İstanbul bostancıda emlak alım satım
yapan ilahiyatçı bir tanıdığım vardı. Bostancıdaki dairemizin satışı
için bir araya gelmiş bulunuyorduk. Onunla
sohbet ederken yazıhaneye sonradan bostancının emekli imamı olduğunu
öğrendiğim bir kişi geldi. Konu döndü dolaştı maneviyata
geldi. Emekli imamın sözlerini aynen
naklediyorum: "Ah dostum emekli olduktan
sonra manevi çöküntü içine girdim Beş vakit namazı dahi kılamaz
oldum. Meğer benim namaz kılmama cemaat
sebep oluyormuş inanın ki beş vakti kılmak için yeniden imamlığa
başlamak istiyorum." demişti.
Bende, "İmanı
ateşleyecek ibadet aşkına kavuşmaya vesile olacak bir mürşidi
kâmilin eteğine yapışmak gereklidir." deyince, "nerde kardeşim bu
zamanda eski zamanda yaşamış onlar"
deyince, "ALLAH için zorluk söz konusu
değil geçmiş zamanda yarattığı gibi bu zamanda da
yaratmıştır." Demiştim de hiç oralı
olmamıştı. Günlerden cuma günüydü hazırlandık
yakında olan bir camiye gittik. Sünneti
kıldık hutbeyi dinledik farz olan iki rekâtı da cemaat ile
kıldık. Sıra cumanın son sünneti 4 rekât,
zuhru evvel zuhru ahir, 4 rekât ve iki rekât da vaktin sünneti
niyeti ile kıldım ve yanımda farzı beraber kıldığımız ilahiyatçı iki
arkadaşlar yoktu. Tesbih ve duadan sonra
bende camiden ayrıldım onlar arabada beni
bekliyorlardı. Ben arabaya girer girmez
ilahiyatçı arkadaşım sordu; "Yahu
muhterem ne namazları kıldın sen?" Bende: "cumanın son sünneti,
zührü evvel zührü ahir ve vaktin sünneti
namazları" deyince,
"Yahu yok böyle namazlar bunlar sonradan
çıkarılmış bid'atlar" deyince,
Bende: "Şimdi ben günaha mı girdim
sevaba mı girdim dedim." Durdu
kaldı. Bakın dedim: "Ahirette biz hesaba çekileceğiz ve tutunacak çare
arayacağız. Rabbimize kendimizi temize çıkarabilmek için ne çareler
arayacağız. Keşke dünyada biraz daha ibadet yapsaydık ta burada
sıkıntı yaşamasaydık diyeceğiz ve ona rahmetli büyük dayımın ölüm
hadisesini anlatmıştım." Şöyle ki:
ALLAH rahmet eylesin! büyük dayım çok ihlaslı biriydi. Onun kardeşi
olan Ananem anlatıyor sabah olur abime gidiyorum bakıyorum uyuyor ve
çok üzülüyordum. " Bir gün kendisine,
abi sabah erken kalkmak çok iyidir sen ise güneşi üzerine
doğduruyorsun bu ise uğursuzluktur"
deyince, "Ne yapalım be kardeşim bu
abin de çok tembel" demişti. Bir zaman
sonra hastalandı durumu kötüye gidiyordu. Nihayet ağırlaştı her an ruhunu teslim eder diye beklerken,
Birden bire gözlerini açtı "Beni
kaldırın Şıhlar geldi "dedi. Biz ise etrafımızda öyle bir
kimseler görmüyorduk. "Beni
kaldırın" dedi kollarına girdik
kaldırdık. "Kıbleye çevirin."
dedi kıble yönüne
çevirdik. Ve üç kere, "ALLAH’Ü EKBER, ALLAH’Ü EKBER LA İLAHE İLLALLAH’Ü VALLAH’Ü
EKBER ALLAH’Ü EKBER VE LİLLAHİL HAMD
dedi ve beni yatırın."
dedi yatağına yatırdık.
Bir zaman sonra da kelime-i
şahadet getirdi ve vefat etti. Vefat etmeden
evvel de benim cenazeme gelenlere Selam söyleyin haklarını helal
etsinler demişti de bizde gelenlerden helallik almıştık
demişti. Sıra cenazesini yıkamaya gelince de
yıkayacak hoca bakıyor ki iki dizi de siyah, soruyor yengemize:
"bu bir yerden mi düştü dizleri neden
siyah." Yengemiz cevap veriyor:
"bu benim bildiğim bilesiye her gece
yatsı namazından sonra uyumaz sabaha kadar hasır üstünde namaz
kılıyordu.Sabah Ezanı okunur okunmaz namazını kılardı ve istirahate
çekilirdi bana tembih etmişti gece ibadet yaptığımı kimseye söyleme
diye şimdi ise vefat ettiğine göre
söyledim." Ve defin işi tamamlanıyor
aradan kısa bir zaman geçiyor dayımın annesi büyük ninemiz oğlunun
kabir sualini verip vermediğini merak ediyor ve iki rekât istihare
namazı kılıyor ve Hz. ALLAH’a sığınıyor. "Ya Rabbi bana oğlumun durumunu göster"
ve yatıyor uykuda oğlu karşısına
çıkıyor.
"Oğlum Halit yavrum ne oldu suallerini verebildin mi,
"diye soruyor. "O da çoğunu verdim yalnız bir şeyden sıkıntı çekiyorum
filanca kişiden emanet bir kemer almıştım onu vermeyi unuttum o
kemer ise evin filan yerinde onu oradan al ve git o kişiye ver ve
helallik al" deyince, bizim ninemiz
uyanıyor ve gece vakti kemeri tarif edilen yerden alıp sahibine
götürüyor ve gece geç vakit kapılarını çalıyor uyandırıyor adam uyku
sersemi: "ne oldu birimi öldü gecenin bu
vakti neden geldin"
deyince, "Al bu kemeri hakkını helal et şimdi Halit’i gördüm bu kemer
yüzünden azap görüyor. "deyince, o kişi
de :"aman Ya Rabbi bu kemer için Halit
amca azap mı görüyor helal ettim helal ettiğim." diyor ve "bu kadar ince hesap
soruluyor bizim halimiz ne olacak ALLAH’ım" diyor. Aradan çok az bir zaman sonra
ninemiz yine istihare namazı kılıyor."Ya
Rabbi oğlum Halit’imin durumunu bana göster diyor
"ve yatıyor.
Bakıyor ki bir bahçe etrafı
kapalı kapısında nöbetçiler var. Bahçeye yaklaşıyor bakıyor ki oğlu
Halit dayımız içinde havuz her çeşit çiçeklerle donatılmış kuşların
ötüştüğü bahçede geziniyor. Bahçe kapısına geliyor nöbetçilere diyor
ki: "şu içeride ki benim oğlumdur
müsaade edin de ben de bahçeye gireyim." Nöbetçiler de diyor ki:" bu
mümkün değil bu bahçe ona aittir."ve
bizim ninemiz mutlu şekilde uyanıyor.
Bu hadise yaşanmış bir
hadisedir alıntı ve hayal mahsulü değildir. Onun için Ahiret Âlemine göçmezden evvel ne kadar ibadet
yaparsak o kadar sermayemiz olur demiş ve bu geçmişte yaşanan
hadiseyi anlatmıştım. Ve ilave olarak ona
demiştim ki, dünya rızkı için o kadar fazla mesai yapıyoruz biraz da
Ahiret için fazla mesai yapsak ne olur. Hz.
ALLAH(c.c) İbret alanlardan eylesin.
İstanbul bostancıda emlak alım satım
yapan ilahiyatçı bir tanıdığım vardı. Bostancıdaki dairemizin satışı
için bir araya gelmiş bulunuyorduk. Onunla
sohbet ederken yazıhaneye sonradan bostancının emekli imamı olduğunu
öğrendiğim bir kişi geldi. Konu döndü dolaştı maneviyata
geldi. Emekli imamın sözlerini aynen
naklediyorum: "Ah dostum emekli olduktan
sonra manevi çöküntü içine girdim Beş vakit namazı dahi kılamaz
oldum. Meğer benim namaz kılmama cemaat
sebep oluyormuş inanın ki beş vakti kılmak için yeniden imamlığa
başlamak istiyorum." demişti.
Bende, "İmanı
ateşleyecek ibadet aşkına kavuşmaya vesile olacak bir mürşidi
kâmilin eteğine yapışmak gereklidir." deyince, "nerde kardeşim bu
zamanda eski zamanda yaşamış onlar"
deyince, "ALLAH için zorluk söz konusu
değil geçmiş zamanda yarattığı gibi bu zamanda da
yaratmıştır." Demiştim de hiç oralı
olmamıştı. Günlerden cuma günüydü hazırlandık
yakında olan bir camiye gittik. Sünneti
kıldık hutbeyi dinledik farz olan iki rekâtı da cemaat ile
kıldık. Sıra cumanın son sünneti 4 rekât,
zuhru evvel zuhru ahir, 4 rekât ve iki rekât da vaktin sünneti
niyeti ile kıldım ve yanımda farzı beraber kıldığımız ilahiyatçı iki
arkadaşlar yoktu. Tesbih ve duadan sonra
bende camiden ayrıldım onlar arabada beni
bekliyorlardı. Ben arabaya girer girmez
ilahiyatçı arkadaşım sordu; "Yahu
muhterem ne namazları kıldın sen?" Bende: "cumanın son sünneti,
zührü evvel zührü ahir ve vaktin sünneti
namazları" deyince,
"Yahu yok böyle namazlar bunlar sonradan
çıkarılmış bid'atlar" deyince,
Bende: "Şimdi ben günaha mı girdim
sevaba mı girdim dedim." Durdu
kaldı. Bakın dedim: "Ahirette biz hesaba çekileceğiz ve tutunacak çare
arayacağız. Rabbimize kendimizi temize çıkarabilmek için ne çareler
arayacağız. Keşke dünyada biraz daha ibadet yapsaydık ta burada
sıkıntı yaşamasaydık diyeceğiz ve ona rahmetli büyük dayımın ölüm
hadisesini anlatmıştım." Şöyle ki:
ALLAH rahmet eylesin! büyük dayım çok ihlaslı biriydi. Onun kardeşi
olan Ananem anlatıyor sabah olur abime gidiyorum bakıyorum uyuyor ve
çok üzülüyordum. " Bir gün kendisine,
abi sabah erken kalkmak çok iyidir sen ise güneşi üzerine
doğduruyorsun bu ise uğursuzluktur"
deyince, "Ne yapalım be kardeşim bu
abin de çok tembel" demişti. Bir zaman
sonra hastalandı durumu kötüye gidiyordu. Nihayet ağırlaştı her an ruhunu teslim eder diye beklerken,
Birden bire gözlerini açtı "Beni
kaldırın Şıhlar geldi "dedi. Biz ise etrafımızda öyle bir
kimseler görmüyorduk. "Beni
kaldırın" dedi kollarına girdik
kaldırdık. "Kıbleye çevirin."
dedi kıble yönüne
çevirdik. Ve üç kere, "ALLAH’Ü EKBER, ALLAH’Ü EKBER LA İLAHE İLLALLAH’Ü VALLAH’Ü
EKBER ALLAH’Ü EKBER VE LİLLAHİL HAMD
dedi ve beni yatırın."
dedi yatağına yatırdık.
Bir zaman sonra da kelime-i
şahadet getirdi ve vefat etti. Vefat etmeden
evvel de benim cenazeme gelenlere Selam söyleyin haklarını helal
etsinler demişti de bizde gelenlerden helallik almıştık
demişti. Sıra cenazesini yıkamaya gelince de
yıkayacak hoca bakıyor ki iki dizi de siyah, soruyor yengemize:
"bu bir yerden mi düştü dizleri neden
siyah." Yengemiz cevap veriyor:
"bu benim bildiğim bilesiye her gece
yatsı namazından sonra uyumaz sabaha kadar hasır üstünde namaz
kılıyordu.Sabah Ezanı okunur okunmaz namazını kılardı ve istirahate
çekilirdi bana tembih etmişti gece ibadet yaptığımı kimseye söyleme
diye şimdi ise vefat ettiğine göre
söyledim." Ve defin işi tamamlanıyor
aradan kısa bir zaman geçiyor dayımın annesi büyük ninemiz oğlunun
kabir sualini verip vermediğini merak ediyor ve iki rekât istihare
namazı kılıyor ve Hz. ALLAH’a sığınıyor. "Ya Rabbi bana oğlumun durumunu göster"
ve yatıyor uykuda oğlu karşısına
çıkıyor.
"Oğlum Halit yavrum ne oldu suallerini verebildin mi,
"diye soruyor. "O da çoğunu verdim yalnız bir şeyden sıkıntı çekiyorum
filanca kişiden emanet bir kemer almıştım onu vermeyi unuttum o
kemer ise evin filan yerinde onu oradan al ve git o kişiye ver ve
helallik al" deyince, bizim ninemiz
uyanıyor ve gece vakti kemeri tarif edilen yerden alıp sahibine
götürüyor ve gece geç vakit kapılarını çalıyor uyandırıyor adam uyku
sersemi: "ne oldu birimi öldü gecenin bu
vakti neden geldin"
deyince, "Al bu kemeri hakkını helal et şimdi Halit’i gördüm bu kemer
yüzünden azap görüyor. "deyince, o kişi
de :"aman Ya Rabbi bu kemer için Halit
amca azap mı görüyor helal ettim helal ettiğim." diyor ve "bu kadar ince hesap
soruluyor bizim halimiz ne olacak ALLAH’ım" diyor. Aradan çok az bir zaman sonra
ninemiz yine istihare namazı kılıyor."Ya
Rabbi oğlum Halit’imin durumunu bana göster diyor
"ve yatıyor.
Bakıyor ki bir bahçe etrafı
kapalı kapısında nöbetçiler var. Bahçeye yaklaşıyor bakıyor ki oğlu
Halit dayımız içinde havuz her çeşit çiçeklerle donatılmış kuşların
ötüştüğü bahçede geziniyor. Bahçe kapısına geliyor nöbetçilere diyor
ki: "şu içeride ki benim oğlumdur
müsaade edin de ben de bahçeye gireyim." Nöbetçiler de diyor ki:" bu
mümkün değil bu bahçe ona aittir."ve
bizim ninemiz mutlu şekilde uyanıyor.
Bu hadise yaşanmış bir
hadisedir alıntı ve hayal mahsulü değildir. Onun için Ahiret Âlemine göçmezden evvel ne kadar ibadet
yaparsak o kadar sermayemiz olur demiş ve bu geçmişte yaşanan
hadiseyi anlatmıştım. Ve ilave olarak ona
demiştim ki, dünya rızkı için o kadar fazla mesai yapıyoruz biraz da
Ahiret için fazla mesai yapsak ne olur. Hz.
ALLAH(c.c) İbret alanlardan eylesin.
Hakikati arayan muhterem
insan, bu eserin yazılma gayesi Ol emriyle
olduran. Öl emriyle öldüren. Yarattıklarını ayırt etmeden inanana ve inanmayana rızklar
veren. Ahirette ise yalnız inananlara sonsuz
nimetler hazırlayan sonsuz kudret sahibimiz olan Hazreti ALLAH Celle
Celalühünün azametini duyurmak ve sevgisinin kalplere dolması
içindir.
Hepimiz biliyoruz ki, insanın
yeme içme gıdalarına ihtiyacı olduğu gibi manevi gıdalara da
ihtiyacı var. Maalesef insanların çoğunun
mideleri tok, ruhları ise aç olarak ömür sürüyorlar. Çaresini ise
araştırmıyorlar.
Hazreti ALLAH (c.c)
ayeti kerimede "Estaizübillah,
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol "Buyuruyor.
Doğru olmak en büyük
hazinedir. Öyle büyük hazine ki bitmeyen tükenmeyen bir
hazine. O hazineye sahip olan bu dünyada ve ahirette rahat
edecektir. Bu dünyadaki rahatının sebebi yalan söylemez, insanları
kandırmaz ikiyüzlülük yapmaz. Herkes ona itimat eder. Sayılan
sevilen insan olur.
Hz. ALLAH
cümlemize onun beğendiği şekilde olmamızı, dünya hayatımızı ve
ahiret hayatımızı güzel yaşamamızı nasip etsin
Amin.
Hz ALLAH (c.c) ayeti
kerimesinde:
“Sizden ücret
istemeyenlere uyun onlar doğru yoldadır buyuruyor.” (Yasin
21)
Bize doğru yolu tarif ediyor
bu ilahi emre göre dini menfaat aracı olarak kullanan bütün
cemaatler yanlış yolda oluyorlar. Onun için insanlar ALLAH yolunda
yalnız ve yalnız ALLAH rızası için çalışan cemaati arayıp bulmalıdır
ki doğru istikamette olabilsin. Bu meselede mümin çok dikkatli
olmalıdır. Girdiği cemaati inceleyecek
oradaki yöneticilerdeki çalışma sistemi madde temin etmek mi? Hz
ALLAH’ın rızasını kazanmak için mi? çalışma yapılıyor. Bugün için
ortalığı maddeciler istila etmesine rağmen yine de ALLAH rızası için
çalışan cemaat bulunmaktadır. Hz. ALLAH(c.c) hulusi kalple arayan
kullarına buldurur. Hz. ALLAH(c.c) cümlemize
razı olduğu topluluğu ve mürşidi kâmili
buldursun.
Hazreti ALLAH (c.c) çirkini
yarattığı gibi güzeli de yaratmıştır. Her şeyin hakikisi ve sahtesi
olduğu gibi din âlimlerinin de hakikisi ve sahtesi vardır. Bir insan
bilmelidir ki kalbi nereye meylediyorsa Hazreti ALLAH.(c.c) onu arzu
ettiği tarafa yönlendirir. Sebebi ise, dünya imtihan yeridir.
Kul istek ve arzuları ile imtihan olmaktadır. Dünyaya gelmekten
maksat, Hazreti ALLAH'ın sevgisini bulmaktır.
Akıllı insanında yapacağı en hayırlı iş; kendisine Hazreti
ALLAH'ın sevgisini
kazandıracak olan cemaati bulmasıdır. Zaman su gibi
akmaktadır.
Sahibimiz ise ayeti
kerimede:
"Estaizübillah, O
hanginizin daha güzel kulluk yapacağını imtihan etmek için ölümü ve
hayatı verendir."(Mülk
2) buyuruyor.
Hazreti ALLAH (c.c) cümlemize ahiret imtihanını kazanmamıza
vesile olacak sevdiği cemaati bulmamızı nasip etsin
Amin.
Resulullah (s.a.v) hadisi
şeriflerinde:
“ALLAH’a inan ve
dosdoğru ol.” Buyuruyor.
İnsan nasıl varlıktır
ki kesinlikle öleceğini bildiği halde yeniden dirileceğini hesaba
çekileceğini bildiği halde ahiret hayatının hazırlıklarını
yaptıracak bir rehber aramıyor? O öyle bir tecrübeli rehber olmalı
ki hem dünyada yanlış yapmaktan zarar görmekten korunmalı hem ahiret
hayatında ateşte yanmaktan korunmalı. Fakat her işte tedbir alan
insan bu en önemli konuda gaflete düşüyor tedbir
almıyor. Birileri tarafından malına veya
canına zarar geldiği zaman onu düştüğü zor durumdan kurtaracak
avukat peşine koşar. Çünkü inanır ki, avukat o işlerin adamıdır.
Kanunları bilir. Ona yol gösterir. Onun vesilesi ile de mahkemeyi
kazanır. Sıkıntıdan kurtulur. Aynı insan Dünya hayatının
yaşamında şeytanın her an tuzağından kurtulma çarelerini öğretecek,
ahirette kurulacak mahkemelerde kendisini haklı çıkaracak, ahiret
kanunlarını bilen, o işlerin rehberini aramalı değil midir?
Gerçektir mürşidi kâmili bulan dünya saadetine ahiret selametine
kavuşmuştur.
Çünkü mürşidi kâmili bulan
Hz. ALLAH'ı bulur. ALLAH'ı bulan ise her istediğine
kavuşmuştur. Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi
zatına kul, habibine ümmet etsin. Rehberi sadık mürşidine de mürit
yapsın. Fakat nefsine tapan kulunu ne
yapsın?
Dünya kurulalı beri insanların
çoğu nefsini yaratan Hz. ALLAH'ı bırakıp nefslerinin arzu ve
isteklerine uymuşlar. Bilmeden şirke düşmüşlerdir. Çünkü nefsinin
her dediğini yapan ona tapıyor demektir. Şu zamanda bile insanların
durumları aynıdır. Nefis ise ibadeti sevmediği için onun isteğine
uyup ibadet yapmayan nefsine ibadet yapıyor
demektir.
Vücudu güzel olsun diye nice
ağır sporlar yapar zor gelmez, namaz kılmaya gelince o nefsine ağır
gelir. Nice perhiz ve diyetlere katlanır
zayıflasın diye, ramazan ayı gelince onda sıkıntı başlar. Oruç
tutmamak için çeşitli bahaneler arar.
Hz.
ALLAH'ı zikretmek için toplanmış müminler “ALLAH, ALLAH…” diyerek
coşarlar. Başlarını sallarlar. O ise onları dışlar ve alay eder.
Kendisi nefsini dinler. Düğün ve müzik salonlarında başını ve her
yerini sallar. Bunu güzel görür, nefsini dinler. Maça gider
çılgınlar gibi tempo tutar, takımı için bağırmaktan sesi kısılır.
Bunları normal görür. Aslında normal gösteren nefsidir. O ise
bilmeden gizli şirke düşmüştür fakat farkına varamıyor. Hz.
ALLAH'ın emir ve
yasaklarına uymayıp nefsinin her dediğini yapan kimse tabidir
nefsine tapıyor demektir.
Ne kadar derse
desin ki, benim kalbim temiz, geçersizdir. Nice insanlar var;
“Ben namaz kılmıyorum fakat kimsenin ne
malında ne namusunda gözüm yok.” Diyor.
Bu iyi niyeti ile övünüyor ve namaz kılandan hayırlı olduğunu
zannediyor. Temiz diye övündüğü kalbi ile alnını secdeye koymasını
arzu etmeyen nefsinin ve şeytanın oyununa geldiğini fark
edemiyor.
Bilmiyor ki onu yaratan temiz
kalp ile zatına secde etmesini bekliyor.
Hz. ALLAH(c.c) Ayeti kerimede buyuruyor
ki:
“Hepiniz ALLAH’a yönelerek
ona karşı gelmekten sakınınız, namazı kılınız. Müşriklerden
olmayınız."(Rum 31)
O, böyle
emir ettiğine göre kılmayan zarar görecektir. Müslüman bir insanı
diğer dinlerden ayıran özelliği namaz kılması ile
oluyor.
Diğer bir ayeti kerimede ise, Hz.
ALLAH(c.c):
“Huşu ile namaz kılan
müminler ahiret azabından kurtuldular.”(Müminin 1-2) buyuruyor.
Diğer bir ayeti
kerimede ise: "Ailene namaz
kılmalarını emret. Kendin de onda sebat ile devamlı ol.
"(Taha
131)
Namaz bu kadar önemli bir emir iken çeşitli bahaneler ile
kılmamak ne kadar büyük zarardır. Hele vücut güzelliğini korumak
için çeşitli ağır sporlara katlanan insan, namaz kılmaya gelince
üşenir ve kılmaz. Hâlbuki o formda tutmak istediği vücudu ne
yaparsa yapsın bir gün gelecek formdan
düşecektir.
Kabirde toprak olacaktır.
Ruhu ise onu yaratanın huzuruna gidecek ona ikram ettiği vücudun
hesabını verecektir. Spor yapsın, formunu korusun, namazını da
kılsın. İman formunu da korusun. İbret ile görecek ki formda
kalmasına namazın da faydası olacaktır. Namazı da form için değil
ALLAH rızası için kılmayı unutmayacaktır. Yoksa niyeti zayıflamak
için olursa ibadet değil de spor yapmış olur. Ahirette ise eli boş
kalır.
Hz. ALLAH cümlemizi ahirette güzel
ibadet zengini, kötü amel fakiri yapsın Amin.
Velhamdü Lillahi Rabbil Âlemin
ALLAHümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Adede Ma Fi,
İlmillahi Salaten Daimeten Bidevami Mülkillah.
Ey Ademoğulları Ben Size Şeytana İbadet Etmeyin O Sizin Apaçık Bir Düşmanınızdır Diye Emretmedim Mi ? ( Yasin-60 )
"Ey Ademoğulları Ben
Size Şeytana İbadet Etmeyin O Sizin Apaçık Bir Düşmanınızdır Diye
Emretmedim Mi?" ( Yasin-60 )
Hazreti
ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde: "Ey
adem oğulları, Ben size şeytana ibadet etmeyin o sizin apaçık
bir düşmanınızdır diye emretmedim
mi?" (Yasin
60)
Evet
ettin Rabbimiz, gönderdiğin her elçin şeytanın bizim düşmanımız
olduğunu bize haber verdiler inananlar inandı
şeytanı düşman bildi, inanmayan onun sinsice hazırladığı çeşitli tuzaklarına düştüler bilmeden ona
ibadet yaptılar yapmaya devam ediyorlar hem
kendilerini hem kendilerini sevenleri üzüyorlar
kahrediyorlar.
Şeytan onlara alkolu,
esrarı, eroini, kumarı, ve zinayı süslü gösteriyor onları esir
alarak kendine bağlıyor kendine ibadet
yaptırıyor. Çünkü bir kişi hazreti ALLAH'ın
emrini bırakıp, ALLAH'ın düşmanı olan şeytanın emrine
girer onun dediğini yaparsa şeytana ibadet
yapıyor demektir. Bu durumda yaşayan ve
ahirete böyle giden bir kimse cehennemi hak ettiği zaman yukarıda
geçen hazreti ALLAH'ın ilâhi hitabını
işitecektir.
Ey bilmeden şeytanın emrine
girip ona ibadet yapanlar bir an evvel tevbe edin Hazreti
ALLAH'a kulluk yapın hem dünyanızı güzel
yaşayın hem de ahiretinizi kazanın. Hazreti
ALLAH'ın düşmanına uyanalar bu dünyada rezil bir hayat sürüyorlar
görüyoruz. Ahirette ise akibetlerinin ateş
olduğunu sahibimiz haber veriyor. Ateş olan
şeytanın peşine gidenin hedefi ateşten başkası olur
mu?
Hazreti ALLAH (c.c)cümlemizi zatına
kulluk yapmayı dünya ve ahirette O'nun yüce
sevgisini kazanan kullardan olmamızı nasip
etsin inşaALLAH Amin.
Ey Allahım Bizi Şeytan Ve Ordusundan Ancak Sen Korursun Başkası Koruyamaz. Ne Olur Bizi Ve Devletimizi Koru.
Ey ALLAH'ım Bizi
Şeytan Ve Ordusundan Ancak Sen Korursun Başkası Koruyamaz. Ne Olur
Bizi Ve Devletimizi Koru. EY ALLAH'IM
!! Bizi kan et ve kemikten yaratan
insan sureti veren sensin. Bize taktığın
vücud kalıbıyla görünür ve biliniriz. Ey
ALLAH'ım bizi şeytan ve ordusundan ancak sen korursun başkası koruyamaz. Şeytanın
tuzağına duşmüş bu durumda olan kullarını sen kurtar
yarabbi.
Onları kışkırtan ateşe gönderen
insan şeytanlarından onları kurtar yarabbi.
Yarabbi bizler aciz mücrim kullarız bir nefeslik vaktimiz var
o da sizin emrinizde bir an kesseniz hükmümüz
kalmaz.
Yarabbi, ne olur bize sermaye
olarak verdiğiniz nefesleri şeytanın
emrettiği işlerde değil de, Sizin istek ve arzunuza göre
harcamayı nasip edin inşaALLAH.
Ülkemizi
karıştırmayı gaye edinen Hakk hukuk tanımayan iktidar olma ugruna
halka yalanlar söyleyen siyahsetcileri sen durdur önlerini kapa
yarabbi. Hali hazirda devletimizi idare
edenleri devletimizin bekcisi yap bu görevi
onlardan alma yarabbi Amin.
Az ye kalbini pakla, fazla uykuyu
mezara sakla. Az uyumak nimettir, Çok uyumak gaflettir, gaflet ise
zarardır kalbimizi karartır. Fazla uykuyu at seherde dağılır
murad. Seher ne kadar kutludur, uyanık olanlar mutludur. Seherde
rahmet kapıları açılır, uyanıklara nimet saçılır.
Çok
uyku eziyettir, Az uyku meziyettir. Az ye az uyu çok konuşma, çok
yakında Evliya olursan şaşma. Az ört yorganları çok uyku tembel
yapar organları. Uyku ölüme eştir, Gafletle uyuyanın sonu
ateştir. Arifler sehere hasrettir, Onlara çok uyku musibettir.
Sanma çok yemek kan olur, Çok uyuyan unutkan olur.
Çok
uyumak ayıptır kıymetli vakitten kayıptır. Evliyalığa böyle
meziyetler ile girilir, sonra nimetler verilir.
Hz.
ALLAH(c.c) cümlemize yukarıda geçen tavsiyelere uyanlardan olmamızı
ve her anımızı değerlendirmemizi nasip etsin. Hz. ALLAH(c.c)
ayeti kelimesinde buyuruyor ki: "Celalim hakkı için biz
gökleri yeri ve aralarında olanları Altı günde yarattık Bize bir
yorgunluk ta dokunmadı. O halde Ey resulüm, onların dediklerine
sabret. Güneşin doğuşundan önce de, Batışından önce de Rabbini
hamd ile tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arasında
da onu tesbih et. Seslenenin yakın bir yerden sesleneceği güne
kulak ver. O gün bütün insanlar bu sesi gerçekten işiteceklerdir.
İşte bu çıkış günüdür. Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş
te ancak bizedir. O gün yer onların üzerinden süratle yarılır
açılır Bize göre kolay bir iştir bu. Biz onların neler
söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir
zorlayıcı değilsin tehdidimden korkanlara kuran ile öğüt
ver." (Zariyat
38,39,40,41,42,43,44,45,)
SadakALLAH’ül
Azim.
Vel hamdü lillahi Rabbil Âlemin. ALLAHümme
Salli Ala Seyyidina ve Nebiyyina Muhammedin ve Ala Ali
Muhammed.
Kalpteniman. üzgün dede
YANLIZ HZ.ALLAH C.C
KORK Akl-ı selim sahibi ol. Aklını kullan. Yalancı olma,hakikatın
hılafını söyleme. ' Ben İzzet ve Celal sahibi Allahdan
korkuyorum'diyorsun. halbuki sen Onun gayrinden
korkuyosun. Cinden de,İnsandan da,Melekden de korkma. Gerek
konuşan ve gerekse sükut eden canlıların hiçbirinden korkma.
Dünya azabından da korkma,ahiret azabından da korkma Sadece
ve yanlız,azab ile azab edecek olan (ALLAH) dan kork
.
Ey Allahın İmanlı Kulları. Devletimizin tuzaklardan korunmasi İçin Dua Edin.!!
Ey ALLAH'ın İmanlı Kulları Asker Ve
Polislerimiz İçin Dua Edin.
Yıllardır
devletimizin başına çorap ören kara dinli mezhepsiz insan kılıklı canilerin ördükleri çorapları kökten çözmenin
zamanı geldi de geçiyor. Kürdistan hayali ile temiz yürekli kürt kardeşlerimizi hain
emellerine alet ederek yıllardır
katlettiler. Hazreti ALLAH (c.c.) halis
niyetli kürtlerin hatırına çözüm süreci adı altında çalışma başlattı bu iş için iyi niyetli devlet idarecilerini
devreye soktu ve gerçekten de mahrum
oldukları bir çok haklarını onlara verdi.
Devlet idarecileri onlara bu hakları verirken onların
arasındaki hainler tuzaklar kurdular devlet
topraklarını akıllarına göre bölmeye çalıştılar onlara sunulan iyi niyet çözüm sürecini felaket sürecine
çevirdiler.
Hem kendilerinden hem
kendilerinden olmayanların kanlarının dökülmelerine sebep oldular şu anda ateş her tarafı sardı Hazreti ALLAH
(c.c.) askerimizi polisimizi koruyacak
muzaffer kılacak inşaALLAH yeter ki imanlı halkımız hazreti
ALLAH'a hep birlikte sığınalım peygamberimiz
Muhammed mustafa s.a.v. Efendimize salâtı
selâm getirelim bu böiücülüğün ortadan kalkması için kökten
kazınması yok olması için hazreti ALLAH'a
canı gönülden yalvaralım O ALLAH'ı Azimüşan ki her
şeyden haberdardır. Ey
sonsuz kudret sahibi ALLAH'ımız sen herşeyden haberdarsın sen
tuzakları görensin ne olur askerimizi
polisimizi görünen ve görünmeyen tuzaklardan muhafaza
et çünkü sen herşeyi görensin. AMİN, AMİN.
AMİN.
YA ALLAH,YA ALLAH.YA ALLAH.YA
SAMED. ALLAHÜMME SALLİ ALÂ
MUHAMMED.
Ey Diline Hakim Olamıyan Koltuk Peşinde Koşan, Dikkat Et Her Halinle İmtihandasın.
EY DİLİNE HAKİM OLAMIYAN
KOLTUK PEŞİNDE KOŞAN, DİKKAT ET HER HALİNLE
İMTİHANDASIN.
Öyle bir imtihan ki,Hazreti
ALLAH (c.c) imtihan ediyor ve Hazreti ALLAH'a imanı zayıf olanların aklı bu işe ermiyor ciddiye almıyor ve ona
verilen konuşma özgürlüğünü nefsinin
çıkarları için yalan, gıybet, iftira sözleri söylediği için
imtihanları kaybediyor kendine kötü akibet
hazırlıyor.
Kendinin takip edildiğini
fakat, günahı ve sevabı işlemekte tamamen
serbest olduğunu bilmiyor menfaat ve çıkarı
için akla gelmeyen işler yapıyor. şeytanın ve
nefsinin baskısıyla iktidar olmak için yerine göre devletini
dahi feda ediyor. Bunu
iktidar hırsına kapılan gözü dönmüş siyasetçilerin birçoğunda
görüyoruz Bunlar iki yüzlü siyasetçilerdir
Hazreti ALLAH bu gibilerin şerrinden hem halkımızı hem devletimizi korusun . Bu gibiler
şeytanın askerleridirler ellerine fırsat çıktığı takdirde fare gibi
çalışırlar halkı kışkırtırlar beyaza siyah
derler doğru giden düzeni bozuk olarak gösterirler. Hazreti ALLAH ise her şeyin özünü bildiği için bu gibi
kişilerin cezalarını ahirete bırakmadan dünya
hayatında veriyor. İmtihanı kaybeden bu
fikirdeki insanlar dünyada ve ahirette azap görürler Hazreti ALLAH (c.c) bu gibi kişilerin şerrinden hem
vatanımızı hem halkımızı korusun. AMİN.
Gençliğin verdiği cesaret ile hayale dalıp devamlı genç
kalacağınızı zannetmeyin, sizler de eğer uzun yaşama şansınız var
ise yaşlılar sınıfına katılarak ihtiyar olacak ve sizin üzerinize de
genç bir nesil gelecektir. Siz şimdi genç halinizin verdiği kibir
ile yaşlı büyüklerinizi hor ve hakir görmeyin, sizlerin de eğer
ömrünüz varsa onlar gibi ihtiyar olacağınızı düşünün, Hele bu
kişiler sizlerin yakınlarınız ise daha çok dikkatli olun. Onlara
nasıl ve ne şekilde hereket ederseniz yaşlandığınız zaman sizde aynı
hareketler ile karşılaşacaksınız. Ne ekerseniz onları
biçeceksiniz.
Onlara ey ihtiyar ey moruk
dediğin zaman bilki aynı hitabı sende duyacaksın . Senin her halini
takip eden Hz. ALLAH'ın melekleri yaptığın işlere göre senin
geleceğini hazırlıyorlar. Kendini başı boş sanma . Hz. ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde: "ALLAH İNSANLARI YAPTIKLARI GÜNAHLAR YÜZUNDEN YAKALAYIP
CEZALANDIRSA İDİ YERYÜZÜNDE HİÇ BİR CANLI BIRAKMAZDI FAKAT ALLAH
ONLARI MUAYYEN BİR VAKTE KADAR GECİKTİRİR NİHAYET ECELLERİ GELİNCE
ALLAH KULLARINA BASİRDİR ONLARI AMELLERİNE GÖRE
CEZALANDIRIR."(Fatır 45.) .Demek
oluyor ki bizler yaşlımız gencimiz ölüm gelinceye kadar ne istersek
yapabiliriz. Belirli vakte kadar yani son nefesi verinceye kadar.
Yaşadığımız müddet içerisinde iyi işler ile ömrümüzü bitirir isek
başarılı belge, Hz. ALLAH'ın yapın dediği emirlerin zıddı olan
işleri yapar isek başarısız belge alırız. Hz. ALLAH (c.c) Cümlemize
onun mukaddes emirlerine uygun yaşam sürmeyi rızasını kazanmamızı
cümlemize nasip etsin . Mühim olan bize emanet verilen ömrümüzü
hayırlı işler yaparak ölümsüz cennet hayatını
kazanmaktır. Ayeti kerimede:
"BAŞINIZA GELEN HER ŞEY KENDİ İRADENİZ
İLE YAPTIĞINIZ İŞLER NETİCESİDİR ALLAH YİNE DE, ÇOĞUNU AF EDER."
(Şura 30.) "ŞÜPHESİZ Kİ, İNSAN KENDİ EMEĞİNİN KARŞILIĞINI
BULUR."(Necm 39.)
Mühim
olan ahiret hayatına çıktığımız zaman kendimizi savunmak için
yaptığımız ibadet ve hayırlı işler bizim için kurtuluş vesilesi
olsun. Çünkü, dünya hayatını boşa geçirenler
orada şaşkına dönecek yaptıkları işler yalnız dünya için olunca
onlar da dünyada kalınca, dünyada şan şöhret sahibi de olsa ahirete
getiremediği için ahiret fakiri olacaklardır . Halbuki bu büyük zarara düşmemek, yaşayan her insan için
mümkün. Sevap ve günah işlemek kendi iradesinde olduğuna göre, ölüm
gelmeden Hz. ALLAH'ın emirlerine uysa hata edince tevbe etse, yediği
nimetlere şükretse, onu yoktan var edene ibadet etse, bu yaptılarına
da hayırlı işleri eklese, ahiret zengini olur sonsuz nimetlere
kavuşur.
Birde şu var ki,bizi yoktan var
eden bizlere, göz kulak el ayak ve bu organları kullanmak için akıl
ve fikir verdi. Ayrıca kendisinin tek bir
olduğunu, bizleri yarattığını, öldürüp yeniden dirilteceğini, bu
işin kendisine çok kolay olduğunu peygamber efendimiz ile gönderdiği
Kuranı kerim ile biz kullarına haber verdi.
Bizi çok seven ölümden sonraki hayatta bizlere ölümsüz yaşam
hazırlayan cennetini kazanmamızın yollarını gösteren sonsuz kudret
sahibi olan ALLAH'ımıza kulluk yapmamız onun sonsuz nimetlerine
şükür etmemiz gerekmez mi?
Gökten yağmur
yağdıran nehirleri dolduran susamış mahlukatı sulayan onun sonsuz
kudreti ile topraktan çıkardığı gıdaları ile midemizi doyuran
ALLAH'ımıza ibadet ve şükür etmemiz gerekmez mi?
Hasta olduğumuz zaman yarattığı ilaç ve doktorları ile
bizlere şifa veren sonsuz merhamet sahibi olan yüceler yücesi olan
ALLAH'ımıza ibadet ve şüküretmemiz gerekmez mi? Ahirette sonsuz nimetler hazırlayan onları kazanmamızı
isteyen ölümün insanın sonu olmadığını eskiyen bedenden ölümsüz
bedene geçildiğini haber veren Hz. ALLAH'a ibadet etmemiz gerekmez
mi?
Hz. ALLAH kalp gözümüzü açsın ömrünü
boşa geçirenlerden etmesin zatına has bir kul Hz. peygamber
efendimize ümmet etsin amin. Velhamdü lillahi rabbil alemin
..Allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali seyyidina
muhammed.
Ey Yüceliğinin Sonu Olmayan Ezeli Ve Ebedi
ALLAHımız.
Kâinat ve bütün varlıklar ve
biz insanlar yoktuk. Zerreden kürreye her şeyi kün emrin ile
yarattın Ve tebarekALLAH’ü Ahsenil Halikin.
Hemde ne mükemmel ne kusursuz olarak yaratmışsın. Sonsuz ilim sahibi olduğu kesin olan, yüceliğinin sonu
olmayan bir kudreti İlahi tarafından yaratılmış olduğu gören göz
duyan kulak tarafından bellidir. Peygamber efendimiz Muhammed
Mustafa (s.a.v) Efendimize ve geçmiş bütün Peygamber Efendilerimize
de sonsuz hamd ve salatı selamlar olsun.
Zatı alinize verdiğiniz nimetlerinden dolayı sonsuz şükürler
olsun. İnandık iman ettik ki, kesinlikle kâinatın ve içindeki canlı
cansız bütün varlıkların sahibi sensin. Biz
insanları da yarattın var gibi görünüyoruz, bir müddet yaşadıktan
sonra evvelki dönenler gibi biz de sana
döneceğiz.
İlahi yarabbi, fakat biz
akıbetimizi bilmiyoruz. Akıbetimizi bilen sensin ne olur akıbetimizi
hayırlı eyle. Yazan kalem, silen silgi Zatı
Alinizin emrinde. Ne olur Ya Rabbi eğer akıbetimiz cehenneme
girmekse, Cehennemi sil de biz kullarını
cennetlik razı olduğun kullar listesine yaz. Çünkü senin emrine kimse karşı çıkamaz. Yarabbi ne olur bizleri razı olduğun işlerde çalıştır. Bizi
dosdoğru olan sıratı müstakim yolunda sabit eyle. Ey yüceliğinin sonu olmayan ezeli ve ebedi ALLAH’ımız, biz
sana mahkûmuz sen ise bizi dünyaya çıkarmadan ölüme mahkûm ettin her
geçen vakitler kalemi kırılmış idam mahkûmu gibi sonumuz gelmekte,
Ahiret yolculuğuna çıkmak üzereyiz. Bizim bu sonuçtan kurtulma
şansımız yok. Öyle ise Ey Rabbimiz, bizleri
yanına almadan evvel Zatı Alinin Razı olacağı hale gelmemizi nasip
et. Ve öylece yanına al. Biz kullarını korkuttuğun cehennem azabından bizi dünyada da
uzak tut, Ahirette de uzak tut. Hatta son
nefesimizi vereceğimiz zaman dahi bizi korkutmadan azap çektirmeden
yanına al. Ölümü bize kıyamet kopması gibi
korkunç gösterme, hasta yatağında bizi inletme acı ve ızdırap
çektirme, Çok güzel bir yolculuğa çıkan yolcuların yola çıkması gibi
Ahiret yolculuğuna çıkar.
Hatta şöyle
demeyi nasip eyle, meğerki ölüm ne kolaymış ne kadar rahatmış biz
boşuna endişe Etmişiz ve boşuna
korkmuşuz.
Yarabbi Ruhumuzu gurbet
ellerinde alma, kendi yurdumuzda kendi memleketimizde
al. Bizi zelzelede enkaz altında
öldürme. Bizi yangın ateşinde yakarak
öldürme. Bizi suda boğarak
öldürme. Bizi uçak kazasında
öldürme.
Bizi kendi mekânımızda, Zatı
Aline tevbe ederken, Zatı Alini zikrederken, Zatı Aline şükrederken
acı çektirmeden en kolay şekilde ruhumuzu al, Senin her şeye gücün yeter. ALLAHümme
Salli Ala Seyyidina Ve Nebiyyina Muhammedin Ve Ala Ali
Muhammed.
Muhterem
kardeşlerim. Bu sığınmamı Hz. ALLAH’ımıza
yaptım sizler de Amin deyin İnşaALLAH.
Ayeti
kerime; "En
şiddetli düşmanın iki yanın arasındaki
nefsindir."
Nefs ibadetlerle baski altına alınınca ruha
rahatlık gelir biz ise nefsin rahatı pesindeyiz nefsimizin dediğini
yapıyoruz ruhumuzu
darlatıyoruz. Dikkat ettiyseniz nefsimizin
istek ve arzuları bitmez cocuk gibi verdikce ister bir türlü
doymaz. Doymadıgi gibi bize ahireti unutturur
ibadet ve taattan koparır. İşte bu halde
olanları Hz. ALLAH hastalık ve iptilalar ile nefsin hakimiyetini
kırar o kişiyi uyarır aklını başına getirir. Bilinmelidir ki nefsinin her dediğini yapan Hz. ALLAH'tan
uzaktır bu hali devam ettigi takdirde imanı da
tehlikededir. O kişiye iptila gereklidir ki
nefsi kırılsın ruhu dirilsin. Onun için
ermişlerin sözü var diyorlar ki:
Gerçek
huzur iptilanın hastalığın içindedir. sebebi kişinin nefsi dara
düşmeden Hz. ALLAH'ı arayamaz. Bu sebeble de
gerçek huzura kavuşamaz. Nefse hiç sevmedigi
namazı kıldırarak,zikirle oruçla nafile ibadetlerle terbiye altına
alabiliriz. Ruhumuzu rahata kavuştururuz bu
da bize yeter.
Eğer açığımızı yakalar da
bizi günaha sokarsa bol tevbe istigfar ile Rabbimize sığınırız O,da
bizi af eder inşaAllah....
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde: "Göklerin ve yerin
yaratılmasında, gece ve gündüzün biribiri ardınca gelip gitmesinde aklı selim sahipleri için elbette ayetler
vardır." buyuruyor.
(Al-i imran
190)
Ey sonsuz Kudreti İlâhi
Hazreti ALLAH'ımız. Yeryüzüne gökyüzüne ve
kendi yüzlerimize baktık ve kanaat getirdik ki bütün canlı ve cansız yaratılan varlıklar, peygamberler
kitaplar gönderen Taha
14 Ayeti kerimesinde:
"Şüphesiz ben ALLAHım benden başka ilâh
yoktur."diye azametini duyuran Hazreti ALLAH (c.c) tarafından
yaratıldığına kalpten iman ettik.
Bizi
imanımızda sabit eyle, bizi nefse ve şeytana uymaktan sapıtmaktan
koru. İmanımızı sabit ve ebedi eyle
ALLAH'ımız. Zatı Alinize döndüğümüzde imanlı
olarak dönmüş Zatı Alinizin rızasını kazananlardan olalım.
Şirke düşenlerden olmayalım
inşaALLAH, Bu duamızı kadir gecesi yapılan
kabul ettiğin dualardan olanlardan eyle
ALLAH'ımız.
EY ALLAHIM, SEN
BİZE YETERSİN BİZİ ZATINA YAKIN OLAN KULLARINDAN ZATINA DOST OLAN KULLARINDAN EYLE. BİZİ ZATINDAN BAŞKASINA MUHTAC EYLEME AMAN YARABBİ, AMAN
YARABBİ, AMAN YARABBİ BİZDEN YANA OL BİZİ
BİZE BIRAKMA ALLAHIM. AMİN.
Vel
hamdü lillâhi Rabbil Alemin.ALLAHümme salli Alâ seyyidina
Muhammed.
Ey Kürt Gençlerini Yıllardır Kandıran Şeytana Uymuş Kandilin Sözde İlâhları .
EY KÜRT GENÇLERİNİ YILLARDIR KANDIRAN ŞEYTANA
UYMUŞ KANDİLİN SÖZDE
İLÂHLARI.
Seksenli yıllardan beri saf
temiz niyetli kürt kardeşlermizi hain emellerinize alet ettiniz onların hayatlarını kararttınız,onları eroinman
yaptınız yetmedi canlı bomba yaptınız
onların hem dünyalarını hem ahiretlerini
yaktınız.
Hazreti ALLAH'tan dileriz ki
sizin ve size uyanların canlarını rutubet yatağı
olan mağaralarda gün yüzü göstermeden
alsın. Peygamber Efendimizin doğum gün ve
gecesine yakın bir zamanda günahsız vatan evlatlarını katlettiniz. Hiç
sevinmeyin devleti için canını vermak isteyen kefeni giymiş Türkiye
devleti halkı hepimiz kefeni giymiş
bekliyoruz.
Katlettiğinizi zannettiğiniz
canlar şu anda cenneti Alâda sefa sürmektedirler inşaALLAH. Sizin kandırıp canlı bomba
yaptıklarınız ise kabirlerinde azap görmekte sizin geberip gelmenizi ve yakanıza yapışıp hesap
sormak için beklemektedirler. Bu ise çok
yakındır Hazreti ALLAH'ın izniyle en yakın zamanda hepiniz belânızı
bulacaksınız inşALLAH.
Hz. ALLAH (c.c) buyuruyor
ki; "Kendi ellerinizle kendinizi
tehlikeye atmayın."( Bakara 195 ) Siz de, kalkınan Türkiyemizi iktidar hırsına halkımızı
birbirine düşürmek için çılgınca mücadele
eden partilere destek çıkıp devletimizi tehlikeye atmayın. Futbol takımı tutar
gibi parti tutmayın.
Futbol takımı yense
de yenilsede ülkeye zarar vermez. Fakat
tuttuğun parti hain iradeli kişilerle kurulu ise yaşadığın
devletinin kaderi ile oynar.seni diğer
ülkelere muhtaç eder.
Son Zaman iktidarı
ele geçirmek için binbir entrika çeviren karalama
kampanyaları ile yıkıcıları ve yandaşlarını
görüyorsunuz onların karanlık emellerine ortak
olmayın
Son on senedir yaptıkları
gayretli çalışmaları ile ülkemizin kalkınmasına vesile olan
idarecilerimize sahip çıkın dolduruşa gelmeyin kimseye uşaklık
yapmayın. Bu idarecilerimiz bizlere Hz.
ALLAH'ın lütfudur çünkü yaptıkları eserler
meydandadır.
Tuttuğunuz partiler bu
yapılan hayırlı çalışmaları övecek değiller onlara
düşen karalamaktır yok saymaktır beyaza siyah
demektir. Bu siyasetin iğrenç olan siyah
tarafıdır. Bu sebeple Hz. ALLAH'ın dostları
böyle iğrenç siyaset yapanların yaptığı siyaseti Siyah set olarak isimlendirmişlerdir. Aç köpek fırın yıkar fırının ateşinden
etkilenmez. İktidar hırsına kapılan
biri de koltuk sevdasına devletini
yıkar da içi sızlamaz. Onun için bizi
sevenlerin yanında yer alalım bizi döğenlerin yanında yer
almayalım.
Biz öyle düşününüyoruz başta
reisi cumhurumuz olmak üzere bizlere hazreti ALLAHIN BIR
LUTFUDUR Fakat diyoruz ya siyahsetçilik
pisliktir nankörlüktür. Dağda yaşayan kürt
kardeşlerimiz uyanın artık size tanınan hürriyetten
faydalanın. Gelin devletimize Adam gibi
yaşayın bırakın uşaklık yapmayı kurda kuşa yem olmayın
artık.
Ey masum kızları teeccüdde
uyandırıp beddua ettirenler neyin peşindesiniz. Göre göre kendinizi ateşe atıyorsunuz. Çünkü Hz. ALLAH (c.c) bedduayı sevmiyor kim kimin ocağına
ateş düşsün derse o ateş döner edenin başına
düşer.
Biz de şu an teccüt vaktidir Hz.
ALLAH'a yalvarıyoruz. Ya Rabbi Devlet
idarecilerine yapılan bedduaları yok et. Beddua edenlere Hidayet ver. Onları
şeytanın ivalarından fitnesinden kurtar.
Ey Rab ve Rahman olan sonsuz Kudret sahibi
ALLAH'ım. Hiç şüphesiz sen Hakk
mabudsun. Ey kuvvetli
medetkârımız. Fitne düşmanlık ve inkâr
fırtınaları peş peşe gelmektedir. Senin yüce
kapına gelip sığınan kimselerin karanlığı dağılır. Ne olur devletimizin üzerinde dönen
fitne karanlığı yok olsun barış ve kardeşlik
gelsin.
Ey bütün sırlara vakıf olan
ALLAH'ım Mübdi ve müid isimlerinin hürmetine
Devlet idarecilerimize ve halkımıza merhametinle muamele
et.
Tâ Hâ, Yâ Sin. Tâ Sin, Tâ Sin Mim
Sureleri hürmetine devletimizin selâmete çıkması için bizim
yardımcımız ol bize verdigin idarecileri bizden alma
.. Amin Amin Amin.
Hz. ALLAH (c.c) buyuruyor ki: "Bütün tedbirlerinizi alın." ( Nisa 71
)
Kardesimiz reisi cumhurumuz
bütün tedbirlerinizi alınız gaflete dalmayınız. Hz. ALLAH'a canı gönülden itimat ederek güveniniz inşaALLAH
biliniz ki O sizinle beraberdir.
Ne zaman sana uydumsa irademi şeytana
kaptırdım. Sana uymakla şeytana
bağlandım. Sonra da baktım günahlarıma
ağladım. Sana uymakla dünyam da azap ile
geçti. Daha uyarsam cehennem yapacaksın
kabrimi. Çocuk gibisin ey nefs hatta çocuktan
da betersin, Çünkü karnı doyan çocuk uykuya
dalar, sen ise azarsın. Her hareketin cehalet
her işin melanet çok seviyorsun haramı. Hele
içki ve kumarı fuhuş ve zinayı. Özün herkesten
üstün. Asıl gayen tek olmak. Vermem sana o
fırsatı ey nefs. Bileceksin Rabbini.
Yapacaksın Ona ibadetini çünkü sen pis sudan oldun akıbetin ise bir
kürek gübre. Nerede kin nerede gurur kibir ve
kıskançlık benlik sen oradasın. Yeniden
dirildiğinde bu haline ağlayacaksın. Tanıdım
seni hilekâr nankör nefs kanmayacağım sana ne kadar azıtsan
da. Çünkü seni bilince Rabbimi
bildim. Rabbimi zikredince de senin amirin
oldum. Haydi, Kalk İbadet yap seni yoktan var
eden Rabbine tap. Seni yoktan var edene
ibadet et kulluk yap.
ALLAHümme Salli Âlâ
Seyyidina ve Nebiyyina Muhammedin ve Âlâ Ali
Muhammed.
Sen
Ahiret hayatını ciddiye almıyorsun. Buna
karşılık Dünya hırsıyla dopdolusun. Hiç
ummadığın anda ölüm gelirse ne yüzle onun huzuruna
varacaksın.
Her
gün ve akşamın dünyayı sevenlerle geçiyor. Ahiret hayatına önem verenler ile ne zaman irtibat
kuracaksın. Senin ALLAH dostlarının
topluluğuna katılman gerek, senin büyük
topluluğa katılman gerek Senin ALLAH’a giden
düz ve geniş yola katılman gerek. O yolda
seni var edenin sevgisini bulman gerek.
Ey oğul, Sen Nefsine
uyan kötü tabiattan Heva ve hevesten
ibaretsin. Bu halinle
kalkıyor yabancı kadınlar ile otarıyor
onlarla sohbet ediyor onlar ile vakit geçiriyorsun. Sonra da ben onlara aldırış etmem kalbim temiz
diyorsun Sen yalan
söylüyorsun.
Çünkü farkına varmadan zina yapıyor nefsini
besliyorsun. Sen nefsine
aşıksın Eğer onun senin düşmanın olduğunu
bilseydin onu beslemezdin.
Bütün günahların nefsin azması
ile meydana geldiğini ne zaman anlayacaksın. Ahmak ile arkadaşlık yapan da ahmak olur.
"Ahmak ise, Hz. ALLAH’ı aklına getirmeyen Şehvet
ve lezzetlere dalan Zina yapıp sonra
da Ben ne yaptım diyendir.
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde Nuh tufanı hadisesinde tufanı bitirdiği zaman şöyle
buyurdu:
"Ey yer suyunu yut, ey
gök sende suyunu tut.Su çekildi iş bitirildi gemi cudiye oturdu ve
zalimler topluluğu yok olsun."
(Hud 44 ) denildi.
Kimse yanlış anlamasın
15 temmuz gecesi de darbe tufanı oldu Hazreti
ALLAH'ın takdiri geldi devlet başkanımızı korudu ona halka hitap
etme fırsatı halka da azim ve gayret verdi devlet gemimizi batmaktan
kurtardı.
Yalnız bu hadiseden başta
iktidarı temsil eden devlet büyüklerimiz olsun
muhalefeti temsil eden liderler olsun
kendilerine ders çıkarmaları lâzım. Herşeyin
Hazreti ALLAH'ın kudretinde olduğunu hatırlarından çıkarmamaları hiç
kimse hiç kimseyi ötekileştirmeden hakir görmeden hak ve hakikatı
gözeterek çalışmaları gerekiyor.
Sayın
devlet büyüklerimiz hak ve hakikat yolundan sapmadan ülkemizin
kalkınması için azim ve gayretle çalışmalı
iç ve dış düşmanlara karşı çok dikkatli olmalılar yıkıcı
faaliyet gösteren kim olursa olsun
susturulmalılar ki devlet gemimiz selâmetle dünya denizinde
yüzsün.
Devletimizin imanlı kaptanı sayın
Recep Tayyip Erdoğan kardeşimize halkımız güveniyor ona olan
sadakatını onbeş temmuz gecesi gösterdiler o da hazreti ALLAH'a
dayansın O'na güvensin felaket tellâllarına da hiç bir zaman rağbet
gösterip huzurunu bozmasın Yolu açıktır inşaALLAH. yeterki bütün tedbirlerini alsin sonra Allaha teslim
olsun.
EY İNSAN GÜZEL AMELLER İŞLE KALBİNİ İMAN NURUYLA SÜSLE !!
Ey insan, güzel ameller
işle kalbini iman nuru ile süsle. Amellerinde
ihlaslı ol . Aziz ve celil olan ALLAH ile
O'nun sevgisi ile iştigal et. Seni
ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olma. Sen kendi nefsini terbiye
et. Sonra da başkalarının nefsiyle uğraş
onları kurtarmaya çalış. Şeytan nefsine
uyanlarla oynar tıpkı atlı bir savaşçının elinde gürzle oynaması
gibi. Onu kontrolüne aldığı zaman istediği
yerlerde dolaştırır. Tıpkı sizden birinin
hayvanını istediği yerde dolaştırdığı gibi.
Ey insan akıllı ol düşmanını uzakta arama o senin içinde
beraber geziyorsun senin açığını arıyor
bulduğu zaman ona uymaktan kurtulamazsın. Sen
güzel amel işleyip kalbini imanla süslersen Hazreti
ALLAH seni koruma altına
alır. Hazreti ALLAH'a kalpten iman edip
teslim olduktan sonra sana ne şeytan ne cin musallat
olamaz. Dünya ve ahiret selametine kavuşmak
isteyen, tek bir olan Hazreti ALLAH kalpten iman
etsin. Başkaca bir yol bilemiyoruz
vesselam!
EY İSRAİL!! YIL 1967 DEĞİL 2018,KUDÜSE PİRİNCE GİDERKEN İŞGAL ETTİĞİN BULGURDAN OLMA !!!
EY İSRAİL!! YIL 1967 DEĞİL 2018,KUDÜSE PİRİNCE GİDERKEN İŞGAL ETTİĞİN BULGURDAN OLMA !!!Eceli gelen köpek cami havlusunu
kirletirmiş.
İsrail de Amerika’ya
güvenerek müslümanların kıblesi olan Kudüs’ü başşehir yapmayı hayal ediyor. Bu
niyetini de 1967 yılında müslümanların gafleti zamanında işgal
ettiği topraklarını aldığı zamanla
karıştırıyor. Ey İsrail yıl 2018 her şey
değişti müslümanlar uyandı . Öyle görülüyor
ki, Kudüs’ü başşehir yapayım derken işgal ettiğin gasp ettiğin
toprakları geri verme zamanı geliyor
inşaAllah. Hazreti ALLAH size verdiği ruhsatı
alacak sizi oradan def edecek inşaALLAH. Bu
olacak hadisenin alt yapısı hazır. Baş
komutan iş başında müslüman ülkelerini teşkilatlandırmaya
başladı. Selahaddin Eyyübünün ruhu canlanıyor
belanızı bulacaksınız inşaALLAH. Her şerde
bir hayır vardır, bu Kudüs’ün başşehir meselesi de hayıra vesile
olacak inşaALLAH Göreceğiz bakalım Hakk
neyler, neylerse güzel eyler.
EĞER ŞÜKREDER İMAN EDERSENİZ.ALLAH SİZİ NEDEN AZABA UĞRATSIN.!! (Nisa-147)
EĞER ŞÜKREDER İMAN EDERSENİZ.ALLAH SİZİ NEDEN AZABA UĞRATSIN.!! (Nisa-147)Resulullah (s.a.v) Efendimiz hadisi
şeriflerinde: “Kul amelde kusur etti
ve ameli azalttı mı, izzet ve celâl sahibi ALLAH onu hüzün ve tasaya müptela eder.”
Sen izzet ve celâl sahibi Hakka
kullukta gevşekliğe ve tembelliğe düşme zira böyle bir
durumda, ALLAH seni bir cezaya müptela
kılar. Hazreti ALLAH onu kendi kısmetinde
bulunmayan rızkın peşinde koşturur. çocuklarının asiliği ve zevcesinin kendisiyle soğuk
durmasıyla hüzne ve tasaya müptela eder. sözün kısası, her nereye yönelse sırf izzet ve celâl sahibi
Hakka kulluğunu gevşettiği ve O'ndan gafil olup nefsine bağlandığı
için bütün bunlar kendisine birer ceza haline gelir. Hazreti ALLAH bu hataya düşmememiz için bizleri Ayeti
kerimesinde şöyle uyarıyor: "EĞER
ŞÜKREDER İMAN EDERSENİZ ALLAH SİZİ NEDEN AZABA UĞRATSIN."(Nisa
147) Yazık o
kimseye ki ALLAH'ı unutmuş nefsine tapmış sıkıntı üstüne sıkıntı
çekmektedir. Halbuki tevbe etse ondan kulluk
bekleyen sahibine sığınsa, birde sözünde dursa hazreti ALLAH
onun bütün sıkıntılarını
kaldıracaktır. Çünkü hüküm sahibi mutlak
hükümdar O'dur. Hazreti ALLAH cümlemizi O'na
kalpten iman ederek kul olanlardan eylesin Amin.
EY KIZINI DAMAT ADAYINI ARAŞTIRMADAN EVLENDİRENLER !!!
EY KIZINI DAMAT ADAYINI ARAŞTIRMADAN EVLENDİRENLER !!!Yazının başlığını damat
adayını araştırmadan kızını evlendiren ana babalar diye attık
fakat öyle bir zaman yaşıyoruz ki ana babanın
hükmü kalmadı. Modern çağ denilen zamanda
yaşıyoruz yavrularımız farkında olmadan nefslerinin emri
altına girdiler ben kendi eşimi kendim
seçerim bana karışamazsınız diyor internetten bulduğu
evveliyatını bilmediği kişiyle buluşuyor anne
babanın araştırmasına fırsat kalmadan evleniyor sonrası
felaket. Adam sadist adamın içi dışı fesat
merhamet sıfır şeytanın kontrolünde bir adam çocuklar dünyaya
geldi hadi geri dön bakalım birde tembel işe
gitmiyorsa eşini çalıştırıp yan gelip yatıyorsa gel katlan
bakalım.
Biz şöyle düşünüyoruz anasına
bak kızını al, babasına bak oğlunu al fakat dediğimiz gibi
kızlarımız oğullarımız ana babaya bu fırsatı vermiyorlar hatta
onların dediğini kabul etmezsek evi terk diyorlar. Gençliğin gidişi iyi görünmüyor pek azı hariç seyrettikleri
yalancı dizilerin lüksüne aldanarak böyle
bir hayatın hayaline kapılıyor anne ve babanın hiç bir nasihatini
dinlemiyor nefsini dinliyor. Ondan sonra da
çocuğu kucağında baba ocağına dönüyor fakat çile bitmiyor sadist
kocası bu ayrılığı gururuna yediremiyor başlıyor baskıya karısına
dünyayı zehir ediyor.
Yakınlarımdan
birinin kızının bir gence aşık olduğunu
duyduk. Bize dediler ki bu genç şu adreste
çalışıyor onu sorduğumuz kişilerden aldığımız cevap aklı uçuk
kumar oynuyor alkol alıyor dediler biz de hayırlı görünmüyor
dedik. onlar da kızlarına duyurdular fakat
kız hiç birini dinlemedi o gençle evlendi. Sonuç ne oldu dersiniz kocası kumara daldı bu yetmedi başka
bir kadınla ilişki kurdu kız da bebeğini alıp ailesinin yanına
döndü neticede mahkeme kararı ile ayrıldılar .
Ey evlilik yaşı gelen gençler kızlarımız hem kendinizi hem
ailenizi perişan etmemek için eş seçimini ailenize bırakın onların tecrübelerinden yararlanın onların rızasını
almakla da ALLAH'ın rızasına kavuşursunuz. Bu
sebeple de evliliğiniz hayırlı olur huzurlu hayat sürersiniz. Bu
arada evlendiği eşini esiri gibi görüp baskı altına alan erkeklere
de deriz ki adaletli olun size gelen eşinizin size ALLAH'ın bir
emaneti olduğunu unutmayın ona yaptığınız her zulmün
karşılığını zulümle vereceksiniz ama bu dünyada ama ahirette..
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde: "Kadınlarınızla iyi
geçinin eğer onlardan hoşlanmazsanız oladabilir ki hoşunuza gitmeyen
bir şeye ALLAH bir çok hayırlar kormuş olabilir."
(Nisa-19)
Şöyle bir yorum
getirebiliriz, fazla güzelliği yoktur fakat hayırlı ve bereketlidir
eşini zengin eder. biz böyle eşlere şahit
olduk.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz ise
hadisi şeriflerinde: "Kadınların
haklarına riayet ediniz, bu hususta ALLAH'tan
korkunuz. Zira siz onları ALLAH'tan emanet
olarak almıştınız."(Ebu Davud)
Hazreti ALLAH (c.c) evlenecek yavrularımızı hayırlı eşlerle
buluştursun inşaALLAH Amin.
Ey Allahım! Hayırlı liderleri başımıza getir. Hayırsız liderlerin önünü kes.
Ey Allahım! Hayırlı liderleri başımıza getir. Hayırsız liderlerin önünü kes.EY
ALLAHIM! KALPLER SENİN KUDRETİNDE. NE OLUR KULLARININ KALPLERİNİ HAK
VE HAKİKAT YOLUNDA YÜRİYENLERİN ÜZERİNE ÇEVİR. DOSDOĞRU GİDEN GÜZEL
KULLARINI SEÇMENLERE SEVDİR. DEVLETİMİZİ KALKINDIRAN HALİ HAZIRDA
YÖNETİM BAŞINDA BULUNAN İDARECİLERİMİZİ HALKA SEVDİR. ONLARI
DEVLETİMİZİN BAŞINDAN ALMA. ONLARI ÇEŞİTLİ İFTİRALARLA KARALAYAN
TUZAKLAR KURAN MUHALEFETİ MAĞLUP ET. SEN HER ŞEYİ GÖRENSİN.
AMİN.
EY SONSUZ KUDRET YÜCE ALLAHIMIZ, KESECEĞİMİZ KURBANLARIN KANININ AKTIĞI GİBİ DEVLETİMİZE MUSALLAT OLAN EKONOMİK SIKINTILAR DA AKSIN GİTSİN İNŞAALLAH....
Bu gün kurban bayramı arefesi.20 ağustos 2018<BR>Ey sonsuz kudret tek bir olan sahibimiz
ALLAH’ımız... senin rızanı kazanmak için
keseceğimiz kurbanlarımızı yüceler yücesi katında kabul eyle . onlardan akan kanlar gibi
devletimize musallat edilen ekonomik sıkıntıların akıp gitmesini İslâm aleminin arasındaki fitne ve fesadın yok
olmasını birlik ve beraberlik sağlanmasını
nasip eyle Amin....
EY İMAN EDENLER ,ALLAHA İTAAT EDİN PEYGAMBERE İTAAT EDİN,VE SİZDEN OLAN EMİR SAHİPLERİNE İTAAT EDİN...
EY İMAN EDENLER ,ALLAHA İTAAT EDİN PEYGAMBERE İTAAT EDİN,VE SİZDEN OLAN EMİR SAHİPLERİNE İTAAT EDİN...Evet kim ki Allaha ve
peygambere bağlı emir sahiplerine karşı gelirse karşısında hazreti Allahı
bulacağını bu mesajdan öğrensin de başını belâya sokmasın ayağını denk alsın.
Sözün özünü yazdık anlayan anlar inşaAllah...
EVLIYA DÜŞMANLARI AHMET OKUYAN VE CANER TASLAMAN, HAZRETİ ALLAH SİZİ GİRDİĞİNİZ BATAKTAN ÇIKARSIN İNŞAALLAH!!!
EVLIYA DÜŞMANLARI AHMET OKUYAN VE CANER TASLAMAN, HAZRETİ ALLAH SİZİ GİRDİĞİNİZ BATAKTAN ÇIKARSIN İNŞAALLAH!!!ŞEYTAN DİN TAHSİLİ YAPAN İLÂHİYETÇİLERİ SAPTIRMAKLAGÖREVİNE DEVAM EDİYOR !!
Şeytan dünya
hayatı başlayalı beri Adem (a.s) ve Havva validemizi
kandırmakla
görevine
başladığı gibi yoluna devam ediyor.
Son zamanlarda
medyada Ahmet Okuyan ve Caner Taslaman isimli iki zat türedi.
Bunlar hali
hazırda cennet ve cehennemin olmadığını, kabir azabının da
olmadığını
anlatarak halkın
akıllarını karıştırıyorlar.
Bunlara ilk
sözümüz, Ey insanlar sizin niyetiniz ne siz kime hizmet
ediyorsunuz.
Biz size
söyliyelim siz şeytana hizmet ediyorsunuz bunun hesabını ahirete gitmeden
muhakkak
vereceksiniz.
Ateisti keferesi
dinimize durmadan hakaretler yağdırırken siz onları
görmezden
geliyor onların kusurları ile ilgilenmiyor mukaddes dinimizin emirlerine
uyan
mümin kulların
kusurlarını araştırmakla gıybet ve dedikodu ile vakit
harcıyorsunuz.
Ey ilahiyatçı adı
güzel kendisi şaşkın ruhtan haberi olmayan Ahmet Okuyan
!!
Kabir azabı yok
cennet cehennem yok diyerek inananları şaşırtıyor vebal altına
giriyorsun.
Size bildiğiniz
Ayeti kerimeyi hatırlatıyorum.
Hazreti
Allah (c.c.) Ayeti kerimesinde, İsa aleyhisselâmın havarilerinde habibi Neccarın
şehit
olmasından
bahsederken Şöyle buyuruyor:
Estaizübillâh:
“ONA CENNETE GİR DENİLDİ
.
O,
DA KEŞKE KAVMİM BİLSEYDİ DEDİ .RABBİMİN BENİ BAĞIŞLADIĞINI VE BENİ
İKRAM
EDİLENLERDEN KILDIĞINI !!”
(Yasin: 26-27)
Şimdi size
soruyoruz yukarıda geçen ilâhi mesaj size göre neyi açıklıyor. siz şeytana
kaptırdığınız
aklınızla bir
cevap bulmadan biz size hakikati açıklayalım.
Bu ilâhi mesaj
hali hazırda cennet ve cehennemin hazır beklediğini haber veriyor sizin sapık
aklınızla ürettiğiniz sözlerle uyuşmadığını gösteriyor.
Bir de kabirdeki
azabı inkâr ediyorsunuz etten kemikten bahsediyorsunuz ruhun çıktığını
söylüyorsunuz nasıl bir varlık olduğunu kalp gözünüz kapalı olduğu için
görmediniz için bilmiyorsunuz.
Onu da size şöyle
açıklayalım, Bizim dışımızda maddi bedenimiz varken içimizde de onu
yönlendiren hesap görecek manevi bedenimiz var onun da hareket eden
organları var biz mana aleminde rüyalarımızda onunla gezer
dolaşırız ömrümüz
oldukça bedenimize döneceğiz yaşamımız sürecek fakat ömrümüz bitince geri
dönmeden hesap vermeye gideceğiz ya cennete ya cehenneme hazreti Allahın kurduğu
sistem bu .
Günahkarlar
hapsedilecek cennetlikler ise ruhi bedenleriyle yaşayacağı mekanlara
yerleştirilecek.
Ruhi bedenle
yaşam kıyamet kopuncaya kadar devam edecek kıyamet kopunca ruhi bedenler
dünyada
yaşadığımız
bedenlerin aynı şekilde olacak dünyada kalan gerek toprakta gerek denizde ölmüş
olanların
kemiklerin
kopyaları yeni teşekkül etmiş bedenler olarak sahiplerine iade
edilecek.
O Allah ki
herhangi bir şeyi yaratmayı murad ettiği zaman numuneye ihtiyaç duymadan
yaratır.
O'nun yaratması
bir göz kırpması gibidir kün der o da oluverir.
Hatta O'nun bir
kişi yaratmakla trilyonlarca insanı yaratması O'na zor gelmez O her şeye
kadirdir.
Kabir azabı
nerede olacak ,
Resulullah
(s.a.v) Efendimiz ,kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir ya da
cehennem çukurlarından bir çukurdur buyurduğuna göre cennet ve cehennemin var
olduğu meydana çıkıyor ki yukarıda arz ettiğimiz Yasin suresinde
geçiyor.
O zaman ne
anlıyoruz cehennem çukuru şu anda var olan ahiret aleminde, cennet de ahirette
bizi beklemektedir fakat ruhi bedenlerimizle gelmemizi
beklemektedirler.
Mezarımıza
gelince kurtlara haşaratlara yem olacağımız kesindir fakat orası dirilerle
buluşacağımız buluşma noktamızdır hür olan izinli ruhlar orada kendisini
ziyarete gelenlerle buluşur fakat kendini gösterme kabiliyeti yoktur kendisine
ikram edilen af ve mağfiret dualarını alır gider.
Ahmet okuyan bey,
Nafilelere niyet olmaz diyorsun sünnetlere niyet olmaz diyorsun sen ne
kafasın?
sen nafile
ibadetlerini tamamen kılsaydın bu fetvayı vermezdin sünnetleri niyet
etmeden kılsaydın yine bu fetvayı vermezdin neden dersen neyi ne zaman kıldığını
karıştırırdın.
kusura bakma bize
niyet etmeden namaz kılmak zor gelir hele bizim gibi yaşlılar zorluk
çekeriz.
Gerçekten
nafileleri ve sünnetleri ara vermeden kılıyor musunuz şaşırmadan kılıyorsanız
tebrik ederim.
Sahiden sizin
işiniz yok mu böyle uydurma meselelerle halkın kafasını
karıştırıyorsunuz.
Yunus
süresini ve zümer suresinin manasını velilere gelmiş gibi anlatıyorsunuz.
"KALU" cümlesinin geçmiş zamanı anlattığını
bahsediyorsunuz. Üstte geçen ayeti kerimelerin geçmişte yaşayan müşriklere
geldiğinden bahsetmiyorsunuz ve gecesini gündüzünü Hazreti Allahı zikreden son
dini tasdik eden son peygamberin yolunda giden veli kulları heykellere
tapanlarla eşdeğer görüyorsunuz. Hazreti Allah bu sapık fikirlerden sizleri
kurtarsın inşaAllah.
Fakat tevbe edin
ecelin ne zaman geleceği belli değil. Yaşar Nuri de evliyaullah hazaratı ila çok
uğraştı, kanser oldu öldü. Tevbe etmezseniz sıra sana ve sizin gibi düşünen
Caner Taslamana ve diğerlerine gelecek kurtuluş yok bunu bilin.
İstanbul bostancıda emlak alım satım
yapan ilahiyatçı bir tanıdığım vardı. Bostancıdaki dairemizin satışı
için bir araya gelmiş bulunuyorduk. Onunla
sohbet ederken yazıhaneye sonradan bostancının emekli imamı olduğunu
öğrendiğim bir kişi geldi. Konu döndü dolaştı maneviyata
geldi. Emekli imamın sözlerini aynen
naklediyorum: "Ah dostum emekli olduktan
sonra manevi çöküntü içine girdim Beş vakit namazı dahi kılamaz
oldum. Meğer benim namaz kılmama cemaat
sebep oluyormuş inanın ki beş vakti kılmak için yeniden imamlığa
başlamak istiyorum." demişti.
Bende, "İmanı
ateşleyecek ibadet aşkına kavuşmaya vesile olacak bir mürşidi
kâmilin eteğine yapışmak gereklidir." deyince, "nerde kardeşim bu
zamanda eski zamanda yaşamış onlar"
deyince, "ALLAH için zorluk söz konusu
değil geçmiş zamanda yarattığı gibi bu zamanda da
yaratmıştır." Demiştim de hiç oralı
olmamıştı. Günlerden cuma günüydü hazırlandık
yakında olan bir camiye gittik. Sünneti
kıldık hutbeyi dinledik farz olan iki rekâtı da cemaat ile
kıldık. Sıra cumanın son sünneti 4 rekât,
zuhru evvel zuhru ahir, 4 rekât ve iki rekât da vaktin sünneti
niyeti ile kıldım ve yanımda farzı beraber kıldığımız ilahiyatçı iki
arkadaşlar yoktu. Tesbih ve duadan sonra
bende camiden ayrıldım onlar arabada beni
bekliyorlardı. Ben arabaya girer girmez
ilahiyatçı arkadaşım sordu; "Yahu
muhterem ne namazları kıldın sen?" Bende: "cumanın son sünneti,
zührü evvel zührü ahir ve vaktin sünneti
namazları" deyince,
"Yahu yok böyle namazlar bunlar sonradan
çıkarılmış bid'atlar" deyince,
Bende: "Şimdi ben günaha mı girdim
sevaba mı girdim dedim." Durdu
kaldı. Bakın dedim: "Ahirette biz hesaba çekileceğiz ve tutunacak çare
arayacağız. Rabbimize kendimizi temize çıkarabilmek için ne çareler
arayacağız. Keşke dünyada biraz daha ibadet yapsaydık ta burada
sıkıntı yaşamasaydık diyeceğiz ve ona rahmetli büyük dayımın ölüm
hadisesini anlatmıştım." Şöyle ki:
ALLAH rahmet eylesin! büyük dayım çok ihlaslı biriydi. Onun kardeşi
olan Ananem anlatıyor sabah olur abime gidiyorum bakıyorum uyuyor ve
çok üzülüyordum. " Bir gün kendisine,
abi sabah erken kalkmak çok iyidir sen ise güneşi üzerine
doğduruyorsun bu ise uğursuzluktur"
deyince, "Ne yapalım be kardeşim bu
abin de çok tembel" demişti. Bir zaman
sonra hastalandı durumu kötüye gidiyordu. Nihayet ağırlaştı her an ruhunu teslim eder diye beklerken,
Birden bire gözlerini açtı "Beni
kaldırın Şıhlar geldi "dedi. Biz ise etrafımızda öyle bir
kimseler görmüyorduk. "Beni
kaldırın" dedi kollarına girdik
kaldırdık. "Kıbleye çevirin."
dedi kıble yönüne
çevirdik. Ve üç kere, "ALLAH’Ü EKBER, ALLAH’Ü EKBER LA İLAHE İLLALLAH’Ü VALLAH’Ü
EKBER ALLAH’Ü EKBER VE LİLLAHİL HAMD
dedi ve beni yatırın."
dedi yatağına yatırdık.
Bir zaman sonra da kelime-i
şahadet getirdi ve vefat etti. Vefat etmeden
evvel de benim cenazeme gelenlere Selam söyleyin haklarını helal
etsinler demişti de bizde gelenlerden helallik almıştık
demişti. Sıra cenazesini yıkamaya gelince de
yıkayacak hoca bakıyor ki iki dizi de siyah, soruyor yengemize:
"bu bir yerden mi düştü dizleri neden
siyah." Yengemiz cevap veriyor:
"bu benim bildiğim bilesiye her gece
yatsı namazından sonra uyumaz sabaha kadar hasır üstünde namaz
kılıyordu.Sabah Ezanı okunur okunmaz namazını kılardı ve istirahate
çekilirdi bana tembih etmişti gece ibadet yaptığımı kimseye söyleme
diye şimdi ise vefat ettiğine göre
söyledim." Ve defin işi tamamlanıyor
aradan kısa bir zaman geçiyor dayımın annesi büyük ninemiz oğlunun
kabir sualini verip vermediğini merak ediyor ve iki rekât istihare
namazı kılıyor ve Hz. ALLAH’a sığınıyor. "Ya Rabbi bana oğlumun durumunu göster"
ve yatıyor uykuda oğlu karşısına
çıkıyor.
"Oğlum Halit yavrum ne oldu suallerini verebildin mi,
"diye soruyor. "O da çoğunu verdim yalnız bir şeyden sıkıntı çekiyorum
filanca kişiden emanet bir kemer almıştım onu vermeyi unuttum o
kemer ise evin filan yerinde onu oradan al ve git o kişiye ver ve
helallik al" deyince, bizim ninemiz
uyanıyor ve gece vakti kemeri tarif edilen yerden alıp sahibine
götürüyor ve gece geç vakit kapılarını çalıyor uyandırıyor adam uyku
sersemi: "ne oldu birimi öldü gecenin bu
vakti neden geldin"
deyince, "Al bu kemeri hakkını helal et şimdi Halit’i gördüm bu kemer
yüzünden azap görüyor. "deyince, o kişi
de :"aman Ya Rabbi bu kemer için Halit
amca azap mı görüyor helal ettim helal ettiğim." diyor ve "bu kadar ince hesap
soruluyor bizim halimiz ne olacak ALLAH’ım" diyor. Aradan çok az bir zaman sonra
ninemiz yine istihare namazı kılıyor."Ya
Rabbi oğlum Halit’imin durumunu bana göster diyor
"ve yatıyor.
Bakıyor ki bir bahçe etrafı
kapalı kapısında nöbetçiler var. Bahçeye yaklaşıyor bakıyor ki oğlu
Halit dayımız içinde havuz her çeşit çiçeklerle donatılmış kuşların
ötüştüğü bahçede geziniyor. Bahçe kapısına geliyor nöbetçilere diyor
ki: "şu içeride ki benim oğlumdur
müsaade edin de ben de bahçeye gireyim." Nöbetçiler de diyor ki:" bu
mümkün değil bu bahçe ona aittir."ve
bizim ninemiz mutlu şekilde uyanıyor.
Bu hadise yaşanmış bir
hadisedir alıntı ve hayal mahsulü değildir. Onun için Ahiret Âlemine göçmezden evvel ne kadar ibadet
yaparsak o kadar sermayemiz olur demiş ve bu geçmişte yaşanan
hadiseyi anlatmıştım. Ve ilave olarak ona
demiştim ki, dünya rızkı için o kadar fazla mesai yapıyoruz biraz da
Ahiret için fazla mesai yapsak ne olur. Hz.
ALLAH(c.c) İbret alanlardan eylesin.
Kainatın tek sahibi, hüküm vermek yalnız
kendisine mahsus olan yarattığı mahlukatının kaderini yazan
istediğini cennete istediğini cehenneme atmak selahiyetine sahip
olan yüceler yücesi hazreti ALLAH (c.c) kullarını af etmek için
davet ederken gaflet perdesini yırtamayan zavallı insanlar günah
işlemeye devam ederek bu fırsatı kaçırarak ölüyorlar. Kaderlerini
cehenlemlik olarak yazdırıyorlar gaflet perdesini yırtan hesaba
çekileceğini bilenler ise hemen tevbe ederek ALLAH'a
sığınıyorlar. Kaderlerini cennetlik olarak yazdırıyorlar ne mutlu
ALLAH'a sığınana ve kendini af ettirene. ALLAH (c.c) cümle günaha
dalanların uyanmasını tevbe ederek ahirete göçmelerini nasip etsin.
Bu hususta ayeti kerimede buyuruyor ki, "BAŞINIZA GELEN HERHANĞİ MUSİBET
KENDİ ELLERİNİZ İLE YAPTIKLARINIZ YÜZÜNDENDİR ALLAH YİNE DE ÇOĞUNU
AF EDER."(Şura
30.)
Diğer
bir ayeti kerimesinde ise,: ŞÜPHESİZ Kİ, İNSAN İÇİN KENDİ
EMEĞİNDEN BAŞKASI YOKTUR (Necm 39.)
Akıllı bir kimseye tedbir alması
için bu yüceden gelen mesajlar yeterli olmalıdır. Hz. ALLAH (c.c)
açık ve net bir ifade ile her kuluna hazırladığı nimetleri neyin
karşılığında vereceğini haber vermektedir ilahi şartlarıdır ki,
gerek dünya nimetleri gerek ahiret için çalışmalarını mücadele
etmelerini emretmektedir her iki dünya için yorulan emeğinin
karşılığını muhakkak alacaktır dinimiz tembelliği başkasına yük
olmayı hoş görmemektedir dünya nimetlerini kazanmak için çalışmayan
dünyada muhtaç duruma düşeceği gibi ahireti kazanmak için çalışmayan
da orada telafisi mümkün olmayan zarara uğrayacaktır çünkü dünya
hayatının kaybını telafi etme fırsatı yaşam sürdüğü müddetçe kulun
elindedir fakat ahiret hayatını kazanmadan giden bir insanın dünyaya
geri dönmesi mümkün olmadığından zararı telafi etmesi mümkün
değildir.
Orada kendi
elleri ile hazırladıklarından başkasını bulamıyacaktır Hz. ALLAH
(c.c.)cümlemizi böyle akibetten muhafaza buyursun Hz. ALLAH (c.c)
ayeti kerimesinde buyuruyor ki estaizübillah :
"FASTEİZ BİLLAH , ALLAHA
SIĞIN" diğer bir ayetinde ise
:
"FEFİRRU İLALLAH,
ALLAHA KAÇINIZ"(Zariyat 50.)
Akıllı
insanın yapacağı, dünya nimetlerini ve ölümsüz ahiret nimetlerini
kazanmasına mani olan gaflet ve tembellikten Hz. ALLAHA çokça
sığınmalıdır ve şöyle dua etmelidir, ALLAHIM benim sığınağım sensin,
güvendiğim sensin, ne olur dünyada muhtaç olmaktan, ahirette azabı
kazandıracak şekilde gaflete düşmekten nefsimin tembelliğinden sana
sığınıyorum şüphesiz sen her şeyi gören ve duyansın .Hz. ALLAH (c.c)
ayeti kerimesinde kendisine sığınan kullarını selamete çıkaracağını
vaat etmektedir estaizübillah ,
"ALLAH ,, RIZASINI ARAYAN KULLARINI
KURTULUŞ YOLLARINA ERİŞTİRİR VE ONLARI İZNİ İLE KARANLIKLARDAN
AYDINLIĞA ÇIKARIR VE DOSDOĞRU BİR YOLA İLETİR"(Maide 16. )
Resulullah (s.a.v) Efendimizin
duasını sıkça yapmalıyız , nur peygamer efendimiz peygamber olduğu
halde ,Hz. ALLAH'a şöyle sığınmaktadır:
"EY ALLAHIM ACİZLİKTEN TEMBELLİKTEN
KORKAKLIKTAN CİMRİLİKTEN DÜŞKÜNLÜK DERECESİNE VARAN İHTİYARLIKTAN VE
KABİR AZABINDAN SANA SIĞINIRIM . ALLAHIM NEFSİME TAKVASINI VER VE
ONU PAK EYLE ONU PAK EDECEK YEĞANE SEN VARSIN ONUN VELİSİ VE MEVLASI
SENSİN . EY ALLAHIM FAYDA VERMEYEN İLİMDEN HUŞU DUYMAYAN KALPTEN
DOYMAYAN NEFİSTEN KABUL OLMAYAN DUADAN SANA SIĞINIRIM ."
Biz de her zaman rabbimize sığıntı halinde
olacağız ki koruma altına girmiş olalım Hz. ALLAH cümlemizi her
türlü zararlardan muhafaza etsin amin.
Velhamdü lillahi rabbil
alemin.
ALLAHÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN ADEDE MA
FİY İLMİLLAHİ SALATEN DAİMETEN BİDEVAMİ
MÜLKİLLAH…
Kâinatın tek sahibi, hüküm vermek yalnız kendisine mahsus
olan yarattığı mahlûkatının kaderini yazan istediğini cennete
istediğini cehenneme atmak salahiyetine sahip olan yüceler yücesi
hazreti ALLAH (c.c) kullarını af etmek için davet ederken gaflet
perdesini yırtamayan zavallı insanlar günah işlemeye devam ederek bu
fırsatı kaçırarak ölüyorlar. Kaderlerini
cehennemlik olarak yazdırıyorlar gaflet perdesini yırtan hesaba
çekileceğini bilenler ise hemen tevbe ederek ALLAH’a
sığınıyorlar. Kaderlerini cennetlik olarak
yazdırıyorlar ne mutlu ALLAH’a sığınana ve kendini af
ettirene. ALLAH (c.c) cümle günaha dalanların
uyanmasını tevbe ederek ahirete göçmelerini nasip etsin. Bu hususta
ayeti kerimede buyuruyor ki:
"BAŞINIZA GELEN
HERHANGİ MUSİBET KENDİ ELLERİNİZ İLE YAPTIKLARINIZ YÜZÜNDENDİR ALLAH
YİNE DE ÇOĞUNU AF EDER."
(Şura-30.)
Diğer
bir ayeti kerimesinde ise:
"ŞÜPHESİZ Kİ, İNSAN
İÇİN KENDİ EMEĞİNDEN BAŞKASI YOKTUR."
(Necm/39)
Akıllı
bir kimseye tedbir alması için bu yüceden gelen mesajlar yeterli
olmalıdır. Hz. ALLAH (c.c) açık ve net bir
ifade ile her kuluna hazırladığı nimetleri neyin karşılığında
vereceğini haber vermektedir. İlahi şartlarıdır ki, gerek dünya
nimetleri gerek ahiret için çalışmalarını mücadele etmelerini
emretmektedir. Her iki dünya için yorulan emeğinin karşılığını
muhakkak alacaktır. Dinimiz tembelliği başkasına yük olmayı hoş
görmemektedir. Dünya nimetlerini kazanmak için çalışmayan dünyada
muhtaç duruma düşeceği gibi ahireti kazanmak için çalışmayan da
orada telafisi mümkün olmayan zarara uğrayacaktır. Çünkü dünya
hayatının kaybını telafi etme fırsatı yaşam sürdüğü müddetçe kulun
elindedir fakat ahiret hayatını kazanmadan giden bir insanın dünyaya
geri dönmesi mümkün olmadığından zararı telafi etmesi mümkün
değildir.
Orada
kendi elleri ile hazırladıklarından başkasını bulamıyacaktır Hz.
ALLAH (c.c) Cümlemizi böyle akıbetten muhafaza buyursun Hz. ALLAH
(c.c) Ayeti kerimesinde buyuruyor ki:
Estaizübillah,
"FASTEİZ BİLLAH,
ALLAH’A SIĞIN." diğer bir ayetinde
ise,
"FEFİRRU İLALLAH, ALLAH’A KAÇINIZ." (Zariyat-50.)
Akıllı insanın yapacağı, dünya
nimetlerini ve ölümsüz ahiret nimetlerini kazanmasına mani olan
gaflet ve tembellikten Hz. ALLAH'a çokça sığınmalıdır ve şöyle dua
etmelidir: "ALLAH'ım benim sığınağım Sensin. Güvendiğim sensin, ne
olur dünyada muhtaç olmaktan, ahirette azabı kazandıracak şekilde
gaflete düşmekten, nefsimin tembelliğinden sana sığınıyorum.
Şüphesiz sen her şeyi gören ve duyansın. Hz. ALLAH (c.c) ayeti
kerimesinde kendisine sığınan kullarını selamete çıkaracağını vaat
etmektedir Estaizübillah,
"ALLAH, RIZASINI ARAYAN
KULLARINI KURTULUŞ YOLLARINA ERİŞTİRİR VE ONLARI İZNİ İLE
KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA ÇIKARIR VE DOSDOĞRU BİR YOLA
İLETİR."(Maide-16.)
Resulullah (s.a.v) Efendimizin
duasını sıkça yapmalıyız, nur Peygamber efendimiz peygamber olduğu
halde, Hz. ALLAH’a şöyle sığınmaktadır:
"EY ALLAH’IM ACİZLİKTEN
TEMBELLİKTEN KORKAKLIKTAN CİMRİLİKTEN DÜŞKÜNLÜK DERECESİNE VARAN
İHTİYARLIKTAN VE KABİR AZABINDAN SANA SIĞINIRIM. ALLAH’IM NEFSİME
TAKVASINI VER VE ONU PAK EYLE ONU PAK EDECEK YEGÂNE SEN VARSIN ONUN
VELİSİ VE MEVLA’SI SENSİN. EY ALLAH’IM FAYDA VERMEYEN İLİMDEN HUŞU
DUYMAYAN KALPTEN DOYMAYAN NEFİSTEN KABUL OLMAYAN DUADAN SANA
SIĞINIRIM."
Biz de her zaman rabbimize
sığıntı halinde olacağız ki koruma altına girmiş olalım Hz. ALLAH
cümlemizi her türlü zararlardan muhafaza etsin âmin.
Velhamdü lillahi rabbil
âlemin.
ALLAH’ÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA
MUHAMMEDİN ADEDE MA FİY İLMİLLAHİ SALATEN DAİMETEN BİDEVAMİ
MÜLKİLLAH… "Fastaizbillâh, Allah’a
Sığın." ( Mümin-56
)
Hazreti ALLAH (c.c), ayeti
kerimesinde ! Fastaizbillâh emri ilahisiyle
O'na sığınmamızı emrediyor, Biz inanan
müminler de ramazanı şerifin bereketiyle tuttuğumuz oruçlarımız kıldığımız teravihlerimizle yaptığımız dua ve
niyazlarımızla O'na sığınıyor O'nun yüce
merhametini talep ediyoruz. O ki sonsuz
merhamet sahibidir dua ve ilticalarımızı kabul buyurur da
O'ndan niyaz ettiğimiz arzularımıza icabet
eder inşaALLAH. Konu açılmışken hatırlatmak
isteriz ki, ramazanı şerifin son on gününe girdik bu on günün içinde kadir gecesi bulunuyor çok dikkatli
olmalıyız her gece kadir gecesiymiş gibi gece
ibadetlerimizi arttırmalıyız bilhassa tesbih namazlarımızı
kılmalıyız. Hazreti ALLAH (c.c) yaptığımız
yapacağımız bütün ibadetlerimizi kabul buyursun
inşaALLAH. Amin. Selamı
Aleyküm.
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde: "FİTNEDEN ESER KALMAYIP
DİN TAMAMEN ALLAH’IN OLUNCAYA KADAR
ONLARLA SAVAŞIN, EĞER VAZ GEÇERLERSE ŞÜPHESİZ
Kİ ALLAH ONLARIN YAPTIKLARINI GÖRENDİR. YOK
VAZGEÇMEZLERSE DE YÜZ ÇEVİRİRLERSE ARTIK BİLİN Kİ ALLAH SİZİN SAHİBİNİZDİR O NE GÜZEL MEVLÂ NE GÜZEL
VEKİLDİR." (Enfal 39-40) Hazreti ALLAH (c.c) bu ayeti kerimeyi her ne kadar Resulullah
(s.a.v) Efendimize karşı
halkı kışkırtan fitne çıkaran müşriklere indirdi ise de, bu
güne de geçerlidir. Kim hangi gözlükle
bakarsa baksın biz o günkü müşriklerle 15 temmuz
akşamı devletimize darbe yapan nam makam
peşinde koşan hocalarını ilâhlaştıran bu günün müşriklerini aynı kategoride görüyoruz.
Sebebi ise, Ey darbeyi destekleyen fetoya bağlı yöneticiler.
asker üniforması içinde gizlenenler ve
okullarında okuyan talebeler ve onların
velileri.!
Hazreti ALLAH (c.c) hepimize
akıl vermiş ve bu nimetini bir çok Ayeti
kerimelerinde kullanmamızı emrediyor.
Siz ise kendi aklınızı kullanmıyor hocanızın
aklı ile hareket ediyor hem dünyanızı hem
ahiretinizi tehlikeye atıyorsunuz. Bir
düşünün inandığınız lideriniz hakiki islâm lideri olsaydı faize
bulaşır mıydı,? Hristiyanlarla dostluk kurar
mıydı,? Size bölücü kan dökücü partiye sırf
makam mevki için oy attırır mıydı? Sizden topladığı himmet paraları ile bankalar açar
mıydı.? Her geçen gün su yüzüne çıkan
ihanetleri yapar mıydı elinizi vicdanınıza koyun ve
derinden düşünün ve vakit geçirmeden
yanlıştan dönün hazreti ALLAH’a tevbe devletimize biat edin
kurtulun.
Size soruyoruz bu iktidara
neden düşmanlık yaptınız.? Devletimizde
islamiyet yaşanmıyor mu? Enflasyon batağına
mı düştük? İthalat ihracat çalışmıyor ekonomi
batıyor mu? Halka dini inkâr ettirecek
okullar mı açılıyor.? İmam hatip ve ilahiyat
fakülteleri kapatılıyor mu? Yeni
camiler açılmıyor eski camiler kapatılıyor mu ? Bu yazdıklarımızı başınızı iki elinizin arasına alarak
düşünün ve dilinde kuran ve hadis, kalbinde iman olan canımız kardeşimiz devlet büyüğümüz sayın Recep
Tayyip Erdoğan başkanlığında olan devlete
teslim olun. bölücülükten kurtulun.
Abdülkadir
Geylani hazretlerinin mübarek adını takmış size
büyükleriniz. Bu isme lâyık olun
kardeşimiz. Büyük badire atlatan devletimiz
ve halkımız hazreti ALLAH’ın lütfuyla halkımızın dik duruşuyla fetonun plânladığı darbe girişimini kökünü
kazıyarak sildi yok etti . Bu başarısızlığı
hazmedemeyen dış ve iç düşmanlar ikinci bir darbe
senaryosu üreterek felaket tellâllığı yaparak
halkımızın huzurunu bozmaktadırlar.
Maalesef bu felâket
tellallığına siz de katıldınız. Senaryonuz
var fakat oyuncularınız hayal aleminde kaldı hazreti ALLAH o
fikirdeki zihniyeti toprağa gömdü ve
dirilmesi mümkün değil. Bu senaryoları
uyduranlar, yatırımcıları korkutmak tereddüde düşürmek
devletin bu darbeye rağmen iyi giden
ekonomisini bozmak gayretinden başka bir şey
değildir. AKP'yi çekemeyen kıskanan iki yüzlü
muhalefet cumhuriyet mitingleri düzenleyecekmiş yapın bakalım daha evvel de yapmıştınız.
Bu saatten sonra halkımız
uyandı cumhuriyetin hepimizin olduğunu biliyor sakallısı
sakalsızı eline al yıldızlı bayrağı aldı
darbeyi durdurdu. Gerekirse al yıldızlı
bayrakları ile milli beraberlik için cumhuriyet mitinkilerinde
yerlerini alırlar. Yeter artık iktidarıyla
muhalefeti ile bir olalım koltuk sevdasını bir yana bırakalım
devletimizin devleşmesi için mücadele edelim
kardeş olalım dış devletleri sevindirmeyelim
yazıktır.
Biz
hazreti ALLAH’a kalpten iman edenlerdeniz devlet idarecilerimiz
imanlı kişilerdir dillerinde hazreti ALLAH
kalplerinde iman var bu devam ettikçe hazreti ALLAH (c.c) bizimledir
devletimizi bölücülerden korumaya devam
edecektir inşaALLAH.
Kurban bayramı arefesindeyiz Elhamdülillah. Bu bayrama mahsus olan tekbirler arefe
sabahından bayramın dördüncü günü ikindi
namazından sonra sona erer . Hazreti
ALLAH’ımız kabul buyursun inşaALLAH Amin.
Gerçek manada kardeşlik
ALLAH’üTealâ ve Resulullah Aleyhisselâmda
birleşmektir. Hazreti ALLAH (c.c) ve
Resulünde birleştikten sonra, Hz. Kuranın her emrine
uyunca yapacağın çalışmalarında yalnız
Hazreti ALLAH’ın rızasını gözeteceksin kendi nefsi arzularını
değil.
Eğer
gaye makam menfaat peşinde koşarsan kardeşliğin özüne
inemezsin. Çünkü yaptığın çalışmalar Hazreti
ALLAH’ın rızası için olursa kardeşliğin özüne
inersin. Hazreti ALLAH’ın rızasını celbetmek
için yegâne vesile de bu kardeşliktir. Gaye
maksat menfaat olmadan, ALLAH için sevmek ALLAH için sevmemekle
kulluk vazifeni yapmış olursun.. Hakk yolunda
sevişirsek ne olur? Resulullah (s.a.v)
Efendimiz hadisi şerifinde buyurduğu: "İNSAN SEVDİĞİYLE
HAŞROLUNUR." Buhari: tecellisine
mazhar oluruz.. Bu bir mümin için en değerli
bir kazançtır. Niçin seviyordu ALLAH için seviyordu. Hazreti ALLAH (c.c) böyle kullarını dünya ve ahiret
selâmetine kavuşturur. Böyle insanları Hakk
sevdiği gibi halk ta sever. Dünyada da ahirette de huzurla
yaşarlar. Hazreti ALLAH (c.c) cümlemizi rıza
yolunda yaşayan kullarından eylesin Amin..
Gaybden gizlice bizi takip
edenden, sonumuzun ne olacağını bilenden, gelen haberleri canı
gönülden okuyan var mı?
Bu ne büyük bir nimet, bizim
ateşe girmemizi istemeyen, beden elbiselerimizden Soyunduğumuz zaman başımıza gelecekleri haber veren canımız
ALLAH’ımız bizi çok seviyor ki, Günaha
girmemizi yasaklıyor!
O bize ölümsüz hayatı sunuyor. Biz ise
ölümlü dünyaya yapışıyoruz. O’ndan ne büyük
lütuf, bizde ise ne büyük isyan!
Fakir birine zenginin biri köşk
bağışlasa o fakir sevinç coşkusuna kapılır mutluluktan ne yapacağını
şaşırır. Oysaki belirli bir zaman, sonu
ölümle bitecek süre için seviniyor. Hz.
ALLAH(c.c) bizlere ölümsüz bedenler ölümsüz köşkler hazırlıyor
kazanmamız için bizi teşvik ediyor. Hz.
ALLAH(c.c) ayeti kerimesinde buyuruyor ve bize gaybden
duyuruyor.
"Rablerine karşı gelmekten sakınanlar bölük bölük cennete
götürülürler." (Zuhruf-73) "Oraya geldiklerinde Cennet
kapıları açılır. Bekçiler onlara derler ki,
selam olsun size! Hoş geldiniz! Ebedi olarak içinde
kalmak üzere buraya girin."(Zümer-73) "Melekler onları şöyle
karşılar, İşte bu size vadedilmiş olan
gününüzdür."(Enbiya-103)
Zebanilerin kâfirleri
cehennemin kapısında hakaretlerle tehditlerle karşılamalarına
mukabil, Melekler müminleri selâm ve övgü ile
müjdelerle ayakta karşılayacaklardır. Ayeti
kerimede; “Müjde!Bugün altlarından ırmaklar akan
ve içinde ebediyen kalacağınız cennetler sizindir.İşte büyük
kurtuluş budur." (Hadid-12) "Esenlikle korkusuz oraya
girin."(Hicr-46)
Yaratıcımız bizlere iki pazar
yeri sunuyor,
Buyuruyor ki, dünya pazarının malları süresi
belli. Ahiret sergisinin malları ebedi benim
garantim altında seç hangisini istersen.
İşte geçici dünya, işte bizi
bekleyen kaçınılmaz ölümsüz ahiret. Ne
yapmalı ahireti kazanmanın yolunda çalışmalı kalanı fasa
fiso.
Bu
çalışma da Hz. ALLAH’ın ve elçisinin yolunda sebat etmekle
mümkün. Eşimizi dostumuzu bütün yakınlarımızı
irşat etmeliyiz onları Hz. ALLAH’a ve Resulüne
bağlamalıyız.
Bu nasıl olacak tatlı dil ve güler yüzle, Zira sertlikle
tepeden bakmakla kimseye bir şey duyuramayız. Hz. ALLAH(c.c) Biraz hoşgörü biraz af
buyuruyor. Ancak bu şekilde onlara
yaklaşabiliriz.
Dünya rızkını helal yoldan kazanacağız yiyeceğiz içeceğiz
sahibimize şükredeceğiz. Ahiret hayatımızı
ise hiç ihmal etmeyeceğiz orayı kazanırsak her şeyi kazandık
demektir.
Hz.
ALLAH(c.c) cümlemize dünyada ve ahirette selamet ve güzellik versin
İnşaALLAH.
Bir gecekondumuz olsa, belediye
de bu gecekonduyu yıktırmaya karar alsa, ne kadar üzülürüz değil
mi? Bu üzüntü içindeyken bir yetkili evet
gerçekten evin yıkılıyor ama Sen üzülme filân
yerde sana bir köşk tahsis edildi buyurun Tapusu işte! Dese. Biraz evvel çok üzülürken o anda evin
yıkımına dahi yardım ederiz. Bu dünya hayatı
gerçekten o gecekondudan farksızdır. Bize
orada neler hazırlanmıştır. Lâkin biz bir
türlü bu alışverişe giremiyoruz cesaretimiz yok. Fakat ALLAH’ımızın müyesser ettikleri için bu da
kolaydır.
Müyesser ettikleri şöyle düşünüyor, beni yoktan var eden öyle
bir kudreti ilahi ki, Dünyayı ve içindekileri
nasıl yarattığını haber veriyor. Yarattığı
her varlığı yoktan var ediyor. Dünyanın
geçici bitici olduğunu gözümle de görüyorum hepsi
gerçek. Bırak gecekonduyu köşkte yaşasam da
emanet, öyleyse ben ebedi olanın peşinde koşmalıyım. Ebedi olan ise beni alışverişe davet ediyor ben geçiciyi
bırakayım bitmeyen ebedinin yaratıcımın emrine amade olmalıyım der
ve O’na iman eder ebedi hayatı hazırlayan sahibine teslim olur dünya
ve ahiret saadetine kavuşur.
Hz. ALLAH(c.c) Ayeti
kerimesinde: "Ey insanlar! Rabbiniz
tarafından bağışlanmaya, ALLAH’a ve Peygamberlerine inananlar için
hazırlanmış, genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete
koşun."(Hadid-21)
Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi
dünyaya bağlanan ahireti ciddiye Almayan
gaflette olanlardan eylemesin Amin.
Gerçek Terhis Gerçek terhis ölümden sonra başlayacak.
Ölüm zindandan tahliye,
askerlikten terhis gibidir.
Dünyanın çeşit çeşit bitmez
tükenmez mihnet ve meşakkatleri, İptila ve çileleri
vardır.
Cenabı
Hakk ölümle o kimseyi terhis etmiş berzah aleminde tasavvurun
fevkinde bir hayat hazırlamıştır.
Burada bir incelik
var.
Bu terhis
herkes için geçerli değildir.
Haşrı neşri dünyada bitirenlere
mahsustur.
Ahiretteki hesabın derdinde olanlar hesabını bu dünyada
vermişlerdir.
Takarrüp etmiş hakka vasıl olmuş kullarını Ahirette hesaba
çeker mi ?
Herhangi bir sual herhangi bir azap bahis mevzu olur mu
artık?
Çünkü
hepsini bitirmiş de geçmiş oraya. Ahiret mekteplerini dünyada iken
bitirmiş nefsi tortularından ayıklanmış safileşmiş.
Özleşince nur ortaya çıkmış,
nura sul olur mu?
Onlar tortularını dünyada döktüler ,dökemeyenler ahirette
dökecekler.
Çünkü nefs olduğu gibi duruyor, Böyle olanlara haşır neşir
başlayacak.
Yanacak eriyecek nefsin tortularını orada
dökecek.
Hadisi
şerifte; "Bir mümin üzerinde
herhangi bir günah olmaksızın ALLAH’a kavuşuncaya
kadar Gerek nefsinde gerek çocuğunda gerekse
malında iptila kendisinden ayrılmaz."
(Tirmizi)
Hz. ALLAH
(c.c) cümlemizi daha dünyada iken günahlardan kurtulanlardan ahirete
tertemiz gidenlerden eylesin
inşaALLAH.
Yaşayan insanların çoğunluğu, ömürlerini gaflet
uykusu içinde geçiriyorlar. Çünkü bırakacağı mal için
çalışıyorlar. Bir evden diğer eve taşınan kişi bütün eşyasını
götürür ve geride hiç bir eşya bırakmaz. Çünkü taşınacağı yeni
evinde lazım olacak. Dünya evini bırakacağı ahiret evine
taşınacağı kesinlikle belli olan insan, neden mal üstüne mal yığma
sevdasında, neden bırakacağı mal için kendini yoruyor
yıpratıyor. İhtiyacından fazla mal biriktirmek, gaflet uykusu
değil midir, hele o işleri yaparken, haram helal gözetmeyen
insanların haklarını yiyen, yetimin mallarına el uzatan uykuculara
ne demeli, kendilerini göz göre göre, ateşe atıyorlar hâlbuki
kendisi de biliyor ki, o biriktirdiği malların hepsini dünyada
bırakarak ahirete gidecektir. Yeni evinin ihtiyaçlarını da biraz
olsun düşünmeli değil midir, dünyanın ahirette lazım olan
ihtiyaçları kazanmak için bir pazar yeri olduğunu düşünse gafletten
kurtulsa daha iyi olmaz mıydı maalesef bu gelenek bozulmuyor eskiden
de böyleymiş şimdi yine aynı uykuya devam eden insanlar
çoğunlukta. Üstün olma yarışına katılan ve ölümü unutan bu
insanların hele bazıları var ki, kendi benliğini kanıtlamak mevki
kapmak hırsı ile çeşitli entrikalar çevirerek insanları karalayarak
onların malına canına saldırıyor
Zannediyor ki, ona
verilen sağlık ve maddi olanaklar devam edecek hele kendisi mevki
sahibi ise kibir ve gururunun verdiği güç ile nice insanların canını
yakıyor. Bir zaman sonra kendisine verilen süre dolunca aklı başına
geliyor. Çünkü ona verilen makam mevki gençlik gelip geçmiştir.
Haklı haksız kazandığı dünyalıklar ondan gençliğini alıp
götürmüştür. Gaflete dalıp hazırlık yapmadığını anladığında ise
artık çok geçtir. Ölüm meleği ise hiç beklemediği anda onu alıp
götürmüştür. Ve bu gelenek ise, hiç bozulmuyor.
Hayat
aynı düzende devam ediyor geçmişte nice krallıklar padişahlıklar
saltanatlarını devam ettirme uğruna, En yakınlarının canlarına
kıymışlar onları toprağa gömmüşler fakat bir süre sonra kendileri de
aynı akıbetten kurtulamamışlardır. Şimdiki zamanda da aynı çark
dönmeye devam ediyor.
Nefsinin ateşine tutulan insanlar
kendi istek ve arzusuna kavuşma uğruna nice yalan iftira
kampanyaları ile insanları karalıyor. Ve ne hazindir ki, yaptığı bu
işler ile kendi sonunu hazırladığının farkına varamıyor hele bazı
siyasiler de var ki, iktidar olma uğruna vatan elden gidiyor
yaygarası ile iftira kampanyalarına destek oluyor.
İşte gaflette olan insanların halleri, kimisi ona
tanınan ömür sermayesini insanların mallarına canlarına saldırarak,
kimisi ise iktidar olma hırsı ile vatanını tehlikeye atmaktan
çekinmiyor gerektiğinde menfaati icabı din düşmanları ile iş birliği
yapabiliyor ve bu işleri vatanı kurtarmak için yaptığını söylüyor.
Yazık çok yazık! İnsanlar kime güveneceğini bilemiyor her tarafı
madde ve mevki hastalığı sarmış. Ey insan unutma ki, sana verilen
ömür ve sağlıkla denenmedesin gafletten uyan, Hz. ALLAH (c.c)
ayetinde buyuruyor:
"Emrolunduğun Gibi Dosdoğru
Ol"
Sende şu geçici dünyanın menfaati için
yalan söyleme iftira atma kimsenin canına malına kastetme bil ki bir
gün gelir. Şeninde malına canına saldırırlar ve kesinlikle bil ki,
yaptığın her işle gelecek kaderini hazırlıyorsun.
Kötü
iş ve icraattan vaz geçip tevbe etmediğin de ise, kötü kaderini
yaşamaktan kurtulamaz, dünya ve ahiret azabını görürsün. Bundan
evvel de böyle yaşayanlar daha ahirete gitmeden dünyada rezil
olmuşlar ahirette ise ağır cezayı hak etmişlerdir. İnsanları en
güzel bir biçimde yaratan Yüceler Yücesi olan Hz. ALLAH (c.c)
kullarının her halinde serbest bırakmış her kulunun yaptığı işi
söylediği sözü şifreliyor onu gün gelince kulunun önüne çıkaracak
sen kendini başıboş kontrolsüz sanma, ayeti
kerimede:
"O, BİR SÖZ ATMAYA DURSUN ONUN HER
KELİMESİNİ YAZAN MELEKLERİMİZ VARDIR
BUYURUYOR."
Hz. ALLAH cümlemizi gaflete düşen
kullarından eylemesin. Hz. ALLAH (c.c) diğer bir ayeti
kerimesinde buyuruyor ki:
"ÖĞÜT VER HATIRLAT
ÇÜNKÜ SEN ANCAK ÖĞÜT VERİCİSİN ONLARIN ÜZERİNDE ZORLAYICI DEĞİLSİN
ANCAK KİM YÜZ ÇEVİRİR İNKÂR EDERSE ALLAH ONU EN BÜYÜK AZAP İLE
CEZALANDIRIR DOĞRUSU ONLARIN DÖNÜŞÜ BİZEDİR SONRA ONLARIN HESABINI
GÖRMEK DE BİZE AİTTİR." (Caşiye
21.22.24.26.)
Hz. ALLAH (c.c) bizlere
peygamber (s.a.v) Efendimizi haberci olarak gönderdi bizden
yapmamızı arzu ettiği işleri de bildirdi ve bizi kendi irademize
bıraktı onun yüce emirlerini yapanlar kazanacak yapmıyanlar
cehennemi boyluyacaklar.
Hz. ALLAH cümlemize onun
mukaddes olan emir ve yasaklarına uymamızı rızasını kazanmamızı
nasip etsin âmin.
Vel hamdü lillahi rabbil
âlemin.
ALLAH’ümme salli ala seyyidina ve nebiyyina
Muhammedîn ve ala ali Muhammed.
Gönlü Dünya Baskısı Altında Olan Herkezin Mürşidi Kamilin Nasihatına Ve Duasına İhtiyacı Vardır.
Gönlü Dünya Baskısı Altında
Olan Herkesin Mürşidi Kâmilin Nasihatine Ve Duasına İhtiyacı
Vardır.
Hangimiz Ahireti
Dünyaya Tercih Ediyoruz?
Hangimizin nefsi terbiyeli?
Hangimizin Ruhu diri. İman ruhundan
bahsediyorum. Ahkâm kesmek kolay kişileri
Müşriklikle suçlamak karalamak kolay. İnsan
evvela kendini eleştirmeli. Benim Hz. ALLAH’a
kulluğum nasıl. Başkalarını şirkte görüyorum sakın kendim nefsime
ibadet etmeyeyim diye kendini sorgulamalı kendini fazla
beğenmemeli. Büyüklerimizin bir sözü var, bir
insan hiç günah işlemese kendini beğenmesi en büyük günahı
işlemesine sebep olur.
Her şeyi bildiğini zanneden hiç bir şey bilmediğinin farkında
değildir. Hele Hz. ALLAH’ın tecelliyatını
yaşamayan, yaşayanın halini nasıl bilebilir bilmediğinin düşmanıdır
kördür ona ayna versen neye yarar. Biraz bilgi sahibi olunca kendini allame kabul eder. Herkesi
cahil kendini âlim zanneder. Okuduğu tarikat
düşmanı eserlerde mürşidi kâmillere düşman olur. Onları şeytanlıkla
vasıflandırır. O kafada olanlar mürşidine
saygı gösterenleri müşrik olarak görürler.
Mürşitler şeytan ise demek
oluyor ki şeytan sapıttı Hz. ALLAH’a verdiği sözü unuttu. Çünkü o
kıyamete kadar insanları ALLAH yolundan
uzaklaştıracaktı.
Fakat şeyh kılığına girmiş mürşit kılığına girmiş insanları
bir olan ALLAH’a iman ettiriyor kendisine uyanlara şeriatı
yaşatıyor. Namaz kılmalarını, oruç tutmalarını, hacca gitmelerini,
Peygamber (s.a.v) Efendimizin hayatında kendine has yaptığı tesbih
namazı, teheccüd namazı, işrak namazı, duha (kuşluk namazı,) evvabin
namazı kılmalarını helal lokmaya dikkat etmelerini
emrediyor. Bu işleri yaptıran şeytan aklını
yitirdi demektir.
Biz mürşidimizden bunları öğrendik ve uyguladık Ahirete
göçmezden evvel de nasihati, büyüklerimiz bize Hz. ALLAH’ı
bıraktılar biz de size Hz. ALLAH’ı bırakıyoruz. ALLAH deyin kurtulun Hakiki mürşit Hz. ALLAH’tır
demişti.
Gitmek İstemesende Gideceksin İlâhi Takdir Böyle.!
Gitmek İstemesinde Gideceksin İlâhi Takdir
Böyle!
Sen kabullenmekte güçlük çekiyorsun fakat ilâhi takdir
böyle. Kaçış yolu yok çare Hazreti ALLAH’a
teslim olmak ona sığınmak O izin vermeden hiç
bir şey gerçekleşemez.
Birde hazreti ALLAH’ın özel takdiri var bu takdiri hazreti
ALLAH’tan başka kimse bilmiyor yalnız Hazreti
ALLAH (c.c) biliyor yani takdirleri O
değiştirebiliyor misal olarak başımıza
gelecek bir hastalık var bu takdirdir onu takdir eden Hazreti
ALLAH'tır onu yazan hazreti ALLAH'tır
kaldıracak olan da Hazreti ALLAH'tır.
Yani bir kul başına gelecek
sıkıntı ve belâlar Hazreti ALLAH’a sığınmakla Hazreti
ALLAH’ın özel takdirini harekete geçirmekle
mümkün olur. Biz insanlar
ircili (gel) emri şerifi gelmeden. her an hazreti ALLAH’a sığınma halinde
olmamız hazreti ALLAH’ın özel takdirine
sığınır halde olmamız gerekiyor ki hazreti ALLAH’ın özel
takdiri harekete geçsin ve başımıza gelecek
belâlar kalksın.
Gelecek iptilâ yazısını O'ndan başkası
silemez. Hazreti ALLAH (c.c) cümlemizin
başına gelmek için bekleyen bilmediğimiz iptilâları özel takdiriyle
kaldırsın inşaALLAH Amin.
Görmedikleri Halde Rablerinden Korkanlar Var Ya,İşte Onlar İçin Mağfiret Ve Büyük Mükâfat Vardır (Mülk-12)
Görmedikleri Halde
Rablerinden Korkanlar Var Ya, İşte Onlar İçin Mağfiret Ve Büyük
Mükâfat Vardır (Mülk-12)
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde; "Görmedikleri halde
Rablerinden korkanlar var ya, işte onlar için
mağfiret ve büyük mükâfat vardır. "(
Mülk-12 )
Görmeden inanmak yumuşak gönüllü insanların yapabileceği bir
iştir. sert kaba haşin insanlar görmedikleri
emin olmadıkları bir şeye zor inanırlar. Çünkü o yaratılışta olanlar kendilerini büyük görürler
herşeyi en iyisini kendilerinin bildiğini
zannederler. Onun için o kimselere ulaşmak çok zor
oluyor. O tipteki insanlar ancak başlarına
bir sıkıntı bir belâ geldiği zaman hazreti ALLAH’ı hatırlarlar ve yalvarırlar işleri görülünce de eski
alışkanlıklarına devam ederler. Hazreti ALLAH
(c.c) ise gayba (görmedikleri halde inanan) kullarını çok seviyor
onlara büyük mükâfat hazırladığını müjdeliyor
. İnşaALLAH biz inananlar hHazreti ALLAH’ın
hazırladığı mağfirete ve büyük mükâfata kavuşacağız. Çünkü biz O'nun sonsuz azametini görerek inanıyoruz.
İnanıyoruz ki O'nun sonsuz azametini islâmi
sitelerde duyurmaya çalışıyoruz hayırlı iş yapıyoruz bu işleri
bize yapmayı nasip eden hazreti ALLAH’a
sonsuz şükürler olsun O'nun emirlerini, Peygamber Efendimizin
sünnetlerini, sitelerde duyuran
kardeşlerimizden de Hazreti ALLAH (c.c) razı olsun o hizmeti
yapanların adetlerini arttırsın
inşaALLAH.
Gayemiz ALLAH rızası olursa her
işimiz hayırlı olur. Mühim olan hazreti
ALLAH’ın rızasıdır O razı olduğu zaman insan yaptığı işten huzur duyar.
Hazreti ALLAH (c.c) bizlere
çalışmayı emrediyor ve buyuruyor ki: "ŞÜPHESİZ İNSAN İÇİN KENDİ ÇALIŞMASINDAN BAŞKASI
YOKTUR." ( Necm
39 ) Öyle
çalışma yapacağız ki, dünya rızkı olsun ahiret nimetleri için olsun
hep O'nun rızasını gözeteceğiz Hazreti ALLAH
(c.c) bu çalışmaların karşılığını ikram edecektir yeter ki biz O'nun emirlerinden çıkmayalım sabırlı
olalım. Musa Aleyhisselâmın kavmi gibi gökten
bıldırcın eti beklemeyelim.
Derviş kılığına girmiş öyle
kişilere rastlıyoruz ki çalışmadan yaşamak
istiyorlar ALLAH bizi doyurur diyorlar Tabiki
doyurur fakat ALLAH çalışmayı emrediyor.
Asrı saadette resulullah
(s.a.v) Efendimize ashabı kiramdan bir gurup insan
geliyor ve diyorlar ki:
"Ya Resulullah, bulunduğumuz muhite
bir zat geldi çok ihlaslı gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle
geçiriyor." Resulullah (s.a.v)
Efendimiz geçimini kısmın sağladığını sorunca "biz" diyorlar. Resulullah Efendimiz de: "siz
ondan daha değerlisiniz"
buyuruyor. Hadisi şeriften anlaşılıyor ki
dinimize hazırcılık yakışmıyor. Tabidir ki
çalışmaya takati olmayan zayıf kişiler bu konunun
dışındadır. Onlara yardım etmek farzdır bizim
kastettiğimiz çalışabilen güçlü kişilerdir.
Selamı
Aleyküm Hazret-i Yakub Aleyhisselam yusufu
için ah ederken her ahı kendisini Hz. ALLAH'a yaklaştırıyordu.
Yusufunu buldu o ah bitti. Bitti amma Hz.. ALLAH'a yaklaşması da
bitti.
Yusufunu buldu amma kenan
uzaklaştı gizli servet de kaybolmuş oldu. Eyyüp Aleyhisselam çok
hasta idi, özünde Hz.. ALLAH vardı. Hz.. ALLAH ile
konuşuyordu.
Hz.. ALLAH ile sabrediyordu.
Hastalıktan hiç bir şekilde şikayetçi değildi. Herkez onu çok
muzdarip görürken o her halinden pek alâ memnundu. Onu memnun eden Onun içindeki idi. Onu kimse görmüyordu.
İçindeki O, onu ondan daha iyi görüyordu. Vaktaki Hz.. ALLAH afiyet bahşetti, Artık o hal de kalırmı,
Yani Hz.. ALLAH'ın her cefası anlayana sefa oluyor. Hz. ALLAH (c.c) bu ince manayı anlayanlardan eylesin.
Amin.
Bu sıhhat iki türlü
olabilir. Nasıl ki vücudun sıhhate ihtiyacı
varsa, Havaların değişmesi ile vücutta bir tebeddül husüle
geliyorsa, Ruhun da sıhhati ALLAH için hareket etmektir. Binaenaleyh
çeşitli insanlar ile yalnız ALLAH için görüşülürse Hz.. ALLAH manevi
sıhhat bahşeder.
Bu manevi sıhhat ve
gıdalar gizlidir. gözle görülmez Riya girmezse, bunların ücreti
ahirette çok büyüktür. Hz.. ALLAH (c.c) kazananlardan eylesin
İnşaALLAH. Amin. Velhamdü lillahi Rabbil alemin.
YANLIZ Hz.ALLAH C.C KORK Akl-ı selim
sahibi ol. Aklını kullan.Yalancı olma,hakikatın hılafını söyleme
' Ben İzzet ve Celal sahibi ALLAH'dan
korkuyorum diyorsun. Halbuki sen Onun gayrinden
korkuyorsun. Cinden de,İnsandan da,Melekden
de korkma. Gerek konuşan ve gerekse sükut
eden canlıların hiçbirinden korkma. Dünya azabından da korkma,ahiret
azabından da korkma.Sadece ve yanlız,azab ile azab edecek olan
ALLAH (c.c) den kork .
"Yeryüzünde ne varsa
sizin için yaratan O’dur."
(Bakara-29) Meniden kan pıhtısını, ondan da kemikleri yapıp
et ile örttü. Göz Kulak el ayak gibi
organları ile insan suretini teşekkül ettirdi. ruh vererek onu canlandırdı. Her şeye
muhtaç olan hiçbir şeye gücü yetmeyen bebeğe anne
baba gibi gönüllü ücretsiz çalışan
hizmetçiler Verdi. Öyle hizmetçiler ki ne
arzu çıkacak diye onun gözüne bakan uyku rahat aramayan fedakâr hizmetçiler. Dünyaya gelir
gelmez daha evvel boş olan annesinin göğüslerine
dolan gıdayı hazır buldu. Öyle bir gıda ki anne vücudundan başka hiç bir yerde imalatı
yapılamıyan gıda. Ona göz vermiş bakıyor göz bebeği
denilen küçücük nokta ile baktığı her yerleri görebiliyor. Ona el ayak vermiş
ihtiyaçlarına göre organlar vermiş, bunları satmaya kalksa kaça
satar. Veya satar mı? Birisi bana gözlerini sat sana
istediğin kadar para vereceğim dese acaba satmayı düşünür mü? Parmağın ucundaki
hassasiyete bakın gözü görmeyen onunla görüyor. Bir de şu var ki, bir parmak izi diğer hiçbir kimsenin parmak
izine uymuyor. O bize bu nimetlerini ihsan ve ikram
ederken hiç bir karşılıkta talep etmedi sadece kendisini tanımamızı kulluk yapmamızı istedi. Sonra bizi kendi mülkünde yaşatıyor bütün kâinatı insana
musahhar kılmış hizmet ettiriyor. Dağlar
denizler ırmaklar, göller ovalar çöller hep insanın emrine
verilmiş. Nebatat sana hizmet ediyor,
Hayvanat sana hizmet ediyor, Güneş ay ve yıldızlar sana hizmet
ediyor. Rüzgar senin emrinde, yağmur senin
emrinde hava senin emrinde bir an kesse Hayat
diye bir şey kalır mı? Bu kadar Aciz, olduğu
halde O’na mahkum olan insan o haliyle Hz. ALLAH’ı inkar ediyor,
O’na karşı geliyor, nefsinin şeytanın yoluna giderek hem dünyasını
hem ahiretini helâk ediyor. Hz. ALLAH (c.c) cümlemizi
nankörlerden imansızlardan eylemesin Zatına kalpten iman edenlerden dünya ve ahiret selâmetine
kavuşanlardan olmamızı nasip eylesin
inşaALLAH.
günahkarım
kardeşlerim, Ben 42 yaşındayım çok
küçük yaşlardan beri Almanya’da ve türkiyede zor şartlar altında
yaşadım. Askerlik dahil alkol illetine bulaştım. Bir çok kez namaza
başladım ve bıraktım. ne olursunuz bana yardım edin şu an namaz
kılıyorum. Nefsimle nasıl mücadele edeceğim. (Size nasihatimiz) Evvelâ Hz. ALLAH
sizi ve sizin gibi bu illete yakalananları kurtarsın inşaALLAH
diyerek konuya giriyorum. Hz. ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde: Bir defa azim ettin mi biz
yolları açarız buyuruyor. Yani kulundan kesin
karar bekliyor problemi aklında fikrinde daha açıkçası
beyninde bitirmesini istiyor. Bir Ayeti kerimesinde ise; Estaizübillah; "Ve, enleyse lil
insani illâ masea," "Şüphesiz insan için kendi çalışmasından başkası
yoktur." buyuruyor. (Necm -39) Rabbimiz
topu bize atıyor azim ve gayret göstermemizi
istiyor. Rabbimiz nefsine uyan kullarını
nefsiyle baş başa bırakıyor hiç müdahale etmiyor.
Şöyle düşünsek, Oğlumuz iki
kızı sevdiğini söylese ona kızın birini almamızı istese,
fakat hangisi ile evlenmek istediğini bize
sorsa, ona deriz ki yavrum sen evvelâ
hangisini tercih ettiğine karar ver de sonra karşıma geç
benden yardım iste. Tevbede de aynı hadise
ile karşılaşıyoruz şöyle ki, Biz günahımıza
tevbe ederken işlediğimiz günahı bir daha işlemeyeceğimize
kesinlikle karar vermediğimiz, o günahı iğrenç görmediğimiz zaman
tevbemiz kabul edilmez.
Kesin karar verdiğimiz zaman
abdest alacağız kıbleye döneceğiz ve kalbi iman ile, ALLAH’ım ben bu
illete yakalandım Lâilâhe illâ ente
Sübhaneke inni küntü minezzalimin. duasını okuyup, Ey herşeyden haberdar
olan her şeyin gizli ve aşikar olanını her şeyi bilen Sonsuz
kudret ALLAH’ım. Ben bir karar verdim beni
kulların arasında rezil eden alkolü bırakıyorum. Fakat kendime güvenemiyorum sana söz veriyorum bana destek
çıkarsan ben bir daha içmeyeceğim. Eğer
bırakmaya kesin karar vererek bu duayı yapabilirseniz size yemin
ederim Hz. ALLAH (c.c) sizi
kurtaracaktır. Sizin içinize ilk vereceği
lütfu, içkiye karşı koyacak güç ve kuvvettir bu da size
yetecektir. Ondan sonra yapacağınız en mühim
hareket size içkiyi hatırlatacak arkadaş çevresinden uzak durmak o
tip kişilerden yırtıcı kaplandan kaçar gibi uzak olmaktır.
Kurtar kendini evladım hem kendini hem aile
efradını etrafa mahcup etme, evlatlarına sarhoşun çocuğu adını
söyletme. Bıraktığın takdirde paranın
bereketi artacak hem maddi hem manevi huzura ereceksin.
Seni uyarıyorum bu mücadeleyi genç yaşında
yapmazsan yaşlılıkta hiç yapamazsın. Nice
aile yuvaları bu pislik yüzünden dağılıyor. Hz. ALLAH (c.c) yar ve yardımcın olsun
İnşaALLAH. Selâmı Aleyküm
Gaybı Bilen Odur,Gizli Bilgisini Kimseye Göstermez,Ancak Razı Olduğu Elçiye Gösterir.(Cin-26-27)
Gaybı Bilen Odur, Gizli
Bilgisini Kimseye Göstermez, Ancak Razı Olduğu Elçiye
Gösterir.(Cin-26-27)
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde: "Gaybı bilen O'dur gizli
bilgisini kimseye göstermez. Ancak razı
olduğu elçiye gösterir." (Cin-26-27)
Özellikle hazreti ALLAH’ın vahhab ismi celilini isim
olarak kendilerine yakıştıran evliya düşmanı
tarikat düşmanı vahhabiler, yukarıda geçen Ayeti kerimenin zahiri manasına takılmışlar gaybı ALLAH’tan
başkası bilmez diyorlar. Gaybtan haber veren
Resulullah (s.a.v) Efendimizin ve O'na vekil olanların gayb
haberlerini inkâr ediyorlar.
Yukarıda astığımız Ayeti kerime
dikkatli okunduğu zaman işin aslı meydandadır. Vahiy Meleği Cebrail (a.s)ile irtibat kurmuş olan nur
peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)
bir çok gayb haberlerine mazhar olmuşlar aldığı bilgileri biz
ümmetine duyurmuştur. Cebrail aleyhisselâma
yakınlığı ile her kişinin bilemediği bilgileri öğrenen resulullah
(s.a.v) Efendimiz gibi, O'na yakın olan
O'nun vekilleri de aynı gayb haberlerini
öğrenmişlerdir.
Fakat hazreti ALLAH’ın nurlu yolunda kalpten imana
kavuşanların kalplerine dolan ilâhi nurun yakışı ile kalp gözü
açılanları, kendileri bu duruma eremedikleri için çekmeyen
haset eden zahiri alimler batini ilimden mahrum
kalmışlardır. Kesinlikle bilinmelidir ki kalp
aynası tertemiz silinmeden parlatılmadan o ekranda hazreti ALLAH’ın
nuru görülmez. Bilgisayarın ayarını
bozduğumuz zaman ekranda bir çok yazılar görünür veya virüs girerse
ekran karışır ekran başka bir tabirle karmakarışık görüntülere sahne
olur. İşte bu misalle yola çıktığımızda kalp
ekranı şeytanın verdiği vesvese ve kötü fikirlerle kirlendiği zaman
gayb haberlerine kapalı olur. Bu durumda olan
kişi de doğal olarak gayb haberlerine muttali olmadığı için gaybı
ALLAH’tan başkası bilmez der ve Ayeti kerimenin zahiri manasında
takılır kalır. Hazreti ALLAH (c.c)
cümlemizi Peygamberimize ve onun vekillerine candan
bağlanıp zahirden batine geçerek gaybdan haber alanlardan
eylesin. Amin. Selamı Aleyküm.
Göklerdeki İlâh Da, Yerdeki İlâh Da Odur O Hikmet Sahibidir Her Şeyi Bilendir .(Zuhruf-84).
Göklerdeki İlâh Da, Yerdeki
İlâh Da Odur O Hikmet Sahibidir Her Şeyi Bilendir
.(Zuhruf-84).
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde: "Zatını Azametini
açıklarken şöyle buyuruyor bütün kullarına
duyuruyor. Göklerdeki ilâh da yerdeki ilâh da
Odur O, hikmet sahibidir." (Zuhruf-84)
Kafa
gözüyle baktığımızda yeryüzünde dağlar denizler
görürüz. Gök yüzüne baktığımızda ay güneş
yıldızlar bulutlar görürüz. Hazreti ALLAH’ın
eserlerini doğa kanunu tabiat kanunu olarak görenler bu inançta kalmış onları yaratanı bulamamış doğada takılıp
kalmışlardır.
Gönül gözüyle bakanlar ise yerde ve gökte görünen bütün
varlıkların sahibinin sonsuz kudret sahibi
bir yaratıcı tarafından yaratıldıklarına kalpten iman
etmişlerdir. Kalpten imana nasıl kavuşulur
? Kardeşim aynaya bak kalp gözüyle bak iki
nokta ile etrafını görebiliyorsun bunu aklın alıyor mu ? Kalbinin sesini dinle
fakat kalp kulağın ile dinle kalbinin
"ALLAH. ALLAH" diye hazreti
ALLAH’ın adını zikrettiğini kafa kulağınla
duyacaksın.
Hazreti ALLAH’ın yarattığı sonsuz sanatı karşısında
insanoğlunun sanatı sıfırdır ve ilim adamlarının çoğu Hazreti
ALLAH’ı bulamıyorlar imansız oluyorlar. Geçen
gün abdest aldım yüzümü kuruladım tam ellerimi kurularken
parmaklarım dikkatimi çekti iki elimi açtım parmaklarımı
kapadım anında insanoğlunun yaptığı robotlar aklıma
geldi. Yaptıkları robotları geçen günlerde
medyada tanıttılar bütün ilimlerini kullanmışlar insan robotu
yapmışlar emeğe yazık.
Yapsınlar hazreti ALLAH’ın verdiği ilminden insan oğlu
faydalansın bizim, anlatmak istediğimiz robottan hisse
çıkarmak ve hazreti ALLAH’ın mucize olarak bize sunduğu bedenimizin
şükrünü hatırlatmaktır. Gözüyle görmesinden,
kulağıyla duymasından diliyle konuşmasından Hazreti ALLAH’ı
bulamayan bir insana yazıklar olsun. Denizleri gölleri gök yüzüne kaldıran zamanı gelince
yeryüzüne indiren Hazreti ALLAH’ım sen ne yücesin Rabbim geceyi
gündüzü mevsimleri meydana getiren dünyayı hiç şaşırtmadan döndüren
sonsuz ilim sahibi ALLAH’ımız zatına sonsuz şükürler olsun
sana olan imanımızı ebedi eyle hiç bozulmasın. Ey sonsuz kudret sahibi ALLAH’ımız bize dünya ve ahirette
güzellik ver bizi bütün tehlikelerden koru Amin.
20.179 GÜLEN CEMAATİNİN HAZRETİ ALLAHA İNANAN TEMİZ KALPLİ İHVANLARI, KENDİSİNE UYDUĞUNUZ İMAMIN SİZİ ATEŞE ATTIĞINI NE ZAMAN GÖRECEKSİNİZ.UYANIN VE OYUNUZU DOGRU YERE VERIN:??
GÜLEN CEMAATİNİN HAZRETİ ALLAHA İNANAN TEMİZ KALPLİ İHVANLARI, KENDİSİNE UYDUĞUNUZ İMAMIN SİZİ ATEŞE ATTIĞINI NE ZAMAN GÖRECEKSİNİZ.UYANIN VE OYUNUZU DOGRU YERE VERIN:??
GÜLEN CEMAATİNİN HAZRETİ ALLAHA İNANAN TEMİZ KALPLİ İHVANLARI, KENDİSİNE UYDUĞUNUZ İMAMIN SİZİ ATEŞE ATTIĞINI NE ZAMAN GÖRECEKSİNİZ.UYANIN VE OYUNUZU DOGRU YERE VERIN:??Ey gülen
cemaatinin temiz kalpli ihvanları! Kendisine uyduğunuz imamın sizi
ateşe attığını ne zaman fark edeceksiniz? Hazreti ALLAH (c.c) bu
çeşit imamları açıklarken: "Biz onları ateşe çağıran imamlar kıldık."
buyuruyor kurana inananlarsanız böyle
buyuruyor. Bu ayeti kerimeye göre peşine
gittiğiniz imamın yaşantısını yaptığı icraatları çok çok dikkatle takip etmek
gerekiyor. Basını
takip etmiyor musunuz ? İmamınız hakkında ne haberler
yayıldı himmet geceleri tertipliyerek sizden
topladığı paralarla banka açtı sizi faiz
batağına soktu bu islâmda var mı? Yahudi ve hıristiyanları dost
edindi şu anda dahi onlardan medet bekliyor. Bölücü partiyi desteklemek için
size o partiye oy attırmadı mı? Şu anda dahi o partiyi ve ona bağlı
olanları desteklemiyor mu? Uyanın kardeşler uyanın tevbe
edin dünyada yıldız gibi parlayan yabancı devletlerin kıskandığı devletimizin içinde
bölücülük yapmayın kefereleri sevindirmeyin. Sahiden siz büyülendiniz
mi? Çünkü
gözleriniz var gerçekleri görmüyor, kulaklarınız var hakikatleri
duymuyor.
Belki
düşünürsünüz diye yazıyoruz tabiki aklınızı kullanırsanız.. Halkına faiz yedirmemek için faiz
lobisiyle mücadele eden liderin peşinden gitmiyorsunuz, Sizi faiz batağına sokan bir
liderin peşinden gidiyorsunuz tevbe edin vakit geçirmeden
kendinizi ve evladı
iyalinizi kurtarın.
Bütün iş kalbin Hazreti ALLAH'a
dönmesinde O'na sığınmakla başlıyor ondan sonrası kolay
Hazreti ALLAH size muhakkak ki
bir çıkış yolu gösterecektir devlet de sizi bağrına basacaktır beraber olur
devletimizin kalkınması için çalışırız inşaALLAH yeter ki kalbinizi düzeltin
kesin karar verin çünkü Hazreti ALLAH kalplerin özünü
bilendir. Yine secim dönemine girdik evvelki
secimlerdeki hataya düsmeyin vebale girmeyin...
GÖRME KUDRETİNİ YARATAN KENDİSİ NASIL GÖRMEKTEDİR HİÇ DÜŞÜNDÜK MÜ ??Hazreti ALLAH'ın sonsuz kudretini görmeye bize taktığı
gözlerimize gönül gözüyle baktığımızda anlar iman ederiz ve bu imana kavuşmak
için vücud kitabımızı okumak yeterlidir.
Vücud kitabımız düşünme nimeti
olan akılla başlıyor. Bir düşün, aklı yaratan zat kendisi ne kadar
akıllıdır? Bir düşün, görme kudretini yaratan nasıl görüyordur? Bir düşün,
duyma nimetini yaratan nasıl duyuyordur? Bir düşün, konuşma nimetini
yaratan nasıl konuşuyordur?
Bu nimetlerin kudretini gören Hazreti
ALLAH'ın Azametini görür başka delil aramasına gerek kalmaz kalpten imana
kavuşur O'na secde eder kul olur. Bunun için tasavvuf alimleri insan
Hazreti ALLAH'ın sırrıdır zatından koyduğu kudreti insanla sergilenmektedir.
Bazısı görür bazısı kör bakar. Varın siz bitkilerdeki özellikleri kalp
gözüyle inceleyin tefekkür edin ve kalpten imana kavuşun huzuru bulun
selâmı aleyküm...
Huşuyu size az
söz ile tarif edeyim: Aklınızı hayalinizi
dünya görüntülerine kapayınız sonra niyet ediniz tekbir
getiriniz. Size aklınıza takılan hayaller
gelecektir siz ise o hayalleri atamaya devam ederek sureleri
dikkatlice okumaya devam ediniz. En önemli
nokta ise, secde anıdır. Secdeye gittiğiniz
zaman anlınızı Hz. ALLAH’ın ismi (ALLAH) adının Arapçasını aklınıza
getirin ona secde edermiş olarak düşünün secdenizi o düşünceyle
yapın. Başarabilirseniz ki çok kolaydır
anında içinize huzur ve huşu dolar.. Hazreti
ALLAH gönlünüze nur doldursun inşaAllah...
Hazreti ALLAH’a Gönül
Verenlere Şeytan Savaş Açar
Geçmiş yıllardan bu zamana kadar Hz. ALLAH’ın muhabbeti için
nefsine savaş açanlara şeytan ordusu ile savaş açmıştır. Bu tesadüf
değildir.
Dikkat ederseniz küfür batağına batmış her melaneti işleyen
nefsinin her istediğini yapan onu ilah edinen Avrupa devletlerinde
anarşi olmuyor. Müslüman devletlerinde ise anarşi baş
safhada. Burada bile şeytan vazifesini yapıyor. Çünkü
Müslümanlığın emirlerini az da olsa uygulayan insanlar biraz olsun
nefslerine yasak koyabiliyor. Şeytanı rahatsız ediyorlar. Avrupalı
öyle değil nefsinin her dediğini yapıyor bu yüzden şeytanın onlarla
pek işi olmuyor.
Fakat insafla dikkat ederseniz tasavvufla iştigal edenleri
nefslerini düşman bilenlere amansız savaş açmış, ordusu ile hücum
üstüne hücum ediyor. Yahu! İblis verdiği sözü yaptığı ahdini yerine
getirmek istiyor. Hz. ALLAH’a gönül
verenlerin nefslerini terk edenleri boş bırakır mı? Onlara
girdikleri yolun batıl olduğunu, nefslerinin her istediğini
vermemekle ahmaklık ettiklerini, vesvese yolu ile fısıldayacak. Bu
hücumdan sonra da bu yolun düşmanlarını üzerlerine
salacak. Şeytanın en büyük zaferi, o yolda
öncülük yapan kişiyi saptırmasıdır. Çünkü onu saptırmakla ona
inananları da saptıracaktır. Kardeşlerim daha evvel yazmıştım. Bir
sınıf insan var şeriatın emirlerini nefsini zorlayarak yapmaya
uğraşır. Yaptığı ibadetlerden hiç bir lezzet alamaz. Ne yaparsa
yapsın günah bataklığından çıkamaz. Yani nefsinin idaresini şeytana
verdiği için şeytanla beraber arkadaşlık yapar. Şeytan da onu sever
ve ondan fazlada rahatsız olmaz. Bir sınıf
insanlar da var ki Hz. ALLAH’ın her emrini uygulayan Peygamber
(s.a.v) Efendimiz gibi yaşamaya gayret eden beş vakti vaktini
geçirmeden kılmaya, sabah namazından sonra işrak, öğle namazından
evvel duha, akşam namazından sonra evvabin ve hıfzı iman, gece
tesbih namazı, gece yarısı teheccüd namazı… Bunları nefsine
uygulatıyor. Helal lokma yediği gibi şüpheli gıdaları
yemiyor.
Bu
yola düşman olan bu yolu anlamayan kardeşlerimin vicdanlarına
sesleniyorum. Bu hali yaşayanlara nefsine düşmanlık yapanlara şeytan
ordusu ile savaş açmaz mı? Açıyor. Hz. ALLAH’a canı gönülden âşık
olanların çalışmalarını engelliyor. O grupları dağıtıyor. Çünkü
nefsini ilah edinenlerle işi olmaz. Nefsine düşman olanlara
hasım kesilmiştir. Nefs şeytana uyduğu zaman onun askeri oluyor.
Şeytan da askeri yapmak istediği nefsi ruha kaptırdığı zaman
kahroluyor ve nefsi ruhun idaresinden kurtarmak için savaş açıyor
olay bundan ibaret. Şimdi biz kendimizi bu
aynada bir görelim biz Hz. ALLAH için mi ibadet yapıyoruz yoksa
nefsimiz için mi?
Hz. ALLAH(c.c) ise kullarını nefsleri ile imtihan ettiği için
bu işlere müdahale etmiyor. Kullarını kendi iradeleri ile nefsleri
ile baş başa bırakıyor.
Ahirette de dünya sahnesinde
kimin için ibadet yaptığını kendilerine gösterecektir. Hz.
ALLAH(c.c) ahireti kazanmamız için çıkardığı dünyada, ahireti
kazanmamızı cümlemize nasip etsin İnşaALLAH.
Hz. ALLAH (c.c) Kendisini Bildirmek İçin İnsanları Ve Mahlukatı Yarattı
Hz. ALLAH (c.c) Kendisini
Bildirmek İçin Canlıları Yarattı. Ayeti kerimede;
"Resulüm, senden önceki ümmetlere de
Peygamberler göndermiştik. Boyun eğsinler yalvarsınlar diye onları
yakalayıp darlık ve çeşitli hastalıklarla cezalandırmıştık.
(Enam.-42) Bu ayeti kerimenin manası açık. O bizi kendisini bilmemiz ona
tazim ve saygı göstermemizi ibadet yapmamızı istediği için yarattı.
Ayeti kerimede, boyun eğsinler yalvarsınlar diye hitabı da çok
mühim. Demek oluyor ki, kim nefsine uyar Hz.
ALLAH’ı unutursa Hz. ALLAH hastalık ve darlıkla kendisini hatırlatır
ve kendisine yalvartır. Biz kullar her zaman
yüce ALLAH ile rabıtalı olmamız gerekiyor O’na sığınma halinde
olmamız, verdiği nimetlerine şükür ederek O’nun mübarek ismi
şerifini zikrederek yaşamalıyız. Bu yeter mi,
bizce yetmez. Haklıyı haklı, haksızı haksız görecek adalet sahibi
olacaksın. Nefsinin isteklerini yerine
getirirken Hz. ALLAH’ın emirlerini ihmal
etmeyeceksin. Böyle yapmazsan nefsine uyarsan
bilmeden nefsine kulluk yapmış şirke batmış olursun. O zaman da Hz. ALLAH'da sana uyarı olarak hastalık ve
darlıkları göndermeye başlar. Hz. ALLAH(c.c)
cümlemize hastalık ve darlıklarla uyarılacak ameller yaptırtmasın.
Zatı Alisine rabıtalı kullar olmamızı, Peygamber (s.a.v) Efendimizin
izinden giden kullar olmamızı nasip etsin. İnşaALLAH.
Amin
Nefs sünepelik yapıp arzusuna
doğru yuvarlamak ister. Fakat hakk celle ve
ala hazretleri bir kulunu bağlılığı nisbetinde tasarrufuna alır.
O tasarruf sayesinde nefsin
arzularına meyletmez.
Yoksa kul kendi haline kalırsa, nefs yapacağını
yapar. Ona ibadet yaptırmaz günah yükünü
arttırır. Çok yemek yedirir vücud kilosunu
arttırır.
Şeytanda da böyledir ihlasla ALLAH’ına bağlı
kaldıkça Hz. ALLAH (c.c) şeytanın zarar
vermesine müsaade etmez.
Yani bir insan Hz. ALLAH’tan
boşaldığı nispette şeytana ruhsat verir. Az
boşalmışsa az çok boşalmışsa çok ruhsat vermiş olur. Hiç boşalmamışsa hiç vermez.
Mühim olan her an Hz. ALLAH ile
olmaktır. Bu da ne kadar zor görünüyor değil
mi.. Hatemi veli
Hz.
Hz. ALLAH’a Güvenmeyenin Duası
Kabul Görmez Mümin yardım görür bunda
kuşku yoktur. Asla yüz üstü
bırakılmaz. Yardımsız kaldı ise o neden
yardımsız bırakıldığını düşünsün.
Orada görecektir ki, kendisinde
iman eksikliği vardır. Hz. ALLAH’a kalpten
iman etmiyordur Hz. ALLAH’a güvenmiyordur. Ayeti kerimede; "Rabbiniz
buyurdu ki, Bana dua edin duanıza icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine
yediremeyenler, Alçaltılmış olarak cehenneme
gireceklerdir. (Mümin/60) Diğer bir ayeti
kerimede ise: Müminlere yardım etmek bizim
üzerimize bir haktır ve gerçeğin Ta
kendisidir. "(Rum-47)
Hz. ALLAH(c.c) öyle bir ALLAH
ki, Ona itimat ederek yalvaran kulları nerede
olurlarsa olsunlar Hz. ALLAH’ın rahmeti onları
bulur.
Onun
için her hangi bir sıkıntı gelmezden evvel biz
Onunla Gönül rabıtamızı sürdürmeliyiz ki dara
düştüğümüzde O’ndan bir şey isterken istemeye yüzümüz
olsun. Bir padişah veya bir devlet başkanı
kendisine bağlı olmayana yakınlık gösterir mi maddi
manevi destek olur mu? Hazreti Allah c.c. ise bizim özümüzü biliyor O'ndan hiç bir
şey gizleyemeyiz bu yüzden ilk yapacağımız kalbimizi O'na
döndürmeliyiz O'nun emrettiği hale bürünmeliyiz O'na itimad
etmeliyiz. Bu şekle girdiğimiz zaman hazreti
Allah c.c. bizim dualarımıza icabet eder. Hazreti Allah c.c. cümlemizi zatına kalpten iman edenlerden
duaları kabul olanlardan eylesin cümlemizi
O’nun af ve merhametinden istifade edenlerden eylesin İnşaALLAH.
Amin..
Resulullah (s.a.v) Efendimiz
buyuruyor ki, Sizden herhangi biriniz, tam itikatle
abdest alırda ardından, Eşhedü en lâ ilâhe illALLAH’ü vahdehu Lâ şeri
keleh. Ve enne Muhammeden Abduhu ve Resulüh.derse, O kimse için cennetin
sekiz kapısı da açılır. Artık istediği kapıdan
girer. (Müslim)
Hz. ALLAH’a Yaklasmayi İstemek İmtihanı Çağrıştırır
Hz. ALLAH’a Yaklasmayi İstemek
İmtihanı Çağrıştırır
Neden derseniz, basit bir resmi dairede görev almak
istediğinizde sizi sual yağmuruna Tutarlar
sınavı kazanırsanız sizi o makama getirirler.
Ya Kâinatın yaratıcısının
sevgisini yakınlığını kazanmak istediğimizde bizi nasıl bir sınav
bekliyor dersiniz? Nefs olağanüstü baskı
altına alınır. Tasavvuf dilinde bunun ismi kabzdır. Kabz kelimesi
bildiğimiz kabız manasıdır fakat yemek yediğimizde kabız olduğumuz
gibi değil, iç sıkıntısı, mutluluk sıkıntısı. Kişiye dünya dar gelir
hiç bir şeyden zevk almaz, bu baskı gece gündüz
sürer. Bu Hz. ALLAH’ın kulunu dünyadan
soğutmak ve sabrını ölçmek için yaptığı bir iştir. Kul ben ALLAH’ı seviyorum iddiasında bulunuyor ya kendisi de
görsün bakalım sevgisi ne kadardır. Bu sınavı
kazanırsa iptilâ sıkıntıları başlar şeytan musallat olur o vesile
ile Hz. ALLAH’a daha çok yalvarır bu yalvarmalarla ve sabırlar ile
hem sınavı kazanır hem Hz. ALLAH’a yaklaşır.
O zaman fazla sıkıntı görmeden
Hz. ALLAH’a yaklaşmak için nasıl hareket etmek
lâzım. 1- Hz. ALLAH’a kalpten iman etmek ve
O’na itimat etmek. 2- Resulullah (s.a.v)
Efendimizin emirlerine harfiyen uymak Onun izinden
gitmek. Bu hali devam ettirene gün gelir Hz.
ALLAH ona destek olacak Mürşidi kâmili buldurur. Hem de en kestirme
yoldan. Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi zatına en
kısa yoldan kavuşanlardan eylesin Âmin.
Hz. ALLAH’ın Azametini
İdrak Hz. ALLAH’ın Azametini İdrak
Hz. ALLAH’ın Azametinin idrak edilemeyeceğini idrak etmek de
idraktir. Ayeti kerimede:
"Sonra duman halinde
olan göğe yöneldi, ona ve yer küreye, isteyerek ve istemeyerek gelin
dedi. İkisi de, isteyerek geldik
dediler. Böylece onları iki günde yedi gök
olarak yarattı ve her görevini vahyetti. Ve
biz yakın semayı kandillerle donattık bozulmaktan da
koruduk. işte bu Aziz Alim olan ALLAH’ın
takdiridir"(Fussilet 11-12)
Diğer bir
Ayeti kerimede ise: "İnkâr edenler
göklerle yer bitişik bir halde iken bizim onları birbirinden
kopardığımızı görüp düşünmediler mi?" (Enbiya -30)
Biz
yaratılmışların, yaratanın bu işlerini aklımızla idrak edebilir
miyiz. Muhakkak ki yaratılmışın yaratanın bu
esrarı İlahi işlerini idrak etmesi mümkün olamaz. Fakat idrak edemiyeceğimizi idrak edebilirsek, hadiseyi idrak
etmiş oluruz. Çünkü O öyle bir ALLAH ki,
Zahir ve Batindir. Hem görünür hem görünmez.
İnanana var görünüyor. İnanmayana yok görünüyor.
Onu cisim olarak görmek isteyen
dünyaya bakmalı, Çünkü kâinat ceset O ise
ruhtur. Ayeti
kerimede: "ALLAH yerlerin ve göklerin
nurudur" (Nur- 35)
"O Adem aleyhisselamı yarattı ona
ruh üfürdü." (Sad -72) ruh olarak Adem
aleyhisselamın içine girdi.
Şeytana Ademe secde et demekle
kendi ruhuna secde ettirmek istedi. Fakat
şeytan çamura takıldı işin aslını anlayamadı lânetlendi.
Şunu çok iyi
anlamak ve idrak etmek lâzım ki her canlının içinde Hz. ALLAH’ın
mukaddes Ruhu var. Artı her insanın içinde
onu saptırmak için şeytanın görevlendirdiği elemanı var.
İşte biz
insanlar içimizdeki Hz. ALLAH’ın ruhuna uymakla, veya şeytanın
elemanına uymakla imtihana çekilmekteyiz. Ayeti kerimede: "O hanginizin
daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı
yaratandır buyuruyor."
(Mülk- 2)
Hz. ALLAH (c.c) cümlemizi içimizdeki ruhumuza uymamızı
şeytana muhalefet edip nefsimizi ondan uzak tutmamızı nasip etsin
inşaALLAH. Eğer gaflete düşüp nefsimizi ALLAH
korusun şeytana kaptırırsak dünyada da yandık ahirette de yandık
demektir. Küçük çocuğumuzu korur gibi
nefsimizi korumalıyız.
Çok iyi bilelim ki nefsimiz çocuk gibidir ne görürse ister.
Onun her dediğinin zıddını yaparsak içimizdeki ruhumuz kuvvet
bulur. Şeytan ise güç kaybeder. Hz. ALLAH
(c.c) cümlemizin ruhunu galip şeytanı ise mağlup etsin
İnşaALLAH.
Her
hayırlı işe karışan itiraz eden nefs biz olmamamız için hiç bir
zaman Hz. ALLAH’ı kalbimizden çıkarmamamız lâzım. Hz. ALLAH’a inanan kalpten iman eden O’nu hiç bir zaman
kalbinden çıkarmaz. Nefs nasıl hayırlı işlere
itiraz ediyorsa kişi de nefsin kötü isteklerine aynı şekilde itiraz
etmelidir. Çünkü bu mücadele kişinin vefatına kadar
sürecektir. Bu bir takdiri ilahidir. Biz
nefsimizle imtihana çekiliyor onun vesilesiyle cennetin yüksek
makamlarını kazanıyoruz. Her nefse
itirazımızda Hz. ALLAH(c.c) bizim derecelerimizi arttırıyor.
Temsilde hatam olursa af edin. Cennet köşklerinin metrekareleri
büyüyor buna katiyetle inanmamız lâzım yeter ki biz nefse uyup onu
temsil etmeyelim onu şişirmeyelim.
Bize nefs hücuma kalktığında
onun arzusuna değil Hz. ALLAH’ın emirlerine
uymalıyız. Dikkat edersek nefsimiz beğendiği
her şeye sahip olmak ister haram helâl gözetmez, çeşit gıdalar
peşinde şehvet peşinde yeme içme giyme gezme peşinde yorulmaz fakat
namaz kılmak istediğimiz zaman yorgunluk basar uyku gelir gözler
kapanır. Hatta dikkat edersek beş vakit namazı bir vakte düşürmek
veya hiç kılmamak ister. Buradan anlayalım ki ne kadar Hz. ALLAH’a
düşman olduğunu.
Fakat yemek vakitlerini bir vakte düşürmek istiyor mu? Çünkü
akıl zekâsı olmayan hayvan gibidir yeni akıl bali olmuş çocuk kadar
bile doğruyu bilemez. Onu biz aklımızla
kontrol altına almamız için Hz. ALLAH’a daima sığıntı halinde
olmamız gerekiyor,
Nefsimiz düşünemez fakat biz akıl ve zekâmızı kullanacağız ve
Hz. ALLAH’ın bizi yarattığını bize yaşam hakkı verdiğini dilediği
zaman da alabileceğini düşüneceğiz her zaman zararına olan şeylerin
peşine takılan ve farkına varmayan nefsimizin isteklerini akıl
süzgecimizden geçirip sonra hayırlı gördüğümüz işleri
yapacağız.
Hz.
ALLAH(c.c) cümlemizi nefsini şeytana kaptıranlardan ona uyanlardan
eylemesin İnşaALLAH.
Ahirete gittiğiniz zaman Hz.
ALLAH(c.c) size Adını Adımın yanına yazdığım Zatıma Elçi yaptığım
Âlemlere Rahmet olarak gönderdiğim Resulüme Efendiliği
yakıştıramadığınız, Bende size cehennemi yakıştırıyorum derse
haliniz ne olur.
"O ki, kıyamet günü
insanların Efendisi benim" buyurdu.
(Buhari)
Size ne oluyor?
Hz. ALLAH’ın indinde en makbul dinin yayılmasına vesile olmuş
hak dinin Peygamberi Efendi olmayacak ta sizin peşinde gittikleriniz
mi Efendi olacak.
Yazıklar olsun size.
Ateşle oynuyorsunuz cezanızı
bulacaksınız zaten buluyorsunuz da.
Hz. ALLAH’a eş koşulmasın şirke
düşülmesin diyorken Hz. ALLAH’ın elçisini sıradan kişi durumunda
gösteriyorsunuz.
Dünya padişahı vezirine saygısızlık yapanları cezalandırır
da, Kâinatın padişahı elçisini rencide edenleri onu sıradan insanmış
gibi gösterenleri cezalandırmaz mı?
Sizleri Hz. ALLAH’a ve Resulüne
havale ediyoruz.
ALLAH’ümme Salli Alâ Seyyidina Ve Nebiyyina Muhammedin Ve Alâ
Ali Muhammed.
Hz. ALLAH’a Uyan Sultan Olur, Nefsine Uyan Perişan Olur.
Hz. ALLAH’a Uyan Sultan Olur,
Nefsine Uyan Perişan Olur.
Neden? Nefsine uyan kendine ikram
edilen nimetleri benimser kendine mal eder. Hz. ALLAH’a olan ihtiyacı azalır O’na olan ihtiyacı azaldığı
için sevgisi de azalır. Yalvarma ihtiyacı da
duymamağa başlar işi görüldü çünkü.
Bu müdanesizlik yüzünden Hz.
ALLAH(c.c) de onun sultanlığını alır halk huzurunda perişan
eder. Geçmiş tarihte bunun örnekleri çoktur
araştırın bulabilirsiniz.
Biz insanlar arasında da
böyledir. Adam işsiz kalır çaresizdir yardım
edersiniz işi düzelir Sana ihtiyacı kalmadığı
zaman sana tepeden bakmaya başlar.
Yine size bir hatıramı
anlatayım: Tüccarlık yapan bir yakınım vardı
giyim üzerine mağazaları vardı. Bu arada yine
işsiz gezen Terzi bir kişi ile tanıştım onu aldım mağaza çalıştıran
arkadaşın yanına götürdüm ve tanıştırdım iyi bir konfeksiyoncu
olduğunu ona atölyesinde iş vermesini rica ettim
Onu işe aldı kısa Zaman sonra
onu atölyede sorumlu yaptı. Bu Terzi
arkadaşın hali güne gün değişmeye başladığını iş yeri sahibi Dostum
bana söylüyordu ben de idare et diye rica ediyordum.
Bir gün mağaza sahibi dostumu
ziyaret edeyim bir çayını içeyim diye Mağazasına uğradım. Çayını içtim bana dedi
ki:"gel atölyeye çıkalım Biraz işim var orada da muhabbetimize devam ederiz
dedi" ve atölyeye Gittik. Tam kapıya geldik ki içeriden Telefon konuşması
geliyordu konuşan kendisini işe soktuğumuz kendisine yetki verilen
kişiydi. Başımızı kapıdan içeriye uzattığımızda aynı şu manzara ile
karşılaştık.
Adamın arkası kapıya dönük ayakları masanın üstünde konuştuğu
kişiye diyordu ki, "ne diyeceksin Cevat
beye ne diyeceksen bana söyle şey etmişim Senin Cevat beyini "derken bu
sözleri duyan Cevat beyin tepesi attı. "İndir Ulan ayaklarını masadan topla pılını pırtını defol
deyip işten!" attı.
İşte bazı insanlar böyledir işi
görüldü mü babasını bile takmaz Bakın
etrafınıza bu tiplerden çok insana rastlarsınız.
Anlattığım bu hadisede olduğu
gibi Hz. ALLAH kuluna verdiği vücudu ile insan şekline soktu çeşitli
nimetlerle merzuk etti gün geldi ona açtığı kapılardan geçirerek
halkın başına Sultan yaptı. Gün geldi madde
sırtına yüklenince ruhu ezildi nefsi kuvvetlendi. Hz.
ALLAH’ı Gazaba getirdi sultanlığını kaybetti
Hz. ALLAH affetsin İnşaALLAH böyle kullarını.
Hz. ALLAH(c.c) O'nun ikram
ettiği nimetlerine şükreden, nankörlük etmeyen kullarından olmamızı
cümlemize nasip etsin İnşaALLAH
Hz. ALLAH (c.c) Kendisini Bildirmek İçin Canlıları Yarattı.
Hz. ALLAH c.c Kendisini
Bildirmek İçin Canlıları Yarattı.
Ayeti kerimede;
"Resulüm, senden önceki ümmetlere de
Peygamberler göndermiştik. Boyun eğsinler yalvarsınlar diye onları
yakalayıp darlık ve çeşitli hastalıklarla
cezalandırmıştık".
(Enam-42) Bu ayeti kerimenin manası açık. O
bizi kendisini bilmemiz ona tazim ve saygı göstermemizi ibadet
yapmamızı istediği için yarattı. Ayeti kerimede, boyun eğsinler
yalvarsınlar diye hitabı da çok mühim. Demek
oluyor ki, kim nefsine uyar Hz. ALLAH’ı unutursa Hz. ALLAH hastalık
ve darlıkla kendisini hatırlatır ve kendisine
yalvartır. Biz kullar her zaman yüce ALLAH
ile rabıtalı olmamız gerekiyor O’na sığınma halinde olmamız, verdiği
nimetlerine şükür ederek O’nun mübarek ismi şerifini zikrederek
yaşamalıyız. Bu yeter mi, bizce yetmez.
Haklıyı haklı, haksızı haksız görecek adalet sahibi
olacaksın. Nefsinin isteklerini yerine
getirirken Hz. ALLAH’ın emirlerini ihmal
etmeyeceksin. Böyle yapmazsan nefsine uyarsan
bilmeden nefsine kulluk yapmış şirke batmış olursun. O zaman da Hz. ALLAH'da sana uyarı olarak hastalık ve
darlıkları göndermeye başlar. Hz. ALLAH(c.c)
cümlemize hastalık ve darlıklarla uyarılacak ameller yaptırtmasın.
Zatı Alisine rabıtalı kullar olmamızı, Peygamber (s.a.v) Efendimizin
izinden giden kullar olmamızı nasip etsin. İnşaALLAH.
Amin
Hz.. ALLAH’ın Veli Kullarını Şeytana Benzetenlere Cevaptır
Hazreti. ALLAH’ın Veli Kullarını Şeytana
Benzetenlere Cevaptır
BiSMiLLAHiRRAHMANiRRAHiM
Hz. ALLAH (c.c) ayeti
kerimesinde buyuruyor ki:
"O hanginizin daha
güzel kulluk yapacağını imtihan etmek için ölümü ve hayatı
yaratmıştır."(Mülk -2)
Aklı basında olan bütün
yaratılmış insanlar bu ilahi emir ile yaptıkları icraatlar ile
sınavdan geçip dünya hayatını bitirince ölümsüz aleme geçiyorlar .
Orada ise her
kişi yaptığı işlerin karşılığını görecek .Hz. ALLAH (c.c)'nün emrine
uygun yaşayanlar cenneti , şeytanın emrine uyanlar ise cehennemi
boylayacaklardır. Dünyada yaptığı her
hareketin , konuştuğu her sözün kaseti tutulduğu için orada hiç bir
itiraz hakki bulamayacak hak ettiğinin karışlığını alacaktır. Dikkat
edersek yarattığı kullarını imtihan ettiği için hiç bir kulun işine
karışmıyor günah işlemek sevap işlemek serbest .. Her canlı istediğini yapabiliyor kimisi haram helal
gözetmeksizin çeşitli vurgunlar ile, şeytanı sevindiriyor ve ömrünü
öyle bitiriyor kimisi ise ölümsüz alemde sahibi tarafından hesaba
çekileceğine inanıp haramdan kaçınarak helal ile rızıklanıyor.
Hazreti ALLAH’IN sevgisini kazanıp dünyasını bitirerek ahiret
alemine göçüyor. Onun için insan her söylediği söze ve atacağı her
adıma dikkat etmelidir. Ki, dünya saadetini Ahiret selametini
kazanabilsin.
Hz. ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde buyuruyor ki:
"EY
Adem oğulları, ben size şeytana tapmayın o sizin apaçık bir
düşmanınızdır ve bana kulluk ediniz En doğru yol budur demedim mi .
şeytan sizden pek çok milleti kandırıp aldattı hala akıl erdiremiyor
musunuz ."(Yasin
-60,61,62,…)
Kullarını günah ve sevap işlemede serbest bırakan Hz. ALLAH
(c.c) sonsuz merhametinden dolayı şeytanın tuzağına düşmememiz için,
biz kullarını uyarmakta vereceğimiz sınavımızda bizlere destek
çıkmaktadır. hepimiz bilmeliyiz ki, şeytan görünmüyor fakat o bizi
görüyor nefsimizin zayıf anında yapacağını yapıyor. onun bu tuzağına
düşmeyelim. Ahirete göçmüş güzel insanlardan birisinin çok güzel
duası var ,,
Ey ALLAH’IM, bize öyle bir düşman musallat ettin ki, o ve
onun yardımcıları bizim gafletteki halimizi görüyor bizi günaha
sokuyorlar ne olur onu huzurundan kovduğun gibi bizim yanımızdan da
kov rahmetinden ümidini kestirdiğin gibi bizden de ümidini kestir
bizi onun fitnesinden muhafaza et diyor.
HZ. ALLAH (c.c) cümlemizi
şeytanın hile ve tuzaklarından muhafaza etsin, Dünya hayatının
cazibesine kapılıp Ahireti unutanlardan eylemesin. Dünya ise,
kendine yönelen insanları peşinden koşturmaya devam etmektedir.
Kuranı kerimde
ise, Hz. ALLAH (c.c) bizlere Dünya’nın emanet olduğunu Ahiretin ise
ebedi olduğunu haber vermiştir .
Bu ilahi mesajlara kulaklarını
tıkayan insanlar, yeme içme zevk sefa ile nefsini kuvvetlendirmiş
ruhunu aç bırakmış kendinde büyüklük görmüş şeytanin askeri
olmuşlardır.
Kendini beğenen bir kişi alim de olsa şeytanın arkadaşıdır
kendini beğenmek şeytandandır sözü ise meşhurdur .şeytanin işi
insanları kibir ve gurura sokmak ve dünyaya bağlamak, Hz. ALLAH in
zikrinden uzak tutmak günaha sokmaktır.
O yolda nefis terbiyesine
girmiş mürşit ve mürit hepsine ordusu ile savaş açar onları
karalamak için en önemli silahı ise, kendini beğenen zahiri alimleri
Hz. ALLAH’ın veli kullarına musallat eder. Şeytan bu işi yaparken
bir taş ile iki kuş vurmaktadır çünkü zahir alime sen artık alim
oldun kuranı en güzel okuyansın en güzel anlayansın der kibir verir,
zikir ehli ise bilgisiz cahil tabaka takılmışlar bir şeyhin peşine
zikir yapıyoruz diyorlar şirke düşüyorlar sen onları karala diyerek
günaha sokuyor zikre katılana da nefsini zevklerden kesiyor ömrünü
boşa geçiriyorsun bırak bu işi diye vesvese vererek kendine asker
yapmaya uğraşıyor ve bu mücadele devam edip gidiyor Hz. ALLAH (c.c)
cümlemizi şeytanın ve şeytanlaşmış insanların şerrinden muhafaza
etsin .
Hz.
ALLAH (c.c) ayeti kerimede buyuruyor ki:
"RESULÜM GÖRDÜN MÜ O
NEFSİNİ İLAH EDİNENİ." (Furkan 43.)
Bu
mesajdaki mana, insan nefsinin sesine uyar da onun dediğini yaparsa
nefsine tapıyor demektir .
işte şeytanin en önemli silahı
arzu ve isteklerin kumandası olan nefstir insan da istek ve
arzularını nefsine kaptırdığı zaman gurur ve kibir sahibi olur
dolaysıyla şeytanın arkadaşı olur bilmeden onun her dediğini yapar
görünüşte Müslümandır. fakat iman tadını tatmamıştır her şeyin
doğrusunu bildiğini zanneder herkesi cahil kendisini alim bilir ve
bu durumdaki nefsini ilah edinmiş şeytan alimler, ortalığı istila
etmişler, Hz. ALLAH’ın sevgi ve muhabbetini arayan imanlı insanların
zihinlerini bulandırmışlar tereddüde düşürmüşlerdir .
Hz. ALLAH
(c.c) ayeti kerimesinde :
"Benim zikrim için
namaz kıl…" (Taha-14)
emretmiş olduğu gibi,
"Ey iman edenler ALLAH’I çok çok
zikredin." (Ahzap -41.)
ayeti kerimesi ile de
kendisinin zikredilmesini emretmiş namaz da ilahi emirdir zikrullah
da ilahi bir emirdir. diğer bir ayeti kerimede:
"Namazı bitirdiğiniz
zaman ayakta iken otururken ve yanlarınız üzerinde yatarken de
ALLAH’I zikredin."(Nisa -103)
bir ayeti kerimesinde
ise:
"Sabah akşam rabbinin ismini zikret." (İnsan- 25)
diğer
bir ayeti kerimede ise:
"Zikrullah en büyük
ibadettir." buyuruyor.
(Ankebut -45)
bu
ilahi emirleri duyan ashabı kiram zikir meclisleri kurmuşlar , Hz.
ALLAH’ın yüce ismini dillerine tespih etmişler özellikle Hz.
Ebubekir efendimiz kapalı zikir ile Hz. ali keremellahü veçhe
efendimiz ise, açık zikir ile kalplerini nurlandırmışlar . o zamanda
başlayan nurlu yol günümüze kadar devam etmiştir . şeytan ve ona tabi olanlar ne kadar engel olmaya kalksalar bu
nurlu yol ALLAH’IN izni ile kıyamete kadar devam edecektir .
Şeytan ise boş durmayacak sahte şeyhlerle
,nefsine uymuş alimler ile bu mübarek yolu karartmaya çalışacak
geçmişte başarılı olamadıkları gibi bundan sonra da
olamıyacaklardır. Bu yola girmiş bir olan
ALLAH’A tevbe eden nefsinin kötü alışkanlıklarını bırakmak için Hz.
ALLAH’ın yüce ismi şerifini devamlı anan insanları yolundan
saptırmayı şeytandan ve ona tabi olanlardan başka kim yapabilir
dünya boş değildir günümüzde de veli kullar vardır .
Peygamberlik kapısı kapandı
fakat onun bıraktığı nurlu yolu devam ettiren vekilleri vazife
başınadır .
Bu
mübarek insanları dost edinenler bir olan ALLAH’A kalpten iman
ederler çünkü dost edindiği kişi bir olan ALLAH’Ü ZÜLCELAL’E kalpten
inanmış ondan yârdim isteyen talibe de tevbe dersi ile zikir dersi
ile beş vakit namaza başlatarak haramlardan kaçmasını helal yemesini
hatta şüpheli gıdalardan da sakındırarak terbiyesi altına alır
.
Böyle bir
manevi terbiyeci olan mübarek zat veya zatlardan şeytandan ve ona
tabi olanlardan başka kim rahatsız olabilir. Kuranı kerimde Hz.
İbrahim aleyhisselam zamanında putlara ve nemrutta tapanlara, Hz.
Musa aleyhisselam devrinde putlara ve firavuna ve altından
yaptıkları buzağıya tapanlara , peygamber (s.a.v) efendimiz
zamanında taştan yaptıkları putlara ki, hepsinin isimleri vardı.
Onlara tapanlara birde hahamlarını papazlarını ilah edinen
Yahudilere inen ayeti kerimeleri delil gösterip Hz. ALLAH’ın veli
kullarını puta benzetenler ağır bir vebal altına girmişlerdir derhal
tevbe etmezler ise yakın veya geç muhakkak cezaya uğrayacaklardır.
Bu vahhabi
zihniyetli sapıklar şeytanin askerleridir. Hz. ALLAH onlara hidayet
versin . Ankebut sure şerifini kendi akıl mantık yorumu ile
açıklayan en ağır şekilde hakaret eden velileri dişi örümceğe
benzeten şeytana benzeten vicdansızları kainatın tek ve bir olan
yüceler yücesi olan Hz. ALLAH’U zül celal hazretlerine havale
ediyoruz. Muhterem kardeşlerim , simdi sizlere Medinede basılan
kuranı kerim mealinden, konuyu iyi anlayabilmeniz için
Ankebut sure şerifinin (39,40,41,) ayeti kerimelerinin tam ifade ve
manalarını naklediyorum:
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
. " KARUN’U FİRAVUNU
HAMANI DA HELAK ETTİK AND OLSUN Kİ, MUSA ONLARA APAÇIK DELİLLER
GETİRMİŞTİ DE ONLAR YER YÜZÜNDE BÜYÜKLÜK TASLAMIŞLARDI HALBUKİ
AZABIMIZI AŞIP GEÇEBİLECEK DEĞİLLERDİ"
(Ankebut -39)
devam
eden ayeti kerimede ise estaizübillah
",,NİTEKİM ONLARDAN HER
BİRİNİ GÜNAHI SEBEBİ İLE CEZALANDIRDIK KİMİNİN ÜZERİNE TAŞLAR
SAVURAN RÜZGARLAR GÖNDERDİK KİMİNİ KORKUNÇ BİR SES YAKALADI KİMİNİ
YERİN DİBİNE GEÇİRDİK KİMİNİ DE SUDA BOĞDUK ALLAH ONLARA ZULMETMİYOR
ASIL ONLAR KENDİLERİNE ZULMEDİYORLARDI."(Ankebut -40)
manasını tamamen değiştirdikleri 41 inci ayeti kerime ise
aynen böyle, estaizübillah,,
"ALLAH’TAN BAŞKA
DOSTLAR EDİNENLERİN DURUMU ÖRÜMCEĞİN DURUMU GİBİDİR ÖRÜMCEK BİR YUVA
EDİNİR HALBUKİ YUVALARIN EN ÇÜRÜĞÜ ŞÜPHESİZ ÖRÜMCEK YUVASIDIR KEŞKE
BİLSELERDİ." (Ankebut -41)
Bu ayeti kerimenin açık manası
budur:
Hz.
ibrahim (a.s) Hz. Musa (a.s) zamanında ağaç ve taşlardan yapılmış
heykellere tapan müşrikler yaşadığı gibi , peygamber efendimizin
zamanında ise putçuluk zirvede idi müşrikler kendi elleri ile
yaptıkları putların karşısına geçer onlardan dilekte bulunurlardı
kuranı kerimle gelen emir ve ikazlar hep bu şirke düşen insanlara
idi işte bu gerçeği anlamamazlıktan gelen nefsine uymuş tarikat
düşmanı alimler, Hz. ALLAH’ın yüce ismini her an dili ile kalbi ile
zikreden onları ziyarete gelenlere bir olan ALLAH’I ve peygamberini
sevdiren veli kulları puta ve şeytana benzetirken ruhlarında
rahatsızlık duymuyorlar mı. yazdıkları iğrenç sözleri kınıyor onları
Hz. ALLAH’A havale ediyoruz.
Ey, Hz. ALLAH’ın nurlu ismini
diline tespih yapan kardeşim, sakin
zikrinden dönme. Bilki kurtuluş bu yoldadır. gözlerini şehvetini
azdıracak görüntülere kapa, dilini boş sözlere karşı frenle, mideni
haram ve şüpheli gıdalardan temiz tut.
Hz. ALLAH’I , Peygamberlerini ,
ve onların yolundan giden saadet yolcularını sev. Fakat sonsuz yücelik sahibi olan Hz. ALLAH (c.c)'nin
sevgisinin önüne hiç bir sevgi geçmesin.
VEL HAMDÜ LILLAHI RABBIL
ALEMIN..ALLAH’ÜMME SALLi ALA SEYYiDiNA VE NEBiYYiNA MUHAMMEDiN VE
ALA ALi SEYYiDiNA MUHAMMED.
Hazreti ALLAH’ın Dostlarını Düşman Gösteren
Alimler.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM..
Varlığının başlangıcı ve sonu
olmayan zatında ve sıfatlarında eşi ve benzeri bulunmayan kainatın
HALIKI alemlerin RABBİ dilek makamının en yücesi merhametlilerin en
merhametlisi olan ALLAH’Ü zül celal vel kemal hazretlerine onun
sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez tükenmez şekilde hamdü senalar
olsun .
ALLAH’ü Teâlanın yüce resulü ve biricik habibi dünyada
en büyük rehberimiz en güzel numunemiz peygamber efendimiz Muhammed
Mustafa (s.a.v) efendimize, onun diğer peygamber kardeşlerine
hepsinin ali ashabı kiramına ihsan duygusu ile kıyamete kadar onlara
tabi olup izinden gidenlere sonsuz hamdü senalar olsun.
ALLAH’ÜMME SALLİ ALA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ SEYYİDİNA
MUHAMMEDİN VE ALİHİ VE SAHBİHİ ECMAİN.
Ey, Yüceliğinin sonu
olmayan, görünen ve görünmeyen nimetleri ile kullarını doyuran, eşi
ve benzeri bulunmayan, Ehad, Samed, zahir ve batin olan ALLAH’IM
nasihatlarıma zatı alinin mübarek ismi şerifin ile başlıyorum.
Ey , sonsuz kudret sahibi olan
ALLAH’IM ayeti kerimende buyurduğun gibi biz aciz kulların zatı
alinizden hiç bir şeyi gizleyemeyiz çünkü siz kalplerin özünü
biliyorsunuz bizleri ve bütün mevcudatı var eden sizsiniz
yarattığınız kulların ne düşündüklerini ancak siz bilirsiniz.
Ey bizim yüce
Rabbimiz bizim de niyetimizi biliyorsunuz
bize duyurduğunuz hakikatleri kitaba dökmek, evlatlarıma ve
torunlarıma miras bırakmak istiyorum. Ayeti
kerimenizde buyuruyorsunuz ki: "VETTEKULLAHE VEYEKÜMULLAH."(Takva sahibi olursanız öğretmeniniz
ALLAH olur.) Bizde sizden bize
yardımcı olmanızı istirham ediyoruz . yazdıracağınızı ümit ettiğim
bu hatırayı yüce katında makbul kabul eyle ki, ahiret hayatımda
faydasını göreyim.
Kibir ve gururdan zatı aline sığınıyorum bizi şeytan ve
nefsin şerrinden muhafaza et. Aklım ruhum
bedenim zatı alinin eserleri , kendime ait hiç bir şeye sahip
değilim . Bizlere ikram ettiğiniz bütün
nimetlere sonsuz hamdü senalar olsun . Vel
hamdü lillahi rabbilalemin.. ALLAH’ÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA VENEBİYYİNA MUHAMMEDİN
VE ALA ALİ SEYYİDİNA MUHAMMED .
Ey ebedi diri ve sonsuz kudret
sahibi olan yüce ALLAH’IMIZ bizi kendi akıl ve irademize değil, zatı
celilinizin irade ve idarenize bağlayın ve çözmeyin sizin yüce zatı
şerifinizin kontrolünde bulundurun sevdiklerinizi bize sevdirin
sevmediklerinizi ise sevdirmeyin ki, biz doğru yolunuzu rahatça
bulabilelim.
Eğer bizi kendi nefsimize bırakırsanız siz beğeniyorsunuz
zannederek sizin beğenmediğiniz bir yola gideriz de kaybedenlerden
oluruz ve ahirette eli boş kalırız.
Ya ilahi, bizi o duruma
düşmekten muhafaza edin bizi hıfzı himaye edin. Zatınıza
sığınıyoruz.
Yüce rabbimiz gözlerimiz gaflet perdesi ile kapalı gerçekleri
tam olarak göremez aklımız ise nefsimizin tesirinde kalmış
yanılabilir onun için kendimize güvenmiyoruz size sığınıyoruz tek
güvencemiz sizsiniz .
Ey yüce ALLAH’ımız bize öyle bir nur verin ki, o nur ile
önümüz aydınlansın görmeyen gözümüz görsün duymayan kulağımız duysun
aklımız ise en doğru olanı bilebilsin. Sevdiklerinin hürmetine dualarımızı kabul edin amin..
Ey bu
nasihatleri okuyan , kesinlikle inan ki insan doğru yolu ancak
ALLAH’ın yardımı ile bulur eğer ALLAH’a sığınmaz kendine güvenirse
şeytanın kurduğu bir tuzağa düşmekten kurtulamaz hem dünya hayatını
hem ahiret hayatını perişan eder.
İnsan namuslu ve şerefli
yaşamak istiyor ise nefsinin idaresini kontrolü altına alması lazım
bu imkana ise ancak Hz. ALLAH’ın yardımı ile kavuşabilir.
Muhterem
kardeşlerim, Fütuhât-ı Mekkiyye adlı eserden, Muhyiddin İbni Arabi
Hz. tarafından Hızır Aleyhisselamın hayatından ibretli
açıklamalarını sizlere naklediyorum.
ALLAH’ın rızası
üzerlerine olsun. Bazı kişiler vardır ki, Bunlara su kişileri
denir. Bunlar öyle kişilerdir ki: Denizlerin ve nehirlerin
dibinde ALLAH’a ibadet ederler. İnsanlar çoğunlukla bunları bilmez
ve tanımazlar. Bağdatlı sadık ve akıl sahibi bir zat olan, Ebu Bedir
Temasıki, bana zamanın kutbu ve imamı olan, Ebu Suud bin Şibli’den
naklen şunları anlattı. Bir gün Bağdat’ta Dicle nehri kenarında
oturuyordum. Hak Teâlaya su altında ibadet eden kimselerin olup
olmadığı aklıma gelmiş o an bunu düşünüyordum. Ben bu düşüncede iken
önümde akan nehrin suları çalkalandı ve yarıldı ve bir kişi çıkarak
bana selam verdi. Evet, su altında ALLAH’a ibadet edenler vardı.
Bunlardan birisi de ben Ya Ebu Suud. Ben aslen Tikritliyim diye uzun
boylu hayatını anlattıktan sonra, şu kadar gün sonra memleketimde
bir olay olacaktır bunun için orayı bıraktım dedi ve suda kaybolup
gitti. Hakikaten on beş gün sonra o su adamının söylediği tarihin
hitamında orada bir olayın çıktığını, su adamının söylediklerine
tamamen uyduğunu bana bildirmişti demişti.
ALLAH’ın
rahmeti üzerlerine olsun. Yine bunlardan bazı kişiler var
ki:
Bunlar Elefrad yani yalnız olan kişilerdir.
Bunların sayısını kimse bilmez. Bunlar şeriat dili ile ALLAH’a yakın
olanlardır. Bunlardan biri de şeyh Muhammed Elevani ‘dir. bu zat
büyük İmam Abdülkadir Elciliyin dostlarındandı. Abdülkadir bu
Muhammed Elevani hakkında toplantıyı bozar ve hatır kırar demişti.
Bundan maksadı onu kötülemek değil onun bu yolda olduğunu ve bununla
teferrüt ettiğini anlatmak istemiştir. Bu gibiler kutup dairesinin
dışından olanlardır. Hızır aleyhisselam da onlardan ve buna
benzeyenlerdendir.
Bunlara benzeyen Ruh melekleri
vardır ki, ALLAH’ü Zül Celalin daima emirlerindendir. Bunlara
kerubiyyun derler. Bunlar hakkında da kitabımızda açıklama
yapmıştık. Bunlar Hakkın huzurunda itikaf ederler. Kendi
nefislerinin ne olduğunu bilmezler. Yalnız itikâfı bilir ve bunu
yaparlar. Bu gibilerin makamı sıdk sahipleri ile şeri nübüvvet
arasındadır. Bizim yolumuzda gidenler de çoğunlukla bunu bilmezler
Eba Hamid ve emsali gibi. Bu makamın zevki büyük mutlak bir
peygamberlik makamıdır. Bu özellikle meşru amel ile Hakkı tevhit ile
ve nefis küçültmekle elde edilir. Bunlara ait özel bir keşif vardır
ki, ancak bu gibilere nasip olur.
Mesela Hızır gibi
daha evvel bunun da Efraddan olduğunu söylemiştik. Resulullah
(s.a.v)Efendimizde Nübüvvet ve risaletle müşerref olmadan önce
Efraddan idi ve Yalnız inziva eden kişi idi. Resulullah (s.a.v) in
Ahirete irtihalinden sonra yeniden bir Risalet ve şeriat
gelmeyeceğinden kendisinden sonra ancak makamı kalmıştır. Şayet tüm
Peygamberler ve elçiler bu zamana kadar sağ olup kalsalardı hepsi
Şeriatı Muhammediyyenin hüküm ve nüfuzuna girmiş olurlardı. Fakat
umumi şeriatler ve risaletler ki, bundan maksadım ümmetlere mütaddi
olanlar ve her bir Peygambere ait olanlardır. Peygamberlerde olan
ilahi bir özellik ki, ne iktisap ve ne de amelle kazanılamaz
ALLAH’ın hitabı teamül ile elde edilir. Başka türlü
kazanılamaz.
Hızır Aleyhisselam İle Buluşma.
Ey dost Ey veli ALLAH seni teyit etsin. Şunu Bil ki,
Bu temelli uzun ömürlü Veted Musa (a.s)’ ‘ın dostu
Hızır’dır. Kendisi şu ana kadar yaşıyor ve ALLAH’ın izniyle
yaşayacaktır. Onu görenleri bizler gördük. Onun hakkında acayip
şeyler işittik. ALLAH rahmet eylesin hocamız ve şeyhimiz olan Eba El
Abbas El Üreybi ile benim aramda bir şahıs yüzünde bir hadise
geçmişti. Bu hadiseye sebebiyet veren zat Hızır ((a.s))’’ın günün
birinde, Peygamber (s.a.v) Efendimizin şeklinde zuhur edeceğini
iddia etmesiydi ve bana ismini de açıklamıştı. Bana böylelikle Adını
duyduğum şahsiyetini tanıdığım birini anlatmıştı. Ailesini görmüş ve
tanımıştım. Bunun üzerine bu mesele üzerinde durdum onun sözlerini
nazarı itibara almadım. Çünkü onun durumunda da haberim vardı. Benim
tereddüdümü şeyhim sezmiş, Okunu o konuşulan zata çevirip atmış
böylelikle onu bu manevi okla rahatsız edip keyfiyetten haberdar
etmişti. Henüz ben kendi düşünce ve duygularımın başlangıcında idim.
Bu konuşmadan sonra evime dönüyordum.
Yolda tanımadığım
bir kişi tatlı ve dostane bir şekilde selam vererek bana sokuldu ve
şöyle konuştu Filan hakkında sana bilgi veren şeyh Ebul Abbas
doğruyu söyler. O sözü söyleyen zat da filandır diyerek bizzat
şeyhin tarif ve tasvif ettiği zatı söyledi. Ona evet dedim Çünkü ne
kast ettiğini anlamıştım. Gerisingeri dönerek şeyhime vardım. Olanda
bitenden ona haber vereyim dedim.
Yanına vardığımda
henüz selam vermeden bana Ya Eba Abdullah, bir şahıs hakkında bir
mesele üzerinde aramızda geçen münakaşayı biliyorsun Hızır için
filanın söylediğini kabul etmemiştin. Darılmazsan söyleyeyim, senin
yolunu kesip te, aramızdaki münakaşanın doğruluğunu ve benim sözümün
aşikarlığını tasdik eden kimdi. Bunun üzerine şeyhe dönerek, Tevbe
kapısı açıktır dedim.
Oda bana tevbenin kabulü vakidir
demişti. Hocanın bahis ettiği ve benim rastladığım şahsın Hızır
(a.s) olduğunu katiyetle anlamıştım. Ayrıca keyfiyeti şeyhten
sordum. Evet, ta kendisidir demişti.
Bundan başka günün
birinde, Tunus sahilinde bir gemi ile yola çıkmıştım bir ara
karnımda bir sancı peydah oldu. Ne yapayım diye düşündüm yolcular ve
gemi tayfası yatmışlardı. Güvertede kenara çekilip durdum. Denize
baktım pırıl pırıl parlıyordu. Ay bedir halinde idi Bu sırada Ay
ışığı altında bir mesafeden bir kişinin gemiye doğru yaklaştığını
gördüm.
Deniz üzerinde gemiye doğru geliyordu. Geldi ve
benim yanımda durdu. Bir ayağını kaldırarak diğer ayağı üzerinde
kaldı. Sonra aynı hareketi öteki ayağı ile tekrarladı. O anda bir
şeyim kalmadığı gibi, o ayak kaldırmadan da giydiği kisvenin iç
kısmının ıslaklığını gördüm. Kendine mahsus sözle konuştuktan sonra,
selam verip deniz kenarında ve bizden iki mil uzakta ve bir tepe
üzerinde bulunan bir minare istikametinde uzaklaştı bu mesafeyi iki
adımda almıştı ki, minareden sesini duyuyordum. Kendisi ALLAH’ı
zikir ve tesbih ediyordu. Belki de oradan da şeyhimiz cerrah bin
Hamis Elkittani’ye gidecektir. Bu zat İydun denilen deniz
kasabasının ileri gelenlerindendi. Orada idim daha geçenlerde oradan
gelmiştim. Gemiden ayrılıp şehre vardıktan sonra, bir salih kişiye
rastladım. Bana seni dün gece Hızır ile gemideki durumun nasıldı
sana neler söyledi sen ona ne cevap verdin diye sormuştu.
Bu tarihten bir zaman sonra, Atlas denizi sahilinde
seyahate çıkmıştım. Yanımda da salih kişilerin yüksek hallerini
inkar ve tenkid eden bir yol arkadaşım vardı.
Öğle
namazını kılmak için orada bulunan harap bir mescide beraber
girmiştik. Biz içeride iken yolda kalmış bir seyyah kafilesinin
mescide girdiğini gördük. Onlar da bizim gibi namaz kılmak için
gelmişlerdi. Birde baktım ki, vaktiyle gemide gördüğüm deniz
üzerinde korkmadan yürüyen yani Hızır’ın da onların arasında
olduğunu müşahede ettim. Ayrıca içlerinde ondan daha kadir ve menzil
sahibi ve bir derece üstün bir zat vardı ki, eskiden onunla aramızda
derin bir dostluğumuz vardı. Kalktım kendisine selam verdim.
Selamımı bir gönül hoşnutluğu ile iade etti. Önümüze geçerek bizlere
imamlık yaparak namaz kıldırdı. Namaz bitip imam çıkınca bizde
peşinden çıktık. Kendisi kapıya doğru gidiyordu. Kapıda da mescidin
batı tarafında denize nazır bekke denilen bir yere karşı idi. İmamla
kapıda konuşurken Hızır dediğimiz zat mihrapta bulunan bir hasırı
alarak yedi arşın yükseklikte havaya yaydı üstüne çıkarak namaz
kılmaya başladı Dostum imama onu göstererek bu ne yapıyor diye
sordum Bana şöyle cevap verdi. Onun yanına git ve ne yaptığını ona
sor. Dostum imamı orada bırakarak bende Hızır’ın yanına çıkış
yaptım. Nafile namaz bittiğinde Hızır’a selam verdim ve hatır
sordum. Bana dedi ki, Ey kişi buraya çıkmaktaki gayem seninle
seyahat eden inkârcı münkirin gerçeği görmesi içindi derken de kapı
önünde oturan benim münkir yol arkadaşımı parmağı ile gösteriyordu.
ALLAH’ın her şeye kadir her istediğini yapacağını ve yaptıracağını
görüp te inansın diye yaptım dedi. Biraz sonra münkirin yanına
gittim ve gördüklerine ne dersin dedim gözlerim ile gördükten sonra
artık söyleyecek söz kalmadı diyerek iman etmişti. Sonradan beni
mescidin kapısında bekleyen o büyük imama dönerek bir saate kadar
sohbet ettik bir ara bilmezden gelerek hasır üzerinde yedi arşın
havada namaz kılan bu zat kimdi diye sordum bana Hızır’dır dedi ve
sustu. Hızır’ı tanıdığımı kendisine söylememiştim. Sonrada ayrıldık
yolumuza devam ettik.
İşte bu esas veted ile aramızda
geçen hadiseler bunlardı.
Onunla buluşmakla Hak Teâla
bizleri faydalandırmıştı.
Muhterem kardeşlerim,
Muhyiddini Arabi Hazretlerinin Hızır ((a.s)) ile buluşma hatırasını
yazmaya İnşaALLAH yine devam ederiz.
Hz. ALLAH(c.c)
cümlemizi dünya ve Ahirette böyle değerli kulları ile beraber
olmamızı nasip etsin.
Vel hamdü lillahi Rabbil Âlemin
ALLAH’ümme Salli Ala Seyyidina Ve Nebiyyina Muhammedin
Ve Ala Ali Muhammed.
“SİZ BENİ ZİKREDİN BEN DE SİZİ ZİKREDEYİM.
”buyuruyor ( Bakara: 152)
Bu Ayeti
kerimeye birçok manalar verilmiştir şöyle ki;
Bana itaat
ederek siz beni zikrediniz, ben de sizi rahmetimle mağfiretimle
zikredeyim.
Siz beni
dua ile zikrediniz ben de sizi isteklerinizi vermekle
zikredeyim.
Siz beni
övgü ile zikrediniz bende sizi övgüyle nimetlerle
zikredeyim.
Siz beni
ihlas ile zikrediniz ben de ihlasla kurtuluşla
zikredeyim.
Siz beni
dünyada zikrediniz ben de sizi ahirette zikredeyim.
Siz beni
refahınız rahatınız zamanında zikrediniz
Ben de
sizi bela ve musibete uğradığınız zaman zikredeyim.
Siz beni
ibadetle zikrediniz ben de sizi yardımımla inayetimle
zikredeyim.
Siz benim
ulûhiyetimi kabul ederek zikrediniz ben de sizi kulluğa
kabul
ederek
zikredeyim.
Yukarıda
geçen yorumlara göre o vasıflara haiz olan Müslümanın Resulullah
(s.a.v). Efendimize salavatı şerif getirerek Hazreti ALLAH’ın mübarek ismi
celalini zikrettikten sonra yapacağı dualar geri çevrilmez
inşaALLAH.
Fakat
ihlası eksikse Resulullah (s.a.v) Efendimizin izini bozmadan yaşayan bir kulun
duasına muhakkak ihtiyacı vardır
Farzı
mahal ki devlet başkanına ihtiyacını iletmek istiyorsun ne
yaparsın?
O makama
yakın sözü geçen bir kişiyi ararsın ona sıkıntını arzedersin o sözü geçen kişi
de devlet başkanına senin sıkıntını arzeder sende sıkıntıdan
kurtulursun.
Hazreti
Allah’a da sıkıntını arzedebilmek için sözü geçen bir aracıya ihtiyaç
var
O ise
Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v). efendimizdir.
Şimdi bize
vahhabi zihniyetli kişiler, ALLAH ile kul arasında aracı olmaz
diyecekler.
Olur olur
siz dinine bağlı ,ahlakı güzel Hazreti ALLAH’a ve kullarına verdiği sözü tutan
kullarından dua etmesini isteyin. Bakın bakalım duanız kabul olur mu olmaz
mı?
Yalnız
sizin de dürüst olmanız imanlı olmanız şartıyla olur kalbi cılık yumurta gibi
olan kişiye dua tutmaz.
Mühim olan
kalpten iman etmek ihlasla ,sadakatle ,temiz kalple bir de Resulullah
Efendimizin aracılığıyla yapılan dualar muhakkak kabul olur
inşaALLAH.
Deneyiniz...
Hazreti
ALLAH (c.c) Onun kabul edeceği şekilde dua etmemizi, muradımıza kavuşmamızı
nasip
Hz. ALLAH (c.c) İle Beraber Olmak Ve Onu Yanında Bilmek
Hazreti Allah (c.c) İle
Beraber Olmak Onu Yanında Bilmek.
Hazreti ALLAH cc ile
beraber olmak ve onu yanında bilmek Bu ancak Onun verdiği nasiple
olur. Hz. ALLAH (c.c) kulları ile irtibat
kurmayı murad ettiğinde yine kullarından vazifelendirdiği
Peygamberler yarattı. En sonunda ise,
Peygamber (s.a.v) Efendilerimizle Cebrail Aleyhisselamı aracı
yaparak irtibat kurdu. O nurlandırdığı
Peygamber Efendimizle ona teslim olan inanan kulları ile de irtibat
kurmuştur. Zatı akdesi cismani olarak hiç
bir şeye benzemediği için şeklen ve cismen kullarına görünmemekte,
Ancak Hz. Musa aleyhisselama tur dağında ateş olarak
görünmüştür. Bu gerçeklerin ışığı altında
şunu görebiliriz, Bir insan Hz. ALLAH (c.c) ile gönül bağı
kurabilmesi için canlı cismani görünen Hz. ALLAH'ta fani olmuş kalbi
mutmain bir Hakk aşığına ihtiyacı vardır. Eğer bulamamış ise boşluktadır şeytana karşı zayıftır. Çünkü
şeytan insanları kıyamete kadar kandırmaya yemin ettiği için, iblis
şeytan ona her geç musallat olacak, o kişinin kuranı kerime,
peygamber Efendimize, nihayet Hz. ALLAH’a olan imanını bozmaya
çalışacaktır Hz. ALLAH (c.c) muhafaza etsin. Onun için, Müslüman olan her insanın İmanını koruya bilmesi
için çareler aramalıdır.
Ayeti kerimede:
"EY MUTMAİNE OLAN NEFS, DÖN RABBİNE
SEN ONDAN RAZI, O SENDEN RAZI OLARAK." (Fecr -27,28) Yukarıda geçen Ayeti kerimenin
sırrına mazhar nefsi mutmain olmuş bir Hakk aşığından feyz alması
şarttır. Hz. ALLAH (c.c) Resulullah
(s.a.v) Efendimizi Ahirete almakla meydanı şeytanı lâneye
bırakmamıştır. O nur peygamberin Ruhunu
kıyamete kadar vazife başında tutmakta irşadını devam ettirmektedir.
İşte onun bıraktığı şeriatı ve sünneti
seniyyesini aynen uygulayan Ümmetinden seçkin kalbi mutmain olmuş
kulların kalplerine girerek Hakk ve hakikati duyuruyor. Ve bu güzel
insanlar yeryüzünün her yerinde vardır.
Bu kalbi mutmain insanlar vefat
ettiklerinde onları yerine yenileri geçmektedir. Azgın nefisliler istemesede bu nurlu insanlar kıyamete kadar
gelip geçecektir. İşte böyle kullar ile
irtibata geçen Hz. ALLAH’tan akan manevi rahmet içinde yaşarlar.
Böyle mübarek
kullarla irtibat kurmayan nefsini mutmain edemez. Zanla Amel eder,
zanla inanır. Ve o kişi her an imanını
kaybetme tehlikesi içindedir. Çünkü gözle
görmediği şeytan her an onun açığını beklemektedir. Büyük velilerden Hakemi Tirmizi Hz. bile İmanını kaybetmemek
için her sabah namazının sünnetini kılar kılmaz şu duayı yapıyormuş:
"YA
hayyu ya kayyum Ya bediüssemavati vel erdı Ya zel celali vel ikram
Eselüke en tuhyiye kalbi bi nuri marifetike ebeden Ya ALLAH, Ya
ALLAH Ya ALLAH. "
Ey hayyum ve kayyum Ey yerleri
ve gökleri yaratan Ey celal ve ikram sahibi ALLAH’ım, ne olur
kalbimin nurunu ebedi eyle diye niyazda bulunmuş. Bazı nefsinin oyununu bilmeyenler kendilerine güveniyorlar
Hz. ALLAH’ın veli kullarını hakir görüyor onlarla irtibatı gerek
görmüyorlar.
Hz. ALLAH (c.c) cümle mümin kullarını şeytanlaşmış şeyhlerden
uzak tutsun Gerçek mürşidi kamillerle buluştursun. Amin..
Hazreti ALLAH’tan başka sevgilerde aşırılık şirk tehlikesi
doğurur.
Cahiliyet devrinde cansız heykellerden kendilerini ALLAH’a
yaklaştırsın diye tapan müşrikler vardı. Eğer
onlar canlı varlık olsaydı Hz. ALLAH’ın birliğini tasdik edip ona
secde etseydi etrafında dönen ondan yardım isteyenlere de benden
medet beklemeyin bende sizin gibi bir kulum acizim deseydi ve
insanları bir olan ALLAH’a secde ettirseydi, şirk ayetleri gelir
miydi?
Her Hz.
ALLAH’ı birleyen ve yücelteni seven şirke düşmez. Aksi takdirde
Peygamber (s.a.v) ve diğer Peygamber efendilerimizi sevip saygı
gösterenler de şirke düşmüş olur. Nefsde
böyle eğer ona uyar Hz. ALLAH’tan uzaklaşırsan nefsini ilah edinmiş
olursun. Babaya uymak da böyle bir baba
evladını Hz. ALLAH’tan uzaklaştırır dinsiz yetiştiriyor evladı da
ona uyuyorsa şirke düşmüş olur.
Bir kadın eşinin getirdiği
rızkını Hz. ALLAH’tan bilmeyip eşinden bilirse şirk tehlikesine
girer. Bir işçi aldığı maaşını Hz. ALLAH’tan
bilmeyip patronundan bilirse şirk tehlikesine girer. Bir hasta şifaya kavuşmasını HZ. ALLAH’tan değil de doktordan
bilirse şirk tehlikesi içersine girer. Kendisi bir olan ALLAH’a kulluk ettiği gibi ona uyanları da
bir olan ALLAH’a secde ettiren ve elçisine ümmet olmalarını telkin
edip sağlayan mürşide uyan da şirke düşmez.
Ancak kendisine gelen ilahi
vergileri Hz. ALLAH’tan değil de mürşidinden bilen şirk tehlikesine
girer. Birde şu var ki, kendini beğenen de
gizli şirk tehlikesine girer. Her şeyin özünü
her şeyi yaratan Yüceler Yücesi Hz. ALLAH(c.c)
bilir.
Hz.
ALLAH(c.c) cümlemizi her çeşit gizli ve aşikar şirklerden muhafaza
etsin Âmin. Selamı Aleyküm.
YALNIZ
HZ. ALLAH(c.c) KORK Akl-ı selim sahibi ol. Aklını kullan. Yalancı
olma, hakikatin hilafını söyleme “Ben İzzet ve Celal sahibi
ALLAH’tan korkuyorum “diyorsun. Hâlbuki sen
O’nun gayrinden korkuyorsun. Cinden de,
İnsandan da, Melekten de korkma. Gerek konuşan ve gerekse sükût eden
canlıların hiçbirinden korkma. Dünya
azabından da korkma, ahiret azabından da korkma.
Sadece ve yalnız, azap ile azap
edecek olan ALLAH’tan kork...
Hazreti.
ALLAH (c.c) Kafirleri Neden Rızıklandırıyor.
Hz. ALLAH (c.c) Dünyaya çıkarıp
yaşattığı kullarını ister kafir ister müslüman ayırt etmeden Rahman sıfatı ile tecelli ederek
Rızıklandırıyor.
Bu tecelliyatı anlamayan insanlar SünneTULLAHI bilmedikleri
için, bu nasıl olur adam ALLAH’a isyan ediyor, inkar ediyor Fakat
isyan etmiyenden daha rahat bir hayat sürüyor
diyor.
Kafirler
ise müslümanlardan daha daha refah ve ferah içinde
yaşıyorlar diyorlar. Halbuki işin aslı şudur ki, Hz. ALLAH
(c.c) Dünya sahnesine çıkardığı kullarına Rahman sıfatı ile
tecelli ediyor tembellik etmeyen çok çalışan
ve yorulan kullarının hakkını, İnanıyor ve inanmıyor diye ayırt
etmeden ancak çalışıp terleyen kullarına veriyor. Mümin kulları çalışıp terledikleri takdirde nimetlerini
arttırıyor.
Ahiret nimetlerini de, Rahim sıfatı ile tecelli ederek İnanan
mümin kullarının azami gayretle çalışmalarına hakkettiklerini
veriyor.
Yani
her iki hayat için de çalışmayı şart koşmuş. Tembellik yapan fakir kalır ve muhtaç duruma
düşer. Yalnız şu çok önemli ki, Dünya hayatı
bitici, Ahiret ise ebedi orası için çok çalışmak ve Ahiret zengini olmak en büyük kazanç çünkü
bitmeyen bir sermaye. Hz. ALLAH (c.c) Cümle mümin kullarını Dünya ve Ahirette
muhtaç duruma düşürmesin.
Adamın biri yaşadığı ömründe hiç bir işinde başarılı
olamıyormuş, her ne işe teşebbüs ederse etsin hiç ummadığı bir
yerden aksilik geliyor yaptığı bütün mücadelesi boşa gidiyormuş.
Nihayet bütün
ümitleri kırılınca hayattan tamamen ümidini kesmiş intihara karar
vermiş. Kendini asmak için ipi tavana bağlamış fakat ipi boynuna
geçirmeye cesaret edememiş.
Bütün gece düşünmüş. Kâbuslu
bir gece geçirip uyandıktan sonra bulunduğu beldede bulunan yüsek
bir tepeye çıkıp oradan kendisini atmaya karar vermiş.
Nihayet biraz
daha düşündükten sonra kalkıp tepenin bulunduğu yere gitmek için
yola koyuluyor ve bin bir güçlükle tepenin en üstüne çıkıyor.
Bütün
cesaretini toplayıp tam atlıyacağı zaman yanında biri peyda oluyor.
Sen ne yapmak istiyorsun deyince o da başından geçen talihsizlikleri
bir bir anlatıyor ve, hayattan ümidim kalmadı öleyim de kurtulayım
diyor.
Yanında
bir anda beliren adam da, İyi ama sen buradan aşağıya atlayınca
ölmez de sakat kalırsan o zaman halin ne olacak hiç düşündün mü,
sakat olur çalışamaz ve daha beter bir ömür sürer perişan olursun,
ve üstelik imansız gider cehennem ehli olursun.
Bak ALLAH sana ne güzel bir
vücud vermiş bu vücudun hakkını verip sahibini memnun ettin mi.
Seni yaratan senin ömrünü de ne kadar
olduğunu belirlemiştir. Sen ise ömrünü
kendin belirlemek istiyorsun bu çok büyük bir günahtır deyince
intihar etmekten vaz geçiyor.
Yanında beliren Zat konuşmaya
devam ederek, Eğer nasihatlerimi tutacağına söz verirsen sana
dünyalık kazanç yolunu göstereceğim diyor O da, Vereceğin
nasihatleri hiç unutmayacağım diye söz veriyorum diyor.
Birinci
nasihatim, ALLAH (c.c) ölüm vakti gelmeden kimsenin canını almaz
bunu hiç unutma. İkinci nasihatim, her an
ölüme mahkum olduğunu unutma, üçüncü
meşihatım. her an şeytanın pusuda beklediğini unutma.
Dördüncü
nasihatim, can alıcı da sana hiç ummadığın bir zaman gelir bunu da
hiç unutma.
Adam kabul ettim şimdi bana dünyalık kazanç yolunu göster
deyince. Aşağıya bak diyor , orada gördüğün
sarı çiçeklerden topla kaynat suyunu tülbentten geçir şişelere
doldur tabipliğini ilan et. seni çağıran hastalara o sudan içir
fakat dikkat edeceğin en önemli şey ise, hastanın baş ucu ve ayak
ucu.
Benim
suretimde birini baş ucunda görür isen bu hasta iyi olmaz de,
fakat ayak ucunda görürsen bu iyi olacak diye söyle diyor ve
ayrılıyorlar.
Adam tarif edilen çiçeklerden topluyor kaynatıyor şişelere
dolduruyor ve kendini doktor olarak etrafa duyuruyor.
Çağırdıkları
hastanın baş ucunda O zatı görünce bu iflah olmaz bunun ömrü
tamamlanmış diyor. Ayak ucunda gördüğü zaman
da merak etmeyin hastanız iyi olacak deyip hazırladığı ot suyunu
içiriyor. Kısa zaman sonra adamın şöhreti her tarafta yayılıyor çok
zengin oluyor.
Bir kaç yıl sonra büyük servet sahibi oluyor etrafında
zevceleri cariyeleri ona hizmet ediyorlar. O
ise o kadar zevke ve sefaya düşüyor ki, ona tavsiye edilen
nasihatleri şöhret ve ihtişamın verdiği gafletle aklına bile
getiremiyor ne ibadet ne taad hiç birine vakit ayırmıyor.
Bir zaman
sonra, iyice kibir ve gurura kapıldığı sıralarda bir gün kendisinde
halsizlik peyda oluyor hemen sarı çiçek sularından içmeye başlıyor.
Fakat iyi olacağına daha beter olmaya
başlıyor. Hasta kabul etmiyor ve kendisi
hasta olup yatıyor. Cariyeler etrafında fır
dönüyor o ise çaresiz etrafına bakıyor. Çeşit
yemekler getiriyorlar o ise geri gönderiyor. İşte tam bu çare arayışı içinde iken, hizmetçisi koşarak
geliyor Efendim kapıda biri var doktor olduğunu söylüyor içeriye
alalım mı diyor.
Hemen içeriye alın belki derdime derman olur diyor.
Hizmetçi aşağıda bekleyen misafiri alıp
yukarı çıkarıyor gelen kişi hasta doktorun karşısında dikiliyor.
Onu gören doktor onun hastaların baş ve ayak
ucunda oturan kişi olduğunu görünce onun can alıcı melek olduğunu
anlıyor ve, Ayak ucuma mı geldin baş ucuma mı geldin diyor.
O da baş ucuna geldiğini söyleyince,
Ne olur bu sefer ayak ucumda otursan olmaz
mı çünkü yeterince hazırlıklı değilim diyor. Gelen misafir mümkün değil diyor ve devam ediyor.
Ben sana demişti ki, ALLAH (c.c) vakit
gelmeden kimsenin ruhunu almaz sen unuttun. Her an ölüme mahkum olduğunu unutma dedim sen unuttun.
Her an şeytanın seni kandırmak için fırsat
beklediğini söyledim sen ise onun seni ahireti unutturmasına kandın.
Can alıcı sana da hiç ummadığın zaman gelir
dedim sen unuttun. İşte hiç beklemediğin
anda geldim diyor ve baş ucuna oturuyor. Adam yalvarıyor ne olur biraz müsaade etsen de hazırlık
yapsam derken can alıcı ruhunu teslim alıyor. Kıssadan hisse çıkaranlardan olmamız dileğiyle..
Selamı Aleyküm.
__________________
YALNIZ HZ.
ALLAH (C.C) KORK Akl-ı selim sahibi ol. Aklını kullan. Yalancı olma,
hakikatin hilafını söyleme 'Ben İzzet ve Celal sahibi ALLAHdan
korkuyorum ‘diyorsun. Halbuki sen Onun gayrinden korkuyosun. Cinden
de, İnsandan da, Melekden de korkma. Gerek konuşan ve gerekse sükut
eden canlıların hiçbirinden korkma. Dünya azabından da korkma,
ahiret azabından da korkma. Sadece ve yanlız, azap ile azap edecek
olan (ALLAH) dan kork ..
Bütün
Peygamber (s.a.v) Efendilerimiz ALLAH’u Teâlanın varlığını birliğini
bu kısa dünya hayatından sonra ebedi bir hayatın başlayacağını
bildirmek için gönderilmişlerdir. Cenabı
hakkın lütuf hidayeti ile hidayete eren, hakikati bulan bir insanın,
Hakk ve hakikatten gafil, Ahiret yolculuğunu düşünmekten habersiz
olanları ikaz edip uyandırmaya, kalpleri nurlandırmaya gayret etmesi
lazımdır.
Çünkü
bu vazife yapıldığı zaman, Ancak insanlar kötülükten sakınır hidayet
yolunu tutarlar. Hadisi şerifte şöyle
buyruluyor; Senin vasıtanla ALLAH’ü Teâlanın
bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için dünyadan ve içindekilerden
daha hayırlıdır. Buhari.
Bir insan sele kapılmış gidiyor
merhamet edip onu kurtarmaya çalışmaz mısınız? kurtarmazsanız
boğulup gidecek. Fakat delalet girdabına
kapılmış bir insanı kurtarmak ona da benzemez çünkü kurtarmazsanız
ebedi hayatı gidecek.
Şöyle düşünülse, bir tarafta can kurtuluyor, bir tarafta iman
kurtuluyor. Suda boğulma tehlikesi geçireni
kurtaramasak belki su şehidi olacak fakat imanını kaybetme tehlikesi
girdabına yakalanan insanı kurtarmazsak ebedi Ahiret hayatını
kaybedecek. Bunun içindir ki, azami bir
şekilde çok çalışmak gerekiyor. Ola ki bir
kişi Hz. ALLAH’ın lütuf deryasına girer. Hz.
ALLAH (c.c) Buyuruyor ki, "İYİLİĞİ EMRET
KÖTÜLÜKTEN VAZ GEÇİR BU HUSUSTA SANA İSABET EDECEK EZİYETE
KATLAN." ; (Lokman-17.)
Bu kolay bir vazife
değildir. Bu vazifeyi yapanların başlarına
bir takım musibetler ve sıkıntılar gelmesi
mümkündür. Bu sıkıntılara sabretmek
lazımdır. Bir de şu var ki, bu vazife
cesareti ve metaneti gerektiren işlerdendir değil malını canını o
yolda feda edenlerin işidir. Korkak kimsenin harcı
değildir. Ayeti kerimede; "ÇÜNKÜ BUNLAR AZMEDİLMEYE DEĞER
İŞLERDENDİR." (Lokman
17.) Hz. ALLAH (c.c) cümlemizi hidayet
rehberi yapsın delalet rehberi yapmasın. Amin. Vel Hamdü Lillahi Rabbil
Alemin. ALLAH’ümme Salli Ala Seyyidina
ve nebiyyina Muhammedin ve ala Ali Muhammed.
Hatemi veli Hz.
YALNIZ HZ.
ALLAH (C.C) KORK Akl-ı selim sahibi
ol. Aklını kullan. Yalancı olma,hakikatin
hilafını söyleme 'Ben İzzet ve Celal sahibi
ALLAHdan korkuyorum ‘diyorsun. Halbuki sen
Onun gayrinden korkuyorsun. Cinden de,
İnsandan da,Melekden de korkma. Gerek konuşan
ve gerekse sükut eden canlıların hiçbirinden korkma. Dünya azabından da korkma, ahiret azabından da
korkma.
Sadece
ve yalnız, azap ile azap edecek olan ALLAH’dan kork
Hazreti
Ömer Efendimiz anlatıyor: Medinede kuraklık
son haddeydi. İştişare yaptık yağmur duası
yapmaya karar verdik. Kararlaştırılan gün toplandık ve yağmur duası
yapacağımız dağa geldik. Orasını tercih
edişimizin sebebi, bölge çukur çukurdu her kez bir çukura girer dua
ederken birbirini görmezdi.
Benim bulunduğum bölmemen
yanındaki bölmeye bir habeşi geldi ve duaya başladı ben ise onun
nasıl dua edeceğini merak etmiştim.
Kendi bölmemden çıktım gizliden
onu gözetlemeye başladım. Duasına şöyle
başladı. Ey merhameti sonsuz
Rabbim, Ey Rahmeti sonsuz
Rabbim, Biz insanları susuz bırakmakta
haklısın çünkü biz çok hatalar yapıyoruz muhakkak cezayı hakkettik
bizi susuz bırakmakla haklısın. Fakat
hayvanların günahı ne, Onlar ne olacak kuşlar susuzluktan uçamıyor
develer susuzluktan yürüyemiyor. Bari hayvanları
acı.
Ey yüce
ALLAH’ım ben şimdi başımı secdeye koyuyorum ve sana yalvarıyorum
yağmur yağdırmadığın müddetçe de secdeden
kalkmıyacağım. Dedi ve secdeye
kapandı.
Hazreti Ömer Efendimiz devamla; Ben ise duanın neticesini
merak ettiğim için gökyüzüne bakmaya başlamıştım. O daha başını secdeden kaldırmamıştı ki, hafif rüzgar başladı
ve gök yüzü bulutlanmaya başladı.
Biraz sonra ise öyle bir rahmet
yağmaya başladı ki, her taraf suya kandı dereler doldu hayvanat suya
kandı. Halk sevinç içinde koşuşurken ben
habeşinin peşinde gidiyordum.
O ise devamlı şükür ediyordu.
Onu takip ediyor arkasından gidiyordum. Biraz
sonra bir yahudinin evine girdi ben de arkasından
girdim. Ev sahibi yahudi yağmur sevinci
içinde beni karşıladı. Ben vakit geçirmeden
habeşi hakkında bilgi vermesini istedim. Onun
kölesi olduğunu çok zayıf olduğunu hiç bir işe yaramadığını
söyleyince, eğer satarsan ben onu satın almak istiyorum
dedim. Al fakat sana gene söylüyorum hiç bir
işe yaramaz dedi. Bizim bu konuşmalarımızı
uzaktan izleyen habeşi, Ya Ömer o doğru söylüyor gerçekten ben çok
güçsüzüm deyince sen mi güçsüzsün dedim sen öyle birisin ki Hz.
ALLAH senin hatırına rahmet yağdırdı ben şahidim deyince, sen ne
gördün de şahitlik yapıyorsun dedi. Ben senin
nasıl dua ettiğini nasıl yalvardığını seyrettim sen secdede
yalvardın ALLAH'da senin duanın neticesinde rahmet yağdırdı
dedim.
Bu
konuşmadan sonra, Demek sen benim Rabbimle olan sırrımı öğrendin.
dedi ve, İki elini göğe kaldırarak, Ya rabbi ikimizin arasındaki
sırrımızı duyurduktan sonra benim yaşamamın önemi kalmadı al ruhumu
sana kavuşayım dedi ve bir an da yere yığıldı. Biz ise şaşkınlıkla onun yanına koştuk fakat o Ruhunu teslim
etmişti. İşte bu benim hiç unutamadığım bir
hatıramdır... Hz. ALLAH şefaatlarına nail
eylesin inşaALLAH amin.
Kalpteniman
YALNIZ HZ.
ALLAH (C.C) KORK Akl-ı selim sahibi ol. Aklını kullan. Yalancı
olma,hakikatin hilafını söyleme 'Ben İzzet ve Celal sahibi ALLAHdan
korkuyorum ‘diyorsun. Halbuki sen Onun gayrinden korkuyosun.Cinden
de, İnsandan da,Melekden de korkma. Gerek konuşan ve gerekse sükut
eden canlıların hiçbirinden korkma. Dünya azabından da korkma,
ahiret azabından da korkma.Sadece ve yalnız, azap ile azap edecek
olan HZ. ALLAH’TAN
KORK.
Nakil ederler ki, Hasan-ı Basri Hazretlerinin Şemun adında
ateşe tapan bir komşusu vardı. Hastalandı can
çekişme sırasında Hasan-ı Basri Hazretleri onu ziyarete
geldi. Ona dedi ki; “Bak gidiyorsun ALLAH’tan kork gel Müslüman ol zira bütün
ömrün ateş ve duman arasında geçti. Tövbe et ki ALLAH seni af
eder.” buyurdu. Şemun dedi ki, beni İslamdan vazgeçiren üç
şeydir.
Birincisi bir yandan dünyayı kötülüyorsunuz fakat gece gündüz
rızık peşinde koşuyorsunuz. İkincisi ölüm
vardır diyorsunuz, onun için hazırlık yapmıyorsunuz. Üçüncüsü, ALLAH’ın cemalini görelim diyorsunuz, Onun
beğenmediği işlerle meşgul oluyorsunuz dedi.
Hasan-ı Basri Hazretleri
;“Senin bu sözlerinde iman kokusu var.
Müminlerin kusurları vardır fakat ALLAH’ın bir olduğunu tasdik
ediyorlar ona ibadet ediyorlar. Sen ise bütün ömrünü ateşe tapmak
ile geçirdin. Yetmiş sene ateşe taptın. Ben ise ateşe hiç tapmadım
yalnız bir olan ALLAH’a taptım fakat ateş yine de ikimizi yakmakta
seni kayırmıyor. Benim Rabbim dilerse ateş benim kılımı bile
yakamaz. Çünkü ateş mahlûktur. Rabbimin
emrindedir. Şimdi gel ikimizde ellerimizi ateşe sokalım bu surette
ateşin aciz olduğunu, Bir olan ALLAH’ın da, sonsuz kudretini gör.
”dedi. Hasan-ı
Basri Hazretleri böyle söyledi ve iki elini de ateşe soktu. Elini
ateşten çıkardı ve ellerinin bir zerresi bile yanmamıştı. Bu hali
gören Şemun hayrete düştü ve dedi ki,
“yetmiş yıl var ki ateşe taptım, şurada bir kaç nefeslik vaktim
kaldı benim için tedbir ve çare nedir”
diye sordu. Hasan-ı Basri Hazretleri dedi
ki “şahadet getir.
“ Şemun “azap görmeyeceğime dair elime imzalı kâğıt verir kefil
olursan iman ederim”
dedi.
Bunun
üzerine Hasan-ı Basri Hazretleri onun azap görmeyeceğine dair yazılı
senet verdi. O da iman etti. Ağlaya ağlaya
kelime-i şahadet getirdi ve “beni sen
yıka toprağa koy ve bu yazıyı benim elime koy “dedi. Hasan-ı Basri Hazretleri kabul
etti.
Şemun da
kısa süre sonra kelime-i şahadet getirerek öldü. Hasan-ı Basri Hazretleri onu kendi eli ile yıkadı mezara
koyarken de yazıyı Şemun un eline sıkıştırdı. Toprağı örtüp
döndüler. O gece Hasan-ı Basri Hazretleri pişman
oldu. “Ben ne yaptım neyime güvendim
kefil oldum “dedi. O kadar üzüldü ki o
üzüntü ile uyudu. Rüyasında Şemun u gördü.
Cennet bahçesinde zevk içinde geziyor. Yüzü
ayın on dördü gibi parlıyor. Ey Şemun
“Nasılsın?”
dedi. Bunu bana neden soruyorsun durumumu
görüyorsun ALLAH bana çok şefkatli davrandı senin kefilliğine de hiç
ihtiyaç kalmadı, bana verdiğin kâğıdı al diyerek Hasan-ı Basri
Hazretlerine uzattı.
Hasan-ı Basri Hazretleri uyanınca senedi elinde buldu ve dedi
ki,” Ey merhameti sonsuz Rabbim. İnandım
iman ettim ki sen merhametlilerin en merhametlisisin senden merhamet
dileyen boş dönmez. Yetmiş yıl ateşe tapan Mecusi’ye kelime-i
şahadet getirtmekle lütuflarda bulundun, Acaba yetmiş yıl sana daima
ibadetlerle ömrünü geçiren kullarına ne lütuflarda
bulunursun?”
Teskeretül evliya
(sahife,
78-79)
Muhterem kardeşlerim, Hazreti
ALLAH (c.c) ayeti kerimesinde: "Onlardan tövbe edenler pişmanlık duyanlar gizlediklerini
açıklayanlara ise ben onların tövbesini kabul ederim ben tövbeleri
çok kabul eden ve çok rahmet edenim "(Bakara-160) buyuruyor. Böyle merhameti sonsuz
olan Rabbimize isyan edilir mi? O’nun
emrettiği ibadetler seve seve yapılmaz mı? Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi O’nun zatına kul Habibine ümmet
eylesin Amin. Vel Hamdü Lillahi Rabbil
Âlemin. Allahümme Salli Alâ Seyyidina
Ve Nebiyyina Muhammedin Ve Alâ Ali Muhammed.
"Her şeyin hükümranlığı
elinde olan sizin de kendisine döneceğiniz olan ALLAH, noksan sıfatlardan
münezzehtir."
(Yasin-83)
Böyle
buyuran Hazreti ALLAH (c.c) kesinlikle kendisine döneceğimizi
haber veriyor ve biz inananlara
duyuruyor. Etrafımızda yaşayanlara, dışarıda
yaşayanlara, insanların geneline baktığımızda İnanan inanmayan bütün insanlar dara düşmeden, sıkıntıya
düşmeden Hazreti ALLAH’ın emirlerini
akıllarına getiremiyorlar. Akıl deposu olan
beyinler dünya geçimi telaşıyla dopdolu ,kimisi siyaset, kimisi
futbol. kimisi müzik ve eğlence ile moda
takip ederek zamanlarını harcıyorlar. Gençlik
desen uyuşturucu tuzaklarına yakalanmış anaları şaşkın, babaları
şaşkın şeytanın tuzağından
kurtulamıyorlar. Müslüman olduğunu iddia eden
bazı guruplar siyah bayrak Lâilâhe illâllah tehvide
bayrağını çekmiş önüne geleni öldürüyor kesiyor çok kötü
bir zaman geçiriyoruz. Hazreti ALLAH (c.c) biz kullarını yanına döndürmeden evvel
aklımızı kullanmamızı şeytanın tuzaklarına
düşmeden günahlardan temizlenerek zatına dönmemizi nasip etsin
inşaALLAH.
Bir insan Hazreti ALLAH’ı canı gibi sevmeli canı da O'nun
zaten. Canı, bedeni, içine aldığı nefesi malı
mülkü her şeyi Hazreti ALLAH’ın. Böyle bir
tek olan her şeyde hüküm sahibi olan Hazreti ALLAH ile
gönülden Samimi olmayıp da başka varlıklarla
daha samimi olmak ahmaklık değil de nedir.
Kardeş sen hazreti ALLAH’ı kalp
gözünle gördüğün zaman Onunla samimi oldun demektir. Bu duruma gelince O'nun emirlerini kendi arzularının önüne
koyarsan O da sana samimi olur. İşte o zaman
sana gaybdan mana alemi açılır ve gönlünde kalpten iman filizleri
yeşermeye başlar. Nasıl olur bu yeşerme işi
derseniz,
Evvelâ kalbinize nurların dolduğunu gözünüzle
görürsünüz. Sıkıntıya düştüğünüzde
sıkıntınızın kalkacağını haber alır ferahlarsınız. Her iptilâ geldiğinde Hazreti ALLAH’ın yardımını yanınızda
bulursunuz. O çok merhametlidir kuluna
çekemeyeceği yükü vermez.
Şunu çok iyi bilmek gerekir ki,
Hazreti ALLAH kullarından tevbe bekliyor istiğfar bekliyor kendimizi günahsız sandığımız zaman bile
dilimizden tevbeyi eksik etmemeliyiz. Hazreti
ALLAH ile samimiyet budur. Hazreti ALLAH’ı
bir bilen ona kalpten iman eden Onunla samimi olan her işte kendi
istek ve arzusunu Hazreti ALLAH’ın
emirlerinin arkasına bırakır her işte Hazreti ALLAH’ın emirlerini
öne alır.
"O, BİZ İNSANA ŞAH DAMARINDAN DAHA
YAKINIZ."(Kaf-16)
buyuruyor. O ki bize bizden yakın bu ilâhi
yakınlıktan neden istifade edemiyoruz ve nefsimize
uyuyoruz.
Sen
kimsin ki O'nun emirlerini ön plâna almıyorsun birde O'ndan yardım
bekliyorsun. Sen şeytanla samimiyeti bırak da
Hazreti ALLAH’la samimi olmaya bak.
Hazreti Muhammed sav Efendimizin Ehli Beytinden Olmanın Yolu
HHazreti Muhammed sav Efendimizin Ehli Beytinden Olmanın Yolu
Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin ehli
beytinden olmanın yolunu yine kendisi bize
tarif ediyor ve buyuruyor ki: "HER
TAKVA SAHİBİ OLAN MUHAMMEDİN EHLİ
BEYTİNDENDİR." (Taberi-
C,sağir)
Resulullah (s.a.v) takva sahipleri
buyuruyor Takva sahibi olmak ise lâfla olmaz
kalpten iman şart.
Haramlardan kaçmak yetmiyor şüpheli gıdalardan da
kaçacaksın. bedenine zahiri ve batini oruç
tutturacaksın.
Zina yapmamak. helal yemek helal icmek. Batini oruç ise dilini kötü sözlerden kesmek gözlerini harama
kapamak.
Hazreti ALLAH’ın emrettiği beş vakit namazı kılmak gece
ibadetlerine kalkmak. Her an hazreti ALLAH’ın
rızasını gözettin mi takva sahibi olur Resulullah (s.a.v)
Efendimizin ehli beytinden olma şerefine nail
olursun.
Bu ne
büyük bir lütuftur ki Hazreti ALLAH (c.c) cümlemize nasip etsin
inşaALLAH.
Her Geceyi Kadir Gecesiymiş Gibi Geçiren Muradına Erer.
Her Geceyi Kadir Gecesiymiş Gibi Geçiren Muradına
Erer.
Bin aydan hayırlı olan kadir
gecesini bulmak için her geceyi hazreti
ALLAH’ın rızasına uygun olarak geçmek gerekiyor.
Ne mutlu o kullara ki yaşadığı
her gecenin kıymetini bilir ve her geceyi
ibadet ve taatla geçirir hazreti ALLAH’ın rızasına
kavuşur muradına erer.
Yine de hazreti ALLAH’a
inananların ramazanı şerife değer vermesi kadir gecesini ramazan ayının son on gününde aramaları boşa
gitmez hazreti ALLAH (c.c) murad ederse o
geceyi buldurur inşaALLAH.
Biz yılın her gecesine kadir
gecesiymiş gibi önem veririz öylece yatağımıza yatarız her gece tesbih namazını teheccüd namazını
kılarız hafi ve cehri zikirlerimizi
çekeriz. Bunları riya olsun diye değil örnek
olsun diye yazıyoruz Hazreti ALLAH kalbimizin
özünü biliyor biz O'nun rızasını istiyoruz kullarının
takdirini beklemiyoruz O bizi beğensin
yeter. Bu imanı bize bahşettiği ve böyle
yaşattığı için O'na sonsuz şükürler olsun.
Hz. ALLAH (c.c) Her hükmünü
gerçekleştirmek istediği zaman, O işin gerçekleşmesi için bir aracı
veya bir vesile tayin etmiştir. Başta Vahiy
göndermede melekleri aracı kılmıştır, Peygamber Efendilerimizi, Zatı
şerifini tanıtmak için aracı kılmıştır.
Bir kişi kalkar da ben hiç bir
aracı kabul etmedim derken, Başta melekleri devamında da, Peygamber
Efendilerimizin ve getirdikleri kutsal kitapların aracı olduklarını
inkâr etmiş oluyor.
Peygamberlik kapısı kapandıktan sonra ise, o İlahi yolda
vekillik şerefine layık görülen, İlimde derinleşen, Vettekullahe
Veyüallimu kümullah Takva sahibi olursanız mualliminiz ALLAH olur
Ayeti kerimenin tecelliyatını mazhar olan ALLAH’ın veli kulları
aracılık yapmaktadır.
Tabidir ki meleklerin, Peygamber efendilerimizin ve
getirdikleri kutsal kitapların da aracı olduğunu hatırlamayan,
Velilerin de aracı olduğunu hatırlayamaz.
“Aracı kabul
etmedim.” diye konuşan kişiye deriz
ki: "Senin okuduğun vahhabi kitaplarının
sözlerini yazan alimler de senin velilere düşman olmana aracılık
yapmıyorlar mı?"
İşte bazı insanlar da, ALLAH ve
Resulünün getirdiği emirlerini müritlerine öğretmede aracılık
yapanları mürşit kabul etmişler.
Bazılarıda vahhabilerin
eserlerini yazanları aracı kabul etmişler, Evliyaları inkâr ederek
onlarla beraber olanları müşrik olarak görmüşlerdir.
Anne Baba nine dede,
evlatlarına torunlarına doğru yolda olsunlar diye aracılık
yapıyorlar.
Öğretmenler okullarda öğrencilerine bilgi sahibi olsunlar
diye aracılık ediyorlar. Evlilikler de aracılık ile
yapılıyor.
Her
toplulukta kıyamete kadar Maddeye ve manaya aracılık yapanlar
olacaktır.
Şeytan ise kıyamete kadar insanları kendi saflarına çekmek
için insanlara aracılık yapacaktır.
Hz. ALLAH (c.c) cümlemizi onun
aracılığından muhafaza etsin.
HZ ALLAH’ın zikri ile meşgul
olan güzel zatlara intisap edenleri müşrik olarak vasıflandıran
onları o gözle görenler bilsinler ki, Ahirette, Resulullah (a.s)
onun bıraktığı vazifeyi devam ettiren vekillerini müşriklikle
vasıflandıran kişilerden davacı olacaktır.
Kesinlikle bilinmelidir ki,
Şeytan günaha sokmak için aracılık yapıyor ve bu işi çok güzel
şekilde başarıyor günaha meyilli nefslerin ibadete yönlenmelerini
istemediği için, nefsin düzelmesine terbiye olmasına aracılık yapan
mürşidi kâmilleri müşrik olarak göstererek insanlara aracılık
yapıyor.
Şeytanın vesvesesine kapılan da, onun aracılığı ile şeytanın
düşmanı olan velilere düşman oluyor.
Ve onları ve onlara uyup nefs
tezkiyesi yapanları müşrik olarak görmeye başlıyor. Bu yetmiyor
müşrikinde müşriki diyerek o mübarek yolda olanları kendisi gibi
vesveseye sokuyor yoldan çıkarıyor onları azgın nefsin kucağına geri
döndürerek şeytana teslim olmalarına aracılık
yapıyor.
Biz bu
tuzağa düşenleri ve nefsine köle olanları çok gördük bu vesveseye
kapılanlara ve inkâra sapanlara bu yol bir daha açılmamak üzere
kapanıyor.
Muhterem kardeşlerim samimi şekilde düşünün aklınızı ve
fikrinizi çalıştırın, Nefsin kötü huylardan kurtulup ibadet ve
zikire alışmasına günahlardan uzak kalmasına şeytandan başka kim
rahatsız olur.
Yine seneler evvel yaşadığım bir hadiseyi hatırladım. On beş
on altı yaşlarında iken beraber olduğumuz yakınlarım ile beş vakit
namazı cemaat ile kılıyorduk şeriatten başka bir şey
bilmiyorduk.
Hep saygıyla hatırlarım, Aramıza kerim diye bir Abi
geldi.
Sarı
nurlu sakalından çok etkilenmiştim çok konuşmuyordu.
Bir gün gözlerimizi harama
bakmaktan sakınmamızı söylemişti de bende:" Öyle söylüyorsun fakat Çarşıda mini eteklilerden geçilmiyor
insan gözlerini koruyamıyor abi "deyince, "Ben her gün çarşıdan
geçiyorum fakat hiç bir mini etekli görmüyorum sen ise gözlerin ile
arıyor sonrada görüyorsun." demişti.
Onu takip etmeye karar verdim. İkindi namazını kılmak için
camiye gitmek üzere harekete geçti bende arkasından onu takibe
koyuldum gayem onun açığını yakalamaktı.
Her zamanki gibi çarşı
kalabalık ve her çeşit insan gelip geçiyordu. Ben ise kerim abinin
arkasında onun gözlerini nasıl koruduğunu görmek
istiyordum.
Gördüğüm manzara şuydu." kerim
abim iki elini kıyamda gibi karnına bağlamış gözlerini de
ayakuçlarına dikmiş başka hiç bir yere bakmadan yürüyordu ve öylece
camiye girdi ibadetini yaptı aynı şekilde de gerisi
geriyedöndük."
Çok etkilenmiştim ve tarikatı
Nakşibendi den olduğunu kalp zikri yaptığını
öğrenmiştim.
İşte böyle yolda olan ve nefsini kötü alışkanlıklardan
kurtaranları müşrikin müşrikin yeni bir din kurdun diyerek yoldan
çıkıp nefislerini şeytana teslim etmelerine aracılık yapanlar bir
gün gelir bunun hesabını verirler.
Hz. ALLAH cümlemizi şeytanın
sinsi vesvesesinden muhafaza etsin sevdiklerini sevdirsin
sevmediklerinden de nefret ettirsin ki, biz doğru yolu bulmuş olalım
Vel hamd Lillahi Rabbil Âlemin.
ALLAH’ümme salli Ala seyyidina
ve nebiyyina Muhammedin ve ala Ali Muhammed
Bir gün torunum Ömer ile sohbet
ediyorduk kendisi sekiz yaşında bana Hz. ALLAH’ın büyüklüğünün nasıl
olduğunu sordu.
Bende,:"yavrum onun yüceliğini
anlamak için yarattığı eserlerini inceleyerek
görebiliriz"
dedim. "Fezada bulunan gezegenleri
düşün, Dünyanın dönüşünü düşün, mevsimlerin gece gündüzün oluşumunu
düşün. En önemli delil de, kendi vücudunu düşün. Gözlerini düşün iki
nokta ile etrafını görüyorsun "derken,
Dede:"gözün görmesini yaratan
kendisi kim bilir ne kuvvetli görüyordur." deyiverdi
Kulaklarını düşün nasıl duyuyorsun derken de,
"duymayı yaratan kendisi nasıl kuvvetli
duyuyordur." dedi.
Aklını düşün deyince de,
"Aklı yaratan kendi ne kadar kuvvetli
akıllıdır." dedi "İşte ALLAH’ını buldun"
demiştim.
Evet,
Yarattığı eserlerini tefekkür eden sahibini bulur.
Hz. ALLAH (c.c) bizlere taktığı
gözler ile onun muhteşem eserlerini mana gözüyle seyretmeyi ve
imanımızın kalpten olmasını nasip etsin İnşaALLAH.
Ayeti
kerimede: "De ki, Göklerde ve yerde
neler var baksanıza! Fakat inanmıyan bir topluluğa ayetler ve
uyarılar fayda sağlamaz."
(Yunus -101)
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde: "EY İMAN EDENLER.
ALLAH’TAN KORKUN VE DOĞRU SÖZ SÖYLEYİN Kİ ALLAH İŞLERİNİZİ DÜZELTSİN
VE GÜNAHLARINIZI BAĞIŞLASIN. "(Ahzap-
70.71) diğer bir ayeti kerimede ise
: "BAŞINIZA GELEN HERHANGİ BİR
MUSİBET KENDİ ELLERİNİZLE YAPTIĞINIZ HATALAR YÜZÜNDENDİR.
"(Şura-30.) buyuruyor.
Ayeti kerime ve hadisi
şeriflerin bizlere duyurduğu gerçek, insanların başlarına gelen
sıkıntı ve felaketler kendilerinin yapmış olduğu hatalar yüzünden
gelmektedir. Doğru olmayı benimsemeyen aklını
şeytani işlere yönlendiren insan belaları başına sarmıştır, sonra da
ne kadar kötü kaderim varmış diye üzülür. Hazreti ALLAH
(c.c) her kulunun her anını takip ettiği için
ve imtihana tabi tuttuğu için kulunu kendi haline serbest
bırakır.
Kulu
doğru yola gitmeyi arzu ediyorsa, o yolu kolaylaştırır sapık yola
gitmeyi arzu ediyorsa,o yolu kolaylaştırır. insan yol seçimini
yaparken kendi aklına değil, Her şeyi yoktan
var eden ALLAH’ına güvenmelidir. Her şeyi
yaratan. yarattıklarını en iyi bilendir. Başımdan geçen bir hadiseyi
hatırladım buraya naklediyorum.
1999 senesi, iki çocuğumun ve
bizim biriktirdiğimiz parayla adapazarında üç katlı ev almaya karar
verdik, emlakçıya gittim bana üç tane ev gösterdi. Üç evden
hangisinin hayırlı olduğunu anlamak için istihare namazı kıldım
yattım uykuya daldım ki kendimi geniş bir alanda buldum elime bir
yay üçtane de ok verdiler üç oku da birseferde gösterilen hedefe
atmamı söylediler bende üç oku yaya koyup attım fakat hiç birisi
hedefi tutmadı biri sağa biri sola birisi de havaya gitti uyandım
inandım ki beğendiğim üç ev de hayırlı değil. Fakat yakınlarım rüya ile amel olmaz dediler ve beni
şaşırttılar çünkü gördüğümüz evlerden birini çok beğenmişlerdi
emlakçıya gittik bin mark kapora verdik üç katlı evi 85 bin marka
pazarladık .
Fakat içimde huzur diye bir
şey kalmamıştı devamlı hazreti Allaha sığıntı halindeydim aman
yarabbi hem çocuklarımın hem kendimin
biriktirdiğimiz paralarımız boşa gitmesin hayırlıysa nasip et
hayırsız ise engel koy diye devamlı niyaz
halindeydim. çünkü evin sahibi Hollandadan
gelecek parayı alacak tapuyu verecekti önümüzse üç gün vardı
.
Bu sıkıntılı anımda ticaretle uğraşan
bir yakınımın iş yerine uğradım durumu açtım, abi benim bir yakın
mimar arkadaşım var gel bu evi ona gösterelim dedi mimarı aldık evi
gösterdik mimar arkadaş evin alt katına girdi temeline baktı çıktı
ve bu evi satın alma bu ev bir depremde yıkılır
dedi. Bu tespitten sonra kimseyi dinlemedim
evi almaktan vazgeçtim.
Ertesi gün
emlakçıya gittik kaporayı aldık. Ve bir hafta
geçti o büyük Marmara depremini yaşadık. Almak istediğimiz bütün evler yerle bir olmuşlardı Paramız
elimizde kaldı. İşte Hazreti ALLAH’a güvenmenin mükafatı ona sonsuz
şükürler olsun Elhamdülillahi Rabbil Alemin.
Ey hakiki doğru yolu arayan
insan sende gerçek mürşid olan HZ. ALLAH’a samimiyetle sığınırsan
sana hayırlı yönü buldurur. Eğer kendi aklına ve nefsine göre
beğendiğin bir iş yaparsan zarara uğramaktan kurtulamazsın Hazreti
ALLAH (c.c.)cümlemizi zatına inanan O'na itimat edenlerden eylesin
inşaALLAH. Amin...
Hz. ALLAH. Ayeti kerimelerinde:
estaizübillah,
"ANCAK TEVBE EDİP
DURUMLARINI DÜZELTENLER VE GERÇEĞİ AÇIKÇA ORTAYA KOYANLAR
LANETLENMEKTEN KURTULMUŞLARDIR BEN ONLARIN TEVBESİNİ KABUL EDERİM VE
BEN TEVBELERİ DAİMA KABUL EDERİM MERHAMET EDERİM.
"(Bakara- 160)
buyurarak biz günahkar kullarına
umutlar saçıyor.
Akıllı insanın yapacağı en hayırlı hareket günahlarına tevbe
etmesi ona ikram olunan nimetlere şükretmesidir. Ne kadar
yaşayacağını bilmeyen ölüme mahkum olan zavallı insan onu bu zor
durumunda koruyup gözetleyecek kendisini yaratanın olduğunu
bilemiyor her yapacağı işe başlarken ona sığınmıyor itimat
etmiyor bu yüzden hataya düşmekten kurtulamıyor.
Her hangi bir hayırlı
gördüğümüz işe girişmeden evvel halis niyetle iki rekat namaz
kılıp her şeyi yaratan kainatın sahibine sorsa ALLAH’ım ben bu işe
teşebbüs ediyorum bu iş benim için hayırlı ise yeşil renk, hayırlı
değilse kırmızı renk ile göster diye ALLAH’ına danışacak ve
gerekirse yedi gece devam edecek. Onun için
bizi yanlışlıktan koruyacak bu ilahi emri mutlaka
yapmalıyız. Fakat işin başı kalpten iman ve
itimat Hazreti Allah cümlemizi bu şuura erenlerden eylesin
Amin.
Yaratmak, olmayanı, bilinmiyeni ortaya koymak, hiç yoktan var
etmektir. Bu da yalnız Hazreti ALLAH’a
mahsustur.
Her
şeyi nizam ve intizam içinde yoktan var eden, her yarattığını
birbirine uygun, yeni bir icat ile numunesiz olarak yaratan
O'dur.
Ayeti
kerimesinde; "ALLAH her şeyin
yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir." (
Zümer-62)
Her
şeye ihtimamla bir şekil ve hususiyet verir, düzenler ve en güzel
bir biçimde terkip eder.
Ayeti kerimede;
"ALLAH ne dilerse
yaratır." (Al-i imran-47 )
Bir şeyi yaratmak istediğinde:
onu düşünüp tasarlamaya, zamana mekâna ve numuneye muhtaç
değildir. Kâinatı ve içindeki her şeyi
misilsiz benzersiz yaratmıştır. Her şeyin en
güzelini, en güzel hikmetlerle yaratan odur.
İnsanların yaptığı, sadece Onun
verdiği akıl sayesinde yaratılan eserlerin sırlarını keşfetmekten
ibarettir. Bütün insanlar bir araya gelseler,
ilimlerini fenlerini ortaya koysalar bir tek
incir çekirdeğini, bir buğday tanesini yapabilirler
mi? Veyahut bir sivri sineği, veya basit
görülen bir kılı yoktan var edip ona can
verebilirler mi? Bir tek yaprak karşısında
bütün kâinat acze düşüyor. Şu halde yaratıcı
yalnız Hazreti ALLAH'tır.
Ayeti kerimede:
"Biz bir şeyin olmasını dilediğimiz
zaman, sözümüz ona ancak Ol! dememizden
ibarettir. O da derhal
oluverir."(Nahl- 40)
ALLAH’u Teâlanın iradesinin
sonsuz olduğunu bu ilahi beyan, bir şeyi
yokluk aleminden varlık alemine çıkarmayı bunun
süratini gösteren bir
temsildir. Yoksa burada kendisine emir
verilen bir şey yoktur. Her şey O dilediği an
meydana geliverir. Ve Tebarekâlllahü Ahsenül
Halikın.
Hatemi
veli Hz. __________________ YALNIZ HZ. ALLAH (C.C) KORK Akl-ı
selim sahibi ol. Aklını kullan. Yalancı olma,
hakikatin hilafını söyleme 'Ben İzzet ve
Celal sahibi ALLAHdan korkuyorum ‘diyorsun. Halbuki sen Onun
gayrinden korkuyosun. Cinden de, İnsandan da, Melekden de korkma.
Gerek konuşan ve gerekse sükut eden canlıların hiçbirinden
korkma. Dünya azabından da korkma, ahiret
azabından da korkma. Sadece ve yanlız, azap ile azap edecek olan
(ALLAH) dan kork ..
Pirincin içinden küçücük bir taşı
dişimize dokunmasın diye ayıklıyoruz da,
haram ile helali ayırmaya nefsimiz yanaşmıyor. Karnımıza ateş dolduruyoruz da farkında
değiliz. Sonra o haramlar içerde de kalmıyor,
evvela içimizi tahrip ediyor. Sonra da
kötülüğe tahrik ediyor.
İnsan lokmasını
haramdan süzecek ki,kendisini de süzsünler. Süzmezse kendisini de süzmezler tortular arasına karışır
gider.
Dünya bir gemidir içine su girerse
batacağı gibi, İnsan da dünya denizinde gezen
bir gemi gibidir. Midesine haram lokmaları
doldurduğu zaman, Günahlar batağına batmaktan
kurtulamaz.
Estaizübillah; "Asra yemin olsun
ki! İnsan gerçekten hüsran
içindedir. Ancak iman edip salih amel
işleyenler, Birbirlerine hakkı tavsiye
edenler birbirlerine sabrı tavsiye edenler
müstesna."(Asr-103 )
ALLAH’ım hamdımızı teksir,
kalbimizi taltif etsin. Akıbetimizi hayırlı
etsin. Hamd da Hakktan gelir. Hazreti ALLAH ilham ederse, O'nun
ilhamı ile niyaz edersen, O'nun ilhamı ve
niyazı olduğu için, duanı kabul
eder.
Hakim
istidanı yazar. Mahkemeyi görecek kişi
o, Kendisi kendi mahkemesinde kendi
istidasını kabul eder.
Onun için insan Hazreti ALLAH’ta samimi
olmalı. Öyle samimi olmalı
ki, Hazreti ALLAH’ı ve Resulullah
aleyhisselamı kendinden fazla
sevmeli. Kendinden fazla sevdiği
zaman, o sevgi ona her şeyi
yaptırır. Her şeyi yaptırır
deyince, Resulullah (s.a.v) Efendimiz
Hadisi şerifinde;
"VALLAHi ALLAH sevdiği kulunu cehenneme atmaz."
(Münavi)
Ne kadar mühim gizli bir şeye yemin ediyor. Şu halde neye sevinmek lâzım? Hakkta
samimi oldun mu Hakk sevdi mi seni, Bu kul
benimdir der. Onu hıfzı himayesine
alır. Bu hıfzı himaye nasıl
olur? Tavuk civcivini kaptırmamak
için köpeğe karşı geliyor. Bu hareket ona Hz. ALLAH’ın bahşettiği merhametinden ötürüdür. Ona merhamet
vermiş o da yavrusunu korumak için canını feda
ediyor. Ya merhametlilerin en merhametlisi
olan Cenab-ı Hakk bir kulunu severse onu nasıl
korur. Cenab-ı Fahri Kâinat Efendimiz bir
hadisi kudsi'de
"Velilerimden birisine düşmanlık eden bir kimseye ben
harp ilan ederim." ( Buhari
Tecridi sarih 2042 )
Şu halde mühim olan sevgi ve bu
sevgiyi temin etmek için vasıtalar var. Bu
vasıtalar iman, ihlas, sabır, hakka dayanmaktır. Asr sure-i şerifi bunu hepsini içine toplar.
İmamı şafi Rahmetullahi aleyh
şöyle buyurmuştur:" Şayet kuranda
başka bir süre nazil olmasaydı, bu pek kısa
süre bile insanlara yeterdi. Bu süre kuranın
bütün ilimlerini içine almıştır."
Bu süreye baktığımız zaman Hz.
ALLAH’a nasıl yaklaşmamız nasıl güvenmemiz
nasıl teslim olmamız nasıl dayanmamız
gerektiğini anlamış oluruz.
LİDERLER KARDEŞİM YERİNE HALKIM DESE
DAHA UYGUN OLUR.
Siyasi liderler ülke sınırları içinde yaşayan Müslim gayri
Müslim herkesi onların oylarını
kazanmak için kucaklıyor onları kardeş görüyor vebali var mı Hz.
ALLAH Bilir.
Yine de çok dikkatli olmak lâzım Hz. ALLAH’ı inkar
edenleri kucaklamakta Hz. ALLAH’ı incitmek
varsa sonuç pek parlak görünmüyor Hz. ALLAH’a tevbe ile
sığınmak gerekiyor.
HZ ALLAH (c.c) Zatını inkar edip şeytana nefsine kulluk
yapanların kalplerini mühürlüyor, biz de böyle bir insanı
kucaklarsak Hz. ALLAH’a olan imanımızı tehlikeye atmış olmaz
mıyız.
HZ.
ALLAH (c.c) "Sizin dostunuz ancak
ALLAHtır, O'nun Peygamberidir ve ALLAH’ın emirlerine boyun eğerek
namazlarını kılan , zekatlarını veren müminlerdir. Kim ALLAH’ı O'nun Peygamberini ve müminleri dost edinirse,
bilsin ki galip gelecek olanlar ALLAH’tan yana olanlardır. "( Maide
- 55,56 )
Bu ayeti kerimelere göre kucakladığımız insanların içinde
Hz. ALLAH’a iman etmeyenler varsa sakatlık
başlıyor demektir.
"Asıl dost
ALLAH'tır."( Şura-9 ) Buyuran Hz. ALLAH
(c.c) bizi dostluğuna davet ediyorsa, biz de
O'na dost olmak istiyorsak O'na inanmayanları kardeş görmememiz
lâzım.
Bir de
menfaat için olursa tehlike daha büyük olur. Nedeni ise Hz. ALLAH (c.c) bizi dostluğundan atar bizi
şeytana bırakır ona arkadaş yapar. Hz. ALLAH
(c.c) bizleri böyle bir akıbetten muhafaza etsin
inşaALLAH.
"ALLAH onları sever, onlar de ALLAH’ı
sever." ( Maide -54 )
buyurduğuna göre bizler O'nu sevdiğimizi söylüyorsak O'nu ve Peygamberini
sevmeyenleri kucaklarsak yandık
demektir. Liderler çok dikkat etmeliler
hakiki dostu bırakıp O'na ve Peygamberine iman etmeyenleri bilerek
hoş görürse başına belâlar gelmeye başlar. Hz. ALLAH (c.c) korusun.
ALLAH’u
Teâlânın Halil’ini ateşe doğru fırlattıklarında Cebrail Aleyhisselâm gelerek; "Ey İbrahim bir ihtiyacın var
mı?" diye
sordu. "Hayır “diye cevap verdi. "ALLAH’tan
bir dileğin varsa söyle bildireyim!" dediğinde: "O'nun benim halimi
bilmesi bana yeter!"
buyurdu.
Çünkü
o hakk ile beraberdi. Her zamanki mütevekkil
haliyle ALLAH bana kâfi O ne güzel vekildir
virdine devam ediyordu. O bu teslimiyeti
gösterince Hz. ALLAH (c.c) de "Ateşe serin ve selametli ol
emrini vermişti. ALLAH onu ateşten kurtardı"
( Ankebut
24 )
Buradan da anlaşılıyor ki, her
devirde ve her asırda Hakk daima batıl
üzerinde galebe çalmaktadır. Hakk için halkın
selâmeti için çalışanları himaye etmekte, batıl üzerinde çalışanlar ise er veya geç aleme
karşı Rezil ve rüsva
olmaktadırlar.
Devletimize Hz. ALLAH’ın lütfu olan değerli
başkanımız, Senin Hz. ALLAH’a bağlı olmanla
islamı yaşamanla, mecliste ayeti kerime
okumanla, dünya Müslümanlarına sahip çıkmanla
bütün müslüman kardeşlerimizin gönlünü fethettin Hz. ALLAH (c.c) yar ve yardımcınızdır
inşaALLAH.
Sizi
çekemeyen şeytana uyanlar iftira ederek sizi ateşe atmak istiyorlar tıpkı ibrahim aleyhisselâmı atmak
istedikleri gibi;
Sizde "HASBÜNALLAH’Ü ve niğmel
vekil" deyin. Bir de "Lâ, havle velâ kuvvete
illâ billahil Aliyyil Azim"
deyin.
Ve Ayeti
kerimede buyrulan. Festakim kema
ümirte. "Emrettiğim gibi
dosdoğru ol" Emrine ilahisine
uyun, Dosdoğru olun sakın nefsinize
uymayın. Bu halde olduğunuz müddetçe hiç
kimsenin ateşi sizi yakamayacaktır Amerika
başkanının yaktığı dolar ateşi de kendini
yakacaktır inşaAllah.
Elhamdülillâhi leke ya
Allahım bizleri Zatına dost
kıl. Elhamdülillâhi ya
Allahü bizlerin gönlümüzü zatına
çevir. Bihakkı
Lâilâhe
illallahü Muhammedin Resulullahi Yarab, sen ol
Şan`ı
büyük Allah, sen ki yedi
kat yerleri ve gökleri
yarattın: Yarab senin izzetin
hürmeti
için Bütün
sevdiklerimizin gönlünü ve
canını ve yedi kat
endamını ve iradesini ve
kararını
Zatına çevir. gayrilerinden
gönlünü
ayır. Devletimizin
bekası için savaş yapan silahlı türk ordumuzu muzaffer eyle meleklerinle
destekle.
Ahiyyen şerahiyyen asbavüsin
Hızır
Aleyhisselâm hürmeti
için bütün
sevdiklerimin gönlünü
Zatına dost kıl.
Eğer gaflette ise uyandır. Eğer yanlş yolda ise
doğru yola getir. Senin aşkından bikarar kıl. İlahi
bihürmeti hüvelhayyü kayyum
Lâilâhe
illâ hüve
bikarar kıl. İlâhî senin bin bir adın
hürmeti için doksandokuz
esmaül-hüsna
hürmeti için bizi sevindir
aşkından
coştur. Bihürmeti Tevrat ve
bihürmeti Zebur ve bihürmeti İncil ve
bîhürmeti
fürkanil azimi ve Kur`ân-ı
Kerim. Ve bihürmeti suhufi İdris
Aleyhisselâm. Ve bihürmeti Âdem
Aleyhisselâm. Ve bihürmeti İmanil
mü`minin velmüslimin ve
bihürmeti Cemiil enbiyai vel mürselin.
İlâhi
senin lûtfun için ve senin
in`amın için ve senin
ihsanın için. İlâhi
nuriyyet sözleri ve kelimeleri harfleri hürmeti için ve
rukûda ve sucûdda evkati hamsede
ve Ramazan ayında
çekilen tesbihler hürmeti için. Ve sübhanekallahümme ve bihamdike ve
ebced harfleri hürmeti
için ve duai Kunut ve duai Teşehhüd
hürmeti için
cümle müminlerin
gönlünü
canını ve
aşkını ve
muhabbetini Zatına
çevir. Bihürmeti
Âdem Safiyullah, ve bihürmeti Nuh Neciyyullah, ve bihürmeti
İbrahim Halilullah, ve bihürmeti Musa Kelîmullah, ve
bihürmeti İsa Ruhullah, ve
bihürmeti Yusuf Sıddîkullah, ve
bihürmeti Muhammed Mustafa Sallâllahü
Aleyhi Vesellem Habibullah,
İlâhî yüz yirmi
dört bin Peygamberler hürmeti için,
Şu anda burada bulunanların
gönlünü ve
canını ve
aklını ve fikrini
Zatına dost ve Zatının
aşkından bikarar
kıl. Muhammed
Mustafa ve Habibilmürteza
velmücteba ya mabud ya Mahmud ya
Mennanü ya Hannanü ya
Deyyanü ya Hayyü ya
Kayyümü ya
Cebarrü İlâhi
yüz yirmi dört bin enbiyai
velmürselin ve evliyalar hürmeti için kalplerimizi
Zatı alinin muhabbetine çevir. İlâhi
Musa Aleyhisselâm`ın iki
gözü ve
yüzü
hürmeti için,
esrarı Muhammed ve Muhammedin gövdesi ve savmı
ravzası ve hilyesi ve beratı ve
miracı ve kıyamı ve
kuûdi ve sucûdi ve gaziler
hakkı için, İlâhi
vel mü’minin velmü’minat
velmüslimine velmüslimati
hürmeti için,
İlâhi
müşfik gönüller hürmeti
için, Zatının
sevgisini arayan bizlerin gönlümüzü ve gözümüzü
Zatı alinin aşkına
çevir. Ya gani ya mugnî
bihürmeti kitabı
malûm zemekanide ise bikarar kılıvergil. İlâhi
senin sırrın
için, ve sübhani devrani
hürmeti için,
İlâhi
zinnuni mısrî ve fethi Mehdi
Musallî ve Ahmed Tugranî ve
meşari selem hürmeti
için, İlâhi
Ma’ruf Kerhi ve Cüneydi
Bağdadi hürmeti
için, İlâhi
Şeyh Şibli ve
İmamı
Gazalî hürmeti
için, İlâhî Abdülmutasıl, İlâhi
ibni Hallaç Mansur ve Hace Ebulleys ve
Veyselkaranî ve Şeyh Muhammed
hürmeti için,
İlâhi Hasan Basri ve
Hadibi Acemi hürmeti
için. İlâhi imanlı kullar
âbidler ve sadıklar ve
mü’minler hürmeti
için sen bizlerin hacetini reva eyle
bihürmeti innema emruhu iza erade şeyen en yekule lehu künfeyekünu. Fesubhanellezi biyedihi
melekütü
külli şeyin ve ileyhi
türceun. İlâhi
yevme leyenfa malûm
velâ benune illâ men etellahe
bikalbin selîmi. Bihürmeti hazihil, âyetil kerim.
bütün irademizi ve
gönlümüzü ve canımızı Zatı muhabbetine
çevir. ve kalbimizi gayrilerden ayır. İlâhi
cümle hâlâik
arasında ve has ve âm
arasında bizleri ve ehli beytimizi bizden sonra devam
edecek neslimizi ve soyumuzu makbul İman
şerefi ile daim kıl.
Ve âlem
halkına şirin ve
halîm kuvvetli ve hürmetli ve cemi
mü’minler arasında
şerefli eyle. Bihürmeti
Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali
rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmain.
İlâhi
bihürmeti Hızır,
İlyas, Hamza ve Abbas ya müsebbibel esbab ya müfetti halevbab ya
kadiyelhâcati ya mukilel’aserati ya
mukallibelkülibi vel ebsar, Zatı Alinin gönlünü
bize dost kıl. Ya ilâhel’evveline
velâhirine. İyyake
na’budu ve iyyake nestein. Ve bihürmeti Sübhühun
Kuddusün rabbüna ve
rabbülmelâiketi verruha.
Ve
bihürmeti Cebraile ve
Mikâile ve İsrafile ve Azraile
aleyhimüsselâmü ve
bi hürmeti Mekkete ve Medinete şerrefehummellahü
teâla ve bihürmeti
kâf ha ya ayın sad ve ha mim ayin
sin kaf ve bihürmeti Yasin ve
Kur’anil Hakim inneke leminelmürselîne.
Âlâ,
sıratin müstekimin.
Ve
bihürmeti
sümmün
hükmün
ümyün
fehüm lâ
ya’lemune. Sümmün
hükmün
ümyün
fehüm lâ
yesmeune. Sümmün
hükmün
ümyün
fehüm lâ
yübsirune. Ve
bihürmeti femen
kâne minkum maridan evbihi ezen min
re’sihi fefidyetün min siyamin ve
sadakatin evnüsü
kin fe’iza emintüm femen temettea
bil’umreti ilelhacci.
Bismillâhirrahmanirrahîm. Rabbiğfirli ve hebli min ledünke rahmeten inneke entel vehhabu. Birahmetike ya
erhamerrahimine. Ya ilahel evveline vel ahirin, Ey
sonsuz kudret sahibi olan Yüce
Allahım, yukarıda
sayılan sevdiklerinin hürmetine Dualarımızı hacetlerimizi kabul eyle.Bizleri ve sevdiklerimizi
Bütün
müminleri her türlü zahir ve batin kaza
belalardan, nusubetlerden, yer altındaki,yer
üstündeki,
gökyüzündeki, görünen
görünmeyen tehlikelerden muhafaza eyle.
Ve
bilhassa zelzelelerden yangınlardan sel baskınlarından
yarattığın her dert ve hastalıklardan bizi ve sevdiklerimizi muhafaza eyle.
Ya ALLAH hastalıklarımıza
şifa ver dertlerimize deva ver.
borçlarımıza
eda ver. Dünyada da Ahirette de bizlere selamet ver. Bizleri
şeytan ve onun yardımcılarından muhafaza eyle. Senin her
şeye
gücün yeter.amin.
HAZRETİ ALLAH DEVLETİMİZE TUZAK KURANLARIN TUZAKLARINI EVVELDEN OLDUĞU GİBİ TUZAK KURANLARIN BAŞINA ÇEVİRECEKTİR İNŞAALLAH..
Hiç kimse şüpheye düşmesin evvel olduğu gibi Hazreti
ALLAH devletimizi soysuzların şerrinden
tuzaklarından koruyacaktır inşaALLAH. Delilini mi istiyorsunuz geçmiş yıllara bakın ne baskılar ne
tuzaklar gördük hepsi başkanımızın ifadesi
ile teyet geçmedi mi? Bu sıkıntılar da
geçecek inşaALLAH.
Her kötü niyetle
yapılan iş yapanın kendisine döner bundan sonra tramp
düşünsün türk halkının lânetini aldı
belâsını bulacak inşaALLAH.
Yeter ki
biz sabırlı olalım türk lirasına sahip çıkalım Hazreti ALLAH'a
dayanalım. Devlet başkanımıza güvenelim
gerisi kolaydır.
HAZRETİ ALLAHIN SEÇTİGİ MIRACA ÇEKTİĞİ SON PEYGAMBERİ MUHAMMED ALEYHİSSELAMI ONUN HADİSLERİNİ CİDDİYE ALMAYAN ÇAY TV,NIN ÇAYLAK İMAMLARI LÜTFEN OKUYUN !!!
Çay TV’nin görünüşte Alim hakikatte zalim imamları
!!!
HAZRETİ ALLAHIN SEÇTİGİ MIRACA ÇEKTİĞİ SON PEYGAMBERİ MUHAMMED ALEYHİSSELAMI ONUN HADİSLERİNİ CİDDİYE ALMAYAN ÇAY TV,NIN ÇAYLAK İMAMLARI LÜTFEN OKUYUN !!!Hazreti Allah
(c.c) Ayeti kerimesinde:
Resulüm Biz seni
âlemlere rahmet olarak gönderdik buyuruyor.
Çay TV’nin
imamları biz kurana bakarız biz kuran müslümanıyız diyorlar.
Onlara soruyoruz
siz feto gibi mi iman ediyorsunuz o Muhammedürresulullah
demeseniz de olur
diyordu. Belâsını buldu böyle devam ederseniz sizde aynı
cezaya
müstahak
olacaksınız çünkü Rahmet peygamberinin miracını bile üstü
kapalı
inkar
ediyorsunuz.
Hazreti Allah
c.c. Ayeti kerimede:
Sen içlerinde iken Allah
onlara azap etmez. (Enfal: 33)
Hazreti Allah
peygamberine nasıl değer veriyor çay TV’nin imamları ise biz
kuran
Müslümanıyız siz
kimin Müslümanısınız diyorlar.
Biz de deriz ki
biz Muhammed aleyhisselâmın getirdiği dinin Müslümanlarıyız.
Hazreti Allah
Celle ve Celalühü Ayeti kerimesinde:
Şüphesiz Allah ve melekleri
peygambere çok salat ve sena ederler.
Ey iman edenler siz de ona
salatü selam getirin ve tam bir teslimiyetle gönülden
teslim
olun.
(Ahzap: 56)
Çay TV’nin
imamları ise Muhammed aleyhisselâma getirilen salatı selama dahi
soğuk
bakarlar
içlerindeki şeytanları rahatsız oluyor.
Allah ve
melekleri salatı selam getiriyor çay TV’nin imamları gerek
görmüyorlar.
Habibim
sözcüğünden levlake sözcüğünden rahatsız oluyorlar hazreti Allah Onun
adını
kendi adının
yanına yazdı Lâilâhe illallah muhammederresulullah.
Çay TV’nin
imamlarından korkulur şeytanları daha ileri gider Lâilâhe illallah yeter
diyebilirler.
Hazreti Allah
c.c. Ayeti kerimede:
Resulüm Biz senin şanını
yükselttik. (İnşirah:4)
Buyuruyor, çay
TV’nin imamları ise Resulullah (a.s)’mın yüceltilmesine şirktir deyip karşı
çıkıyorlar.
Sıradan insanlar
öldükten sonra anma günleri yapılır Resulullah Efendimizin anma günleri olan
kandil gecelerine, mevlidi şerif gecelerine her nedense çay TV’nin çaylakları
karşı çıkıyor Allah sizi bildiği gibi yapsın neye lâyıksanız onu
versin.
Hazreti Allah
c.c. Ayeti kerimesinde :
Eğer onlar kendilerine
zulmettikleri vakit ,sana gelip de Allahtan tevbekâr olarak günahlarının
bağışlanmasını isteselerdi sen peygamber de kendileri için af isteseydin
elbette Allahı affedici ve merhametli bulurlardı. (Nisa
:64 )
Şimdi sözüm size
çay TV’nin imamları!
Ölümün ne zaman
geleceği belli değil vakit geçirmeden Peygamberimizin şanına gölge düşürmeye
uğraştığınız günaha girdiğiniz için tevbe edin tevbenizde de şöyle deyin Allahım
Resulüne yaptığım saygısızlıktan dolayı beni af et belli ki sen onu çok
seviyorsun onun hatırı için beni af et deyin belki Resulünün hatırına sizleri
bağışlar.
Biz cahiliz sizin
gibi alim değiliz iyi ki alim değiliz alim olsaydık sizin gibi şeytanın kibrine
kapılır Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizi incitirdik azaba
müstahak olurduk .
Resulullah
sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz boşuna mı söylemiş:
HÜKÜMDAR YER YÜZÜNDE CENABI ALLAHIN GÖLGESİDİR. EMİRLERİNE İTAAT VE İNKİYAD EDENİ CENABI ALLAH AZİZ EDER. HİLAFI HALİNDE BULUNANLARI İSE ZELİL EDER.(Beyhaki-164)
HÜKÜMDAR YER YÜZÜNDE CENABI ALLAHIN GÖLGESİDİR. EMİRLERİNE İTAAT VE İNKİYAD EDENİ CENABI ALLAH AZİZ EDER. HİLAFI HALİNDE BULUNANLARI İSE ZELİL EDER.(Beyhaki-164)
RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM
EFENDİMİZ BUYURUYOR: “Hükümdar yeryüzünde
Cenabı Allahın gölgesidir. Emirlerine
itaat ve inkiyad edeni Cenabı Allah aziz eder. Hilafı halinde bulunanları ise
zelil eder.”(Beyhaki-
164)
“Cenabı Allahın sultanını yücelteni
Cenabı Allah kıyamet gününde yüceltir.”
(Tirmizi)
“İslam hükümdarına hürmet etmeyeni
Cenabı Allah zelil eyler.”(Tirmizi)
Bu hadisi şeriflere göre, Devlet
başkanına iftira içeren videolar düzenliyen ve onları yayanlar bu işi
yaparken başlarına belaları satın almışlardır. Bunun cezasını bu dünyada ve
ahirette mutlaka göreceklerdir.!!!
Yavuz Sultan Selim’in
emriyle hazırlanan İbni Arabi müdafaası adlı eserden alınan Şeyh
Mekki Efendi ve Ahmed Neyli Efendinin ilmi
açıklamaları;
Cenab-ı Hakk her şeyin batınıdır. Mezahir (zuhur eden eşya, tecelli yerleri) her an helak ve
fani olmakta ona rücu etmektedir. Baki ve
kadim olan yegâne vücut (varlık) Hakkın vücududur. ALLAH kadim eşya
ise hadistir. Şeyh-i Ekber ve mutasavvıflara
göre muhakkak ve kesin olan bir şey vardır ki, Hakk’ın vücudundan
başka vücut (varlık) yoktur ve diğer eşya, O'nun vücudunun feyzinden
taşarak mecazi bir varlık (vücut) sahibi olmuşlardır. Yani eşya
O'nun vücudunda zahir olmuştur. Esasen kadim
ve vacip olan bu vücud mecazi olarak eşyaya nisbet edildiğinde hadis
ve mümkün olarak isimlendirilir. Hakikatte
vücud (varlık) bir olunca yaratan ile yaratılanların sudür (olan)
birbirinden tamamen ayrılmayıp, bazı yönlerle ayrılmaları
zaruridir.
Muhyiddin ibni Arabi vücutla (varlık) ilgili meseleye
vahdet-i vücud sistemi ışığında bakmaktadır ve bu hususta şunları
söylemektedir. Suret ve taayyünler çoğalsa bile, hakikat birdir. Bu
hakikatlerin suretler halinde çoğalması, keşfe ve zevke dayanmayan
sınırlı aklın hükmettiği Vehmi bir
çoğalmadır. Eğer akıldan perde kalksaydı, her şeyi Birde (Tekbir)
görürdü. Ve hapsinden hepsinde zahir olan
Ayn'ın bir olduğunu idrak ederdi. Vücudu
çokluk, kendilerinde Hakkın zatının, sıfatlarının ve isimlerinin
görüldüğü ezeli aynaların Suretlerinden başka
bir şey değildir. Bu ezeli aynalar a'yanı
sabitleridir. Ayanı sabite ilm-i İlahideki
ma'kul suretlerden ibarettir. Ayan-ı sabite
Âdem üzerinde bulunmaktadır ve bunlar harici varlık kokusu
koklamamışlardır. O halde harici çokluk
(eşya) özünde tek hakikattir ya da bir hakikatin
tecelligahıdır.
Eğer meseleye bu cihetten bakılırsa bütün varlık tek
hakikattir. Hakikate bir açıdan baktığımızda,
O'nu Hakk'' başka bir açıdan baktığımızda ise, halk
olarak İsimlendiririz. Ya da Hakikate zat
açısından baktığımızda, ''bir'' isim ve sıfatları açısından
baktığımızda ise çok ve müteaddit olduğunu söyleriz. Muhyiddin Arabi, fütuhatın çeşitli yerlerinde ALLAH ile
yaratıkları arasındaki ayrımları yapmış ve Hakkın bizim anladığımız
eşya ile aynı olmadığını açıklamıştır. Mesela, 205 babda, O' zuhurda her şeyin aynıdır, zatı itibari
ile eşyanın aynı değildir. Cenab-ı ALLAH
bundan münezzehtir. ALLAH, ALLAH’tır eşya da
eşyadır buyurmaktadır. Şeyhin ifadelerine
göre bütün Âlem arazdan ibarettir. Âlem yani
eşya arazdan ibaret olunca, Cenab-ı ALLAH eşyanın aynıdır demek bu
eşyanın mukavvimi (Yaratanı kıvama getireni)
mabihi'l kıyamdır (kendisiyle var olan) demek olduğunda şüphe
kalmaz. Çünkü araz için “Ayn”
lazımdır. Bu “ayn” yani Hakikat O'nun
vücududur.
Şeyh
Mekki Efendi, yukarıda zikredilen fikirlerden çoğunu kendisi de
eserinde açıklayarak Bu mesede Şeyhin makul
ve iman açısından mutabık söz söylediğini bu sözlerden
dolayı Küfürle itham edilemiyeceğini
belirtmektedir.
Siz
bizi ibni tevmiyyenin görüş açısı ile görüyorsunuz bizi mürşidimizi
dinlediğimiz için ona tapıyorlar addediyorsunuz. Peygamber Efendimizi (s.a.v) çok seven ona
bağlanan ashabı kiram da size göre şirke mi düşmüş
oluyorlar?
Hakiki tarikat ehli de mürşidini seviyor saygı gösteriyor bu
sevgiden dolayı şirke düşüyorlar diyorsunuz. Siz de Ahirete göçmüş
olmasına rağmen imamlarınızı çok seviyorsunuz. Onların size
duyurduklarının en doğru olduğunu savunuyorsunuz. O zaman siz de
onlara rabıtalısınız, şirke düşmüş olmuyor
musunuz?
Yani
demek istiyorum ki mürşide bağlanmak şirke düşmek ise, sizin de
mürşidiniz ibni tevmiyye veya onun vekili( İbn baz). Siz de ona
tapıyorsunuz da görmüyorsunuz fakat tasavvuf mürşitlerini
görüyorsunuz. O zaman görülen hadise şudur ki sizin imamlarınız
zikre karşı, bizim imamlarımız karşı değil.
Ne büyük gaflettir ki, Hz.
ALLAH’ın adının fazla anılması ve fazla ibadet, sizleri ve
imamlarınızı rahatsız ediyor. Bir gerçek var ki, şeytan boş durmuyor
Hz. ALLAH’a fazla ibadet yapanlardan rahatsızlık duyuyor engel olmak
istiyor. Sizi bu işte kullanıyor.
Hz. ALLAH’ın nur depoları olan
mürşidi kâmilleri, nur kaynağı Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin
vekillerine rabıta yapanların itikatlarını bozma işini size
yaptırıyor. Siz de buna alet oluyorsunuz. şeytanın vahhabi tayfası ile işi olmaz. Onlardan rahatsız
olmaz sizde biliyorsunuz farzları dahi iki rekâtla savuşturanlar
var. Sünnetler, nafileler onlara ağır gelir sabah akşam zikir
dersleri ise onlara fuzuli ibadetler olarak gelir. Oh ne rahat! nefs istirahatte. Herkesin aradığı yol kolay bir
sistem.
Az
ibadet ne rahat yirmi dört saatinin vakitlerinin çoğunu dünyaya
ayırıyorlar yani nefsin emrine. Tap nefsine
bak keyfine. Ahirette görürsün yaptığın ibadetlerin, sevapların
yetecek mi günahların kefaretine?
Size tavsiyem vakit geçirmeden
arayın hakiki bir tasavvuf yolu yaşayın şerıati uygulayın eksiksiz
emirlerini uyun Resulullah(s.a.v) sünnetine, kılın kaza
namazlarınızı borçlu gitmeyin. Kılın Resulullah’ın (s.a.v) kendi
kıldığı özel nafile namazlarını. Yarın ahirette size sormazlar
bunları neden kıldın diye. Şimdi düşünün
şeytan bu rahmet yoluna engel olmaz mı?
Çiçeklerin en güzeli
güldür. Çünkü Resulullah (s.a.v) Efendimiz gülleri çok seviyordu.
Fakat her gülün dikeni var. Koklamak istediğimizde elimize burnumuza
batar fakat acısına pek aldırmayız. Resulullah (s.a.v) Efendimizin
yolunda yürüyen güzel önderleri var. Onlar da birer güldür. Onların
da dikenleri vardır fakat etrafa Resulullah Efendimizin nurunu
yayarlar. İptilâ da dikenli bir güldür onunla Hz. ALLAH’ın sevgi ve
muhabbeti bulunur. İptilâsız Hz. ALLAH’ın muhabbetini bulmak
hayaldir.
Geçmiş İslam tarihimize baktığımız zaman Âdem (a.s) cennetten
kovuldu. Havva validemizden ayrıldı. Aylarca çile çekti ve Hz.
ALLAH’ın sevgilisi oldu. Devam eden Peygamber Efendilerimizin
hayatlarını incelediğimizde onların çileye sıkıntıya duçar
olduklarını görüyoruz. Bunların içinde en
büyük iptilâyı ibrahim (a.s) görmüş çok sevdiği İsmail aleyhisselâmı
kurban etmekle emrolunmuştu.
Yakup (a.s) oğlu Yusuf
aleyhisselâm ile iptilâya uğramıştı. Resulullah (s.a.v) Efendimizin
ise en büyük iptilâlara maruz kaldığına şahit oluyoruz. Anne, baba
ve dedesinin vefatları, İslamı tebliğ zamanında müşriklerden gördüğü
hakaretler hep ibtilâ dikenleriydi. Hele Ayşe validemize atılan
iftira ona en büyük iptilâydı.
Şimdi hadisi kudside Hz.
ALLAH(c.c) ne buyuruyor ona bakalım: "Ben kalpleri kırık olanların
yanındayım." (Tirmizi) Bu hadisi kudsiye; “kendini beğenen, yaptığı amelleri
beğenen, kendinden başka kişilerin işlerini küçümseyen, ben deyip
bilmeden şirke düşen kulların yanında olmam. “diye yorum getiren
âlimler de var.
İptilâ sebebi ile çok ağlama olur. Çok ağlayanları da Hz.
ALLAH sever. Cam su ile temizlenir. Kalp kiri de gözyaşı ile
temizlenir işin gerçeği işte budur. Fakat biz insanlar hiç ağlamak
istemeyiz dikensiz gül peşindeyiz. Nefsimiz böyle
istiyor.
Ayeti
kerimede; "Andolsun ki mallarınıza ve
canlarınıza iptilâlar verilerek imtihan
olunacaksınız."(Al-i İmran- 186) Yani
Hz. ALLAH’ı unutup, yarattıklarına gönlümüzü bağladığımız zaman
imtihanlarımız başladı demektir. Çünkü dünyaya aşırı bağlılık Hz.
ALLAH’ı unutturuyor fakat unutmayıp şükreden
kurtuluyor.
Hadisi şerifte: "Kim Cenabı
Hakkın takdir ettiği taksiminden razı olursa, ALLAH da ondan razı
olur."(C. Sağir) Bu demek değildir ki
hastalıklarımıza şifa aramayalım çünkü Resulullah (s.a.v) Efendimiz;
“Hasta olunca tedaviye devam ediniz zira
Hz. ALLAH(c.c) devasız bir hastalık yaratmamıştır. Ancak haramla tedavi olmayınız”
buyuruyor.(Münavi)
Hadisi
şerifte: "Ateş altın ve gümüşteki
yabancı maddeleri giderdiği gibi hastalık sebebi ile Hz. ALLAH(c.c)
müminlerin günahlarını giderir."(Ebu Davud) Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi iptilâ
vermeden en kolay yoldan zatına ulaştırsın Âmin.
İnanmak zor
mu? İnanmak öğrenilebilir bir şey mi
o da ayrı bir muamma. İnanmak çok zor,
inanmış görünen bir çok kişiler tereddüt
içindedirler fakat belli
etmezler. Çünkü her kişinin içinde Hz.
ALLAH’ı inkâr eden kâfir nefs var. Resulullah
(s.a.v) Efendimiz hadisi şerifinde; "Nefsini bilen Rabbini bilir "buyurmasının sırrını öğrenmek ve nefsimizi bilmemiz
lâzım. Ancak o zaman Rabbimizi bilir Ona
kalpten iman ederiz.
Biz şimdi bu hakikati buraya yazıyoruz, içinde terbiye
görmemiş Hz. ALLAH’a inanmıyan nefs taşıyan,
nefsini bilmeyen birisi bu yazıyı okuduğu zaman, bu yazıyı yazan
bizden tiksinir.
Ne diyor bu yobaz, insan içinden gelen duyguları ile hareket
etmeli diye düşünür ve bu işlerden uzak durur
ilgi duyanlara da düşman olur. Çünkü içinden
gelen arzunun şeytanın arzusu olduğundan
habersizdir. Az evvel, Hz. ALLAH’a nasıl iman
edilir, çaresi nedir diye düşünmüştük ve nefsini
bilen Rabbini bilir hadisi şerifine
tutunmuştuk.
O
zaman biz kendisine uyduğumuz irademizi ki bunun adı nefstir onu
kontrol altına alacağız. Burada bizim en
kıymetli olan cevherimiz aklımızdır onu devreye sokacağız nefsimizin
irademizin hükmettiği işleri akıl süzgecinden
geçireceğiz nefsimizin hükmünü aklımızla uygulayacağız.
Bu çalışmayı yaparken kuran ve sünnet
ışığından ayrılmayacağız.
Eğer kuran ve sünnet ışığı
olmazsa akıl da yanılır. Hadisi şerifte
Resulullah (s.a.v) Efendimiz; "En şiddetli düşmanın iki yanınız arasındaki
nefsindir."(Beyhaki) Buyurduğuna göre, Peygamber Efendimize iman eden bir
mümin nefsinin kendisine düşman olduğunu
öğrenmiş olur. Nefsinin kendisine düşman
olduğunu öğrenen de nefsini bilmiş olur.
Ayeti kerimede; "Rabbimin merhameti olmadıkça, nefs olanca şiddetiyle
kötülüğü emreder."(Yusuf -53) Emri
İlâhiyesini duyan da, nefsin şiddetinden kurtulmanın ancak Hz.
ALLAH’a iman etmekle Ondan yardım almakla
mümkün olacağını da bilmiş olur. Yani
nefsinin düşman olduğunu bilmeyen Rabbine kalpten iman edemez ancak
dil ile söyler. Ayeti
kerimede; "Nefsini tertemiz yapıp
arındıran felâh bulmuş kurtulmuştur. Onu
kirletip örten kişi ise, ziyana uğramıştır."(Şems 9-10)
Varın
siz düşünün nefsini bilmeyen insanların akıbetini, Şu anda yeryüzünde yaşayan insanların çoğu nefsini
ilâh edinmiş nefslerine
tapmaktadırlar.
Diyeceksiniz nefsine tapıyor bu kişi ALLAH’a nasıl
inansın? İçinden gelen arzuya karşı gelemiyor
inanmadığı için de Hz. ALLAH’tan yardım alamıyor.
Aklını kullanacak, düşünecek
ki, bu zamana kadar nefsime uydum başım belâdan kurtulmadı, bundan sonra dikkat etmeliyim nefsine uyanlardan
uzak olmalıyım, beni insan yaratan ALLAH’ın
sevdiği imanlı kişilerle irtibat kurmalıyım. Kişi yaratıcısının aradığı müddetçe bu yolda sebat ettikçe
bir gün gelir Hz. ALLAH ona kendisini bulacak
bir vesile nasip eder.
Hadisi şerifinde Resulullah (s.a.v) Efendimiz
buyuruyor.; "VALLAHi ben, vefatımdan
sonra, ALLAH’a şirk koşmanızdan korkmuyorum, Fakat nefslerinize uyacağınızdan
korkuyorum." (Buhari
661)
Hz. ALLAH (c.c) cümle ümmeti Muhammedî nefslerini şeytana
kaptıran kullarından eylemesin. Zatına has
kul, Peygamberi Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimize ümmet etsin inşaALLAH.
İslama girdikten sonra ilk şart
itimat gelmektedir Müslüman olan kişi, Her
şeyi yoktan var eden Hz. ALLAH’a, gönderdiği peygamberine, getirdiği kitaba itimat edip kalpten iman ettiği takdirde Rahmet deryasına
dalmıştır. Fakat dille tasdik edip kalpten
iman etmediği ve itimat etmediği takdirde, Zahmet deryasına girmiştir.
Çünkü böylelerin yaptığı
ibadetler gösterişten öteye geçmediği ve riya bulaştığı için ahirette azaba müstahak
olacaklardır. Müslüman dini ile şereflenen
kişi ne yapıp yapmalı kalpten imana kavuşmak
için çareler aramalıdır.
Öyle ismi müslüman kişilere
rastladım ki, Yahu yıllardır kitap okuyorum
imam hatip okulunu bitirdim fakat gerçek imana kavuşamadım bunun çaresi nedir diye
sormuşlardı. Emekli imam tanırım diyor ki
yıllardır cami imamlığı yaptım emekli olunca
namazı bıraktım. Meğer ben cemaat sebebi ile
namaz kılıyormuşum demişti.
O zata şöyle
demiştim. "Sen yıllardır riya
yapmışsın geçmişte kıldığın namazlarına tevbe et ve kazalarını kıl eğer bu halde vefat edersen ahirette zahmet
görürsün."
Bir düşünelim her şeyin özünü bilen hazreti ALLAH var öz ne
demek senin içinden geçenleri kalbinde
olanları düşüncelerini hepsini biliyor. Senin
imanın sahteyse kalpten değilse yapılan bütün ameller kabahat
oluyor. Fakat kalpten iman eden itimat eden
öyle mi. Böyle kullara Hz. ALLAH (c.c)
hazinesini açar onu bu dünyada ve ahirette cennet yaşatır. İlle itimat ille
itimat.
Bir
zamanlar padişahın biri ayvaz isminde kendisine sadakatle bağlı bir
fakiri sevmiş sarayına almış kısa bir
denemeden sonra onu hazinedar yapmış. Bir
müddet sonra bu kişiyi çekemeyenler onun açığını aramaya
başlamışlar. Nihayet takibe
başlamışlar. Görmüşler ki bu şahıs sarayda
herkes çekildiği zaman Hazine dairesine giriyor bir müddet kalıyor ve çıkıyor. Vakit
geçirmeden padişaha bu durumu bildirmişler.
Padişah hiç inanmamış fakat
şüpheden de kurtulamamış. Emretmiş hazine
dairesinin duvarına içersini görecek şekilde delik
açtırmış. Gece herkesin çekildiği uykuya
daldığı bir anda padişah harekete geçiyor duvarda açtırdığı delikten gözetlemeye başlıyor. Çok geçmeden ayvaz gelir hazine dairesini açar içeriye girer
bir sandığı açar içinden eskiden giydiği eski
yamalı elbiseleri çıkarır giyer aynanın karşısına geçer ve şöyle
der.
Ey ayvaz
bak eskiden neler giyiyordun bunları unutma giydiğin ipekli
fistanlar seni şımartmasın garipleri hor
görüp aşağılamayasın geçmişini unutma tamam mı diye
kendi kendini öğütler. Bu duruma şahit olan
padişahın gözleri yaşarır vakit geçirmeden hazine dairesine girer ve ayvazın boynuna sarılır şöyle
der. Ayvaz bu zamana kadar sarayımın
haznedarıydın şimdi ise gönlümün haznedarısın.
Biz kullar da Hz. ALLAH’a
itimat edersek onun itimadını kazanırsak o da bize
sevgi ve muhabbet hazinesini açar bize
dünyada da ahirette de azap etmez.
Hz. ALLAH (c.c) cümlemizi
kalpten iman edenlerden itimat edenlerden olmamızı nasip etsin inşaALLAH.
-------------------- Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanerrahim "HER
KİM RABBİNİN MAKAMINDAN KORKMUŞ VE NEFSİNİ ŞEHEVATTAN
ALIKOYMUŞSA MUHAKKAK CENNET ONUN VARACAĞI
YERDİR." (Nazirat Süresi
40-41)
Hz. ALLAH’ın üflediği
nefes yarattığı bütün kullarınadır. Hz. ALLAH
(c.c) kâinatın tek bir ALLAH’ıdır. Rahmandır, inananın da, inanmayanın da
yaratıcısıdır. Ona sığınan ister Hindu, ister
putperest, ister ateist, ne inançta olursa olsun dünya nimetlerini
esirgemiyor. Hazırladığı dünya nimet
tepsisini, çalışıp aradıkları zaman, azmedip çalıştıkları zaman,
bütün kullarına sunuyor. Bakalım çevremize,
bakalım dünyaya, böyle olmuyor mu? Birçok
Ayeti kerimelerind: "Biz dünyayı
insanlara hizmetçi kıldık." buyurmuyor
mu? buyuruyor. Çalışan yorulan kendisine sığınan bütün kullarının
dünyalıklarını ikram ediyor. İçindeki nefsini
riyazetlerle öldüren Ruhunu güçlendiren Hinduların olağan üstü
güce kavuşmaları da bu yüzdendir, yaptıkları
istihraçtır dünyalık bir nimettir. Ahirete
ise hiç bir faydası yoktur. O kullar azmedip
yorulmuş zahmet çekmiş Hz. ALLAH Celle Celâlehü de o insanlara
ikramda bulunmuştur fakat onlardan razı değildir Ahirette ise, Rahim sıfatı ile tecelli edecek inananlara
sonsuz nimetlerinin kapısını açacak, inanmayan insanları ise hesaba çekilecektir. Olay bundan ibaret. Bir Edison
düşünün gece dememiş gündüz dememiş mücadele
etmiş azmedip çalışmasından dolayı ona
elektriği buldurmuş ona ışık nimetini buldurmuş şöhret
yapmış. Tarih kitapları onun imansız olduğunu
yazıyor eğer böyleyse ahirette azap çekecektir.
Yakın zamanda birisi bana, yahu
anlatıp duruyorsun fakat boş konuşuyorsun demişti. Ben de neden deyince? Baksana dünyaya
müslümanlar sefalette, kâfirler rahatta, Eğer
müslümanlık hakk din ise neden böyle oluyor demişti de, ben de ona
yukarıda yazdıklarımı anlatmıştım. Daha açık
bir ifadeyle; Hz. ALLAH (c.c) Dünya
nimetlerine de, ahiret nimetlerine de, yarattığı bütün
kullarını ortak etmiş, fakat çalışmalarını
da şart koşmuş, dünya nimetini arayanlara
dünya nimetlerini, Ahiret nimetlerini
arayanlara da ahiretin ölümsüz nimetlerini ikram
ediyor.
Su
meselesine gelince, Toprak, su, hava, ateş, unsurlarını derinden
incelersek bilmediğimiz bir çok şeyleri keşfederiz dört unsur da
birbirine bağlantılı biri olmazsa diğerinin değeri
kalmıyor.
Hava
ise her şeyin yaşam kaynağı onsuz hayat olmuyor. Hz. ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde; "Ben Ademe kendi Ruhumdan üfledim buyuruyor.
"(Sad-72)
Üflenen hava Hz. Adem
aleyhisselâma üflenmişse Kâinata üflenmiştir. O zaman üflenen hava Hz. ALLAH’ın kudreti ilâhi nefesi oluyor
zerreden kürreye hayat kaynağı
oluyor. O zaman her harekete geçen söz
nefesle hareket ettiğinden, söylenen söz şiddet içeriyorsa isabet
ettiği yere şiddet getirir orada tahribat yapar. Fakat harekete geçen sesler sakinlik ve huzur saçıyorsa.
isabet ettiği yere huzur getirir.
Böyle olduğu
için, hangi dinden olursa olsun herkes Hz. ALLAH’ın ilâhi Rahmet
nefesi ile yaşadığından sakin ortamda oluşan her nefes sakinlik
verir. Her şiddet ve küfür içeren yerlerde
hareket halindeki nefes ve sözler mana ve maddeyi
bozuyor.
Şimdi
Hz. ALLAH’ın nefesiyle, Onun sonsuz kudret ilâhi adı ile başlayarak
okunan dua ile üflenen harekete geçen suyun
durumunu bir düşünün, isabet ettiği suya Rahmet ve kudret dolmaz mı? O suyu
içen şifa bulmaz mı? Çünkü su Hz. ALLAH’ın
rahmeti, kelâm Hz. ALLAH’ın kelâmı, hava Hz. ALLAH’ı
nefesi, İman edip istifade edene ne
mutlu.
Hz.
ALLAH (c.c) bizlere ikram ettiği ilâhi nefesini hayırlı sözlerle
sarf etmemizi cümlemize nasip etsin
İnşALLAH.
İçimizde iki irade gücü var,
Ruhi irade, nefsi irade:
Fakat işin
başı akılda, aklını hayırlı düşüncelere veren ruhi idaresini
harekete geçirir. Aklını nefsani şeylere
veren kişi, şeytanı harekete geçirir.
Daha açık bir ifade gerekiyorsa, akıl ve düşünce nereye
odaklanıyorsa, Ruhi irade ve nefsi iradeler
de kendilerini ilgilendiren şeylere odaklanır.
İşte bu odaklanmalardan sonra beş hisler harekete
geçer. Akıl manevi düşüncelere dalmışsa Ruhi
irade harekete geçer ve kalp Hazreti ALLAH’a
yönelir. Akıl şehvani şeylere yönlenirse
şeytan harekete geçer ve şehveti azdırır.
İşte bu hareketlerden sonra akıl ve düşünceler hangi iradeyi
harekete geçirdiyse, beş hisler o tarafı
ister. Akıl Rahmani manevi düşüncelere dalmış
ruhu harekete geçirdiyse, o kişini gözü Hz. ALLAH ile
ilgili eserler görmek, kulak Hz. ALLAH
hakkında deliller duymak, dil ise Hz. ALLAH’ı
zikretmek, el ve ayaklar da Hz. ALLAH yolunda
çalışmak ister.
Akıl şehvani düşüncelere
dalar şeytanı harekete geçirir nefsi iradesini şeytana
kaptırırsa, Yine beş hisler harekete
geçer. Göz şehveti azdıran şeyi görmek ister
kulak sesi duymak, ağız lezzeti tatmak, el tutmak ayak gitmek
ister. Günümüzde aklını vett bürolarına
kaptıran esrar eroine kaptıran şeytanın robotu olmuş kişilere Hz.
ALLAH yardım etsin
inşaALLAH.
Yani bir kişi akıl ile ya
Hazreti ALLAH’ın robotu yada şeytanı robotu olur. Akıl Hz. ALLAH’ın biz kullarına verdiği en büyük nimetidir
her hareketin anahtarıdır. Hayırlı yöne
kullanmamızı Hz. ALLAH cümlemize nasip etsin.
İnsan Olabilmek İçin Nefsi Terbiye Etmek
Lâzımdır.
Kimse
kusuru bakmasın, nefsi terbiye görmemiş kişi insan suretinde
hayvandır. Nedenini biraz sabrederseniz anlatacağım.
Geçen gün işim icabı çarşıya
çıktım önümde birisi köpek gezdiriyordu. Köpek hayvan olduğu için, daha evvel idrar dökülü yerlere
gidip onları kokluyor nerede bir pislik görse oraya koşuyordu. Fakat
sahibi onun ipini sıkı tutuyor onu gittiği yönden
temiz Tarafa çekiyordu. Köpek yine gitmek
istiyor sahibi onu engelliyordu.
Biraz ileride ise gençlerin
topluluğuna rastladım alkollüydüler. Genç bir kızla bir erkek yol
ortasında birbirlerine hakaret içeren sözler söylüyorlardı. Genç kız
fırsat bulsa onu tutmasalar karşısındaki genci öldürebilirdi. Ağzına
gelen en ağır cümleleri, akla gelmeyecek sözleri sarf
ediyordu.
Oradan hızla uzaklaştım kendi kendime düşündüm. Köpek
hayvandır ipi ile kontrol altına alabilirsin fakat nefs azmış alkolü
de almış. Bağlı ipi de yok bu tip insan hayvandan daha beter oluyor.
Hem de akıllı hayvan, çünkü hayvanı iple yola çekersin fakat
içindeki nefsi azan insanı nasıl yola çekeceksin?
Üstelik akıl ve nefs birlikte
hareket ettiği için her bir çılgınlığı yapabilir. Alkolü veya esrarı
da çekmiş irade diye bir şey kalmamış insan kılığında hayvan. Onun
için diyoruz ki her insanın içinde her pisliğe gitmeye meyilli
hayvan var bu hayvan hepimizin bildiği nefsimizdir.
Yabani hayvanların terbiye ile
ne hale geldiğini sirklerde seyretmişizdir. Otur diyor oturuyor,
kalk diyor kalkıyor. Hayvan terbiye olurda nefs terbiye olmaz mı?
Biz de içimizdeki hayvanı kontrol altına almazsak, onu takva ipi ile
bağlamazsak onun her dediğini yaparsak bizi nerede pis kokulu işler,
var çeker oraya götürür.
Çünkü ruhumuzu onun ipine
bağlamış olduğumuzdan ona uyum sağlamağa mecbur kalırız. İnsan
suretinde hayvan oluruz. Olay bundan ibaret. Kıyas edin bu durumda
olan insanları. Bu tip insanlar helali bırakıp harama koşarlar.
Tıpkı ipini koparmış köpek gibi hep pis, necis işlere koşarlar içki,
kumar, zina vs.
Fakat Hz. ALLAH’a inanan, nefsi tanıyan onu her zaman göz ve
akıl kontrolünde tutan böyle yapar mı? Bu durumdaki kişi insandır
nefsinin ipini eline almıştır. İnternette şehvetini azdırabilecek
sitelerden uzak durur onlara gözünü ve gönlünü
kapar.
Kumanda
elinde zaten, daha evvel yazmıştım bilgisayarı besmeleyle açın çünkü
bu makina ile imtihan olmaktasınız, şeytan tarafına basarsan belânı
bulur bir sürü günaha girer imtihanı kaybetmiş hayvani sıfata
bürünmüş olursun. Yaptığın ibadetleri boşa çıkarır boşa kürek
çekersin yazık değil mi?
Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi insan
sıfatı ile yaşatsın insan sıfatı ile canımızı alsın.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz ne
buyurmuştu; Nasıl yaşarsanız öyle
ölürsünüz.
Hz. ALLAH(c.c) nefsimizi mağlup Ruhumuzu galip getirsin insan
olarak yaşatsın İnşaALLAH.
İptilâlar peygamber ve velilere
imtihan için gelir. Dereceleri yükselsin diye. Günahkâr kullara ise
günahlarından yıkansınlar diye, gaflete düşmüşlere uyansınlar diye
iptilâ gelir. Bir de Hazreti ALLAH'ın
yasaklarına uymayan devlet kanunlarını çiğneyen zalim insanlara
gelir.
Biz çocukluğumuzda hayvan
güttük hayvanları yolda takip ederken yolun kenarında bulunan
başkasına ait ekili yere yemek için uzandığı zaman sopayla
sırtına vururduk. Haram yemesin diye çünkü o
hayvan haram yediği zaman eti de sütü de haram olur. bu sopayla o hayvan haramdan nasıl çekiliyorsa, iptilâ sopası
ile biz insanların nefs hayvanı da öyle günahtan
çekiliyor.
Hayvanların bazıları ne kadar vursak gene harama saldırırdı.
Baş edemezdik o zaman da sopanın ucunda takılı nodul çiviyle
dürterdik canı çok yanan hayvan hemen itaat eder haram
yiyemezdi. Nefs hayvanın ipini kaçıran
insanlar da ne kadar iptilâ sopası yeseler akıllanmazlar. Günah
işlemeye devam ederler tıpkı hayvanlar gibi. İşte bu azgın nefsli insanlara da azgın ceza vermek gerekir
ki bir daha o kötülüğü yapmasın. Adam zehir
tacirliği yapıyor sokak başlarında, okul çevrelerinde taze beyin
temiz gençlere uyuşturucu satıyor onları şeytana
bağlıyor. Sayın içişleri bakanımız süleyman
soylu kardeşimiz bu gibi zalimlere zalim ceza uygulaması
için görevli polislere talimat verdi bu işi
yapanları af etmeyin yakaladığınız yerde ayaklarını kırın
dedi, ömrüne bereket
kardeşim, Çünkü onlar bu dilden
anlayabilirler başka çare yok . Sayın
süleyman soylu kardeşim sizi başta çıkarcı muhalefet tenkit edebilir
siz işinize bakın biliniz ki Hazreti ALLAH
sizinle beraberdir Hazreti ALLAH (c.c)sizi bu devletin başında daim
eylesin ömrünüze bereket vücudunuza sağlık ve afiyet imanınıza
kâmiliyet versin zahir batin bütün tuzak ve
belâlardan uzak tutsun
inşaALLAH. Fakat ALLAH'tan korkan pişman olur
kanunlara uyar tevbesini yapar. Kendine çeki düzen verir. Hz.
ALLAH’a döner. O’nun sevgisini kazanmanın yollarını arar.
Kendini af ettirir. Dünya saadetine ahiret selâmetine
kavuşur.
Hakikati arayan muhterem
kardeşim, seni selamete çıkaracak en lazım olan bilgi, seni ve
kâinatı yaratan sonsuz kudret sahibi bir yaratıcı olduğunu, her an
her olayı takip ettiğini, verdiği dünya hayatı sona erdiği zaman,
eskittiğin vücudunun yerine yeni beden ile yaratıp hesaba
çekileceğini bilmendir. Bu bilgiye sahip isen imanlı birisin, ne
olur imanını koru sakın şüpheye düşme.
Düşün ki, hiç yok iken insan
olarak yaratıldın. İlk yapı maddenin su olduğunu biliyorsun mümkün
olsaydı yaratılmazdan evvel sana sorsalardı. Bu sudan senin vücudun
olacak. Sen yürüyecek, koşacaksın, yiyecek içeceksin inanır mıydın?
Biraz şüpheli değil mi, fakat şimdi gözün ile görüyorsun ana rahmine
giden sudan belirli bir zaman sonra fevkalade üstün vasıflara sahip
insan dünyaya geliyor.
Anne karnında bebeğin oluşumunu bu günkü ilim tekniği ile
seyreden imansız insanların böyle mucize karşısında ölümden sonra
tekrar yaratılacaklarına inanmamaları ne kadar abes ve
aptallıktır.
Biraz aklı olan düşünmeli ki, olmayan bir şeyi meydana
getiren, o işin ustası olduğunu ispat etmiş olur. Gerektiği zaman o
eserin daha mükemmelini de yapar. Her hangi
bir meslek dalında sanat sahibi birisi icat ettiği eserini
sergilediği zaman o işin mucidi olduğunu ispat etmiş olur ve herkes
ona inanır ki bu adam sanatının erbabıdır. Bir otomobil fabrikası ki, Hz. ALLAH'ın verdiği akıl gücü ile
madenlerin keşfedilmesi sonucu otomobil üretiyor sanatını tanıtmak
için galerilerde teşhir ediyor belirli bir zaman sonra eskiyen
modelin yerine yeni modelinin imalatına başlıyor. Modelden düşen eskimiş otomobilleri ise prese verip sonra da
yüksek hararetli sıcak ateşte eritiyorlar su haline gelen demiri
yeniden imal edilecek olan otomobillere malzeme olarak
hazırlıyorlar. Otomobil imalatı böyle devam ediyor.
Dikkat eder isek ilk
yaratılışın başlangıcı her zaman su oluyor fabrikaları idare eden
insanlar devamlı yeni model icat ediyorlar. Üretilen yeni model
Mercedes otomobilini düşünün onu hayranlıkla seyreden insanlar o
hissis ve duygusuz otomobile sahip olmak için ne kadar
özeniyorlar. Oysaki kendi vücut otomobilinin
kıymetini ve değerini bir düşünse onun değerini bilse, otomobile
verdiği değeri ona verse onu alkol, eroin sigara ile zehirlemese
uzun yıllar onu gezdirir.
Hz. ALLAH ise yarattığı insan
modelini erkek ve dişi olmak üzere tek model yaratıyor modelde
değişiklik ancak ölümden sonra ahiret yaşamına uygun model olarak
yaratıyor. Yaşam hayatı neyi gerektiriyor ise ahiret hayatının iklim
ve şartlarına uygun vücutlar yaratıyor. Onun
şekil verirken modele de ihtiyacı yok. Ol dediği zaman emrettiği şey
olmaya mahkûmdur. Şimdi imansız kâfire soruyoruz: Ölüme mahkûm olan
insan hazır bulduğu akıl ile icat ettiği otomobiller eskiyince
onları pres yapıp ateşte eriterek su haline getirdikten sonra
yeniden otomobil yapmasını normal kabul ediyorsun da, fakat dünyayı
güneşi ayı ve gezegenleri yaratan canlı varlıkları, bitkileri
devamlı öldüren yenisini icat eden sonsuz sanat sahibi olan Hz.
ALLAH'ın bütün canlıları öldükten sonra tekrar yeni insan biçimiyle
yaratacağına neden şüphe ediyorsun?
Her şeyin özünü öğrenmek
isteyen sen içinde taşıdığın şeytanın oyununa geldiğinin farkında
değilsin. Onun için diyoruz ki, insanın öğrenmesi gereken en önemli
bilgi, Hz. ALLAH tarafından yaratıldığını, bir gün öleceğini hesaba
çekileceğini bilmesidir. Hz. ALLAH (c.c)
cümlemize kurtuluşumuza vesile olacak böyle faydalı bilgileri
aklımıza koymayı cümlemize nasip etsin. Ayeti
kerimesinde buyuruyor ki,
"EY İNSANLAR, EĞER
ÖLDÜKTEN SONRA TEKRAR DİRİLMEKTEN ŞÜPHEDE İSENİZ, GERÇEK ŞU Kİ, BİZ
SİZİ TOPRAKTAN, SONRA NUTFEDEN, SONRA PIHTILAŞMIŞ KANDAN, SONRA
YAPISI BELLİ BİR ÇİĞNEM ETTEN YARATTIK Kİ, SİZE KUDRET VE
HİKMETİMİZİ AÇIKÇA GÖSTERELİM. DİLEDİĞİMİZİ BELLİ BİR SÜRE ANNA
KARNINDA TUTARIZ. SONRA ONU BEBEK OLARAK ÇIKARIRIZ DAHA SONRA DA,
GÜÇLÜ KUVVETLİ BİR DURUMA GETİRİRİZ. (Hac/5) diğer bir ayeti
kerimede ise, SONRA SİZ BUNUN ARKASINDAN HİÇ ŞÜPHESİZ ÖLECEKSİNİZ
SONRA SİZ KIYAMET GÜNÜ MUHAKKAK
DİRİLTİLECEKSİNİZ."(Müminin-16)
Diğer bir ayeti kerimede
ise,
"GÖRMÜYORLAR MI, GÖKLERİ VE YERİ YARATAN VE ONLARI
YARATMAKTAN YORULMAYAN ALLAH ÖLÜLERİ DE DİRİLTMEYE KADİRDİR.
"(Ahkaf- 33)
Ey hakikati arayan insan, sende akıl cevherini seni yoktan
var edeni bulmaya çevir onun kâinatta yarattığı eserlerini tefekkür
edersen onun ne kadar sonsuz sanat ve ilim sahibi olduğunu
görürsün. Ünlü bir ressam, Hz. ALLAH’ın
verdiği akıl ve el hüneri ile yaptığı resimleri halkın görmesi için
sergi açar. İmansız bir müşteri sergiyi
gezerken resimleri yapan ressama övgüler yağdırır der ki, yaptığın
resimlerini seyrederken mest oldum bu güne kadar böyle güzel yağlı
boya tablo görmedim ve o ressamı birincilikle
ödüllendirirler.
Ne gariptir ki, o ressamın yaptığı resimleri görüp hayran
olan talihsiz insan üzerinde yaşadığı dünyanın hareket edebilen
canlıların resimlerini yapan Hz. ALLAH’ın eserlerine kör bakıyor ve
tabiat diye fazla ilgi göstermiyor.
Sen ey imanlı insan, Hz.
ALLAH’ın dünya gezegeninde bulunan sanat eserlerini seyrederken kalp
ve gönül gözü ile bak ve mest ol.
Bil ki, gördüğün her yaratılan
canlı veya cansız varlıklarda Hz. ALLAH’ın sonsuz sanat gücü
var. Karanlık bir yaz gecesinde gökyüzünün
yıldızlar ile kaplı ayın parlaklığının muhteşem güzelliğine daldın
mı, o canlı eserleri, Hz. ALLAH’TAN başka kim
yapabilir.
İçinde imanın var ise, şöyle dersin, yarattığı eserlerine en
güzel şekil veren ALLAH’IN şanı ne yücedir. Hakikaten sanatının sonu olmayan ezeli ve ebedi olan Hz.
ALLAH’IMIZ övülmeye metih edilmeye en layık olandır. Onun için, bize görmek için göz, tutmak için el, yürümek için
ayak, bunları kullanmak için akıl verdi.
Onun verdiği bu eserleri ile
onun yarattığı nimetlerini inkâr eden imansızlar cehennemi hak
etmiyorlar mı, onun için herkes kendinden sorumlu biz kendimizi ve
sevdiklerimizi imana kavuşturalım öğrenmek isteyenlere yardımcı
olalım bilelim ki, herkes arayış içinde ruhu sahibini
arıyor.
Onlara
diyeceğiz ki, gezdirdiğin vücudunu hazır buldun, onun yaşamasını
sağlayacak gıdaları hazır buldun hasta olunca şifa verecek bitkileri
de hazır buldun, artık bu nimetlerin borcunu öde, ona ibadet yap ve
daima şükret bil ki, bir gün gelecek sana verdiği bu nimetlerini bir
bir alacak. Seni yeni beden ile diriltecek. Onun için bizlere gökten yağmur yağdıran, insanları
hayvanları bitkileri doyuran, bizlere eşler evlatlar veren
sahibimize şükür ederek ibadet etmemiz gerekmez mi?
Ölümün hayatın sonu olmadığını,
eskiyen vücudumuzun yerine daha güzelini yaratacağını söz veren
rabbimize ibadet ve şükür etmemiz gerekmez mi?
Evet, aklını kullanan insana bu
mesajlar yeter anlayan anlar anlamayan cehennemi
boylar.
Ey
insan seni yaratan rızıklandıran sahibine dön onun sevgisini
kazanmaya bak, görüyorsun yaşadığın gün ve gecen sürat ile geçiyor
hayalde kalıyor bundan sonra da ne kadar yaşarsan o süreler de hayal
olarak hatırlanacak bedenin toprağa ruhun ise ahirete gidecek
akıbetinin böyle olacağını bildiğin halde uyanamıyor tedbir
almıyorsun. Hz. ALLAH ayeti kerimesinde buyuruyor
ki:
"SİZİ TOPRAKTAN YARATTIK ÖLÜMÜNÜZDEN SONRA YİNE ONA
DÖNDÜRECEĞİZ VE SİZİ TEKRAR ORADAN ÇIKARACAĞIZ
"(Taha-55)
Şu bir gerçektir ki, akıllı insan beraberinde götüreceği mal
için çalışır akılsız insan ise bırakacağı mal için
çalışır.
Resulullah efendimiz buyuruyor ki, Hz. ALLAH (c.c) dünyayı
yaratınca ona şöyle emrett:
"EY DÜNYA, BENİ SEVENİN
PEŞİNE KOŞ, SENİ SEVENİ PEŞİNE KOŞTUR." İşte dünya bu emri aldı. Kim Hz. ALLAH’ı bırakıp dünyanın
peşine koşarsa dünya onu peşine koşturuyor kim de, Hz. ALLAH’ın
sevgisinin peşine koşuyor ise, dünya da onun peşine
koşuyor.
Hz.
ALLAH (c.c) Zatına gönül veren, dünyayı peşinden koşturan iyi kul
olmamızı cümlemize nasip etsin âmin.
Vel hamdü lillahi rabbil
âlemin. ALLAH’ÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN ADEDE MAFİ
İLMİLLAHİ SALATEN DAİMETEN BİDEVAMI
MÜLKİLLAH.
KURANI KERİMDE BİZ KULLARINA HZ. ALLAH
TARAFINDAN BİLDİRİLEN EMİRLERİ.
Hz. ALLAH’ın
bütün kainatı yarattığını içinde yaşattığı melekleri cinleri
insanları hayvanları bitkileri rızıklandırdığını bir zaman sonra
öldüreceğini ve bir süre sonra tekrar dirilteceğine inanmak biz
kullarına emrettiği en önemli emridir.
Bu ilahi
emirlerini ise bize dört büyük kutsal kitapları ile özellikle en son
gönderdiği kitabımız kuranı kerim ki, içinde daha evvel yaşayan
peygamberlerimizin özel hayatlarından ve çalışmalarından ibretler
anlatılmaktadır.
Ne yazık ki, içine şeytan giren
insanlar bu kurtuluşa ve selamete vesile olacak ilahi emirlere
inanmamış kendisini insan şekline sokan yaratanını , gönderdiği
peygamberlerini ve getirdikleri kitaplarını inkar etmiş kafir
olmuşlardır.
Hz. ALLAH'a sonsuz şükürler olsun ki,
bize inanmayı kalpten iman etmeyi nasip etti bizi mesuliyetten
kurtardı.
Sizde gözünüzü açın şeytanın oyununa
gelmeyin ebedi felakete uğramayın sizi ve görünen bütün varlıkları
yaratana inanın kalpten tasdik edin ve onun sonsuz kudretine güvenin
ihtiyacınızı ona arz edin gelişmeleri takip edin ibretle
göreceksiniz ki, ihtiyaçlarınız belirli bir vakit sonra
görülecektir.
Bu işleri yaparken gökten melek
indirmiyor insanları birbirine yardım ettiriyor kendisini ise
gizliyor işleri perde arkasından idare ediyor yani kullarının
ihtiyaçlarını kullarını çalıştırarak görüyor. Geçmişte emeklilik
konusunda haksızlığa uğradım sıkıntımın kalkması için devamlı
yalvardım duam bir türlü kabul olmuyordu halbuki konsoloslukta
çalışma müşaviri memur Türkiyeden gelmiş böyle problemler ile
ilgileniyordu, ona gitmiyor işimi halletmesi için devamlı Hz.
ALLAH’a yalvarıyordum .
Netice bir gece rüyamda
tanımadığım bir kişinin yanına gittiğimi ona evraklar verdiğimi
gördüm. uyanınca anladım ki, benim o kişiye gitmem lazım ve vakit
geçirmeden gittim o yetkili memura durumumu anlattım ankaraya
telefon açtı problemi halletti benim sıkıntıdan kurtulmama sebep
oldu. Bu olayı iyice düşünürsek Hz. ALLAH kullarına yardımlarını
kulları ile yapıyor cezayı hak etmiş kullarına ise kulları ile ceza
veriyor ve hayat bu sistemle devam ediyor olayları dikkat ile takip
ederseniz bu geçekleri görürsünüz.
Geçmiş mübarek
zatların sözleri var , diyorlar ki, ALLAH rızıklarını kul eli ile
dağıtır. ALLAH şifasını kul eli ile verir. ALLAH intikamını kul eli
ile alır.
Kardeşler, şuna kesinlikle inanın ki , Hz.
ALLAH’a inanan onun emirlerine uyan kendisini garanti altına
almıştır. bu halini devam ettirdiği müddetçe kimsenin hakkına
tecavüz etmediği takdirde, kendisinin de hakkına tecavüz
edilmeyecek. Kimsenin canını yakmadığı müddetçe onun da canı
yanmayacak intikam ateşinden uzak olacaktır bunu kesinlikle böyle
bilin.
Kesinlikle doğru olduğuna inanmamız gereken
görüşümüz şu olmalı, insanlara zulüm yapan , gelecek günlerinde
kendisine, kendisi için zulüm hazırlığı yapmıştır. İnsanlara iyilik
yapan gelecek günlerinde kendisine iyi günleri hazırlamıştır.
Çünkü Hz. ALLAH (c.c) insanların kaderlerini
yaptıkları işlere göre tanzim ediyor, dünya için çalışmasında olsun
ahiret için olsun yaptığı işlerin karşılığını buluyor o sonuç ise
onun kaderi oluyor. Hz. ALLAH (c.c) ayeti kerimesinde buyuruyor
ki, "KENDİ ELLERİNİZLE KENDİNİZİ TEHLİKEYE
ATMAYIN" (Bakara-195.) Kardeşler,
Dünya ateşinde yanmamak için kimseyi haksız yere incitmemek canını
yakmamak lazım , bu işi yapan bilsin ki, kendisini tehlikeye
atmıştır.
Gelecek günlerde, yaptığının aynısı ile
karşılaşacak yaktığı can gibi kendi canı da yanacaktır. Bu
sözleri aklınıza yazın ve hiç unutmayın bu hususta çok dikkatli olun
nefsinize hakim olun tedbiri elden bırakmayın . çünkü Hz. ALLAH
(c.c) hayırlı akıbet ve kötü akıbet hazırlığını kullarının kendi
iradelerine vermiştir. bunu kesinlikle bilin. Biz kulları ne
yaparsak onun karşılığını buluyoruz. Hz. ALLAH (c.c) ayeti
kerimesinde , "BÜTÜN TEDBİRLERİNİZİ ALIN."(Nisa-71.) buyuruyor.
Demektir ki,
biz kulları tedbir almazsak kendimizi korumazsak kendi kaderimizi
hazırlamış oluyoruz gelecek sıkıntılı günlerin sorumlusu da biz
olmuş oluyoruz . Dünya yaşamında sistem böyle de ahiret hayatında
başka mı, ahiret hayatı için de sistem aynı hele orası ölümsüz
dünya, orası için daha çok tedbirli olmak lazım, ya ebedi selamet,
ya ebedi felaket hayat var .
Her iki dünya için de iyi
ve kötü akıbeti kazanmada kullarını kendi iradelerinde serbest
bırakan Hz. ALLAH (c.c) ben sizlere akıl verdim iyi ve kötüyü ayırt
edecek irade verdim tedbir almanızı emrettim ve siz nefsinize
uydunuz benim emrime uymadınız çekin cezanızı diyecektir.
Kullar da hiç bir mazeret bulamayacaklar cezalarını
çekeceklerdir. Hz. ALLAH (c.c) cümlemizi böyle akıbetten muhafaza
buyursun.
Muhterem kardeşlerim, Dikkat ederseniz
sizlere hep yaşanmış hayattan ibretler anlatıyoruz ve Hz. ALLAH’ın
emirlerini duyuruyoruz fakat anlamanızı istediğim gerçeği bir
daha izah etme lüzumunu görüyorum.
Dünyaya gelen her
insan söylediği sözler ile yaptığı işler ile geleceğini
hazırlamaktadır fakat bunun farkında değildir. Onun için
ağzınızdan çıkan sözlerde haktan yana konuşun . yaptığınız işlerde
de adaletli olun geleceğinizi hayırlı şekilde hazırlamış olursunuz.
Muhterem kardeşlerim, Aklı başında görünen,
kendini modern çağa uyduran insanlar gurubunun Hz. ALLAH’I inkar
etmek için çeşitli bahaneler aradıklarını görüyoruz. ve bu tip
imansız insanların tabiat kanunu doğa kanununda direttiklerini ve
her şeyin doğanın eseri olduğunu savunduklarını görüyoruz.
Ve bu imansız insanlar geçmişte de, ALLAH diyemeden
öldüler inkar ettiklerinin yanına gittiler. Bu insanlar her şeyi
ALLAH yarattı deseydiler ne kaybederlerdi ALLAH’a inananlarla alay
ettiler onları geri zekalı gördüler.
Şu zamanda dahi
bu tipler çoğunlukta, sizden rica ediyorum bu tiplere
rastladığınızda bunların tesirine girmeyin bilin ki, bu tip insanlar
şeytanın askeridirler. Ve bu bedbaht insanlara ne anlatsan fayda
vermiyor. Şahsım adına bu insanlara şaşıyorum kendilerine verilen
akıllarını neden tam olarak kullanamıyorlar ve her şeyi tabiat
kanunu doğa kanunu yapıyor şartlanmasına kapılıyorlar. Doğa
dediklerine o sistemi kim yarattı ?
Oysa ki, ALLAH
diye bir yaratıcı var doğa ve tabiat sistemini o yarattı deseler
daha mantıklı olmaz mı idi . O, sonsuz kudret sahibi ALLAH ki,
kendinin varlığından haberdar etti . ve ayeti kerimesinde şöyle
buyurdu. "EY, İNKAR EDENLER SİZİ BİZ YARATTIK
HALA TASDİK ETMEYECEKMİSİNİZ GÖRDÜNÜZ MÜ RAHİMLERE DÖKTÜĞÜNÜZ MENİYİ
ONU SİZ Mİ DÜZGÜN BİR İNSAN SURETİNE GETİRİYORSUNUZ YOKSA BİZ Mİ ONU
YARATIYORUZ ARANIZDA ÖLÜMÜ BİZ TAKDİR ETTİK BİZ DİLEDİĞİMİZ ŞEYİ
YERİNE GETİRMEKTEN ACİZ DEĞİLİZ SİZİ ORTADAN KALDIRIP DA
BİLMEYECEĞİNİZ BİR BİÇİMDE YARATMAYA DA GÜCÜMÜZ YETER HER HALDE İLK
YARATILIŞINIZI BİLİRSİNİZ FAKAT TEKRAR YARATILACAĞINIZI DA DÜŞÜNMELİ
DEĞİL MİSİNİZ" (Vakıa
-57,62.)
Ey görünen ve görünmeyenlerin rabbi,
biz sana inandık iman ettik, bizi analarımızın karınlarında insan
şekline getiren sensin ,bizi öldürüp yeni beden ile yaratacak yine
sensin Biz böyle inanıyoruz ve yaşıyoruz. Ne olur bu imanımızı
kuvvetlendir ve sabit yap imanımız ebedi olsun hiç bir zaman
bozulmasın . "HASBÜNALLAH’Ü VE NIĞMEL VEKİL NİĞMEL
MEVLA VE NİĞMEN NASİR GUFRANEKE RABBENA VE İLEYKELMASİR.
"
Hz. ALLAH (c.c) buyuruyor ki,
"ALLAH’TAN BAŞKA YARDIMCI EDİNENLERİN DURUMU
KENDİSİNE YUVA YAPAN ÖRÜMCEĞİN MİSALİ GİBİDİR HALBUKİ BİLSELER
EVLERİN EN ÇÜRÜĞÜ EN DAYANAKSIZI ÖRÜMCEK YUVASIDIR. " (Ankebut
41.)
Muhterem kardeşlerim Ayeti kerimede geçen
hakikati anlayın. Hz. ALLAH (c.c) kendisinden başkasını dost
edinenlerin bağlı oldukları varlıkları örümcek yuvasına
benzetmektedir.
Şimdi biz de samimiyet ile geçmişimizi
düşünelim nice imparatorluklar nice padişahlıklar ömürleri sona
erince ellerindeki varlıklar örümcek yuvası gibi dağılmıştır.
Kibir ile gezdirdikleri vücutları da örümcek yuvası
gibi dağılmadı mı, günümüzde ise hükümet ve iktidarlar gelip
geçmektedir iktidara geçen oturduğu koltuğun emanet olduğunu
unutuyor belirlenen zaman geldiğinde elinden alınıyor başkasına
veriliyor. Kendisinin zannedip bağlandıkları şeyler ise hayalde
kalıyor.
Fakat yaratılmış bütün varlıkların Hz.
ALLAH’a ait olduğuna ve emanet olduğuna inanan insan onlara kalpten
bağlanmaz onların kendisi için birer imtihan aracı olduğuna inanır
ve adaletli hareket ederek ona tanınan süreyi tamamlar imtihanı
kazanır.
Çünkü o, Hz. ALLAH’ı dost edinmiş kendisine
emanet olarak verilenlerin gerçek sahibine geri vereceğine
inanmıştı.
İktidarları veren Hz. ALLAH (c.c) alan Hz.
ALLAH (c.c) ömrümüz ve yaşamamız da iktidar dönemi gibidir.
sahibimiz tarafından bize hayat hakkı veriliyor çeşitli işler ile de
imtihan oluyoruz ve zamanı gelince bizlerden bu iktidar alınıyor .
Bize verilenlere gönül bağlamamış onları bize verene
gönül bağlamış, isek hiç bir sıkıntımız olmıyacaktır. İşte Hz.
ALLAH’ı dost edinmenin şaheserliği . kendisine verilenleri
bırakacağı mal ve örümcek ağı olarak gören insanın üzüntüsü olur
mu?
Çünkü nefsimizin taptığı her bir şey yok olup
gidiyor. Hz. ALLAH .(c.c) cümlemizi bu gerçekleri görmemizi çok
iyi anlamamızı nasip etsin .
Diğer bir ayeti kerimesinde ise yüceler
yücesi olan rabbimiz şöyle
buyurmaktadır. Estaizübillah. "SİZE İÇİNİZDEN
PEYGAMBERLER GÖNDERDİK SİZE AYETLERİMİZİ OKUYOR SİZİ MANEVİ
KİRLERDEN PAKLIYOR. SİZE KİTAP VE HİKMETİ ÖĞRETTİĞİ GİBİ HİÇ
BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ DE SİZE ÖĞRETİYOR. ARTIK BENİ ANIN Kİ ,
BENDE SİZİ ANAYIM BANA ŞÜKÜR EDİN NİMETLERİMİ İNKAR ETMEYİN."
(Bakara 151-152.)
Ey
yüceliğinin sonu olmayan, ALLAH’ımız ne olur bizi zatını zikir
ederek zatına şükür ederek yaşat ve ömrümüzü bu hal ile bitirmeyi
nasip eyle, akıllı insanın yapacağı dua budur çünkü , Hz. ALLAH’ın
adını anmakla O'nun ile irtibat halinde
olunur.
Nimetlerine şükretme ile onun yüce gönlünü
kazanır ve rızkının artmasını garantilemiş olur insanlar arasındaki
yardımlaşmalarda da bu türlü olaya tanık oluyoruz.
Yardım sever bir vatandaş, kendisinden yardım isteyen
birisine yardım eder yardım alan muhtaç insan yardım edenin gönlüne
hoş gelecek sözler ile teşekkür ederse onun kalbini kazanır,
muhtaç olan kişi ona yine yardım talebinde bulunduğunda istediğinden
daha fazla yardım alır .
Fakat nankörlük yapmış ise
yapılan iyiliği umursamamış saygısız davranmış ise oradaki yardım
kesilir . Hz. ALLAH (c.c) ise Ayeti kerimesinde;
"EĞER ŞÜKREDERSENİZ NİMETİMİ
ARTTIRIRIM." buyuruyor ve nimetlerine karşılık
şükür bekliyor. Şükür edene ise nimetlerini bulması için hayırlı
sebep yaratır.
Nankör insana ise çeşitli engeller
çıkararak sebepleri buldurmaz onu cezalandırır. Hele o kişi
tembel ise daha çok sıkıntı çeker. İnsan dünyasını güzel yaşamak
ahireti kazanmak istiyorsa onu insan olarak yaratan yüceler yücesi
olan sahibini her zaman yüceltsin zikretsin, verdiği nimetlerine de
daima şükretsin.
Hz. ALLAH (c.c) cümlemize onu
zikretmeyi nimetlerine de şükretmeyi nasip etsin . Amin. Amin.
Amin.
VELHAMDÜ LİLLAHİ RABBİL ALEMİN.
ALLAH’ÜMME SALLİ ALA SEYYİDİNA
MUHAMMED.
İnsan Dinlediği Manevi Sohbetten Haz Alması İçin Kalbinin
Tertemiz Olması Lazım
Paslanmış demiri boyamanın bir faydası olmaz çünkü kısa zaman
sonra demiri saran alttaki paslar kabarır ve sürülen boyayı kaldırır
atar.
Evvela
demiri saran paslar zımpara yapılır temizlenirse sürülen boya uzun
zaman kalıcı olur.
Bakır bir kabın da içi tamamen temizlenmeden kalay yapılırsa
kalay tutmaz. Ancak temizlendikten sonra yapılan kalay kalıcı
olur.
Rutubet
almış bir duvar da aynı, rutubetten kabarmış olan yerler kazınmazsa
yapılan badana kısa zaman sonra kabarır ve dökülür çekilen zahmete
yazık olur. İnsan üzerinde düşündüğümüzde
ise, vücudun herhangi bir yerinde çıban çıktığı zaman, o çıbanın
kuruması için iltihapların temizlenmesi ondan sonra faydalı olduğu
bilinen merhemin sürülmesi lazım ki, orada bulunan hastalık yok
olsun.
Manevi
hasta da öyle, manevi hastalıktan kurtulmak için de pişmanlık duymak
ve devamlı tevbe edip kalbi saran şeytani vesveselerin vücudu terk
etmesini sağlamak lazım. Şeytani ve şehvani
görüntüler kalbi ve gözleri istila etmiş ise o insan manevi
sohbetlerden gerektiği gibi istifade edemez. Çünkü onun kalbi de
aklı da başka yerde. Ancak kalbini şeytani
düşüncelerden, gözlerini şehvani görüntülerden, midesini haram yeme
içmelerden koruduğu takdirde dinlediği ve okuduğu her manevi
sohbetlerden gıdasını alır. İşte, kendini
koruyan maneviyatı kuvvetlenen bir insan da, gün gelir Hz. ALLAH’ın
sevdasına tutulur.
Bu hale gelen insan yaptığı ibadetleri o yüceler yücesi
sahibine yakıştıramaz hep eksik olarak görür ve her defasında daha
iyisini yapmaya gayret eder.
Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi bu
manevi durumda olan kullarından eylesin.
ALLAH’ümme Salli Ala Seyyidina
Ve Nebiyyina Muhammedin Ve Ala Ali Muhammed. __
YALNIZ
Hz. ALLAH(c.c)KORK Akl-ı selim sahibi ol. Aklını kullan.
Yalancı olma. Hakikatin hilafını söyleme 'Ben İzzet ve Celal sahibi
ALLAH’tan korkuyorum ‘diyorsun. Hâlbuki sen Onun gayrinden
korkuyorsun. Cinden de, İnsandan da, Melekten de korkma. Gerek
konuşan ve gerekse sükût eden canlıların hiçbirinden korkma. Dünya
azabından da korkma, ahiret azabından da korkma. Sadece ve yalnız,
azap ile azap edecek olan ALLAH’tan kork.
İmanlı Bir Kişinin İşe Başlarken Söylemesi Gereken Sözler
İmanlı Kişilerin İşe Başlarken Söylemesi
Gerekenler
1.
Her işe başlamadan önce İNŞAALLAH 2.
Kendimize güvenirsek EVVEL ALLAH 3.İşe
başlarken BİSMİLLAH. 4.İşten vaz geçersek
EYVALLAH 5.Sonuna kadar gitmek istersek YA
ALLAH. 6.Canımızı sıkarlarsa
FESÜBHANALLAH. 7.İşe coşku ve heyecanla
sarılırsak ALLAH.ALLAH.ALLAH. 8.İşi başarı
ile bitirirsek MAŞALLAH. 9. eğer işi
başaramazsak HAY ALLAH. 10. Söyleriz bir
hayır var İNŞAALLAH.
Cenab-ı Fahr-i Kâinat (s.a.v) Efendimiz
"kendisinden sonra ümmetinin yetmiş üç
fırkaya ayrılacağını, yetmişinkisinin delalette olduğunu, ancak bir
fırkanın kurtulacağını" beyan
buyurmuştur. "Onlar kimlerdir ya
Resulullah diyen bir zata da, benim ve Ashabımın yolunda
olanlardır." buyuruyor.(Ebu Davud)
İslam caddesinde yürüyen
fırkanın yolcuları da üçe ayrılır. Caddenin
en solunda Şeriat ehli, ortada Tarikat ehli, en sağında da hakikat
ehli yürürler. Bu yolcular zahir, batin, ledün diye adlandırılır.
İnsanlar bu üç noktada yürümekle beraber, imanı kâmil ve ihlas ancak
hakikate geçince tecelli eder. Şu halde bir mümin şeriata
sarıldıktan sonra iman filizini yeşertecek bir bahçe aramalıdır.
Tarikatı aşmalı hakikate ulaşmalıdır.
Şeriat noktasında kalmış ise
her an delalete sapmasından korkulur. Şeriat caddesinde yürüyebilmek
için, kalen, halen, filen, ahkâm ve sünneti seniyyeye tabi olmak
şarttır. Kim ki tâbi değilse yavaş yavaş yoldan sapar ve yetmiş iki
fırkanın sokaklarından birinde yürümeye başlar da haberi bile
olmaz. Artık onun attığı her adım kendini
rabbinden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu çok önemli yol seçiminde hepimiz çok dikkatli olmak
mecburiyetindeyiz.
Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi razı olduğu bir fırkada toplanmamızı
nasip etsin İnşaALLAH. Onun için her fatihayı okuduğumuzda
İhdinassıratal mustakim kısmında, kalbimizden ALLAH’ım
beni Beğendiğin doğru yola eriştir diye niyaz
edelim.
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde: "Rabbiniz buyurdu ki,
Bana dua edin duanıza icabet edeyim, Bana
ibadet etmeyi kibirlerine yediremiyenler alçaltılmış
olarak cehenneme
gireceklerdir." (Mümin-60)
buyuruyor.
Hazreti ALLAH’a inanan O'na kulluk yaparak ibadete devam
edenlere ne mutlu, O'ndan nimet ve merhamet
dilenenlere ne mutlu. Sizler sabredin
ibadetlerinize devam edin O'ndan ısrarla dilekte
bulunun O'na dilenci olun merak etmeyin her
geç istediğinize kavuşacaksınız.
Yeter ki sabırlı olun şeytan
size musallat olacak dua etmenize mani olmaya çalışacaktır siz ise hasbiyALLAH veniğmelvekil deyip iblisin
şerrinden hazreti ALLAH’a sığının en kısa
zamanda şeytanın sizden uzaklaştığını fark
edeceksiniz.
Ne
yazık kibirlerine uyup ibadet edemiyen cehennemi hak
edenlere. Dikkat ederseniz görmüş geçirmiş
nice alimler akıllarını fikirlerini dünyevi icatlara takmış ahiret düşüncelerini ise arkaya atmış hazreti
ALLAH’a inananlarla alay ediyor onlara
acıyarak bakıyor içinde taşıdığı kibriyle hazreti ALLAH’a
inanmıyor O'na ibadet yapamıyor kendileri
acınacak haldeler inananları acıyorlar. Ona
verilen vücud bedenini ve aklını yalnız dünyaya
hasrediyor. Eh ecel kum saati çalışıyor
ömürler her can taşıyan için bitiş noktasına
ulaşıyor. Gün gelecek inanan ve inanmıyanlar
ahirette buluşacağız bu kesin buluşma
gerçekleşecektir Hesap günü kibrine yenilip
Hazreti ALLAH’a ibadet yapmayanların şaşkın ve perişan
şekilde cehenneme götürüldüklerinde biz
inananlar üzüleceğiz elbette fakat ancak üzüleceğiz. Beraber çalıştığım iş arkadaşım traktör kazası geçirdi
kendisi bursa Karacabeyli bir hanımla evliydi. Vefat etti Karacabey kabristanına
defnettiler. Zaman oldu Truva otobüsü ile
Çanakkale’ye gidiyorduk ki Karacabey’in içinden geçerken
arkadaşımı hatırladım bir fatiha üç ihlas
okuduk bağışladık ve evimize geldik gece yatağımıza yatarken
ALLAH’ım kabrinde nasıl azapta mı rahatta mı
diye niyazda bulundum yattım. Ahiret perdesi
açıldı sıra sıra evler var her bir evde insanlar yaşıyor biz de
evleri kapı kapı geziyoruz nihayet bir kapıya
geldik arkadaşım Süleyman karşıma çıktı aynı dünya hayatı gibi
muhabbet ettik Süleyman nasılsın arkadaşım
rahatın nasıl diye sordum iyiyim sıkıntı yok dedi
uyandım. Yani orada normal hayat devam ediyor
bu arkadaşım ihlaslı bir arkadaştı evine ailesine çok
bağlıydı haliylen Hazreti ALLAH’a da imanı
vardı yaşantısı da iyiydi ne mutlu ona ve onun gibi
olanlara. hazreti ALLAH (c.c) cümlemizin
akıbetimizi hayırlı kabrimizi pür nur mekanımızı cennet etsin
inşaALLAH
İman Edip De Salih Amel İşleyenleri And Olsun Ki.Salih Lerin Arasına Katarız.
İman Edip De Salih Amel İşleyenleri And Olsun Ki.Salih Lerin Arasına Katarız.Hazreti Allah (c.c) ayeti
kerimesinde; "İman edip salih amel
işleyenleri and olsun ki, salihlerin arasına
sokarız." (Ankebut-9)
Hazreti Allah (c.c) biz kullarına salihlerden olmanın yolunu
tarif ediyor ilâhi davet bu hem de yeminli
davet and olsun buyuruyor bizi kurtuluşa davet ediyor bizi çok seviyor ateşe atmak
istemiyor.
Salihlerden olmak ne büyük
lütuf ah olabilsek çok zor da değil. İlk
şartı iman etmemizi istiyor ikincisi ise salih amel
istiyor. Her geçen gün kendisine
yaklaştığımız Hazreti ALLAH (c.c) bize cennetini hazırlamış oraya girmemiz için hayırlı ameller yapmamızı
istiyor. Gözünü aç be kardeşim bu imkânı
değerlendir ama ölmeden değerlendir. Öldükten
sonra bu fırsat kaçıyor. Elin tutarken,
ayağın yürürken,gözlerin görürken, aklın başındayken
aklını kullan Kalpteniman et hayırlı ameller
işle salih kulların arasına katıl seni yaratan vadediyor fırsatı değerlendir yaşıyorken sağlığın
yerindeyken diyoruz çünkü yarın ne
olacağın belli değil bir nefeslik canın var nefesi içine alır
dışarıya veremeden gözlerin kapanır salihler
arasına katılamadan yaratıcının karşısına
çıkıverirsin ah vah fakat geri dönüş
yok. Hazreti Allah (c.c)cümlemizi gafletten
kurtarsın kalpten iman ederek hayırlı ameller işleyerek salihler zümresine katılmamızı nasip etsin
inşaAllah.
Hz. ALLAH (c.c) ayeti
kerimesinde: "BEN CİNLERİ VE İNSANLARI
ANCAK BENİ BİLSİNLER BANA İBADET YAPSINLAR DİYE
YARATTIM…"(Zariyat-56) bu emri ilahiyi
duyduğu halde ibadet yapmayanlar yine yaratanın emriyle alçaltılmış
olarak cehennemi boylayacaklardır.
Birincisi dünya cehennemiyle.
Ölünce ise daha ağır cezaya çarptırılacaklardır.
İbadet yapmayıp yaratanla gönül
bağı kuramayan insan yalnız yapayalnızdır dara düştüğü zaman
insanların peşinden koşar durur peşine koştuğu insan da gücü
azalınca yardımı keser.
İsterse bu kişi ilim adamı veya
doktor olsun nice hastalar vardır doktorların yanlış teşhis koyması
veya yanlış ilaç tedavi uygulaması ile hayatlarını
kaybetmişlerdir. Yaratılan yanlış
yapabilir. Fakat yaratan bilmez olur mu
muhakkak ki o her şeyi bilendir. Kesinlikle
yanlış yapmaz onda çaresizlik diye bir şey de
bulunmaz. Çünkü o bütün noksanlıklardan
münezzehtir.
Böyle mükemmel kudret ve azamet sahibin yardımını kazanmak
için ibadet yapmayıp gönlüne giremeyenler hem bu dünyada hem
ahirette azap göreceklerdir.
Hâlbuki bize emredilen
ibadetler hepsi bizim iyiliğimiz için bunu cahil olan bile
anlar. Abdest temiz olmamıza, namaz
vücudumuzun kan dolaşımına güç katıyor oruç ise mide ve bağırsakları
dinlendiriyor. Dikkat edilirse doktor bile
hastasına bazı durumlarda diyet uyguluyor.
İşte nankör insan menfaatine
olan bu ilahi emirleri yapmayıp kendisini zarara
sokuyor. Bu saydıklarımız gözle görünen
zahiri faydalar, ya gözle görünmeyen batini faydalarının birincisi
içine çektiği huzur dolu nefesler. İkincisi
ise, muhabbet bağı hattını kazanması o öyle bir mukaddes bağlantı ki
artık her derdini her sıkıntısını kaldıracak yüce bir kapı önündedir
o ne mutlu bir kuldur.
Yine yıllar evvel çocukluğumda şahit olduğum bir hadiseyi
hatırladım. Hazreti ALLAH’a canı gönülden bağlı. Dua ederken
gözlerinden yaşlar akan ananem vardı. Mürşide
bir hanımdı diyorum çünkü Rabbim Teâla onu vesile ederek bizi çok
olaylara şahit tuttu. Kendisi seksen yaşın
üzerindeydi.
Bir gün abdest alırken dalgınlıktan olacak dengesini kaybedip
düştü ve sol kalça kemiği ve sol kolu kırıldı. Üzüntüye gark
olduk. Vakit kaybetmeden doktora götürdük.
Doktor muayene etti ve "bu çok yaşlı
bunun kemikleri kaynamaz evine götürün." deyince kahrolduk. Kaderiymiş dedik
aldık eve götürdük.
O "siz üzülmeyin ALLAH benim
kemiklerimi kaynatır."
dedi. Ve sağ elini kırık olan sol kolunun ve
kalçasının üzerinde gezdirerek dua okumaya başladı. Dikkat ettik
yasini şerifte geçen "SELAMINKAVLENMİNRABBİRRAHİM"
ayeti kerimesini okuyordu. Bu duayı tespih
gibi gece gündüz devamlı okudu. Ve bir kaç ay
sonra doktorun kaynamaz dediği kolu ve kalçasının kaynadığını
gözlerimizle gördük. Ve 105 yaşına kadar
yaşadı ALLAH rahmet eylesin nur içinde yatsın.
Maddi durumu güzel olmamasına
rağmen dilinden şükrü eksiltmezdi. Yaşadığı evin bahçesinde hazine
saklı olduğu söylentileri dilden dile dolaşıyordu rahmetli dayım
kazmadık yer bırakmadı fakat hiç bir şey bulamadı.
Bir gün annem kendisine.
"Anne durumumuz pekiyi olmadığını
görüyorsun ne olur istihare namazı kılda belki hazine yerini
öğrenirsin biz de zengin oluruz." dedi. Ana annemi razı etti istihareye
yattı. Ertesi günü ne gördüğünü sorduk."
Gördüm evladım yerini de gösterdiler al fakat yalnız dünyalık
ahirette sana bir şey yok bitici dünya zengini mi olmak istersin
yoksa bitmeyen ahiret zengini mi olmak
istersin."dediler onun için bu hazine
meselesini de unutun dedi. Ömrü boyunca da
lafını ettirmedi ALLAH rahmet eylesin. Kırılan kolu ve kalçası iyileşince bize vasiyet etti bir
yeriniz rahatsız olup iyileşmediği zaman elinizi rahatsız olan yerin
üzerine koyun ve bu duayı okuyun ALLAH’ın izniyle geçer
demişti.
Aradan
bir hayli zaman sonra Hz. ALLAH (c.c) "SELAMIN KAVLEN MİN RABBİRRAHİM"
ayeti kerimesinin sırrıyla azametini bize gösterdi ve imanımıza iman
depoladı. Şöyle ki: Bir gün evimizde kardeşlerimle oturuyorduk en küçük kız
kardeşim sağ tarafımda oturuyordu büyük kız kardeşim ise elinde
bıçak ile önümüzden geçerken küçük kardeşim aniden oturduğu yerden
doğrulunca büyük kardeşimin elindeki ekmek bıçağı küçük kardeşimin
sol gözüne girdi çıktı.
Her şey bir kaç saniye içinde
oldu. Biz elimizi kardeşimizin delinen
gözünün üzerine koyduk ve "SELAMIN KAVLEN MIN
RABBİRRAHİM" ayetini durmadan okumaya
başladım hepimiz korku ve panik içindeydik.
Küçük kardeşim can acısından
ağlıyor büyük kardeşim ise "ağabey ben
kardeşimi kör ettim." diye üzüntüsünden
feryat ediyordu. Bir zaman sonra elimi
kaldırdım baktım. Göz pınarından kan akıyordu elimi hemen kapadım
okumaya devam ettim.
Bütün kalbimizle sığıntı halinde okuyorduk kardeşimin
ağlaması durunca biz kaderimize razı olduk ve elimizi kaldırdık
kardeşime gözünü açmasını söyledim gözünü açtı kıpkırmızı idi
şükürler olsun rabbimize delik çizik diye bir şey
yoktu.
Kardeşime gözünü kapamasını söyledim biraz daha bekledik on
beş dakika sonra gözünü açtı pırıl pırıldı hiç bir iz ve hasar
yoktu. Hz. ALLAH’ın kudretini ve yardımını
gözlerimizle gördük. Bu ayeti kerime
bildiğimiz gibi yasini şerifte geçiyor Ayeti
kerimede:
"ONLARA ORADA cennette ÇEŞİTLİ MEYVELER VAR HEM ONLARA
İSTEDİKLERİ HER ŞEY VAR. ALLAH TARAFINDAN BİR SÖZ OLARAK ONLARA
SELAM VAR. " (Yasin
57-58)
Bizde ağrıyan yerimize ahirette göndereceği selamını alıyoruz
ve okuyoruz.
Sen sığınmasını bilirsen o seni mahrum bırakır
mı? Ayeti kerimesinde buyuruyor
ki: Estaizübillah;
"RESULÜM KULLARIM SANA BENİ
SORUNCA HABER VER Kİ BEN ONLARA YAKINIM BENDEN İSTEYENİN DUA
ETTİĞİNDE DUASINI KABUL EDERİM ÖYLEYSE ONLARDA BENİM DAVETİME İCABET
ETSİNLER BANA İMAN ETSİNLER Kİ, DOĞRU YOLA
GİDEBİLSİNLER." (Bakara-186)
Biz
kulları da hep yalvaralım ona yalvaralım hep isteyelim ondan
isteyelim. Hz. ALLAH(c.c)'nün sonsuz
rahmetinden istifade etmemizi cümlemize nasip ve müyesser
etsin.
Resulullah (s.a.v).hadisi şerifinde:
"KULUN KALBİNE DUA ETME
ARZUSU GELDİĞİNDE RABBİNE DUA ETSİN ÇÜNKÜ ALLAH O, DUAYI KABUL
EDECEKTİR."(Tirmizi.)
Yukarıda geçen ayet ve hadisi
şerifi yaşantımıza aksettirirsek hem dünya hayatımızı hem ahiret
yurdumuzun huzurlu geçmesini sağlayabiliriz.
Neden diye sorulursa bir kul
ki, kâinatın idarecisine inanmış ve her şeyin O'nun ve O'ndan
geldiğine teslim olmuş, ona emredilen ilahi emirleri yaparak kendini
sevdirmiş, her hangi bir sıkıntı esnasında kalbine dua etme arzusu
geldiğinde, dua ettiğinde, sonsuz merhamet sahibi olan Hz. ALLAH
(c.c) umut edilir ki, onun duasını kabul edebilir.
Yapılan talep ister dünyalık
ister ahiretlik olsun dünyalık ve ahiret olarak iki kazanç kapısı
kendisine açılmıştır. Ne mutlu böyle kullara dünyası da güzel
ahireti de güzel bundan daha güzel ticaret var
mıdır?
Çünkü
her ihtiyacı görülüyor. İşte bu nimetlerden
bazı kullar istifade ediyor bazı kullar ise itimat etmediği için
istifade edemiyor.
Hâlbuki insan yaratılana itimat ettiği kadar yaratana itimat
etse her işi görülecektir. Yaratılan durumu
müsait ise belirli bir süreye kadar yardım eder ve nihayet benden bu
kadar der ve yardımı keser.
Yaratan ise kul samimi oldukça
sözünde durup ibadetlerine devam ettikçe kendisine dilekte bulunduğu
zaman o kulunun önüne her imkânlarını serecektir.
Hz. ALLAH (c.c)cümlemize
dünyanın helal nimetlerini ahirette ise cennet nimetlerini nasip
etsin. Âmin.
ALLAH’ÜMME SALLİ ALA
MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMEDİN FİL EVVELİNE VEL AHİRİNE VEFİL
MELAİL ALA İLA YEVMİDDİN VEL HAMDÜ LİLLAHİ RABBİL
ÂLEMİN…
Hazreti ALLAH Celle Celalühü
Ayeti kermesinde buyuruyor ki: "Sizden iyiliğe çağıran güzel şeyleri emreden kötü
şeylerden sakındıran bir topluluk oluşsun. İşte gerçek kurtuluşa
erenler onlardır." (Ali imran-104.ayet)
Hayatım böyle bir topluluğu
aramakla geçti. Hz. ALLAH’a şükür o güzel insanlar ile tanışmayı
buluşmayı nasip etti toplulukta edindiğim bilgileri, Hz. ALLAH’ın
verdiği azim ile sayfalara döktüm gayem vefat ettiğimde evlatlarıma
nasihat olarak kalsın. Bu içimden gelerek yazdığım yazıların
okunması benim ölümümü beklememeliydi. Bunların neşredilmesi ve okunması gerekiyordu. İşte tam bu
aleti ruhiye içinde iken, internette ki siteler aklıma geldi fakat
bu yaşlı halim ile kendimi bilgisayarın başında oturmaya hiç
yakıştırmamıştım. Ayrıca bu işleri yapmak içinde bilgi sahibi olmak
gerekiyordu. Biz ise bu işlerden hiç
anlamıyorduk. Ancak çocuklarım ilgileniyorlar onlardan
görüyordum. Onlara danıştım tabii ki neden
olmasın biz yardımcı oluruz dediler. O günün gecesi yatağıma
yatarken Ya Rabbi ne güzel olur yazılar internet sitesinde okunsa
bana duyurduğun bana yaşattığın halleri ve senin emirlerin duyursam
ben de senin rızanı alsam Ya Rabbi. Bu işlerinden hiç anlamıyorum,
diye kalbimden geçirdim.
O gece mana Âleminde görüyorum,
bir kişinin gözlerini temizliyorlar ve o kişiye dikkat ettiğim zaman
kendim olduğunu görüyorum. Uyandığım zaman
rüyayı tabir ediyorum ve anlıyorum ki, Hz. ALLAH(c.c) bu işler için
gözlerimi açtı. Bu işler için evvela bir bilgisayar gerekiyordu. Bu
cihazların ticaretini yapan çok sevdiğim bir dostum vardı ona gittim
durumu anlattım. Kalktı dükkânında bulunanların en hızlısı olan
bilgisayarı getirdi önüme koydu ve sen böyle hayırlı bir işe
kalkmışsın ben sana bunu hediye ediyorum dua et yeter
dedi. Bu durumu da görünce Hz. ALLAH’ın bu
işe destek olduğunu iyice anlamıştım. Tam bu coşkuyu yaşarken
Telekom’dan mektup geldi yazıda diyordu ki, Siz bizim çok eski
müşterimizsiniz size en ucuz tarifeden internet bağlayabiliriz. Ve
internet bağlandı bize site aramak kaldı.
Netice olarak bizde; İnsanları
iyiliğe çağıran İslami forum sitelerinde siz muhterem kardeşlerim
ile tanışmış oldum. Gönlümden gelen sesleri
sizlere yazıyorum. İlk başladığımda biraz
yazı ve imla hatalarım oldu şimdi de oluyor İnşaALLAH daha ileride
bu hataları da düzeltiriz. Kusurlar örtmek ile yok olur. Sizde bizim
bazı kusurlarımızı örtüverin.
Kendim işçi emeklisiyim
hayatımızın bu son demlerinde hayırlı çalışma olarak bu işi seçtik
Hz. ALLAH’ta nasip etti. İnşaALLAH böyle hayırlı işler ile
hayatımızı sürdürür böylece Ahirete göçeriz. Gayemiz imanı zayıf olan kardeşlerimizin kalbinde iman nurunu
harekete geçirmek kendi bilgimi de arttırmak. Hz. ALLAH(c.c) yapmayı nasip ettiği bu ulvi çalışmayı kabul
ve makbul eylesin İnşaALLAH.
Vel Hamdü Lillâhi Rabbil
Âlemin.
ALLAH’ümme Salli Alâ Seyyidina Ve Nebiyyina Muhammedin Ve Alâ
Ali Muhammed,
Yaşım on dokuz, altı kardeşiz en büyükleri benim ve bir
akşamüstü evimizin önünde payton durdu. Bütün
kardeşler kapıya koştuk. Paytonun içinde rahmetli babam baygın
yatıyordu. Onu getiren diş doktoru;"Merak etmeyin. Dişini çekmek için vurduğum morfin ağır
gelmiş olacak. Birazdan ayılır" Dedi ve
baygın şekilde yatan babamı kucaklayarak beraberinde getirdiği
dâhiliye doktorunun da yardımı ile odasına aldık.
Diş doktorunun
ifadesi," dişini çektim gayet iyi idi
ücretini ödedi." Tam kapıdan çıkarken
düştü bayıldı". Fakat hiç merak etmeyin
bir kaç saate varmaz ayılır."dedi.
Beraberinde gelen dâhiliye doktoru da iğne yaptı ve gittiler. Yıl
1959 babam 39 yaşında idi, hiç bir hastalığı yoktu. Hepimiz şoke
olmuştuk.
En
küçük kardeşim 3 yaşında idi ve diğer kardeşlerimle beraber ve
annem, babamın baygın halinin kalkması için ALLAH’a dua etmekten
başka bir şey yapamıyorduk. Bu halimiz sabaha kadar sürdü ve
maalesef babam durumunda da hiç bir değişiklik olmadı. Komşumuz
komiser abimiz geldi baktı. "Bunu derhal
hastaneye yatırın bu felç olmuş." dedi.
Onun da yardımıyla babamızı devlet hastanesine yatırdık artık
babamız emin ellerde ya, biz biraz rahatlamıştık.
Ertesi akşam babamın
arkadaşları ile babamı ziyaret etmek için hastaneye gittik. Babamın
arkadaşı; “Siz biraz bekleyin. Ben gidip
kapıcı ile konuşup izin alayım.” Dedi.
Birazdan geldi. “Maalesef ziyaretçi
sokmuyorlar.” derken sesi
titriyordu. Ben hemen hissetmiştim.
“Babam öldü
herhalde.” diye düşünürken, Bak yavrum
koskoca delikanlısın metin ol çok acı fakat takdir böyleymiş
maalesef baban ölmüş deyince kendimi hazırlamama rağmen bir anda
kendimi boşlukta hissettim.
Şöyle ki, bir fidan düşünün
onun toprağa sarılan damarları söküldüğü zaman nasıl yatacak yer
arar ise bende beni ayakta tutan kuvvetin benden gittiğini hissettim
ve sarsıntı geçirdim ve yıkılacak gibi oldum. Baba dostum sözlerine devam etti. "Şimdi eve gidiyorsun annene ve kardeşlerine babanın iyi
olduğunu söylüyorsun eğer öldüğünü söylersen onları gece vakti
hastaneye koşturur perişan edersin. Bu
geceyi rahat geçirmeleri şu anda senin elinde yarın sabah buluşuruz
o zaman öğrensinler." dedi ve ben kabul
ettim. Dünyam kararmıştı. Eve geldim Annem
niye geç kaldın dedi. "Ben de hastaneden
geliyorum." dedim. "Bana niye haber vermedin ben de
gelirdim." Deyince "anne sen gündüz gittin ya onun için sana haber
vermedim." dedim.
Baban nasıl dedi,
"biraz daha iyi" diye savuşturdum. Kardeşlerim yatmışlardı. Ben odama
çekildim ve şaşkın ve çaresizlik içinde idim. Tek dayanağım vardı
oda Hz. ALLAH(c.c) Hemen abdest aldım yatsı namazımı kıldım ve
Rabbime öyle bir sığındım ki: "Yarabbi
sen yarattın sen aldın fakat ne olur benden bu sıkıntıyı al bu ölüm
acısını da bana unuttur.Çünkü Anneme ve kardeşlerime destek olmam
lazım." Ve duam biter bitmez öyle
bir hale girdim ki, sanki babam ölmemiş her şey eskisi gibi devam
ediyor duyguları bütün vücudumu sardı. Ertesi
sabah hastaneye gittik babamın cenazesini aldık yıkandı başında
yasini şerif okudum kabristana götürdük oğlu insin dediler babamın
kabrine indim bir yardımcı da indi mezarına
yatırdık.
Fakat
insanların bana acıyarak bakmaları garibime gidiyordu çünkü benim
için her şey gayet normaldi. Ve babamın defin
işi de normal bir işmiş gibi hallolmuştu. Komşumuz komiser abimiz: "bu
dişçinin ihmalidir onu şikâyet edin."
dediyse de, bu takdirmiş dedik babamız geriye gelmez dedik ve
kaderimize razı olduk.
O günden sonra ölümün bize çok yakın olduğunu düşünmüş, acaba
ben de kırk yaşında ölür müyüm diye bazen
düşünmüşümdür. Rabbimize sonsuz şükür Hz.
ALLAH şu ana kadar yaşatmaya devam ediyor. Ve altmış yedi yaşımıza
geldik.
Geçen
sene rüyamda bir sandık görüyorum sandığın içinde bir lamba yanıyor
içerisi pırıl pırıl aydınlık, Uyanıyorum ve
herhalde gideceğim kabrimi gördüm diye rüyayı tabir ettim. Sabah
oldu kahvaltı yaptık fakat ben kendimi dinliyordum. Çünkü Hz. ALLAH’ıma sonsuz şükür olsun sıhhatim çok iyi
idi.
Eşim
"kahve yapayım içer
misin?" dedi. bende
"içerim"
dedim çıktım balkona oturdum. Tam kahvemi yudumlarken telefonum
çalmaya başladı.
Telefonu açtım kardeşimdi "abicim
Annem çok hasta onu bu halde hiç görmemiştik gelirsen çok iyi olur."
dedi bende ilk otobüsle
gittim.
Annem
seksen beş yaşında idi. fakat çok iyi idi birden fenalaşmış
hastaneye kaldırmışlar fakat doktorlar hiç ümit olmadığını
söyleyince eve götürmüşler ben eve geldiğimde odasında yatıyordu.
Hemen odasına girdim.
O baygın vaziyette yatıyordu. Yanına gittim elimi anlına
koydum "anne ben
geldim." deyince gözlerini
açıverdi "nasılsın annecim iyi
misin." deyince "iyiyim oğlum hoş geldin." dedi.
Yahu "Anne sen hasta falan değilsin kalk
ALLAH’ın izniyle" deyince kalktı
oturdu.
Kardeşlerim hepsi sevince boğuldular "abi sen geldin Annem iyileşti." deyince ben "siz kahve yapın
bakalım biz annemle kahve içeceğiz değil mi?
anneciğim." deyince,
"tabi içeriz oğlum."
dedi "ben
koluna girdim balkona çıktık kahvesinden bir iki yudum içti ve beni
içeriye götürün." dedi ve içeriye
götürdük yatağına yattı yatış o yatış gözleri
kapandı. Ben kardeşlerime ışıklı sandık
rüyasını anlattım "hazırlanın annemiz
yolcu" dedim ve sabah namazı ezanı
okunurken ruhunu teslim etti ve ışıklı sandığına yatırdık kabrinden
nur eksilmesin İnşaALLAH. Bizde yıllar sonra
ölüm acısını tatmış olduk Hz. ALLAH cümlemize zamanı geldiğinde
ışıklı sandıklara girmemizi nasip etsin İnşaALLAH AMİN. Vel hamdülillahi rabbil Âlemin.
ALLAH’ümme salli ala seyyidina ve nebiyyina Muhammedîn ve Ala Ali
Muhammed
Siz kardeşlerime nasihat etmeyi
düşündüğüm zaman her zaman kendi canlı yaşadığım hadiseyi misal
olarak yazmayı adet edindim. Filânca zamanda şu şöyle yapmış bu
böyle demiş hikâye olduğundan Pek
beğenmiyorum Biz ise birey olarak başımızdan
geçen hadiseleri ibretlik olayları duymanız için okuyan belki
etkilenir umuduyla yazıyorum.
Bu siteye ve birçok sitelere bu
umudum ile yazıp kopyalıyorum. Bu arada yazdığım sitelere diğer
sitelerden aldığım faydalı konuları da “Alıntıdır.” diyerek kendi
yazım olmadığını belirtiyorum.
Bu gece siz kardeşlerime 1961
yılında çok sevdiğim ve bu gün hayatta olmayan asker arkadaşım ile
yaşadığım hadiselerden anlatmak istedim.
Koğuşumuzun bildiri tahtasına
yazı asıldı. “Yarın iğne günü kimse kaytarmasın eğer kaytaran olursa
ağır cezaya uğratılacaktır.” Asker arkadaşım, ne ceza verirlerse
versinler ben vurulmam dedi çünkü iğneden çok
korkuyordu.
Ertesi günü öğle üzeri bizi sıhhiye odasının önünde sıraya
dizdiler. Birazdan iğneden korkan arkadaşım da geldi yanımda sıraya
girdi. Ben de, hani iğne vurulmayacaktın neden sıraya girdin
deyince, vurulmak için değil görünmek için buradayım dedi. Ben ise
bekleyerek heyecan yaşamayı sevmediğim için bir an olsun şu korku
bitsin diye sıradaki arkadaşlara “Benim işim var.” deyip iğne vuran
sıhhiyeci arkadaşlara doğru ilerlerken arkadaşım da geriye doğru
kaçıyordu.
Arkadaşımın korktuğu kadar vardı, iki sıhhiyeci ellerinde
uzun iğneler bekliyor. İki kol sıvalı halde evvelâ omuza yakın yere
iki kola tentürdiyot sürüyorlar akabinde iki sıhhiye iğnecinin
arasına giriyorsun, biri sağ kolunu, biri sol koluna basıyorlar
iğneyi. Ben iğneleri vuruldum koğuşa gittim. Baktım ki arkadaşım
benden evvel gelmiş. Sırıta sırıta bana bakıyor ve “vuruldun değil
mi?” diye alaylı bir şekilde konuşuyordu.
Ben de sen nasıl başardın.
Sıradan nasıl kaçtın? Çavuşların onbaşıların elinden nasıl kurtuldun
deyince, iki kolunu sıvadı; ”Bak tentürdiyot sürdürdüm. İğne
vurulmuş gibi göstererek aradan sıyrıldım. Bu kadar kolay. Sen ise
enayice gittin en öne vurdurdun, erkekliğini öldürdün. Bu iğneleri
boşuna vurmuyorlar. Senin gibi ahmaklar vurdurur ancak.” Dedi ve
keyifli keyifli güldü. Ben de güldüm.
On beş dakika geçti. Bölük
çavuşu koğuşa girdi. Bağırmaya başladı; “İnin ulan
aşağıya Hepiniz kontrol olacaksınız. Meğerki
bölüğün çoğu kaytarmış ilaçların artmasından anlamışlar. Anında
palaska şakırtısı başladı. İğneden kaytaranlar hem dayak yiyorlar
hem de iğne. Arkadaşım ise telaş ve korku içinde ranzanın altında
bir o taraf bir bu tarafa dönüp duruyordu. Ben ranzadan gayet
huzurlu bir şekilde indim kollarımı sıvadım baktılar “tamam.”
dediler. Yatağıma döndüm. Arkadaşım ise aşağıda kaytaranların dayak
sesini duydukça daha çok paniğe kapılıyor ve benden medet
bekliyordu.
Ben
de, bak arkadaşım tek bir çare var. Ben sana iğne vururum sen de en
az dayaktan kurtulursun. Sen nasıl iğne
vuracan sen sıhhiye misin deyince dikiş dikmek için kullandığım
yorgan iğnesini gösterdim. “Bununla. Zaten tentürdiyot sürülü biraz
kanını akıtırız onlarda yutarlar.” deyince razı oldu. Kolunu uzattı
ama görmek lâzım çok batırma ha diye yalvarıyordu. Ben seri şekilde
boyalı yere iğneyi batırdım. O’da sıktı. Kanını çıkardı. Öteki
koluna da aynısını uyguladık. Aşağıya indi gösterdi. Sevine sevine
geldi ve ne dedi biliyor musunuz? ”Ahmak, senin erkekliğin gitti ama
ben erkekliğimi kurtardım.” Şimdi bu hatırayı
hatırladığım zaman şöyle bir düşünce aklıma geliyor.
Hz. ALLAH(c.c) dünyaya Azrail
aleyhisselâmı indirse ve haber salsa. “Kim bana evvel gelmek
istiyorsa çoluk çocuğunu, malını, bıraksın. Buyursun bana gelsin.”
dese kaç kişi sıraya girer de ruhunu kabz ettirir?
Yorumları size bırakıyorum.
Kalın sağlıcakla kardeşlerim.
Hz. ALLAH (c.c) bizi hudutlarla
çevirmiştir. Ayeti
kerimede; "ALLAH’a tevbe edenler,
ibadet edenler, Hamd edenler, oruç tutanlar,
rüku ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten vaz geçirmeye çalışanlar ve ALLAH’ın
hududunu koruyanlar var ya işte bu müminleri
müjdele."(
Tevbe: 112 )
Evvelâ güzel bir tevbe etmemizi
istiyor. Tevbeden murad insan evvelki
hayatından sıyrılacak. Cenab-ı hakka
yönelmeye azmedecek. Geçtiği yollara dönmeyi
ateşe girme mesabesinde görecek. Bu lütfa
Mazhar olduktan sonra ne lâzım? ibadet lâzım. O yolda yürümek lâzım çünkü o yol kestirmeden Hakka
gider.
Sonra
onu günah batağından çıkaran ibadet için huzuruna almakla şereflendiren, kendisine yaklaştıran mabuduna
hamdetmesi lâzım.
Ondan sonra oruç tutmak lâzım ki nefsin arzuları gemlensin
teskiye bulsun. Rükular secdeler
çoğaltılacak, çok çok namaz kılınacak. Bunları yaptıktan sonra iyiliği emreder kötülükten nehyeder
olamamız icap ediyor. Bu şekilde bu güzel işleri yaparsak Hz. ALLAH’ın çizdiği bu
rıza hudutlarını aşıp taşmazsak bu hudutlar
içinde kalmış oluruz.
Nefsin tabiatında şehvete günaha ve kötülüğe meyil
vardır, Gücünü hep o yolda kullanır işte
bunun adı nefstir. Nefs vücudun içinde pusuda
bekleyen yedi başlı ejderhadır. Haset, riya ,
kin , kibir, şehvet, gadap.yalancılık gibi hayvanı sıfatlardan
hangi sıfatta kişiyi yakalarsa onu alır
cehennemin ortasına Kadar götürür.
Tahribatı dış düşmandan daha
büyüktür. Eğer dizginlenmezse Hz.
ALLAH’ın koyduğu hudutları aşar,geyesine ulaşır. Hakiki imana sahip olabilmek ve o imanı koruyabilmek için
nefsle mücadele şarttır. Hz. ALLAH (c.c) nefsin her türlü hile ve desiselerinden
cümlemizi muhafaza etsin
inşaALLAH.
Vücudumuzu ayakta tutan kemiklerdir. Kemiklerin birbirine bağlanması ile iskelet adı verilen çatı
meydana gelir.
Bir betonarme binayı ayakta tutan Kolon kiriş ve döşemeler ne
ise, İ İnsanı ayakta tutan iskelet sistemi de
odur.
Ancak
düşünenleri hayrete sevk edecek nokta, en modern binalardaki iskelet
sisteminin bina ağırlığının yüzde altmış yetmişini teşkil ettiği
halde, insan iskelet sisteminin toplam insan ağırlığına nispetle
yüzde dört gibi bir miktar teşkil etmesidir. Yani bir seksen santim boyunda ve yetmiş beş Kilo
ağırlığındaki bir insanın iskeleti sadece üç
Kilo gelmektedir.
Yetmiş beş Kilo eti omuzlayan onu yürüten koşturan ve
dağılmaktan koruyan iskelet sisteminin bu
Kadar hafif ve israfsız bir şekilde proglanması hiç şüphesiz ki yüce
yaratıcının takdiri ve tedbiri dahilindedir.
Ayeti kerimede şöyle
buyurulmaktadır: "Şüphesiz ki Rabbin
yaratan ve bilendir. "(Hicr 86)
ALLAH-ü Tealâ kemikleri sert ve kuvvetli olacak şekilde
muhtelif büyüklüklerde yaratmış, büyüklük ve küçüklüklerini hareket
kabiliyetlerine uygun şekilde ayarlamıştır. İnsan iskeletinde irili ufaklı 206 kemik
bulunur. Bu kemikler birbirine mafsallarla
bağlı olup, hareketlerini kaslar temin eder Biçimlerine göre uzun ve kısa, yassı ve düzensiz kemikler
olmak üzere dörde ayrılır. Bulundukları yere
göre: Baş, gövde, baştan, altyan,kemikleri diye isim
alırlar. İskelet parça parça kemiklerden
teşekkül ettiği için, böylelikle her parça
kolaylıkla ve rahatça hareket etme imkânı
bulur. Ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır: "Kemiklere bak onları nasıl bir araya getirip yerli yerine
koyuyor et giydiriyoruz.
"(Bakara
259)
Bizleri insan olarak yaratan
Rabbimize sonsuz şükürler olsun.
İrciliyty Ayeti kerimede; "Ey iman edenler! ALLAH’tan korkun. Herkes yarına ne
hazırladığına baksın. Çünkü ALLAH bütün
yaptıklarınızdan haberdardır."(Haşr 18) Hadisi şerifte; "Hesaba çekilmezden önce kendinizi hesaba çekiniz."(
Tirmizi,) "Akıllı kimse,
kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır."(Tirmizi
) İnsan içinde bulunduğu vaktin
ömrünün sonu olduğunu düşünecek. Ona göre
hazırlanacak. Zaten belki de son vaktidir. Hz. ALLAH’ın emrine uygun
ameller mi işliyorum. Yoksa hoşlanmadığı
işler mi yapıyorum ? diye kendini muhasebeye
çekecek.
Ona
tanınan imtihan vakitlerini Rıza-i bari içinde geçirdi ise
şükredecek. Beğenilmeyen işler yaptı ise
tevbe istiğfar edecek. Bir daha yapmamanın azmi gayreti içinde
olacak. Çünkü sayılı nefeslerimiz bitmek
üzere. İrciliy! davetinin ne zaman geleceği belli
değil. Ölüm insana her yakından daha
yakındır. Fakat nefsimiz herkes ölecek biz en
sona kalacağız zannediyor. Çantamız elimizde
hazır olmalı. Bir insan her anını Hz. ALLAH ile geçiriyorsa onun
çantası hazır demektir. Gel denince hemen
geçiverelim. Geldik gitmek için. Ömür en kıymetli
sermayedir. Ömürden geçen her nefesin pahası
biçilmez. Bu sermayeyi boşa
harcamamalı. Saadeti ebediyyeyi kazanmak için
sarfetmelidir. Bu kadar ömür sürdün hazırlanmadın da, Şimdi mi
hazırlanmaya kalktın demesinler bize..
Hatmül
Evliya kitabının müellifi Hakim- et Tirmizi
kuddise sirruh hazretleri şöyle
söylemiştir.
Rüyamda Hz. ALLAH (c.c) göründü, O'na Ya Rabbi
! ben imanımı kaybetmekten korkuyorum
dedim. O da bana; Sabahın farzı ile sünneti
arasında bir kere şu duayı okumamı
emretti:
"Ya hayyu ya kayyum, ya bediussemavati vel erdı ya zel celalı
vel ikram Eselüke entuhyiye kalbi bi nuri
mağrifetike ebeden."
"Ey Hayy Ey
Kayyum, Ey göklerin ve yaratıcısı, Ey celâl ve ikram
sahibi, senden kalbimi marifetinin nuruyla
ebediyen diriltmeni isterim. Ya ALLAH, Ya
ALLAH, Ya ALLAH." Biz bu duayı Sabah
namazının sünnetinden sonra secdeye giderek secdede
okuruz.
Hakim
et Tirmizi kuddise sirruh Hazretlerine sordular. İnsanın imanını kaybetmesine sebep olan günah
nedir.?
Buyurdular ki; Üç günah
vardır.
1- iman
nimetine kavuşunca şükretmemek.
2- İmanın gitmesinden
korkmamak.
3-
Müminleri incitmek ve onlara eza etmek.
Biliniz ki haksız yere bir
müslümanı incitmek kâbeyi yıkmaktan daha
büyük günahtır.
İNSANIN EN KIYMETLİ SERMAYESİ
ZAMANIDIR, Hz. ALLAH (c.c) zaman üzerine
yemin ederek Asr surei şerifinde şöyle buyuruyor: "ASRA YEMİN OLSUN Kİ" (Asr:
1) Kâr ve zararlar iyilik ve
kötülükler, sevinç ve üzüntüler, dostluk ve
düşmanlıklar, yakın ve uzaklıklar, her türlü
hadiseler hep zaman içinde olmaktadır.
Hz. ALLAH’a göre zaman diye bir
şey yoktur. İnsanını ise ömrü en kıymetli
sermayesidir. Ne kazanacaksa onunla
kazanacak, ne kaybedecekse onunla kaybedecektir. Bir adam düşünün pazarda buz satıyor. Sermayesi eriyen bu zavallıya acıyın, diye
bağırıyor. İşte çok hızlı geçen ömür
sermayesi de tıpkı bir buz gibi eriyip gitmektedir.
Ecel yaklaşıyor ömür eksiliyor
bir daha geri gelmiyor. İnsan oğlu onu ahiret
sermayesi olarak kullanmadığı yanlış yere harcadığı
takdirde, kârsız geçen bir zaman ömür
sermayesinden harcanan bir ziyan ve bir hüsran
oluyor.
Gerçek
hüsran ahirette karşılaşılacak olan hüsrandır. Zaman aslında en değerli bir nimettir. Zamanı yaratan Hz. ALLAH'tır. Resulullah (s.a.v) Efendimiz Hadisi
şeriflerinde; "Dehre (zamana)
sövmeyiniz, çünkü dehr ALLAH'tır."buyurmuşlardır. (Ahmet bin
Hambel)
Akıllı odur ki dünya rızkı peşinde koştuğundan
fazla ahiret rızkı peşinde
koşmalıdır.
Alim bir zatın alimlerle
cehenneme giderim, cahillerle cennete gitmem dediği nakledildiğinde. Ömer Öngüt Efendi şöyle
buyurdular:
Bu
sözün ne aslı var ne de manası var. Cehaletle
söylenen sözlerdir. Cenab-ı Fahri
kâinat (s.a.v) Efendimiz buyuruyorlar ki:" İlmiyle amel etmeyen alim cehenneme
girer. "(Müslim)
Evet efendim girecek cehenneme,
cehennemde bakacak ki kendisini dinleyip amel edenler cennette sefa
içinde yaşıyorlar. Kendisi alim olduğu halde
cehennemde yanarken amel etmediğine bin pişman olacak ve içinden de yanacak . Bu gibi
kimseler iki cehennemde olacaklar.
Cehennem lâf değil içerisine
gir de konuş deseler konuştuğu şeyin lâf olduğunu o da anlıyacak. Gir de konuş bakalım
orası öyle bir yer ki evlât ana babadan, Ana
baba evladından kaçıyor kimsenin kimseye faydası
olmuyor.
Alim
ona denir ki, Hz. ALLAH’a iman etmiş itaat etmiş, İlmiyle amel
etmiş. İndi İlahide sevilmiş, ve rızaya nail
olmuş.
Alim ona
denmez ki, Hz. ALLAH’ın ihsan ettiği ilmiyle amel etmemiş aynı
zamanda o ilmi benimsemiş o ilimle böbürlenmiş halka anlatmış kendi
nefsine duyuramamış.
İnsan ilmiyle amil olmadıkça onun ilmi diğer ilimlerden
farksızdır tarih gibi coğrafya gibi, fen gibi. Şimdiki zamanda böyle alimler ortalığı sarmış
durumda. Adam mikrofonu elinde Kamera
karşısında kral gibi bağırıyor. Bir şey
demeye kimsenin hakkı yok herkes yuvasını yapıyor
çünkü. Kimi alim cennete, kimi alim de
cehenneme hazırlıyor.
Hz. ALLAH(c.c) cümlemizi ilmiyle amel edenlerden
eylesin inşaALLAH.
Kardeş
siz ruhları elektrik diye geçiştiriyorsunuz hata
ediyorsunuz. Hz. ALLAH(c.c) Ayeti
kerimesinde; "Elestübi
Rabbiküm." "Ben sizin
Rabbiniz değil miyim? "(
Araf 172) Hitabı cinlere mi? "Evet, Rabbimizsin buna şahidiz diyenler cinler mi?
"( Araf 172) Diğer bir Ayeti
kerimede ise: "O’na kendi Ruhumdan
üfledim."(Sad 72 ) Âdem (a.s)’ma
üflediği Ruh neyin nesi oluyor. Enerji doğru yaklaşım fakat ruhu
inkâr adamı dinden çıkarır dikkat edin. O Zaman ben insanları ve
cinleri bana kulluk yapsınlar diye yarattım ayrımı ne
oluyor. Hz. ALLAH(c.c) :"Ona (Âdeme) kendi ruhumdan üfledim."
(Sad/72) buyuruyorken, Ona haşa
kendinden cin mi üflemiş oluyor!
Bu tabirinizle haşa Hz. ALLAH’ı
cin yapmış oluyorsunuz. Ahir Zaman âlimleri böyle düşünür zaten.
Evet, Ruh ta bir enerji insan bedeninin kalıbına göre yaratılmış.
Hz. ALLAH(c.c) dünyaya salacağı ruhlardan söz aldı ve dünyaya saldı.
Söz aldıklarının içinde cinlerin ruhları da vardı fakat onlar
bedensiz varlıklardır. İnsan ruhu Melekidir yani nuranidir, cinniler
ise zulmani varlıklardır.
İnsan ruhu nuranidir fakat
nefse uyduğu takdirde kararır, kişi de tevbe ve
zikrullah İle onu eski haline getirebilir.
Melekler ise tamamen nurdan yaratılmış varlıklardır. İnsan ruhu ile
cin ruhunu bir gördüğün zaman yaratılmış bütün insanları cin ve
şeytan yapmış oluyorsunuz.
Hz. ALLAH(c.c) bizler anne
karnında iken bize ruh üfürdüğünde, bizi kandırmaya yeminli şeytan
da cin tayin etti bu cin bizim irademizi bozmak için nefsle yani beş
hislerimizi kandırarak bizi günaha sokmak için biz ölene kadar
mücadele eder. Biz ölünce ruhi bedenimiz ahirete cin ise dünyada
kalır. İşte medyumlar ruh çağırdıkları zaman o cin gelir ve onlarla
dalga geçer biz bu durumları araştırıp gözümüzle
gördük.
Yani
insan ruhu başka cin ruhu başka. Hz.
ALLAH(c.c) aciz değildir cin ruhu da yaratır insan ruhu da
yaratır. Kusura bakmayın da sizin tabiriniz
Darvincilerin insanların maymundan olduğunu söylemesine
benziyor. Siz ise neredeyse insanlar cinden
geldi diyorsunuz.
Hazreti
ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde; "İnkâr
edenlerin ve ALLAH yolundan alıkoyanların işlerini ALLAH
boşa çıkarmıştır."
(Muhammed-1)
Bu Ayeti kerime bu günler için de aynen
geçerlidir. İnkârcı PKK’nın dinsiz imansız
kadrosunun yaptıkları sinsi çalışmaları ile devlet tarafından iyi niyet teklifini hain plânlarına alet
ederek saf niyetli kürt gençlerinin
beyinlerini yıkayarak ALLAH yolundan alıkoydular
onları vatan düşmanı terörist yaptılar
onların imanlarını bozdular. kendilerinin
sapık fikirleri ile şaşırttılar korkuttular dağlara
kaçırdılar annelerinden babalarından
ayırdılar kendileri gibi şeytana asker
yaptılar. Canlarını imanlarını katlettiler
katletmeye devam ediyorlar. Fakat hamd olsun
yüce ALLAH’ımıza Devlet idarecilerimizin kararlı
azimli tutumları ile kahraman ordumuzun ve
polisimizin mücadelesi ile onların
kurdukları tuzaklar boşa çıkarıldı bu Hazreti ALLAH’ımızın bir
lütfudur. Hazreti ALLAH (c.c) onları
kazdıkları çukurlara gömdü gömmeye devam edecek
inşaALLAH. Biraz aklı ve imanı olanlar pişman
oldular teslim oluyorlar inşaALLAH arkası
gelecektir. Onları dağa çıkaran elebaşlarının
hepsi gün gelecek kaçacak delik arayacaklar bulamayacaklardır. Hazreti ALLAH’tan
en büyük dileğimiz bu elebaşların hepsini elleri kelepçeli
görmektir. Bu ise uzak değil yakındır
inşaALLAH. Yeter ki başta Reisi cumhurumuz ve
idarecilerimiz kesin kararlı azimli olsunlar. Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti kerimesinde sen bir kere azim et
ben yolları açarım buyuruyor. Devlet
idarecilerine düşen azim ve kararlılıkla hem ordumuzu hem polisimizi
maddi manevi desteklemeleridir.
Fakat en mühim mesele unutulmasın yabani
bitkiyi biçersen yine çıkar hatta daha güçlü
çıkar fakat kökünü kurutursan bir daha çıkmaz bir kök İmralı’da
besleniyor kurutma işi oradan başlamadığı
müddetçe yeni yabani otlar üreyecektir. kimse
kendi kendini kandırmasın.
İnkâr Eden Kafirlere Dünya Nimetlerinin Verilmesi Bizi Aldatmasın
İnkâr Eden Kafirlere Dünya
Nimetlerinin Verilmesi Bizi Aldatmasın
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde: "İnkâr edeni de az bir
müddet geçindiririm."(Bakara-126) buyuruyor. Diğer bir Ayeti kerimede
ise: "Sakın kendilerini denemek için
dünya hayatının süsü olarak bol bol
geçimlikler verdiğimiz kimselere gözünü dikme! Rabbinin rızkı daha hayırlı hemde daha süreklidir."(Taha-131)
Onlar
az bir zaman faydalanırlar Ahirette ise büyük bir
felakete uğrayacaklardır. Dünya nedir ki gözünü aç kapa geçiyor bu ise ömür geçince
fark ediliyor. Hazreti ALLAH’ın az bir geçim
buyurması bu yüzdendir. Kâfir bir iyilik
yapar onun karşılığı bu dünyada verilir. Mümin bir iyilik yaptığında hem bu dünyada hem de
ahirette karşılığını bulur. Kâfir ise ahirette azaptan başka bir şey bulamaz hem de ebedi
azap! Hazreti ALLAH (c.c) cümlemizi
yaşadığımız bu dünyada ve gideceğimiz Ahirette de selâmette olanlardan eylesin Amin..
İslâm Dinini Vahşet Dini Gibi Gösteren Sözde Şeriatçıları Hazreti ALLAH’a Havale Ediyoruz O Her Şeyi Görendir !
İslâm Dinini Vahşet
Dini Gibi Gösteren Sözde Şeriatçıları Hazreti ALLAH’a Havale
Ediyoruz O Her Şeyi Görendir!
İslâm dinini dünyaya vahşet
dini gibi gösterenleri Hazreti ALLAH’a havale ediyoruz. O her şeyi görendir.
Ey kendisini şeriatçı diye
tanıtan deaş mensupları!! Lâilâhe illALLAH
tevhit bayrağı elinizde bombalar belinizde, makineli tüfek elinizde günahlımı günahsız mı demeden toplu katliamlar
yapıyor insanları
katlediyorsunuz. Ve bu işi İslâmın
kuvvetlenmesi için yaptığınızı zannediyorsunuz fakat dinimize ne kadar zarar verdiğinizin farkına
varamıyorsunuz.
Her nedense islâm devletini, islamı yaşamaya çalışan
müslümanları katlederek kurmaya
çalışıyorsunuz çünkü bu size çok kolay geliyor malzeme
hazır. Yahu,, Yahudiler Müslümanları
Filistin’de katlederken onlara yaşama hakkı
tanımazken kılınız kıpırdamazken dini
vecibelerini yerine getiren Irak’ı Suriye’yi işgal ettiniz yetmedi dünyadaki bütün müslümanlara kucak açan
yardım eden türkiyeye de zarar vermeye
başladınız Hazreti ALLAH (c.c) size ve başınızdakilere akıl fikir
versin inşaALLAH.
Bu yaptığınız cihad değil zulümdür Resulullah (s.a.v)
zamanında sizin yaptığınız gibi cihad yapılmadı. Lâilâhe illALLAH diyene kılıç vurulmadı hiç bir mücahit
beline bomba doldurup toplum içinde kendini patlatmadı elinde
makinalı tüfekle günahlı günahsız ayırt etmeden insanları
katletmedi fakat siz yapıyorsunuz fakat ahirete gitmeden bunun
hesabını vereceksiniz.
Bu yaptığınız cihad ise gidin de Filistin’de Kudüs’te inim
inim inleyen müslümanları kurtarmak için kendinizi feda edin de Hazreti ALLAH katında makbul olur
belki. Sizin yaptığınız cihat sandığınız bu
katliamlar size cenneti değil cehennemi kazandırıyor
farkında olamıyorsunuz.
İşte başınıza ateşler yağmaya
başladı böyle katliamlar yaptığınız müddetçe daha da yağacak bunu
biliniz ve yol yakınken cihadınızı müslüman
ülkelerine değil müslümanlara zarar verenlere karşı
yapın. Hakiki cihad insanları son dine
davettir bu silahla değil vurarak değil nefret ettirerek hiç değil
sevdirerek mümkündür. Siz ey sözde cihatçılar
dünyada yaşayan dinli dinsiz bütün insanları islâm dininden
soğuttunuz. İşte Hazreti ALLAH (c.c) sizden bunların hesabını bir
bir soracak dünya cehenneminde yakacak.
Biz böyle düşünüyoruz en
doğrusunu Hazreti ALLAH (c.c) biliyor fakat yine de size tavsiyemiz,
Müslümanlığı biraz olsun yaşamaya çalışan
islâm devletlerinin yakasını bırakın da Filistin’de küsüşte
müslümanlara kan kusturanların yakasına yapışın da bütün Müslümanlar
sizin için dua etsin belki o zaman Hazreti ALLAH
(c.c) sizi af eder müslümanlar da sizi
destekler. Hazreti ALLAH’tan isteğimiz O'na
duamız sizi doğru yola döndürsün gittiğiniz yol yanlış böyle
cihad olmaz..
İman Edip Salih Amel İşleyenleri Andolsun Ki Salihlerin Arasına Sokarız.(Ankebut-9)
İman Edip Salih Amel İşleyenleri Andolsun Ki Salihlerin Arasına Sokarız.(Ankebut-9)
İman edip salih amel işleyenleri And olsun
ki, Salihlerin arasına sokarız.
(Ankebut-9)
Hazreti ALLAH (c.c) ayeti
kerimesinde; "İman edip salih amel
işleyenleri And olsun ki, Salihlerin arasına
sokarız." (Ankebut-9)
Hazreti ALLAH (c.c) biz
kullarına Salihlerden olmanın yolunu tarif ediyor ilâhi davet bu hem de yeminli davet And olsun buyuruyor bizi
kurtuluşa davet ediyor bizi çok seviyor ateşe
atmak istemiyor.
Salihlerden olmak ne büyük lütuf ah olabilsek çok zor da
değil. İlk şartı iman etmemizi istiyor
ikincisi ise salih amel istiyor. Her geçen
gün kendisine yaklaştığımız Hazreti ALLAH (c.c) bize
cennetini hazırlamış oraya girmemiz için
hayırlı ameller yapmamızı istiyor. Gözünü aç
be kardeşim bu imkânı değerlendir ama ölmeden
değerlendir. Öldükten sonra bu fırsat
kaçıyor. Elin tutarken, ayağın yürürken,
gözlerin görürken, aklın başındayken aklını kullan Kalpteniman et hayırlı ameller işle salih kulların
arasına katıl seni yaratan vadediyor fırsatı
değerlendir yaşıyorken sağlığın yerindeyken
diyoruz çünkü yarın ne olacağın belli değil
bir nefeslik canın var nefesi içine alır dışarıya veremeden gözlerin kapanır salihler arasına katılamadan
yaratıcının karşısına çıkıverirsin ah vah
fakat geri dönüş yok. Hazreti ALLAH (c.c)
cümlemizi gafletten kurtarsın kalpten iman ederek hayırlı
ameller işleyerek salihler zümresine
katılmamızı nasip etsin inşaALLAH.
İman Edip Salih Amel İşleyenler Bir Bahçe İçinde Mesut Olurlar.(Rum-15)
İman Edip Salih Amel
İşleyenler Bir Bahçe İçinde Mesut Olurlar.(Rum-15)
Hazreti ALLAH (c.c) Ayeti
kerimesinde: "İman edip salih amel
işleyenler bir bahçe içinde mesut olurlar." buyuruyor.(Rum-15)
Bu
ayeti kerime ifade ediyor ki, salih amel işleyen kullara korku
yok daha gözlerini yumup ahirete göçer göçmez
cennet bahçesine giriyor. Fakat o bahçeye
kavuşmak için Hazreti ALLAH’ın emrettiği gibi
yaşamak gerekiyor ki o bahçeye
girilebilsin.
Bir düşünün ki bize kâbus gibi gelen ölüm veya dünyadan
kopuş zannettiğimiz gibi korkunç değildir,
yeter ki Hazreti ALLAH’ın gönlünü kazanalım
gerisi kolay.
O
da Hazreti ALLAH’a kalpten iman etmek yapın dediğini yapmak
,yapmayın dediğini
yapmamaktır. İlâhi emirleri açık ve kesindir
ve çok zordur hep nefsin istemediği şeylerdir. Kuranı kerimin ve sünnetin koyduğu hudutları bozmamak o daire
içinde olmak o kadar.
Hazreti ALLAH’ın emirleri
bellidir müslüman olan her fert bunu bilmektedir. Başta kul hakkı bunu başarabilen o bahçeye
namzettir. Çünkü o kişi Hazreti ALLAH’a iman
etmiştir ki kul hakkına önem vermiş haram lokmayı ağzına sokmamış Hazreti ALLAH’ı zikir ve şükürle anmış
şeytanın oyununa gelmemiştir. Ne mutlu böyle
kullara ki cennet bahçesini hak etmiş kıyamet kopma felâketini
yaşamadan hazreti ALLAH’a
kavuşmuştur.
Ayeti kerimeler gösteriyor ki ahirete göçen insanlar ruhi
bedenle göçüyorlar yeni bedene ancak kıyamet
koptuktan sonra girecekler. Ruhi bedenimize
gelince lâtiftir elle tutulmaz gözle görülmez o beden de elleri ve
ayakları olan bildiğimiz etten kemikten olan
görünen bedenimizin yapısındadır o lâtif beden ile biz
hayattayız ve hareket edebiliyoruz
.
Bir de şu var
ki. Lâtif beden dediğimiz görünmeyen ruhumuz kendisini içine girdiği
et ve kemikten olan cismani bedenle meydana
çıkarıyor hepsi Hazreti ALLAH’ın takdiri
ilahiyesindir. İşte bu bedenimiz ömrü biten
cismani bedenimizden çıkar çıkmaz ya cennet bahçesine
,veya cehennem çukuruna girecektir Hazreti
ALLAH (c.c) cennet bahçesine girmemizi cümlemize nasip
etsin.
Cennet
bahçesi deyince daha evvel yazmış anlatmıştım! Rahmetli ananem ve dayımızın bir yaşantısı var ki biz onları
örnek aldık ve öyle yaşamaya gayret ediyoruz.
Şöyle ki ananem ve dayım Selanik’ten 1930 yılları civarında muhacir
olarak bütün varlıklarını orada bırakarak
türkiyeye geliyorlar onlara nüfus başına onar dölüm yer veriyorlar
çiftçilik yaparak hayatlarını sürdürüyorlar
ekip biçiyorlar geçimlerini temin ediyorlar.
Zaman zamanı kovalıyor ananemin
abisi olan dayımız yaşlanıyor. Bundan
sonrasını ananemin ağzından duyduğum gibi anlatayım. Abimi sabahları ziyarete her gittiğimde onu yatakta uyur
vaziyette buluyordum bunu ona
yakıştıramıyordum çünkü dinine aşırı düşkündü Hazreti ALLAH’ın her
emrini titizlikle yerine getiriyordu
yengemize sorduğumda hiç bir şey söylemiyordu.
Bir sabah yine onu uyur
vaziyette görünce dayanamadım abi bu sana yakışmıyor sabah
güneşini üzerine doğduruyorsun uğursuzluktur
yapma böyle deyince, ah be kardeşim bu ağabeyin de
böyle tembel ne yapayım dedi ben de üstüne
gitmedim.
Aradan zaman geçti hastalandı kalkamaz oldu devamlı ziyaret
ediyordum yengemiz kendisi ile ilgileniyordu
derken hastalığı yükseldiğini haber aldım telaşla ziyarete
gittim sessizce yatıyordu biz de başını
bekliyorduk aniden canlandı hareket etmeye bireyler söylemeye
gayret ediyordu en sonunda beni ayağa
kaldırın Şıhlar geldi dedi vakit geçirmeden iki kişi onu ayağa
kaldırdı beni kıbleye çevirin dedi kıbleye
çevirdiler "ALLAH’Ü EKBER ALLAH’Ü EKBER
LÂİLÂHE İLLÂLLAHÜ VALLAH’Ü EKBER ALLAH’Ü
EKBER VELİLLÂHİL HAMDI" üç kere tekrar
etti ve beni yatırın dedi yatırdık ve ben göçüyorum cenazemi
kaldırmaya gelenlerden helallik alın dedi az zaman sonra
da kelimeyi şahadet getirerek ruhunu teslim
etti.
Hemen
yıkanması için hazırlık yaptık etrafa haber saldık sevenleri
geldiler köyümüzün imamı onu yıkadı yıkarken
de iki dizinin siyah olmuş olduğunu görünce yengemize sordu bu bir
yerden mi düştü diye sorunca yengemiz de. sağlığında kimseye söyleme
diye tembih etmişti sebebi her gece sabaha kadar
namaz kılar geceyi tamamen ibadetle geçirirdi
dizleri o yüzden morarmıştı deyince ben de onun neden
sabahları uyuduğunu anlamıştım .Derken annem
yengem ağladık cemaatten helallik aldık defnedildi
Aradan zaman geçince annem
halitim dinine çok düşkündü acaba cennetini kazanmış mı diye
istihare namazı kıldı ve ALLAH’ım halitimin durumu nedir hesabı
kolay geçti mi diye dua ederek yattı. Rüyasında Halit abim görünüverdi o da sordu oğlum Halit
hesabını verdin mi? Verdim anne bir tek
hesabım var ki onun için baskı altındayım komşumdan belime takmak
için bir kemer almıştım onu vermedim o ise odada duvarda asılı onu
oradan al ve komşuya ver helâllik al sıkıntım
kalksın deyince annem uyanır uyanmaz tarif
ettiği yerden kemeri alıyor ve sabaha çıkmadan komşunun
kapısını çalıyor helâllik
alıyor.
Annem
yine merak etti emaneti verdik helâllik aldık durum nedir diye yine
istihare namazı kıldı ve ALLAH’ım oğlumun
durumunu bana göster hesabını verdimi bileyim diyor ve
yatıyor. Rüyasında kendini hiç görmediği bir
yerde görüyor bakıyor ki karşısında duvarlarla çevrilmiş
bir bahçe kapısında nöbetçiler var yanlarına
gidiyor bahçede oğlunu gezinirken görüyor. bekçilere diyor ki bahçede bulunan benim oğlumdur müsaade
edin ben de onun yanına gideyim deyince olmaz
bu bahçe halitindir ona aittir diyorlar ve annem sevinçle
uyanıyor.
Bu
kıssa ailemizde yaşanan bir ibretlik hadisedir hiçbir kitaptan
alınmış değildir biz de küçüklüğümüzde Hazreti ALLAH’ımıza yalvarmıştık, ALLAH’ım bizim de
yaşlılığımızı Halit dayımızın yaşadığı gibi yaşat hamdolsun aynı
minval üzere yaşatıyor Hazreti ALLAH’ım sonsuz şükürler olsun siz de
yalvarın. Yukarıda asılı olan Ayeti kerime
önümüze gelince daha evvel yazdığımız hatıramızı yazmak
geçti içimizden biz de yazdık Hazreti ALLAH
ibret alanlardan eylesin cümlemize cennet bahçesine girmemizi nasip
nasip etsin inşaALLAH.
Resulullah (s.a.v)
Efendimiz Medine’deki Yahudilerle bir tür
vatandaşlık antlaşması
yapmıştı. Ancak Ayeti kerimelerde buyurulduğu
üzere daima antlaşmayı bozmak ve müslümanlara
zarar vermek için fırsat kollamışlardı. Bu
hususta resulünü uyarmak için Hazreti ALLAH (c.c) şöyle
buyurdu:
"İÇLERİNDE PEK AZI HARİÇ, ONLARDAN DAİMA
HAİNLİK GÖRÜRSÜN."(Maide-13
) O gün neyse bu gün de aynı, İslâm
düşmanları yine aynı hainliklerine devam ediyorlar. Resulullah (s.a.v) ashabı kiramdan yanına on kişi
alarak nadir oğullarının bulunduğu mahalleye giderek onlarla görüşüp antlaşmayı yürürlüğe sokmak
istedi.
Fakat
onlar tam aksine Resulullah Efendimizi öldürmek için tuzak
kurdular. bir kuruluğun üzerine büyük bir
kaya koydular resulullah Efendimizi ve arkadaşlarını o kuruluğun altına oturtturdular. O
büyük kaya parçasını onların üzerine düşürecekleri sırada Cebrail
(a.s) gelerek haber verdi ve tuzakları boşa
gitti Yahudiler suç üstü yakalandılar.
Bu tuzağın ardından Hazreti
ALLAH (c.c) şöyle buyurdu: "Bir
kavmin antlaşmayı bozma hususunda hainlik yapmasından çekinirsen sen
de hak ve adaletle onların seninle yaptığı antlaşmayı onlara at
antlaşmayı bozduğunu onlara bildir çünkü ALLAH hainlik yapanları
sevmez." buyurdu. (Enfal-58 )
Resulullah (s.a.v)
Efendimiz bu hadise üzerine Yahudilere on gün içinde orayı terk
etmelerini aksi takdirde savaş
açılacağını iletti onlarda sürgün edildiler cezalarını
çektiler. Bu güne döndüğümüzde Avrupa’nın
tutumu karşısında ne yapmalıyız. Bakanımızı
konsolosluğa sokmayan, vatandaşlarımızın üzerine atları ile itlerle
saldıran islam düşmanlarına lâyık
oldukları cezayı referandum başkanlık seçiminde top
yekûn EVET diyerek cezalandırırız inşaALLAH.
Evet mi diyeyim hayır mı
diyeyim diye düşünme. Ülkeni bölmek isteyen
iç ve dış düşmanlar hayır diyorsa demektir ki evet demek en doğru
karardır. Hazreti ALLAH (c.c) cümle
vatandaşlarımıza evet demeyi nasip etsin inşaALLAH.
İYİ Kİ VARSIN SAYIN SÜLEYMAN SOYLU KARDEŞİMİZ.İyi ki başkan sizi AKP’ye katmış. Siz
vatan aşkıyla yanan bir kardeşimizsiniz. Bunu
her halinizle ispat ettiniz. Sizi kıskanan
muhalefet çatlasın. Sizin içişleri görevine
gelmenizle devletimiz içten inanılmaz
derecede güçlendi. Sizden ve yol
arkadaşlarınızdan Hazreti ALLAH razı olsun. Yaşınız genç gelecekte devlet başkanı da olun inşaAllah
. Hazreti ALLAH (c.c) sizi ve yol
arkadaşlarınızı iç ve dış düşmanların şerrinden muhafaza etsin, ömrünüze bereket imanınıza
kâmiliyet versin inşaAllah. Amin.
İZİNSİZ BİR KİMSENİN EVİNE GİRİLMEZ.Hazreti Allah c.c. Ayeti
kerimesinde: Kendi ev ve odalarınızdan başka evlere sahiplerinden izin
almadan girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır olur ki iyice düşünür
hikmetini anlarsınız .
Eğer evlerde bir kimse bulamazsanız size izin
verilinceye kadar içeri girmeyin şayet kapı açılmıyorsa geri dönün ve gidin
bu sizin için daha temiz bir harekettir. Allah bütün yaptıklerınızı bilendir.
Nur -27,28.
Resulullah s.a.v. Efendimiz ise hadisi şeriflerinde: İzin
istemek üç defadır eğer izin verilirse gir şayet verilmezse geri dön
buyuruyor.
Evde oturan aile bireyleri odadan diğer odaya geçerken dahi
kapıya vurup izin istemeleri gerekmektedir olur ki içeride olan kişinin
durumu müsait olmaya bilir. Bu yüzden çok dikkatli olmak
gerekiyor. Hazreti Allah ve resulu önem vermiş bizler de önem verelim
inşaAllah. Farz ve sünnet sevabı alırız hemde herhangi bir sıkıntıya sebep
olmayız. Hazreti Allah c.c. cümlemize Edepli yaşamamızı nasip etsin
inşaAllah. Amin...
Kalpteniman
..
Bugünkü Ziyaretçi Sayısı 205 ziyaretçi (730 klik) Hoşgeldiniz