islamilminfazileti
  EVLİYÂ-İ KİRAM -Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN "HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ BEYAN ve İFŞAATLARI (173) Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî
 
HÂTEM-I VELI

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (21)


EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (173)

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî
-kuddise sırruh- (21)

 

Aralık 2014
Hakikat Aylık İslâm Dergisi

 

"ANKÂ-İ MUĞRİB FÎ MA'RİFETİ HATMÜ'L-EVLİYÂ ve ŞEMSÜ'L-MAĞRİB" KİTABI

Arş'ın Ondan İnşâ Edilmesine Dair İnci:

Hakk Sübhânehu ve Teâlâ iradesini bildirdiği vakit, İlâhî âdetinin geçerliliklerini onun hakkında da icrâ etti; İlâhî nurların gizlediklerinden yana onun kalbinde mevcut bulunan şeye nazar edip, kendisini perdeleyip örten şeyi ondan kaldırdı. Ona kalp ve göz cihetinden tecellî edip, iki cihetten de Nûr'unu kesîfleştirdi.

İşte Allah Sübhânehu ve Teâlâ Arş'ı onun -sallallahu aleyhi ve sellem- bu yoğun, kuvvetli nurundan yarattı ve onu ona istivâ etmiş kıldı. Melei'l-alâ ve [33a] ondan gayrısını dahi, en düşük mevzi ile ondan -sallallahu aleyhi ve sellem- var olmaları için ihtivâ ettiği şeyle, zikir edilen şeyden kıldı. Kişi ise ancak onu, mutâd olan İlâhî tecelli ile istivâ edebilir, kavrama niyeti içerisinde onlar için de hâsıl olur. Onlar, esâret kabzasından yerleşmişler; O'nun ayırdığı kişi ve O'nun seçtiği kimse ile, istivâ etme hususunda Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-le ferdleşirler. [42] Böylece onun sır hazinesinin en yücesine ve onun işine nüfûz etme mevzine de onu ilhâk ettirmiş olur.

Ondan başka bir şekilde onun işine nüfûz edemeyecek ve onun dışında başka bir haber nakledemeyecek durumda olduğu zaman ise, "Kün"le (= "Ol!") ona geçişi elde etmiş olur. O, onun tecellisinin perdesi, O'nun tecellisinin tazyiki, terakkisinin düşüklüğü ve buluşmasının mülâkiliğiyle ilgilidir.

 

Kürsî'nin Ondan İnşâ Edilmesine Dair İnci:

Sonra, onun ayağını nereye koyduğuna, yükseleceği mevzinin nerede bulunacağına nazar kılmayı isteyerek; bu taraftan, kişinin korkudan çekinip ferâgat edişine latîf bir şekilde yerleşmelerinin keyfiyeti gibi, O'nun nurunun yerleşecekleri boşlukların içine bir ışık gönderir. Bu karanlıktan meydana getirir ve onun kademi (ayağı) ile bu uzaklığa karşılık Kürsî'yi inşâ eder. Kendi huzûr-ı İlâhî'sindeki iş ve emirden yana sâdır olacak şeyleri nüfûz ettirmek için de ona bir hazîre tayin eder. Tâ ki Kürsî'yi iki kısım halinde kısımlanışına vardıracağı zamana ve ikisinin arasındaki varlığın en uç, en derin noktasına ulaşan mevziden muhatap olacağı vakte kadar aynını hudutlandırıp, bir kılmış olur ve artık işi de, emri de ondan çıkarır. Daha başka bir cihetten ve bu "bir"lik üzerinden göreceği Resul'e tâbi olması sağlanıp, eşyanın tümü ile muhatap olur.

O insandır, melek ya da cinlerden değildir; melek ve cinler ondan bir cüzdür. Ondan numuneler çıkarıp, ona bazı hitaplarda bulunur ve [33b] insan, Allah-u Teâlâ'nın: "Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık."

Buyruğu gereğince, Kitab'ın hepsini kendisine uyarlar. Daha sonra:

"Sonra Rabb'leri onları haşredecektir."

Buyruğu ile, başlangıcın evveli ve yaratılışın aslı olan Hakîkatü'l- Muhammediyye üzere uyarladığı gibi dağılır. Yine buyurur ki:

"Kitab'ın anası (Ümmü'l-kitâb) O'nun katındadır."

Biz en büyük kitabız, o da en büyük İmam'dır.

İnsan bütünleştirici, toplayıcı bir kitaptır; gece karanlık, gündüz ise gözkamaştırıcı aydınlıktır. Onun mertebesinin en yücesindeki kimse de onun menzili ile adlandırılır. Onun ilk nazarı; onun manâsınadır.

İkinci nazarı; onun hâlinedir.

Üçüncü nazarı; onun âleminedir.

Dördüncü nazarı; onun kâidelerinedir.

Beşinci nazarı; onun memleketine (sahip olduğu mülklere)dir.

Altıncı nazarı; onun cihetlerinedir.

Yedinci nazarı; onun sıfatlarınadır.

Sekizinci nazarı; onun nüshası (yazgısı)nadır.

Onuncu nazarı; onun ihâtasınadır.

On birinci nazarı ise onun Velâyet'inedir.

O, Kudsî Rûh'tur, [43] mülkî keşfin dışında kalan kimse ondan bu ruhla istimdâd eder. O ki, başkalarına tâbidir; o Sıddîk'tır, insandaki on birinci menzil budur ve mülkî keşf üzere ona imdad eder. O ki, aynı şekilde bir tâbidir, ya da tâbi de, metbû da değildir; o bir Nebî'dir. Bu da insan hakkındaki on ikinci menzildir, yine mülkî keşf üzere ona imdad eder.

O ki, aynı şekilde bir tâbidir, ya da tâbi de, metbû da değildir; o da bir Nebî'dir. Bu da yine insan hakkındaki on ikinci menzildir, mülkî keşf üzere ona imdâd eder. O, tâbii bulunmayan bir tâbidir, o da ancak Resul için geçerlidir. Risâlet budur. İşte bu da insanın varlığının tamamlanması, insanın soyutlanması ve varlığın tamamlanışıyla, yine insan hakkındaki on ikinci menzildir. Varlık ancak on safhada tamamlanır, sonra on birinciye gelir; ilk nazarı; [34a] düşündüğün zaman ve ona göz atmandır.

On ikinci ve on üçüncü nazar ettiği, ikinci ve üçüncü nazar ettiğinin daha da genişletilmişidir ki, vasıtalar konusunda bu beyan edilmiştir.

Hafızanın içinde malûm olanlardan onu çıkardığı vakit, melekler onun mülâhaza ayağı üzerine kayıtlanır.

Denilebilir ki: "Peki bu Kürsî'den uzakta bulunan Levhü'l-mahfûz ve Kalemü'l-alem nerededir? Kalemler ve yemin nerededir, özleştirilmiş olan Kitab'ın keyfiyyeti nedir?" Söylemek gerekir ki; biz, senin nefsinin vakıf olduğu, onun hakkında zikredilen şeyin tayinini, sen güneşinin ışıltıları nispetinde, bu basiretinle muttali oluncaya dek bıraktık.

Nitekim biz bu kitapta onun hakkında tayinle değil, yerleştirmek suretiyle tenbihte bulunduk. Daha ziyadesini sen belirle ve gayretini arttır; umulur ki Allah, ahdine bağlılığın; vaîd ve vadini tasdikin nispetinde sana kendi katından bir kapı açar.

 


| Hakikat'te Bu Ay | Diğer Sayılar | Ana Sayfa |

 

 


 
  Bugünkü Ziyaretçi Sayısı 29 ziyaretçi (207 klik) Hoşgeldiniz  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol