islamilminfazileti
  EVLİYÂ-İ KİRAM -Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN "HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ BEYAN ve İFŞAATLARI (170) Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî
 
HÂTEM-I VELI

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (18)


EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (170)

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî
-kuddise sırruh- (18)

 

Eylül 2014
Hakikat Aylık İslâm Dergisi

 

"ANKÂ-İ MUĞRİB FÎ MA'RİFETİ HATMÜ'L-EVLİYÂ ve ŞEMSÜ'L-MAĞRİB" KİTABI

"Küllî bir perde ile çevrelenmemiş herhangi bir tecellî hakkında, ârif için dünya ve ahiret arasında hiçbir fark yoktur. O, Hakk'ın ona olan tecellîsini "Bahâ perdesi"nin ardından meydana getiren bu perde gibi "Kibriyâ ridâsı"nı murâd eden ve bizim, "Hakkâ'l-yakîn"in zübdesi ve güzel bir neşir yoluyla ortaya koyduğumuz şeye dönmek için O'nun vuslata erenlere bir hediyesi olarak zikrettiğimiz "Senâ ridâsı"nı îrâd eden, hakkımızdaki "İzzet perdesi"dir. Bizim, O'nun misli ve benzeri olmaktan nefy ve tenzihten yana, Hakk hakkında kendisini daha önde tutttuğumuz şey üzere nakledilen ona tekâbül etmektedir, O her türlü noksan sıfattan münezzehtir.

Muhammed Aleyhisselâm'ın [30a] kendisinden inşâ edildiği suretle ilgili olarak, zikri geçen parça, bendelerinde tecellî etmeyen, sıfatları zuhûr etmeyen neş'eti (yaratılışı) bölündüğü vakit, ancak onun hükümleri çerçevesinde olur. Sonra, âleme hepsinin paylaştırılmasının tafsîli de işte bu sûret üzere olur ve insânî, âdemî sûret hâricinde zikri geçen inşâ (yaratılış) bunun dışında olduğu hâlde parçalanarak ikâme edilmiş, yerine gelmiş olur.

Bu nûrânî "Hakîkatü'l-Muhammediyye" için, incelik ve sıfatlar hükmündeki su ve havanın benzerliğiyle karşılaştırılarak, onun şekliyle şekillendirilerek bir karşılaştırmada da bulunulabilir. Cansız varlıklar, nâtıklar ve hissiyâtların kendisine dönüştüğü cinslerin hücrelerinin var oluşunun, onun benzeri üzere, âlemde bunun dışında çıkmaması da bu nedenledir.

Muhammed Aleyhisselâm, bilme ve öğrenmelerle ilgili olarak Hakk'tan bir nüsha, bir numune idi. Âdem de onun nüshasının, numunesinin tamamlanışı üzere idi. Biz dahî O'nun -aleyhisselâm- bir nüshası, bir numunesi olduk. Âlemin de bize göre, bu nüshaya nisbetle süflîsi ve ulvîsi oldu. Âdem hakkında yazılanlara göre, bizim nüshamızda başka kalemlerle nihâyete erdi.

"Muhammed" şerefli sırrı latîf bir manâdır. Şu kadar var ki, diğer Peygamberler onun kemâli üzere birer nüshadan ibârettir. Ârifler ve vârisler ise hem Âdem'den bir nüsha, hem de misilleri Muhammed Aleyhisselâm'a karşılık gelen vasat bir yakınlık üzerindedir. Umum müminlere gelince; onlar Âdem'den bir nüsha ve Celâl huzûrunda Muhammed Aleyhisselâm'ın zuhûr ettikleridir. Şekâvet ve sol tarafın ehli de Âdem'in tıynetinden başka hiçbir şeyin nüshası değildirler; onlar hayra erişmeye hiçbir şekilde yol bulamazlar.

Bu nüshanın hakîkatine eriş ki ey tâlib, saâdeti nûş edesin ve zamanında ferd-i vahîd olasın!

Kendisinden haber verilen Muhammedî hakîkat:

"O'nun benzeri bir şey yoktur." ile ilgilidir. (Şûrâ: 11)

O'nun nüshasından inzâl olunan şey; senin evvelin, gölgen, dördün dördü içinde olarak, O'nu menfaatten tenzîh etmenin hakikatidir. Sonra yaratılmıştan yaratılış, arta kalandan bölünüp ayrılmak, rızkın takdir edilişi, arza yöneliş, kaldırılıp indiriliş, kaydediliş, Âdemî neş'etin ikâme edilişi, gâlip gelişin suretinin suretleri, ona kavuşma ve yüce kılınma, vuslat anlarına doğru eğilme ve inmedir. Onun zamanı, âlemin hepsi onun kabzasında ve özünde bulunduğu zaman gelir. Zîrâ Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in cismi, yaratılışın aslı, hakikati olduğu gibi; özlüğün de zübdesi olmuştur. İhâta ederek, kuşatarak ayrılma onunladır. Vâsıtalıkla ilgili metbû, yani kendisine tâbî olunan odur, işte o zaman da o hem başlatan, hem hatmeden; hem ifşâ eden, hem de gizleyen yer olur. Onun kırmızı deniz oluşu, ürpertici gece oluşu işte budur. Nitekim men edileni yayıp döşemek, kaldırıp cesedlemek; yaratılmış ilk varlığın ilminin sende hâsıl olmasıyla çözülebilir.

Şu hâlde varlıktan yana onun mertebesi, cömertlikten yana onun menzili neresidir? Sonra, âlemin ona iliştirilmesi ve bağlanması; Hakk'a gerekli olanların değil, Hakk'ın seçtiklerinin iliştirip bağlanmasıyla alâkalıdır. Tâ ki üstün nimet Sâhibi Ulu, onu düzgün kılsın; dilediğinden dilediği şeyin üzerinde onu başlatsın."

 


| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |

 

 


 
  Bugünkü Ziyaretçi Sayısı 50 ziyaretçi (320 klik) Hoşgeldiniz  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol