetti."
3680 Bir başka rivayette şöyle gelmiştir: "Hz. Ali (radıyallahu anh)'yi Abdest alırken gördüm, ayağının sırtını meshetti ve dedi ki: "Eğer ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ı böyle yapar görmeseydim (ayağın altını meshetmeye daha Iayık düşünürdüm) dedi."
3683 Saffan İbnu Assal (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yolcu olduğumuz zaman, bize mestlerimizi üç gün üç gece, cenabet hali dışında küçük ve büyük Abdest bozma, ve uyku sebebiyle çıkarmamamızı emrederdi."
3688 Ebu Davud'un rivayetinde Hz. Aişe (radıyallahu anha) der ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Üseyd İbnu Hudavr (radıyallahu anh)'la Hz. Enes'i, Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin kaybettiği kolyeyi aramaya gönderdi. Bu esnada namaz vakti girdi. Abdestsiz namaz kıldılar. Gelip durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a haber verdiler. Bunun üzerine teyemmüm ayeti indirildi.'' Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "Üseyd, Hz. Aişe'ye: "Allah sana rahmetini bol kılsın, senin başına hoşlanmadığın her ne gelmiş ise onda Allah senin için de müslümanlar için de bir ferec (sıkıntıdan kurtulma) kılmıştır '' dedi.''
3698 Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "On yıl boyu su bulamasa da, temiz toprak müslümanın Abdest suyudur. Suyu bulunca, bedenini onunla meshlesin, zira bu daha hayırlıdır.''
3699 İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a teyemmümden sorulmuştu: Dedi ki: "Allah Teala Hazretleri, Kitab-ı Mübin'in de, Abdesti zikrederken şöyle buyurmuştur: "Yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın." Teyemmüm hakkında da şöyle buyurdu: "Yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin.'' (Yine ayet-i kerime'de Cenab-ı Hak) şöyle buyurdular: "Kadın veya erkek hırsızın elini kesin." Hırsızın elini kesmede sünnet (bilekten itibaren) avuç kısmı kesmektir (bilek- dirsek arası kesilmez), öyleyse, teyemmüm yapılacak kısım yüz ve (bileğe kadar) ellerdir.''
3703 Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "İki kişi bir sefere çıktılar. Derken namaz vakti girdi. Beraberlerinde su olmadığı için temiz toprakla teyemmüm ettiler ve namazlarını kıldılar. Sonra vakti içinde su buldular. Bunlardan biri, Abdesti de namazı da iade etti, diğeri iade etmedi. Sonra Resulullah Aleyhissalatu vesselam'a gelince durumu anlattılar. Resulullah aleyhissalatu vesselam, iade etmeyene: "Sünnete isabet ettin, namazın sana yeterlidir!" dedi. Abdesti ve namazı iade eden zata da: "Sana iki kat ücret var!" ferman buyurdu."
3708 Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ensar'dan birine adam göndererek, yanına çağırttı. Ensari, başından sular damlaya damlaya geldi. Aleyhissalatu vesselam: "Herhalde sana acele ettirdik?'' buyurdu. Ensari: "Evet ey Allah'ın resulü!'' deyince: "Acele ettirilir veya inzal olmazsan gusletmen gerekmez. Sadece Abdest gerekir'' buyurdular.''
3718 Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cenabetten gusledince önce ellerini yıkamaktan başlardı, sonra namaz Abdesti gibi Abdest alırdı. Sonra parmaklarını suya batırır, onIarla saç diplerini hilallerdi. Deriyi ıslattığı kanaati hasıl olunca tepesinden üç kere su dökerdi. Sonra da bedeninin geri kalan kısımlarını yıkardı. En sonra da ayakIarını yıkardı.''
3724 Hz. Meymune (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cenabetten yıkanırken ben O'na perde oldum, (şöyle yıkanmıştı): Önce ellerini yıkadı. Sonra sağ eliyle (kaptan) solu üzerine su dökerek fercini ve (meniden) bulaşanları yıkadı. Sonra elini duvara -veya yere- sürdü. Sonra namaz Abdesti gibi Abdest aldı, ancak ayaklarını yıkamayı terketti. Sonra üzerine su döktü. Sonra ayaklarını çekip yıkadı. Aleyhissalatu vesselam'ın cenabetten guslü işte böyledir."
3730 Ebu Sa'idi'l-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Biriniz ehline temas eder, sonra tekrar etmek dilerse ikisi arasında Abdest alsın.''
3731 Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yıkanır, (sabahtan önce) iki rek'at namazla sabah namazını kılardı. Gusülden sonra Aleyhissalatu vesselam'ın bir de Abdest aldığını zannetmiyorum.''
3747 Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), cünübken uyumak istediği takdirde fercini yıkar ve namaz Abdestiyle Abdest alırdı.''
3748 Müslim'in bir rivayetinde: ". .Yemek veya uyumak istediği zaman namaz Abdestiyle Abdest alırdı '' denmiştir.
3749 Müslim'in, Abdullah İbnu Ebi Kays 'tan yaptığı diğer bir rivayette Abdullah der ki: "Hz. Aişe (radıyallahu anha) 'ya Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın vitir namazından sordum. '' Hadisi zikreder. Hadiste şu ibare de var: "Hz. Aişe'ye: "Resulullah cünübken ne yapardı, uyumadan önce yıkanır mıydı? Veya yıkanmadan önce uyur muydu?'' diye sordum. Bana şu cevabı verdi: "Bunların hepsini yapardı. Bazan yıkanır ve sonra uyur, bazan Abdest alır ve uyurdu." Bunu işitince: "Bu meselede genişlik koyan Allah'a hamdolsun!" dedim..."
3751 Tirmizi ve Ebu Davud 'un bir rivayetinde de şöyle gelmiştir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), cünübken uyur ve hiç suya dokunmazdı." Tirmizi der ki: "Hz. Aişe'den, Aleyhissalatu vesselam'ın uyumazdan önce Abdest aldığı da rivayet edilmiştir ve bu rivayet en sahih olanıdır."
3753 İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh), geceleyin Cünüb olduğunu, (ne yapması gerektiğini) sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Abdest al, uzvunu yıka, sonra uyu!" buyurdular. "
3771 İbnu Ömer ve Ebu Hüreyre radıyallahu anhüm anlatıyor: "Cuma günü, Ömer İbnu'l-Hattab hutbe verirken, Osman İbnu Affan mescide girdi. Ömer radıyallahu anh minberden ona seslendi: "Vaktin farkında mısın, (niye cumaya geciktin!)" Hz. Osman: "Bugün meşguliyetim vardı. Eve gelir gelmez ezanı işittim. Abdest almanın dışında bir oyalanmam da olmadı!" açıklamasında bulundu. Hz. Ömer radıyallahu anh: "Keza Abdest(le yetinmen de bir eksiklik). Biliyorsun, Resûlullah aleyhissalatu vesselam bize yıkanmayı da emretmişti."
3775 Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cuma günü kim Abdest alırsa bununla (o, sünneti yerine getirmiş, fazilete ermiş) olur ve (sünneti yapmış olma) nimetine erer. Ama cuma günü kim de guslederse (bilsin ki) gusül daha faziletlidir."
3781 Bir diğer rivayette: "Onu üç, beş, yedi ve daha fazla olmak üzere tek olarak yıkayın. Sağ tarafından ve Abdest uzuvlarından yıkamaya başlayın" buyurdu" denmiştir. aynı rivayette Ümmü Atiyye radıyallahu anha: "Yıkayan kadınlar, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın kızının başına üç örgü yaptılar. (Şöyle ki): Önce saçının örgülerini bozdular sonra yıkadılar, en sonda tekrar üç örgü yaptılar." Süfyan der ki: "Örgünün ikisi yanda biri alnında idi."
3784 Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Kim ölü yıkarsa, yıkansın" buyurdular." Ebu Davud'un rivayetinde: "Kim de cenaze taşırsa Abdestlensin" ziyadesi mevcuttur.
3787 Nafi anlatıyor. "İbnu Ömer radıyallahu anhüma, Said İbnu Zeyd'in bir oğluna mübaşereten tahnit yaptı ve (kabre) taşıdı. Sonra mescide girip, Abdest almaksızın namaz kıldı."
3829 Esma Bintu Umeys radıyallahu anha anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedim. Fatıma Bintu Ebi Hubeyş, şu şu kadar zamandan beri kanama geçiriyor, namazı bıraktı!" (Bu sözün üzerine Aleyhissalatu vesselam): "Sübhanallah! (hiç namaz bırakılır mı?) Bu şeytandan (biir oyun. Kapılmamalıydı. Söyleyin ona), bir leğene (su koyup içine) otursun. Eğer suyun üstünde (kanamadan hasıl olan) bir sarılık görürse, öğle ve ikindi için tek bir gusül yapsın; akşam ve yatsı için de tek bir gusül yapsın. Sabah için de ayrı bir gusül yapsın. Bu arada (kılacağı namazlar için) Abdest alsın" buyurdular." İbnu Abbas radıyallahu anhüma der ki: "(Her namaz için) gusletmek, kadıncağıza zor gelmeye başlayınca iki namazın arasını birleştirmeyi emretmişti."
3831 Sümeyy Mevla İbnu Ebi Bekr İbni Abdirrahman anlatıyor: "Ka'ka ve Zeyd İbnu Eslem, beni, Sa'id İbnu Müseyyeb rahimehullah'a gönderip müstehazenin nasıl yıkanacağını sordular. Said şöyle açıkladı: "Müstehaze, öğleden öğleye yıkanır ve her namaz için Abdest alır. Şayet kan galebe çalacak olursaa bir bezle sargı yapar." (Ebu Davud) der ki: "İbnu Ömer ve Enes radıyallahu anhüm'den de bu şekilde (yani "Öğleden öğleye yıkanır" diye) rivayet edildi. Bu, aynı zamanda Salim İbnu Abdillah, Hasan Basri ve Ata rahimehumullah'ın görüşüdür." İmam Malik dedi ki: "Zannım o ki, İbnu Müseyyeb'in hadisi "temizlik vaktinden temizlik vaktine" olacaktı; "öğle vaktinden öğle vaktine" şeklinde gelmiştir. Herhalde buna bir vehim karışmış." Bu hadisi el-Misver İbnu Abdilmelik de rivayet etmiştir. Onun rivayetinde da " temizlik vaktinden temizlik vaktine" şeklinde gelmiştir. Şu halde raviler bunu "öğleden öğleye" diye çevirmiş olmalı. Derim ki: "Kadi İyaz'ın zikrine göre .................. noktalı rivayet sahihtir. Doğruyu Allah bilir."
3849 Abdullah İbnu İkraş İbnu Züeyb babasından naklediyor: "Kavmim Beni Mürre İbnu Abid, benimle mallarının sadakasını Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gönderdi. Medine'ye gelince O'nu aleyhissalatu vesselam Muhacir ve Ensar'ın arasında oturmuş buldum. Elimden tutup beni Ümmü Seleme radıyallahu anha'nın evine götürdü. Varınca: "Yiyecek bir şey var mı?" diye sordu. Bize, içerisinde bolca serid ve (kuşbaşı) et parçaları olan bir tepsi getirildi. Ondan yemek için yanaştık. Ben elimle kabın her tarafını yokladım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam önünden yedi. (Bir ara) sol eliyle sağ elimden tuttu ve: "Ey İkraş! bir yerden ye. Çünkü (kabın içindeki yemek) tek bir yemektir. (Her taraf birdir)" buyurdu. Sonra bize, içerisinde taze ve kuru çeşitli hurmalar bulunan bir tabak getirildi. Bu sefer önümden yemeye balşadım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın eli ise, tabağın her tarafında dolaşıyordu. Bana da: "Ey İkraş! Dilediğin yerinden (alıp) ye. Çünkü (tabağın içendekilerin hepsi) aynı çeşit değil" buyurdu. Sonra bize su getirildi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam elini yıkadı elinin ıslaklığı ile yüzünü kollarını ve başını meshette ve: "Ey İkraş! Bu, ateşte pişenden (yenince alınması gereken) Abdesttir" buyurdu."
3862 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam bir gün heladan çıkmıştı. Hemen kendisine bir yemek takdim edildi. (O da kabul buyurdu. Ashabtan bazısı:)" Size Abdest suyu getirmeyelim mi?" dediler. Onlara: "Namaza kalkınca Abdest almakla emrolundum!" cevabını verdi.."
4013 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Gözü değene (ain) Abdest alması emredilir, onun Abdest suyu alınır, bununla göz değmesine uğrayan (main) yıkanırdı."
4014 Muhammed İbnu Ebi Ümame İbni Sehl İbni Hanif, babasından şunları işittiğini anlatmıştır: "Babam Sehl radıyallahu anh (Cuhfe yakınlarındaki) Harrar nam mevkide yıkandı. Üzerindeki cübbeyi çıkardı. Bu sırada Amir İbnu Rebi'a ona bakıyordu. Sehl, bembeyaz bir tene, güzel görünüşlü bir cilde sahipti. Amir: "Ne bugünkü bir manzarayı, ne de böylesine ancak çadıra çekilmiş bakirede bulunabilen bir cildi hiç görmedim" dedi. Sehl daha orada iken hummaya yakalandı ve rahatsızlığı şiddet peyda etti (ve yere yıkıldı). Durum Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a haber verildi ve: "Başını kaldırmıyor" dendi. Halbuki Sehl orduya kaydedilmişti. "Ya Resûlullah o, sizinle gelemez Vallahi başını bile kaldıramıyor!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Onunla ilgili olarak herhangi bir kimseyi ittiham ediyor musunuz?" diye sordu. "Amir İbnu Rebi'a var" dediler. Resûlullah, onu çağırtıp kendisine kızdı ve: "Sizden biri niye kardeşini öldürüyor? Niye bir "Barekallah!" demedin? Onun için Abdest al!" buyurdu. Bunun üzerine Amir yüzünü, ellerini, kollarını, dizlerini ve ayaklarının etrafını ve izarının içini bir kaba yıkadı. Sonra, bir adam bu suyu onun (Sehl'in) üzerine arkasından döktü; derken o anında iyileşti."
4131 Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Hiç kimse "Rabbini (efendini) doyur"; "Rabbine Abdest suyu dök"; "Rabbine su ver" demesin. Bilakis "Seyyidim", "efendim" desin. Sizden kimse abdi (kulum), emeti (cariyem) de demesin. Bilakis "oğlum", "kızım, yavrum" desin."
4236 Urve İbnu Zübeyr, Misver İbnu Mahreme ve Mervan'dan almış. Misver ve Mervan her ikisi de birbirlerinin sözünü tasdik etmişlerdir. Derler ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Hudeybiye senesinde Medine'den çıktı. Yolda bir yerlere ulaşınca Aleyhissalatu vesselam: "Halid İbnu'l-Velid, Kureyş'e ait gözcülük yapan bir grup atlının başında olarak el-Gamim'dedir, siz sağ tarafı takib edin!" dedi. Vallahi, Halid müslümanların varlığını sezemedi. Ne zaman ki müslüman askerlerin kaldırdığı toz bulutunu görünce, (müslümanların geldiğini) Kureyş'e haber vermek üzere hayvanını koşturarak gitti. Resûlullah aleyhissalatu vesselam yoluna devam etti. Seniyye nam mevkiye gelindi. Oradan (devam edildiği takdirde) Kureyşlilerin bulunduğu yere inmek mümkündü. Ama devesi orada ıhıverdi. Halk: "Kalk, kalk, yürü, yürü!" dedi ise, de deve kalkmamakta ısrar etti. Halk bu sefer: "(Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın devesi) Kasva çöküp kaldı. Kasva çöküp kaldı!" dediler. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Hayır! Kasva çöküp kalmadı. Onun böyle bir huyu da yok. Ancak onu, "Fil'i (Mekke'ye girmekten alıkoyan) Zat" dourdurmuştur!" buyurdu. Sonra ilave etti: "Nefsimi kudret eliyle tutan o Zat'a yemin olsun. (Kureyş, Mekke'de) Allah'ın haram kıldığı şeyleri tazim sadedinde her ne taviz isterlerse onlara vereceğim!" Sonra deveyi zorladı, deve sıçrayıp kalktı. Ravi dedi ki: Resûlullah aleyhissalatu vesselam Kureyş tarafından saptı, suyu az olan Semed Kuyusunun yanına indi. Burası Hudeybiye mevkiinin en uç noktasında idi. (Mezkur kuyunun suyu azdı. Öyle ki) insanlar ondan suyu avuç avuç toplarlardı. Çok geçmeden suyu kurudu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a susuzluktan şikayette bulundular. Aleyhissalatu vesselam sadağından bir ok çıkardı, onu kuyuya koymalarını söyledi. Allah'a yemin olsun çok geçmeden, su coşmaya başladı ve ashab oradan ayrılıncaya kadar onlara yetecek kadar akmaya devam etti. Onlar bu halde iken Büdeyl İbnu Verka' el-Kuza'i, Huza'a kabilesinden bir grupla çıkageldi. Huza'alılar (Mekke civarında tavattun etmiş bulunan) Tihame kabileleri arasında Resulullah'ın sırdaşı ve dostu olagelmişlerdi. Dedi ki: "Ben (Mekke'nin) Ka'b İbnu Lüeyy ve Amir İbnu Lüeyy kabilelerini birçok Hudeybiye sularının başına, beraberlerinde sütlü ve yavrulu develeri olduğu halde konaklıyorlar gördüm. Onlar seninle savaşacak. Beytullah'ı ziyaretine mani olacak olmasınlar! Resûlullah aleyhissalatu vesselam dedi ki: "Biz kimseyle savaşa gelmedik. Biz sadece umre yapmaya geldik! Mamafih Harb Kureyş'in (iliğine işlemiş). Halbuki çok da zarar gördüler. Eğer onlar dilerse ben (onlarla sulh yapar) kendilerine müddet tanırım, onlar da benimle diğer insanların arasından çekilirler. Eğer ben öbürlerine galebe çalarsam, Kureyşliler de dilerlerse onlarla yapacağım sulha (kendi rızalarıyla) girerler. Şayet ben galebe çalamazsam (Kureyşliler benimle savaşmak zahmetinden kurtulup) rahata ererler. Şurası da var ki, eğer Kureyşliler bu teklifime itiraz
4238 Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte Hudeybiye'ye geldik. Biz, bindörtyüz kişi idik. (Kuyunun başında) elli koyun vardı. Suyu bunlara bile yetmiyordu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam kuyunun kenarına oturdu. (İyice hatırlıyamıyorum) ya dua buyurdu, ya da kuyuya tükürdü. Derken kuyunun suyu coştu. Biz de hem kendimiz içtik, hem de hayvanlarımızı suladık. Sonra Aleyhissalatu vesselam, bizi bir ağacın altında biat etmeye çağırdı. Önce ben biat ettim, sonra herkes gelip sırayla biat etti. Nihayet halkın ortasında kalınca: "Ey Seleme, biat et!" buyurdu." "Ey Allah'ın Resulü, en başta ben biat ettim!" dedim. "Yine de!" buyurdu. Resûlullah aleyhissalatu vesselam beni çıplak, yani silahsız bulmuştu. Bana deriden yapılmış bir kalkan verdi. Sonra bey'at almaya devam etti. Son kişiden de bey'at alınca: "Ey Seleme, sen bana biat etmiyor musun?" dedi. "Ey Allah'ın Resulü, ben sana başta da, ortada (da olmak üzere iki kere) biat ettim" dedim. "Olsun, yine de" buyurdu. Ben de üçüncü sefer biat ettim. Sonra bana: "Ey Seleme! Benim sana verdiğim kalkanın nerede?" dedi. "Ey Allah'ın Resulü dedim, amcam Amir çıplak olarak bana rastladı, ben de kalkanı ona verdim. Bu sözüm üzerine Aleyhissalatu vesselam güldü ve: "Sen, dedi, vaktin birinde adamın dediği gibisin: "Allahım, demiş, bana öyle bir dost ver ki, o bana, kendi nefsimden daha sevgili olsun!" Sonra müşrikler bizimle sulh hususunda haberleşmeye başladılar. Öyle ki; birbirimize gidip gelmeler oldu. (Sonunda) sulh yaptık. ben Talha İbnu Ubeydillah radıyallahu anh'ın hizmetçisi idim. Atını sular, kaşağılar, kendine de hizmet eder, yemeğinden yerdim. (Çünkü) Allah ve Resulü yolunda hicret için malımı ve ailemi terketmiştim. Biz ve Mekkeliler aramızda sulh yapınca, birbirimizle karıştık. Ben bir ağacın yanına gelip dikenlerini süpürerek dibine yattım. Mekke halkından dört müşrik yanıma geldi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a hakaret etmeye başladılar. Ben onlara kızdım ve bir başka ağacın dibine geçtim. silahlarını ağaca asıp yattılar. Onlar bu vaziyette iken vadinin aşağısından bir münadi şöyle sesleniyordu: "Muhacirlerin imdadına yetişin! İbnu Züneym öldürüldü!" "Hemen kılıncımı çekip, bu uyuyan dört kişiye hızla yürüyüp silahlarını aldım, elimde deste yapıp, sonra da: "Muhammed'in yüzünü mükerrem kkılan o Zat'a yemin olsun, sakın sizden kimse başını kaldırmasın. İki gözü taşıyan (kellesini) uçururum!" dedim. Sonra onları sürerek Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a getirdim. O sırada amcam Amir radıyallahu anh da Abelat'tan Mikrez denilen bir adamı, üzeri çullanmış bir at üzerinde beraberinde yetmiş müşrik olduğu halde Resulullah'a getirdi. Aleyhissalatu vesselam onlara bir nazar edip: "Bırakın onları, fücûrun başı da sonu da onların olsun!" dedi ve hepsini affetti. Bunun üzerine Allah Teala hazretleri şu ayeti indirdi: "O sizi Mekke'nin karnında (hududu içinde) onlara karşı muzaffer
4264 Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Huneyn Gazvesi'nden fariğ olunca, Ebu Amir radıyallahu anh'ı bir askeri birliğin başında Evtas'a gönderdi. Ebu Amir, orada Dureyd İbnu's-Sımme ile karşılaştı. Dureyd öldürüldü. Allah da adamlarını hezimete uğrattı. (O sırada) ben Ebu Amir ile beraberdim. Dizine bir ok atıldı. Yanına gelip: "bu oku sana kim attı?" diye sordum. Bana bir şahsı işaret ederek (ok atanı) gösterdi. Ona yönelip, yanına vardım. Beni görünce kaçtı. Ben de peşine düştüm. "Utanmıyor musun, durmuyor musun?" diye peşinden bağırmaya başladım. Birden durdu. Karşılıklı olarak bir-iki kılıç salladık. Derken ben onu öldürdüm. Sonra gelip Ebu Amir'e: "Allah seninkinin canını aldı!" dedim. "Hele şu oku bir çek!" dedi. Ben oku çektim. (Okun yerinden) su çıktı. "Ey kardeşimin oğlu, dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a benden selam söyle, benim için Allah'tan mağfiret dileyiversin." Ebu Amir, birliğin komutanlığını bana devretti. Bir müddet durup sonra vefat etti. Dönünce, durumdan Resûlullah aleyhissalatu vesselam 'a bilgi verdim. Bir miktar su getirtti, Abdest alıp ellerini kaldırdı. Koltuk altlarının beyazlığını gördüm. Sonra şöyle dua etti. "Allahım, Ubeyd Ebu Amir'e mağfiret buyur. Allahım, Kıyamet günü onu, onun derecesini kullarının -veya insanların- birçoğunun derecesinden üstün tut!" "(Ey Allah'ın Resûlü) benim için de istiğfar ediver!" dedim. "Allahım, Abdullah İbnu Kays'ın günahını mağfiret et! Onu, Kıyamet günü iyi bir yere koy!" dedi. Ebu Bürde der ki: "O iki duadan biri Ebu Amir içindi, diğeri de Ebu Musa içindi."
4283 Ebu Vail radıyallahu anh anlatıyor: "Urve İbnu Muhammed es-Sa'di'nin yanına girdik. Bir zat kendisine konuştu ve Urve'yi kızdırdı. Urve kalkıp Abdest aldı ve: "Babam, dedem Atiyye radıyallahu anh'tan anlattı ki, o, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini nakletmiştir: "Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp Abdest alsın."
4343 Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey Bilal! Ne ile benden önce cennete girdin? Her ne zaman cennete girdiysem, her seferinde önümde senin hışırtını işittim. Dün gece de cennete girmiştim, önümde (yine) senin hışırtını duydum. Sonra altından şerefeleri olan murabba bir köşke geldim. "Bu köşk kimin?" diye sordum. "Araplardan birinin!" dediler. Ben cevaben: "Ama ben de bir Arabım, (benim olmadığına göre) bu köşk kimin?" dedim. Bunun üzerine: "Kureyş'ten birinin!" dediler. Ben tekrar: "Ben de bir Kureyşliyim, bu köşk kimin?" dedim. Bu sefer: "Muhammed ümmetinden birinin!" dediler. Ben de: "Muhammed benim, bu köşk kimin?" dedim. Bunun üzerine: "Ömer İbnu'l-Hattab'ın!" dediler, radıyallahu anh. Bunun üzerine bilal: "Ya Resûlullah! Her ezan okuyuşumda iki rek'at namaz kıldım. Her ne zaman hades vaki oldu ise derhal Abdest tazeledim ve Allah'a iki rek'at namaz kılmayı üzerimde borç gördüm" dedi. Bilal'in bu açıklaması üzerine Aleyhissalatu vesselam: "İşte bu iki şey sebebiyle (cennete girmede benden evvel davranmış olmalısın)" buyurdular."
4422 Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey Bilal! İslam olalıdan beri işlediğin ve en çok menfaat ümid ettiğin ameli bana söyler misin? Çünkü ben, bu gece (rüyamda), cennette ön tarafımda senin ayakkabılarının sesini işittim!" Bilal şu cevabı verdi: "Ben İslam'da, nazarımda, daha çok menfaat umduğum şu amelden başkasını işlemedim: Gece olsun gündüz olsun tam bir temizlik yaptığım (Abdest aldığım) zaman, mutlaka bana kılmam yazılan bir namaz kılarım."
4494 Abdullah İbnu Büsr radıyallahu anh anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kıyamet gününde, ümmetimin (iki alameti olacak: Biri) secde sebebiyle alnındaki parlaklık, (diğeri de) Abdest sebebiyle kollarındaki parlaklıktır."
4609 Zeyd İbnu Halid radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim güzelce Abdest alır, sonra da iki rek'at namaz kılar ve namazında gaflete yer vermezse Allah, (seğairden olan) geçmiş günahlarını mağfiret buyurur."
4619 Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kişinin cemaatle kıldığı namaz, evinde ve işyerinde kıldığı namazından yirmibeş kat daha sevablıdır. Çünkü, güzelce Abdest alır, mescide gider. Bu gidişte gayesi sadece ve sadece namazdır. Her adım atışında bir derece yükseltilir, günahından da bini dökülür. Namazını kılınca, namazgahında kıldığı müddetçe melekler ona mağfiret duasında bulunur ve: "Allahım ona mağfiret et, Allahım ona rahmet et, Allahım onun tevbesini kabul et" derler. Bu kimseye, orada eza vermedikçe, hadeste bulunmadıkça böyle devam eder." Ebu Hureyre radıyallahu anh'a: "Hadeste bulunması ne demek?" diye sorulmuştu: "Sesli veya sessiz yel bırakmadıkça!" diye açıkladı. "Sizden biri, namazı beklediği müddetçe namazdadır."
4620 Said İbnu'l-Müseyyeb rahimehullah anlatıyor: "Ensardan biri ölmek üzere idi. Dedi ki: "Size bir hadis rivayet edeceğim. Bunu da sadece sevap ümidiyle yapacağım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı işittim, şöyle buyurmuştu: "Biriniz Abdest alır ve Abdestini güzel yapar sonra da namaza giderse, sağ adımını her atışta, bu adım sebebiyle Allah mutlaka ona bir sevap yazar; sol adımını attıkça da her seferinde mutlaka bir günahını döker. -Öyleyse (mescide) yaklaşsın veya uzaklaşsın- mescide gelir ve cemaatle namazını kılarsa mağfirete mazhar olur. Mescide geldiğinde namazın birkaç rek'ati kılınmış; birkaç rek'ati kalmış ise yetiştiğini cemaatle kılıp, kaçırdıklarını da tamamlamışsa, keza mağfirete mazhar olur. Eğer mescide geldiğinde namazı kılınmış bulur ve tek başına tamamlarsa yine mağfirete mazhar olur."
4625 Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim güzel bir şekilde Abdest alır, müslüman kardeşine, sevap düşüncesiyle hasta ziyaretinde bulunursa, cehennemden yetmiş yılllık yürüme mesafesi uzaklaştırılır." Sabit dedi ki: "Ey Ebu Hamza, harif nedir? diye Enes'ten sordum. Bana: "Yıl!" diye cevap verdi."
4638 Ebu Malik el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdest imanın yarısıdır. Elhamdülilllah mizanı doldurur; sübhanallah velhamdulillah arz ve sema arasını doldurur; namaz nurdur; sadaka bürhandır; sabır ziyadır; Kur'an ise lehine veya aleyhine bir hüccettir. Herkes sabahleyin kalkar, nefsini satar; kimisi kurtarır, kimisi de helak eder."
5049 Müslim'in diğer bir rivayetinde Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ümmetim Havz'ın başında yanıma gelecek. Ben, tıpkı devesinden başkasının devesini kovan bir kimse gibi, havzımdan (bazı) insanları kovarım!" Yanımdakiler: "Ey Allah'ın Resûlü! Bizi tanıyacak mısınız?" dediler. "Evet buyurdu. Sizin, başkasından olmayan bir alametiniz olacak. Sizler yanıma alın ve Abdest uzuvlarında, Abdestin eseri olan bir nurla geleceksiniz. Ancak sizden bir grup benden engellenecek, onlar bana ulaşamayacaklar. Ben: "Ey Rabbim onlar benim Ashabım, onlar benim Ashabım!" diyeceğim. Ama bir melek bana cevap verip: "Senden sonra onlar ne bid'alar ortaya çıkardılar biliyor musun?" diyecek." Bir diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Havuzum Eyle ile Aden arasındaki mesafeden daha geniştir. Onun rengi kardan daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Onun maşrabaları yıldızlardan daha çoktur."
5093 Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cennete ilk girecek zümre, dolunay gecesindeki ay suretindedir. Onu takip eden zümre, parlaklık yönüyle gökteki en büyük yıldız gibidir. Cennetlikler bevletmezler, büyük Abdest de bozmazlar, tükürmezler, sümkürmezler de. Tarakları altındandır, terleri misktir. Buhurdanları öd ağacından, zevceleri kara gözlü hurilerden olacak. Onlar ataları Adem'in yaratılışı üzere, altmış zira boyunda tek bir adam suretinde olacaklar."
5094 Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam : "Cennet ehli cennette yerler ve içerler. ancak tükürmezler, küçük ve büyük Abdest bozmazlar, sümkürmezler de!" buyurmuştu. Ashab: "Peki yedikleri ne olur?" diye sordular. Aleyhissalatu vesselam: "Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur."
5221 İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı sebtiyye ayakkabısını giyerken gördüm. Sebtiyye ayakkabısı, üzerinde hiç tüy bulunmayan ayakkabıdır. Aleyhissalatu vesselam bu ayakkabı içinde Abdest alıyordu. Ben bu ayakkabıyı giymeyi severim."
5237 Muğire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a üzerinde yünden şami bir cübbe olduğu halde Abdest suyunu döktüm. Cübbenin yenleri dar idi. Elini çıkar(ıp cübbenin yenlerini çemre)mek istedi. Fakat kol dar gelince, (cübbeyi omuzuna atarak) ellerini bedeninin altından çıkardı ve yıkadı."
5449 Osman İbnu Hakim anlatıyor: "Harice İbnu Zeyd elimden tutup beni bir kabrin üzerine oturttu ve amcan Zeyd İbnu Sabit radıyallahu anh'tan haber verdi. Buna göre, Zeyd şöyle demişti: "Kabir üzerine oturmanın mekruhluğu, onun üzerinde Abdest bozanlaradır."
5488 Talk İbnu Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a heyet olarak yola çıktık. Gelip ona biat ettik, Onunla namaz kıldık. Kendisine, memleketimizde Ehl-i Kitaba ait bir mabedin olduğunu haber verdik. Abdest suyunun fazlasından bize hibede bulunmasını talep ettik. Su getirtip abdast aldı, mazmaza yaptı, sonra bunu bir kaba bizim için döktü. Dedi ki: "(Haydi gidin! Memleketinize varınca (o eski) mabedinizi yıkın. Bu suyu onun yerine çileyin, orasını mescid yapın!" "Biz: "Ama yerimiz uzak,hararet şiddetlidir. Bu su (buharlaşıp) kurur" dedik. Bize: "Ona bir müdd su ilave edin. O (Abdest artığı) öbürünün (ilave edilen suyun) güzelliğini de arttırır" buyurdular. Oradan ayrılıp memleketimize geldik. Mabedimizi yıktık. Sonra yerine o suyu çiledik, orayı kendimize mescid yaptık. İçerisinde ezan okuduk. Rahibi, Tayylı bir adamdı, ezanı işitince: "Bu hak bir davettir!" dedi. Sonra dağın sırtındaki sel yataklarından birine yöneldi. Bir daha onu göremedik."
5555 Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı ikindi namazının vakti girince gördüm. Halk Abdest alacak su arıyordu, bulamadılar. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a Abdest suyu getirildi. Hemen elini içine koydu ve halka ondan Abdest almalarını emretti. Enes der ki: "Ben suyun parmaklarının altından kaynadığını gördüm. Halk en sonuncuya varıncaya kadar Abdestini aldı."
5556 Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Hudeybiye günü, halk susadı. Aleyhissalatu vesselam'a geldiler. Resûlullah'ın önünde deriden mamul bir su kabı vardı, Abdest aldı. Halk ona doğru sokuldu. Bunun üzerine: "Neyiniz var?" diye sordu. "Yanımızda Abdest almaya ve içmeye önünüzdekinden başka suyumuz kalmadı!" dediler. Aleyhissalatu vesselam, derhal ellerini kaba koydu. Derken, parmaklarının arasından su kaynamaya başladı, tıpkı gözelerin kaynaması gibiydi. Hepimiz ondan içtik." Hz. Cabir'e: "O gün kaç kişiydiniz?" denildi. "Eğer, dedi biz yüzbin de olsak su yetecekti, ama biz binbeşyüz kişi idik" cevabını verdi."
5739 Bera İbnu'l-Azib radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh, evinde babama uğradı. Ondan bir semer satın aldı. (Babam) Azib'e: "Benimle oğlunu gönder, onu evime kadar götürüversin!" dedi. Babam bana: "Hay onu götürüver!" dedi. Ben de götürüverdim. Babam onunla beraber çıktı, bedelini alacaktı. Babam, Ebu Bekr'e: "Ey Ebu Bekr! Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la (hicret ettiğin) gece ne yaptınız?" diye sordu. "Evet o gece yürüdük. Ertesi günü de öğle vaktine kadar yürüdük. Yolumuz tenha idi, hiç kimseye rastlamadık. Önümüze uzun bir kaya çıktı. Kayanın henüz güneşin değmediği bir gölgesi vardı. Yanına konakladık. Ben kayanın yanına geldim. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın duldasında uyuması için eIimle bir yeri düzledim. Sonra oraya bir post yayıp: "Ey Allah'ın Resülü! (Siz biraz istirahat buyurup şurada) uyuyun, ben etrafınızı gözetlerim!" dedim. Derken yatıp uyudu, ben de çıkıp etrafını gözetlemeye başladım. Kayaya doğru sürüsüyle gelmekte olan bir çobanla karşılaştım. O da bizim gibi gölgeye sığınmak istiyordu. "Sen kimlerdensin ey delikanlı?" diye sordum. Medine veya Mekke'den bir adama aitti. Ben tekrar: "Koyununda süt var mı?" dedim. "Evet!" dedi. "Sağar mısın?" dedim. Tabii dedi ve sağmak üzere bir koyun yakaladı. "Memede kıl, toz-toprak çer-çöp olabilir, bunları bir çırp!" dedim. Dediğimi yaptı, beraberindeki bir kaba bir miktar süt sağdı. Benim de yanımda Resûlullah aleyhissalatu vesselam için taşıdığım bir kap vardı. İçmede, Abdestte onu kullanırdı. (Sütü kendi kabıma aktararak) Aleyhissalatu vesselam'ın yanına geldim. Uyuyordu. Uyandırmak istemedim. Uyanıncaya kadar yanında durdum. Süte biraz su kattım, dibi serinledi. "Ey Allah'ın Resülü, buyurun için!" dedim. O içti ben de memnun oldum. Sonra: "Yola koyulma vakti gelmedi mi?" dedi. "Evet!" dedim. Güneşin zevalinden sonra hareket ettik. Peşimize Süraka İbnu Malik İbni Cu'şem düştü. Biz sert bir arazide yürüyorduk. "Ey Allah'ın Resülü, bize yaklaştı!" dedim. "Üzülme! Allah bizimledir!" buyurdu. Aleyhissalatu vesselam, Sürakaya beddua etti. Derhal atının ön ayağı karnına kadar yere saplandı. Süraka: "Anladım ki, siz bana ilendiniz. Ne olur benim için dua edin. Allah için ben de takipçileri sizden geri çevireceğim!" dedi. Aleyhissalatu vesselam dua ediverdi, adam kurtuldu ve geri döndü. Yol boyu her kime rastladı ise: "Ben size bedel burada gereken (aramayı) yaptım (kimse yok)!" dedi. Böylece her kime rastladı ise geri çevirdi. Hülasa, bize verdiği sözü tuttu."
5938 İbnu Abbas radiyallahu anhuma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (Allah 'ın emir ve yasaklarını tebliğ eden) me'mur bir kul idi. Bize (Al-i Beytine) insanlardan ayrı olarak üç şey dışında hiçbir tefrikte bulunmadı. O üç şey de şunlardır: - Abdesti mükemmel yapmamızı emretti. - Sadaka yemememizi emretti. - Merkebi at üzerine aşırmamamızı emretti."
6037 Abdullah İbnu Muhammed, babası tarikiyle dedesi Akil'den naklediyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Abdeste bir müdd, gusle de bir sa' su yeterlidir" buyurmuştu" dedi. Bunun üzerine orada bulunan bir zat Akil'e: "Bu kadar su bize yetmez" diye itiraz etti. Akil de: "Bu kadar su, senden daha hayırlı, saçı da senden daha çok olan zata yetti" diye cevap verdi. Burada kastettiği kimse Resûlullah aleyhissalatu vesselam idi."
6039 Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Her hususta dosdoğru istikamet üzere olun; meyletmeyin. Ama buna güç yetiremezsiniz. Öyleyse bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. Kamil mü'minden başkası Abdesti (hakkı ile) muhafaza edemez."
6040 Ebu Ümame radıyallahu anh, Resûlullah'tan naklen anlatmıştır: "İstikamet üzere olun! İstikamet üzere olsanız, bu ne iyidir! Amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdesti ancak kamil mü'minler (hakkıyla) muhafaza ederler."
6041 Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü denildi. Ümmetinden, görmediğin kimseleri (Kıyamet günü) nasıl tanıyacaksın?" Şu cevabı verdi: "Ümmetim, Abdest sebebiyle alınlarında nur, kollarında nur, ayaklarında nur taşıyacaklar (bu nurla onları tanıyacağım)."
6042 Humran Mevla Osman İbni Affan radıyallahu anhüma anlatıyor: "Osman İbnu Affan'ı oturma yerlerine otururken gördüm. Abdest suyu istedi ve Abdest aldı. Sonra da: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı oturduğum şu yerde oturmuş, benim şu Abdestim gibi Abdest aldığını gördüm. Abdestten sonra şöyle demişti: "Kim şu Abdestim gibi Abdest alırsa, geçmiş (küçük) günahları affedilir." Resûlullah sonra şunu ilave etti: "Sakın gurura düşmeyiniz."
6050 Ma'kıl İbnu Ebi Ma'kıl el-Esedi radıyallahu anh -ki Resûlullah'a arkadaşlık yapmıştı- anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam büyük veya küçük Abdest sırasında iki kıbleye yönelmemizi yasakladı."
6051 Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh'ın anlattığına göre, kendisi, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın, büyük veya küçük Abdest bozarken kıbleye yönelmmeyi yasakladığına şahid olmuştur."
6053 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında, fercleriyle kıbleye yönelmekten hoşlanmayan bazı kimseler zikredilmişti, şöyle buyurdular: "Bunların öyle yaptıklarını sanıyorum. Benim Abdest bozmak üzere oturduğum yeri kıbleye çevirin."
6056 Ebu Sa'id el-Hımyeri rahimehullah anlatıyor: "Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ashabınca işitilmemiş şeyler rivayet ediyor, onların işittiği (birçok) şeylerde de sükut ediyordu. Abdullah İhnu Amr radıyallahu anhüma'ya onun rivayet ettiği bir hadis ulaşmıştı ki: "Allah'a yemin olsun! Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın bunu söylediğini işitmedim. Muaz'ın, kaza-i hacet hususunda sizi yakında fitneye atmasından korkarım!" dedi. Onun bu sözü Muaz'a ulaştı (ve bir gün) Abdullah'la karşılaştı. Muaz: "Ey Abdullah İbnu Ömer! Şurası muhakkak ki, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan gelen bir hadisi tekzib etmek nifaktır. Bunun günahı da bunu söyleyenedir. Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini kesinlikle dinlemiştim: "Lanete sebep olan şu üç şeyden kaçının: Suyun geldiği yollara, (halkın istifade ettiği) gölgelere, yolların üstüne Abdest bozmak."
6057 Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Geceleyin yolların üzerine yatmaktan, oralarda namaz kılmaktan sakının. Çünkü yolların üstü yılanların ve vahşi havvanların sığınağıdır. Yolların üzerine Abdest bozmaktan da sakının. Çünkü bu, lanet vesilesidir."
6058 Salim radıyallahu anh babasından naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam yol ortasında namaz kılmayı, oralarda büyük veya küçük Abdest bozmayı yasakladı."
6059 Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Bir seferde Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile beraberdim. Abdest bozmak üzere uzaklaştı. Sonra geldi. Su istedi ve Abdest aldı."
6061 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "ResûIullah aleyhissalatu vesselam bir defasında dağ yoluna saparak küçük Abdest bozdu. Abdest bozarken, (yere yaklaşarak nazarlara ve sıçrantılara karşı ihtiyat maksadıyla bacaklarını öyIe açtı ki) uyluk kemikleri yerlerinden ayrılacak diye içimden ona acıma geçti."
6062 İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse (akar olmayan)durgun suya küçük Abdestini bozmasın."
6065 Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam küçük Abdest bozmakta iken bir adam yanına geldi ve selam verdi. Resûlullah ona: "Beni bu halde görünce selam verme! Zira sen bu durumda selam da versen ben senin selamına mukabele etmem!" buyurdular."
6066 Ebu Süfyan radıyallahu anh anlatıyor: "Bana Ebu Eyyûb el-Ensari, Cabir İbnu Abdillah, Enes İbnu Malik haber verdiler ki, Tevbe sûresinin 108. ayeti -ki meal-i şerifi şöyledir: "Orada maddi ve manevi pisliklerden temizlenmeyi seven kimseler vardır. Allah da çokca temizlenenleri sever"- nazil olduğu vakit Resûlullah: "Ey Ensar cemaati! Allah sizi temizlik hususunda övmektedir, (bu övgüye sebep olan) temizliğiniz nedir?" diye sordular. Onlar da: "Biz namaz için Abdest alırız, cünüblüğe karşı yıkanırız, su ile de istinca yaparız!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Övgü işte bunun için! Buna devam edin!" buyurdular."
6068 Hz. Aişe anlatıyor: "Ben Resûlullah için geceleyin, üzeri örtülü üç kap hazırlardım; birisi Abdesti için, birisi misvak için, biri de içmesi için."
6069 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, ne Abdest suyu (hazırlama ve dökme işini) ne de sadaka dağıtma işini başkasına bırakmaz, bizzat yapardı."
6070 Hz. Aişe anlatıyor: "Ben ve Resûlullah aleyhissalatu vesselam ikimiz de tek bir kapta(ki suda)n Abdest alırdık. Bundan önce suya kedinin değdiği de olurdu."
6074 Abdullah İbnu Mes'ud anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, bana, cin gecesi: "Yanında Abdest alacak su var mı?" diye sormuştu. Ben: "Hayır, yok! Ancak bir kabın içinde bir miktar nebiz var" dedim. Aleyhissalatu vesselam: "Hurma temizdir, su da temizleyicidir!" buyurdu ve hemen onunla Abdest aldı."
6075 Abdullah İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, cin gecesinde İbnu Mes'ud'a: "Yanında su var mı?" diye sordu. O: "Hayır su yok. Ancak bir tulumda nebiz var!" deyince Aleyhissalatu vesselam: "Hurma temizdir, su da temizleyicidir (binaenaleyh nebiz temizdir) bana dök (Abdest alayım)" buyurdular."
6077 Resülullah aleyhissalatu vesselam'ın kızı Rukiyye radıyallahu anha'nın cariyesi Ümmü Ayyaş radıyallahu anha demiştir ki: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam oturuyor olduğu halde ben kendim ayakta olduğum halde (gerekli hizmetleri yaparak) ona Abdest aldırırdım."
6079 Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Üzerine besmele çekmeyenin Abdesti yoktur."
6080 Sehl İbnu Sa'd es Saidi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Abdesti almayanın namazı yoktur. Abdest alırken Allah'ın ismini zikretmeyenin de Abdesti yoktur. Resûlullah'a salat (u selam) okumayanın da namazı yoktur. Keza Ensarı sevmeyenin de namazı yoktur."
6081 Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı. Bu esnada bir avuç su ile üç kere mazmaza, üç kere istinşakta bulundu."
6082 Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Tebük seferi sırasında Abdest uzuvlarını birer kere yıkayarak Abdest alırken gördüm."
6083 Abdullah İbnu Ebi Evfa radıyallahu anhüma anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Abdest alırken gördüm (yıkanacak uzuvlarını) üçer kere yıkamış, başına da bir kere meshetmişti."
6084 Ebu Malik el-Eş'ari anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (uzuvlarını) üçer sefer yıkayarak Abdest alırdı."
6085 Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir defasında Abdest uzuvlarını) birer kere yıkayarak Abdest aldı ve: "Bu Abdest, Allah'ın bunsuz hiçbir namazını kabul etmeyeceği kimsenin Abdestidir!" buyurdu. Sonra Abdest uzuvlarını ikişer sefer yıkayarak aldı ve: "Bu Abdestlerin kıymetlisidir!" buyurdu. Sonra üçer sefer yıkayarak Abdest aldı ve: "Bu, Abdestin en mükemmel olanıdır. Ayrıca bu, hem benim, hem de Halilullah olan Hz. İbrahim aleyhisselam'ın Abdestidir. Kim bu şekilde Abdest alır, tamamlayınca da eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Resulühü "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve elçisidir" derse kendisine cennetin sekiz kapısı birden açılır, hangi kapısından dilerse ondan içeri girer!" buyurdular."
6086 Übey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor "Resûlullah aleyhissalatu vesselam su getirtip (uzuvlarını) birer birer yıkayarak Abdest aldı. "İşte bu Abdest vazifesidir!" buyurdu. Yahut da: "İşte bu, yapmadığı taktirde, Allah'ın namazını kabul etmeyeceği, kişinin (yapması gereken asgari) Abdestidir!" buyurdu. Sonra ikşer ikişer yıkayarak Abdest aldı. Sonra: "Bu da, Allah'ın ücretini iki hisse verdiği kişinin Abdestidir!" buyurdu. Üçer sefer yıkayarak Abdest aldı ve: "İşte bu benim ve benden önceki peygamberlerin Abdestidir!" buyurdu."
6087 İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alan bir adam görmştü: "İsraf etme! İsraf etme!" buyurdular."
6088 Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdest almakta olan Sa'd'a uğramıştı: "Bu israf da ne?" buyurdular. Sa'd: "Abdestte dahi israf olur mu?" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Evet! cevabını verdi, akan bir nehir üzerinde olsan bile!"
6089 Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: "Yaptığınız taktirde AIlah'ın günahlarınızı affedip, sevabınızı artırdığı ameli size söyleyeyim mi?" "Evet ey Allah'ın Resülü, söyleyin!" dediler. "Sıkıntıya rağmen Abdesti mükemmel yapmak, mescidlere çok yürümek, bir namazdan sonra müteakip namazı beklemek."
6090 Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldığı zaman mübarek parmaklarını açarak sakalını hilaller ve bunu iki sefer yapardı."
6091 İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdest alınca, yanaklarını biraz ovduktan sonra sakalını alt kısmından (yukarı doğru) parmaklarıyla karıştırırdı."
6092 Ebu Eyyub el-Ensari radıyallahu anh anlatıyor "Resûlullah aleyhissalatu vesselam 'ın Abdest alınca sakalını hilallediğini gördüm."
6093 Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ı Abdest alırken gördüm, başını bir kere meshetmişti."
6095 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Namaza kalktığın vakit Abdesti mükemmel yap. (Bu cümleden olarak) suyu ayak ve el parmaklarının arasına iyice ulaştır."
6096 Ubeydullah İbnu Ebi Rafi' radıyallahu anh babasından naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alınca altına su ulaşsın diye yüzüğünü oynatırdı."
6097 Hz. Cabir İbnû Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Abdest sırasında yıkanmayan) ökçe üzerindeki kalın sinirlerin vay ateşten çekeceklerine!"
6098 Halid İbnu'l-Velid, Yezid İbnu Ebi Süfyan, Şurahbil İbnu Hasene, Amr İbnu'l-As radıyallahu anhüm ecmain'den herbiri, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: "Abdesti mükemmel alın! (Abdest sırasında iyi yıkanmayan) ökçelerin vay ateşten çekeceklerine!"
6099 Mikdam İbnu Ma'dikerb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Abdest aldı ve ayaklarını üçer sefer yıkadı."
6100 Rübeyyi' radıyallahu anh anlatıyor: "İbnu Abbas radıyallahu anhüma bana gelerek, şu malum hadisten sordu. -Burada Rübeyyi' "Resûlullah Abdest aldı ve ayaklarını yıkadı" şeklinde yaptığı rivayeti kasteder- ve bana dedi ki: "Halk (yani bütün ashab-ı kiram hazeratı) ayakları yıkamaktan başka bir şeyi caiz görmezler. Halbuki ben, Kitabullah'ta sadece mesh görüyorum."
6101 Zeyd İbnu Harise anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cebrail aleyhisselam bana Abdesti öğretti. Bu meyanda bana, Abdestten sonra, çıkacak bevl (sızıntısından hasıl olacak vesveseyi önlemek) için elbisemin altına su serpmemi emretti."
6102 Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldı ve fercine (ön tarafına) su serpti."
6103 Selmanu'l-Farisi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest aldılar. Sonra üzerindeki yün cübbesini ters çevirip (iç tarafıyla) yüzlerini sildiler."
6104 Hz. Enes anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim Abdest alınca onu mükemmel kılar, sonra da üç kere: "Eşhedü enla ilahe illalahu vahdehu la şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resülühü" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı açılır, dilediğinden içeri girer."
6108 Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Biriniz zekerine (erkeklik uzvuna) dokunacak olursa ona Abdest almak gerekir."
6109 Ümmü Habibe ve Ebu Eyyub radıyallahu anhüma'dan rivayet edildiğine göre "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Fercine (cinsiyet uzvuna) dokunan Abdest alsın" dediğini işitmişlerdir."
6111 Yezid İbnu Ebi Malik'ten rivayet edildiğine göre, "Enes İbnu Malik radıyallahu anh ellerini kulaklarının üstüne koyarak: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Ateşte pişen şeyi yiyince Abdest alın" dediğini işitmemişsem kulaklarım sağır olsun!" derdi."
6112 Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer ekmek ve et yediler ve Abdest tazelemediler."
6114 Üseyd İbnu Hudayr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Koyun sütünü içince Abdest almayın, deve sütünü içince Abdest alın."
6115 Abdullah İbnu Amr anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam: "Devenin etini yeyince Abdest alın, koyunun etini yeyince Abdest almayın. Deve sütü içince de Abdest alın, koyun sütü içince Abdest almayın; koyun ağılında namaz kılın, deve ağıllarında namaz kılmayın" buyurdular."
6117 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam hanımlarından birini öptü, sonra çıkıp namaza gitti, Abdest almadı." (Ravi Urve der ki): "O mutlaka sendin!" dedim, Aişe güldü."
6118 Yine Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest alır, sonra (zevcesini) öper ve Abdest almadan namaz kılardı. Bunu bana yaptığı da olurdu."
6119 Ebu Gutayf el-Huzeli anlatıyor: "Abdullah İbnu Ömer'i mesciddeki ders halkasında dinlemiştim. Namaz vakti girince, kalkıp Abdest aldı ve namaz kıldı, sonra tekrar tedris halkasına döndü. İkindi vakti olunca, yine kalkıp Abdest aldı, namaz kıldı, tekrar yerine geldi. Akşam vakti girince, kalkıp Abdest aldı ve namaz kıldı sonra yerine geldi. Ben: "Allah seni ıslah buyursun her namaz girince Abdest almak farz mı sünnet mi?" dedim. "Sen hep beni ve yaptığımı mı gözetledin?" dedi. "Evet!" dedim. Bunun üzerine: "Hayır" dedi ve açıkladı: "Eğer sabah namazı için Abdest alsam onunla bütün namazları kılabilirim, (bu caizdir), yeter ki Abdestimi bozmamış olayım. Ancak Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: "Kim Abdest üzerine Abdest alırsa ona on hasenat vardır" dediğini işittim de bu hasenelere talip oldum."
6120 Ebu Saidi'I-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a namazda Abdestin bozulduğuna dair düşülecek şüpheden sorulmuştu, şöyle cevap verdi: "Kulağına bir ses, burnuna bir koku gelinceye kadar namazdan ayrılmasın."
6121 Muhammed İbnu Amr İbnu Ata rahimehullah anlatıyor: "Ben, Saib İbnu Yezid'i elbisesini koklarken gördüm ve: "Bunu niçin yapıyorsun?" diye sordum. Bana: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın "Abdest, koku veya işitmek sebebiyle vacib olur!" buyurdular" dediğini işittim, bunun için kokluyorum" dedi.
6132 Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Ben, bir sefer sırasında Resûlullah aleyhissalatu vesselam ile beraberdim. Bir ara "su var mı?" diyerek Abdest suyu getirtti. Abdest alıp mestleri üzerine meshetti. Sonra orduya yetişerek askerlere namaz kıldırdı."
6133 Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam (bir gün yolda giderken) Abdest almakta olan ve bu sırada mestlerini de yıkayan bir adama rastladı. Onu mestlerini yıkamaktan men edercesine eliyle işaret ederek: "Sen sadece şöyle meshetmekle emrolundun" buyurdu ve mübarek elinin parmaklarıyla ayak parmaklarının ucundan bacağın dibine (mafsal kısma) kadar çizgiler çekerek gösterdi."
6136 Ebu Saidi'I-Hudri radıyallahu anh'ın anlattığına göre, "Kendisi geceleyin cünüb olur, o halde uyumak ister. Resülullah aleyhissalatu vesselam ise, ona Abdest alıp öyle uyumasını emreder."
6141 Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest bozma hususunda darlanan kimseye (Abdestini bozmadan) namaz kılmayı yasakladı."
6142 Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Sizden kimse (Abdest bozma) sıkıntısı varken namaza durmasın."
6151 Hz. Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh anlatıyor: "Bilek kemiklerimden biri kırılmıştı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a (Abdest sırasında ne yapmam gerektiğini) sordum. Aleyhissalatu vesselam bana, sargı üzerinden meshetmemi söyledi."
6153 Abdülcebbar İbnu Vail babası Vail radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a (Abdest için içi su dolu) bir kova getirildiğini gördüm. Aleyhissalatu vesselam, o sudan ağzına alıp mazmaza yaptı, misk kokulu veya miskten daha hoş kolulu olarak suyu fem-i mübareklerinden kovaya bıraktı. Sonra burnuna da su çekip bu suyu kovanın dışına attı."
6182 Vasile İbnu'l-Eska radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Mescidlerinizi çocuklarınızdan, delilerinizden, alış-verişlerinizden, davalarınızın ikamesinden, sesinizi yükseltmekten, hadlerinizin icrasından, kılıçlarınızı kınlarından sıyırmaktan uzak tutun. Mescidlerin kapılarının yakınlarında Abdest yerleri yapın. Mescidlerinizi, cuma günü buhurlayarak güzel kokulu kılın."
6192 Ebu Saidi 'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir defasında yanındakilere): "Allah'ın kendisiyle hataları örtüp, sevapları artırdığı şeyi size göstereyim mi?" demişti. Ashab: "Evet söyleyin ey Allah'ın Resulü!" dediler. Bunun üzerine: "O şey, zahmetli durumlarda bile Abdesti tam almak, mescidlere çok adım atmak, namazdan sonra müteakip namazı beklemek!" buyurdular."
6274 Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cum'a günü Abdest alan kimse bununla fazilet kazanır. Bu, güzel bir ameldir. Farzı da yerine getirmiş olur. Kim de guslederse, gusül daha faziletlidir."
6297 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Abdest alınca, iki rek'at namaz kılar sonra (mescide) giderdi."
6301 Abdullah İbnu'l-Haris anlatıyor: "Hz. Muaviye (bir gün Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın muhterem zevceleri Ümmü Seleme radıyallahu anha'ya bir elçi gönderdi. Elçinin yanında ben de vardım. Elçi Ümmü Seleme'ye sordu. O da şöyle cevap verdi: "(Zekat toplamak üzere) bir memur göndermiş olan Resulullah aleyhissalatu vesselam bir gün benim odamda öğle namazı için Abdest aldığı sırada yanında çokça muhacir vardı. Resulullah muhacirlerin meseleleriyle yakinen ilgileniyor idi. Derken kapı vuruldu. Kapıya çıktı (tahsildar gelmişti). Önce öğle namazı (nın farzını) kıldı; sonra, tahsildarın getirdiğini taksim etmek üzere oturdu. Bu taksim işi ikindi vakti girinceye kadar devam etti. Sonra odama girdi, iki rekat namaz kıldı ve arkadan şu açıklamayı yaptı: "Tahsildarla olan meşguliyetim, bu iki rek'ati öğlenin peşinden kılmama mani oldu. Bu sebeple onları ikindiden sonra kıldım."
6314 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselm buyurdular ki: "Kime namazda iken kusma veya burun kanaması veya bulantılı kusma veya mezi akması hallerinden biri isabet ederse, hemen gidip Abdest alsın. Sonra gelip namazının üzerine (kılamadığı kısmı) bina etsin. İşte bu sırada (dünyevi kelamla) konuşmasın."
6363 Abdullah İbnu Ebi Evfa el-Eslemi radıyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün) Resulullah aleyhissalatu vesselam yanımıza geldi ve: "Kimin Allah'a veya mahlukatından birine bir haceti varsa Abdest alsın, iki rek'at namaz kılsın, sonra şu duayı okusun: Lailahe illallahu'l-Halimu'l-Kerim. Subhanallahi Rabbi'l-Arşi'l-azim. Elhamdulillahi Rabbi'l-Alemin. Allahümme inni eselüke mucibatı rahmetike ve azaime mağfiretike ve'l-ganimete min külli birrin Vesselamete min külli ismin, Es'elüke ella teda'a li zenben illa ğafartehü. Ve la hemmen illa ferrectehu vela haceten hiye leke rıdan illa kaday teha li (Halim ve kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arşın Rabbi noksan sıfatlardan mukaddestir. Hamd alemlerin Rabbine aittir. Allah'ım, şüphesiz ben, senin rahmetine vesile olan sebepleri, mağfretini gerektiren hasletleri, her hayrın ganimetlerini ve her günahtan selamette olmayı senden dilerim. Allahım! Her günahımı bağışlamanı, her kederimi gidermeni, rızana uyan her dileğimigörmeni senden talep ediyorum)." Sonra Allah'tan dünya ve ahiretle ilgili ne dilerse ister, çünkü şüphesiz (o dilek) takdir edilir."
6435 Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir ateş koru veya bir kılıç üzerinde yürümek veya ayakkabımı ayağımla dikmek, bana bir müslümanın kabri üzerinde yürümekten daha sevimlidir. Ha kabirler arasında Abdestimi bozmuşum, ha çarşı ortasında. (Nazarımda ikisi de birdir)."
6920 Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam heladan çıkmışlardı. Bu esnada bir yemek getirildi. Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Size Abdest suyu getirmeyeyim mi?" dedi. Efendimiz: "Namaz mı kılacağım ki, (şimdilik gerek yok)" buyurdular."
6937 Abdullah İbnu'l-Haris İbnu'l-Cez'ez-Zübeydi radıyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün) biz, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte mescidde kızartılmış bir parça et yedik. Sonra ellerimizi çakıllarla silip Abdest almadan namaza durduk."
6974 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam için, geceleyin ağzı kapalı üç kap hazırlardım: Bir kap Abdest suyu için, bir kap misvakı için, bir kap içeceği için."
7025 Selman el-Farisi radıyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün) Resûlullah aleyhissalatu vesselam Abdest almıştı. Üzerindeki yün cübbeyi çevirip onun (iç kısmı) ile yüzünü sildi."
7058 Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kıyamet günü insanlar saf saf olurlar -İbnu Nümeyr dedi ki:"Cennet ehli saf saf olurlar: Derken cehennem ehlinden bir kişi cennet ehlinden birine uğrar ve: "Ey fülan! Hatırladın mı sen su istemiştin de ben sana bir içimlik su vermiştim" der, (ve bu suretle şefaat diler). (Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdu ki:) "Adam, o kimseye şefaat eder. (Cehennemlik olan bir başka) adam, cennetlik olan bir başkasının yanından geçer ve ona: "Sana Abdest suyu verdiğimi hatırlıyor musun?" der (şefaat ister. O da hatırlar) ve ona şefaat eder." (Ravi) İbnu Nümeyr (rivayetinde biraz farkla) şöyle der: "Ve cehennemlik olanlardan biri cennetlik olanlardan birine): "Ey falan! Beni şöyle şöyle bir işe gönderdiğin günü hatırlıyor musun? Ben o gün senin için gitmiştim. (Bu sözüyle şefaatini ister. Cennetlik olan) kimse de ona şefaat eder."
7118 Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle yalvardılar: "Allahım! Ben, senin pak, güzel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli olan, onunla dua edildiği taktirde hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince hemen verdiğin, onunla rahmetin talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla kurtuluş talep edilince kurtuluş verdiğin isminle senden istiyorum." Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, bir başka gün Aleyhissalatu vesselam'ın, kendisine "Ey Aişe! Kendisiyle dua edildiği taktirde icabet ettiği ismi, Allah'ın bana gösterdiğini sen biliyor musun?" diye sormuştu. Hz. Aişe der ki: "Ben: "Ey AIlah'ın Resülü! Annem babam sana feda olsun, onu bana da öğret!" dedim. "Ey Aişe onu sana öğretmem uygun düşmez!" buyurdu. Bu cevap üzerine ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma oturdum. Sonra kalkıp, başını öptüm ve: "Ey Allah'ın Resülü! Onu bana öğret" diye ricada bulundum. O yine: "Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin dünyevi bir şey talep etmen uygunsuz olur" buyurdu." Hz. Aişe devamla der ki: "Ben de kalkıp Abdest aldım, sonra iki rekat namaz kıldım, sonra: "Allahım! Sana Allah isminle dua ediyorum. Sana Rahman isminle dua ediyorum.Sana Birrurrahim isminle dua ediyorum. Sana bildiğim ve bilmediğim güzel isimlerinin hepsiyle dua ediyorum. Bana mağfiret et, rahmet eyle" diye dua ettim." Aişe devamla der ki: "Bu duam üzerine Resûlullah aleyhissalatu vesselam güldü ve: "İsm-i azam, senin yaptığın şu duanın içinde geçti" buyurdu."
 
 
  Bugünkü Ziyaretçi Sayısı 17 ziyaretçi (128 klik) Hoşgeldiniz  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol